Teknoloji ABD’de doğdu, bu ülkede yayılıyor. Kısaca PVR olarak biliniyor. “Personal Video Recorder” (Kişisel Video Kayıt Cihazı), TV yayıncılığında tam anlamıyla bir devrim yaratıyor. TV’yi kişisel...
Teknoloji ABD’de doğdu, bu ülkede yayılıyor. Kısaca PVR olarak biliniyor. “Personal Video Recorder” (Kişisel Video Kayıt Cihazı), TV yayıncılığında tam anlamıyla bir devrim yaratıyor. TV’yi kişiselleştiren, kayıt yapma ve program seçme gibi olanaklar sunan bu ürün, ABD’de TiVo ve Replay şirketleri tarafından sunuluyor. İngiliz Durlacher adlı danışmanlık şirketinin yaptığı araştırma, bu teknolojinin, medyada büyük dönüşüme neden olacağını ve gelecekte hızlı büyüyeceğini ortaya koyuyor.
Son yıllarda çok büyük gelişmeler yaşayan sektörlerden birisi de medya. Teknolojik gelişmeler ve refah düzeyinin artması, bu gelişmenin başlıca nedenleri. Özellikle internetin yeni bir oyuncu olarak sektöre girmesi, medyanın tekrar ele alınmasına ve sektörde dengelerin değişmesine neden oluyor. İnternetin gün geçtikçe daha önemli bir oyuncu haline gelmesi, televizyon ve yazılı basın alanlarında faaliyet gösteren klasik medya şirketlerini endişeye düşürdü. Bu şirketlerden bazıları mevcut konumlarını korumak için, internet üzerinden yayıncılık gibi, yeni alanlarda faaliyet göstermeye başladı. Özellikle televizyon şirketleri dijital televizyon gibi, yeni teknolojiler sayesinde etkinliklerini koruyacaklarını umuyor. Televizyon şirketleri için, bu tarz yeni teknolojiler oldukça büyük öneme sahip. Bu noktada, teknoloji şirketleri endüstrinin ihtiyaç duyduğu gelişmeleri gerçekleştirmek için harıl harıl çalışıyorlar.
Televizyonda kaçırmak istemediğiniz bir ekonomi programı var. Ya da daha önce sinemada izleyemediğiniz bir film gösterimi olacak. Ancak, akşam bir iş yemeğine katılmak zorundasınız. İkisini bir arada, aynı saatlerde yapmak mümkün değil... İş yemeği büyük bir olasılıkla ağır basıyor. Geceyi dışarıda geçireceksiniz. Peki, çok istediğiniz filmi izleme şansınız var mı?
Belki birkaç yıl önce buna tam olarak “evet” yanıtı vermek mümkün değildi. Ancak, şimdi buna, hatta daha fazlasına “evet” demek mümkün. Personal Video Recorder (Kişisel Video Kayıt Cihazı) adıl verilen yeni teknoloji harikaları, bu düşünüzü gerçeğe dönüştürüyor. Bir çok uzman ve araştırma şirketi, Personal Video Recorder’ın (PVR), yayıncılık endüstrisini önümüzdeki 10 yıl içinde en fazla etkileyecek teknoloji olduğunu iddia ediyor. Bu görüşün arkasında ise PVR sayesinde izleyicinin bütün kanallardaki programları bulabilmesi, istediğini programlayıp 80 saate kadar kaydedebilme olanağı var. Uzmanlar bu özelliklerin gelecek yıllarda çok daha fazla gelişeceğini inanıyorlar.
Medya sektörü yetkilileri ise bu gelişmelerin, televizyonların “kişiselleşmesi” anlamına geleceğini belirtiyorlar. Ancak, PVR cihazlarının yayıncılık sektöründe yaratacağı etkiyi doğru şekilde kavramak için, bu cihazları doğru şekilde anlamak ve olası gelişmeler üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekiyor.
PVR’lar ilk kuşağı temsil ediyor
İngiliz araştırma şirketi Durlacher, 2001 yılı başında yayınladığı bir araştırma ile bütün bu soruların yanıtını aradı, gelecek üzerine senaryolar ortaya koydu. “Dijital Local Storage-Dijital Yerel Depolama)” isimli çalışma, bu konuda önemli bilgiler ve veriler içeriyor.
Durlacher’a göre, PVR’lar, “Home storage devices” (Ev kayıt cihazları) ailesinin ilk kuşağını temsil ediyor. Ev kayıt cihazlarını anlatmak için genel olarak HMS (Home Media Server-Ev Medya Sunucusu) terimi kullanılıyor. HMS cihazları genel olarak farklı yayınlardan video veya farklı materyallerini kaydedebilen aletler olarak değerlendiriliyor.
HMS’lerde bilgisayarlardaki gibi bir hard-disk (kayıt ünitesi) bulunuyor. Cihazın kayıt süresinin belirlenmesinde hard-disk’in kapasitesi en etkili faktörler olarak öne çıkıyor. Bu cihazlar yine bilgisayarlara benzer şekilde yazılımlara sahip. Yazılımlar sayesinde kullanıcı istediği programı kaydedebiliyor. Cihazlar da televizyonlarla uyumlu bir şekilde çalışıyor.
Bu cihazların etkili şekilde kullanılması için gereken bir başka teknoloji ise metadata. Metadata programlar hakkında bilgi veren bir veri olarak tanımlanabilir. Bu sayede programın içeriği öğrenilebiliyor ve istenen programlar belirlenebiliyor. Aletlerin bu nedenle metadata ile uyumlu çalışması oldukça önemli.
Durlacher’ın çalışmasına göre, bu özelliklerden yola çıkıldığında PVR’ların iki temel fonksiyonu bulunuyor. Birincisi, TV programlarının içeriğine göre saptanabilmesi, ikincisi de programların kaydedilip, sonra izlenebilmesi.
Teknolojinin öncü şirketleri
Şu an PVR pazarının en büyük iki oyuncusu Amerikalı TiVo ve Replay... Bu şirketler, ilk ürünlerini 1999 yılında piyasaya sürdüler. İlk ürünler kullanıcılarını memnun etti. Ancak, PVR pazarı henüz istenen büyümeye ulaşamadı. Amerikalı uzmanlar 2000 yılı sonuna kadar yaklaşık 100 bin cihaz satıldığını söylüyorlar. Buna rağmen gelecek için de umutlu konuşuyorlar. Tahmin ise 2005 yılı sonuna kadar 14 milyon cihazın satılabileceği yönünde.
Durlacher, pazarın yeterince büyüyememesini çeşitli nedenlere bağlıyor. Bunlardan en önemlilerini de şöyle sıralıyor: “Tüketicilerin cihazlara yabancı olması”, “Standartlardaki belirsizlikler”, “Aletlerin kapasitelerinin sınırlı olması” ve “Cihazların fiyatlarının yüksek olması”...
Örneğin, TiVo, birkaç yıl öncesinde 14 saat kayıt kapasitesine sahip cihazları 500 dolara satıyordu. Ayrıca aylık olarak da 10 dolarlık bir ücret alıyordu. Şirket bugün 30 saatlik modelini 400 dolara, 80 saatlik modelini de 700 dolara satıyor. 10 dolar dolayındaki sabit ücrette ise çok fazla bir değişiklik yok.
PVR pazarında TiVo ve Replay gibi, cihaz satan firmaların yanında üç çeşit şirket daha bulunuyor. Bu firmalar pazara içerik, donanım ve yazılım sağlıyorlar. Pazarın içerik tarafına baktığımızda şu anki belli başlı oyuncuların DirectTV, Echostar, BSkyB ve Canal+ gibi geçmişten beri yayıncılık yapan televizyon şirketleri olduğunu görüyoruz. Bu şirketler PVR fonksiyonlarını, mevcut platformlarına entegre ediyorlar.
Yayıncılık kabuk değiştirecek
PVR teknolojisinin geniş kitleler tarafından kabul edilmesiyle birlikte, en radikal değişimleri yaşayacak sektör yayıncılık olacak. Bu nedenle sektörün yaşayacağı değişimlerin üzerinde durulması gerekiyor. “Dijital Yerel Depolama” çalışmasının yazarı Jerel Wittingham’a göre, tüketicinin ilgisini çekmek çok daha zorlaşacak. Çünkü, artık izleyici geçmişe göre çok daha fazla seçeneğe sahip olacak. Geçmişe göre daha fazla kaynak bulunduğu için, programların dağıtımında daha az sorun yaşanacak. Programların tekrar edilmesi gibi, uygulamaların önemi azalacak.
Yine benzer şekilde kanalların stratejik olarak programların zamanlamalarında yaptıkları düzenlemeler değerini yitirecek. Çünkü izleyici istediği programı, dilediği zaman kaydedebilecek.
Televizyonun kişiselleşmesiyle yayıncılıkta en fazla etkilenecek kavramlardan birisi de marka olacak. Buna göre, programların marka değeri artarken, programın hangi kanalda bulunduğunun önemi azalacak. Programların öneminde bu şekilde yaşanacak değişim, yapımcıların gücünü artıracak. Özellikle başarısını ispatlamış programların değeri daha da yükselecek.
Reklamcılığa etkisi ne olacak?
Reklamcılar için ücretlendirme programın başarısına göre yapılacak. Reklamın yayınlandığı zaman dilimi eskisi kadar önemli olmayacak. İzleyiciler ilgi alanlarına göre arama yapabilecek. Böylece niş program yapımcılığı pazarı büyüyecek.
Sektörü doğru şekilde analiz edebilmek için HMS teknolojisine uygun rating ölçümleri yapılacak. Bu konuyla ilgili olarak Nielsen şirketi, TiVo firmasıyla birlikte çalışıyor. HMS teknolojisinin yaygınlaşmasıyla analog TV’nin fonksiyonları ve uygulama olanakları oldukça gelişecek. Bu da tüketicilerin dijital TV’ye geçişini yavaşlatacak. Bu olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak için HMS servislerinden gelen cirolar muhtemelen entegre dijital alıcı-HMS cihazlarının satışının desteklenmesinde kullanılacak.
Televizyonlar “portal”leşecek!
Yayıncılıkta yaşanacak bu gelişmeler, reklam odaklı yayın modellerinde ve geleneksel reklam paradigmalarında köklü değişikliklere yol açacak. Yayıncıların en fazla endişe ettiği nokta geleneksel reklam uygulamalarının yok olma ihtimali. Ancak, bu tarz uygulamaların önemi azalırken, birey odaklı reklam olanakları ortaya çıkacak.
Bazı yayıncıların HMS teknolojisine soğuk bakmasının bir başka sebebi ise izleyici ile doğrudan ilişkilerinin kaybolma ihtimali. Çünkü HMS sistem operatörleri ve diğer aracılar, içerik yönetimi ve yazılım kullanımında söz sahibi olacak. Bununla ilişkili olarak da yayıncılar eski güçlerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Tüm bu gelişmeler neticesinde televizyonların kendilerini yeniden tanımlamaları ve buna göre hareket etmeleri gerekecek. Televizyonlar gittikçe daha çok yazılı basına ve internet sitelerine benzeyecek. Çünkü, temelde iki durumda da her zaman ulaşılabilecek bir içerik bulunuyor. Bu gelişmeler neticesinde geleceğin televizyon kanalları portallara benzeyecek. Portallara benzer şekilde kanalların komünitesi, belirli bir yeri ve rehberi bulunacak.
İş modelleri değişecek mi?
Yayıncılık endüstrisinin ana gelir kaynakları, PVR teknolojisinin yaygınlaşmasıyla çok fazla değişmeyecek. Buna göre reklam, sponsorluk, pay-TV ve veri iletiminden elde edilen gelirler en önemli gelir kaynakları olmaya devam edecek. Ancak, pazarda bu gelir kaynaklarının etkinliği açısından bazı değişiklikler olacak. Örneğin içeriklere göre farklı şekilde ücretlendirme modelinin ağırlığı artacak. Bunun yanında, kanallara abonelik sisteminin de öneminin belirgin şekilde artması bekleniyor. Ayrıca, HMS teknolojisiyle ilgili farklı yazılım ve servislerin bedeli tüketiciler tarafından ödenecek.
Şu anda en fazla gelir kaynağı olan cihazların ücretlendirilmesinde de farklı modeller uygulanacak. Buna göre tüketiciler bu aletleri satın alabilecek veya kiralayabilecek. Donanım fiyatlarının bilgisayar endüstrisinde yaşananlara benzer şekilde hızla düşmesi bekleniyor. Bu noktada servislerin ücretlendirilmesi önem kazanıyor. Bu teknolojinin gelişmesiyle ASP, video üzerinde mail gönderilmesi ve oyun gibi çok farklı servislerin mümkün olacağı belirtiliyor.
PVR’LAR BÜYÜK TİCARET HACMİ YARATACAK
Ekonomistler, PVR’ın gelecekte çok büyük bir ticaret hacmi yaratacağını tahmin ediyorlar. Durlacher uzmanları, bu teknolojinin erken bir başarıdan çok, uzun vadeli bir başarı yaşayacağına inanıyorlar.
Avrupa pazarı için yapılan çalışmada, beş yıl içinde PVR cihazlarının penetrasyonunun yüzde 25’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu rakam yaklaşık 41 milyon 800 bin PVR cihazının satılması anlamına geliyor. Ancak, bu rakam, 10 senelik projeksiyon için oldukça mütevazi kabul ediliyor. Çünkü, şirket, PVR penetrasyonunun 10 yıl sonra yüzde 75 olacağını iddia ediyor.
Buna göre, 10 yıl içinde Avrupa’da 160 milyondan fazla PVR cihazı satılacak. Bu teknolojiden para kazanmak açısından donanım ve servis gelirleri olmak üzere iki temel alan üzerinde önemle duruluyor. Durlacher, Avrupa’da PVR cihazları için gerekli donanım pazarının 2005 yılında 14 milyar dolara yaklaşacağını söylüyor. Sözü edilen sürede servislerden elde edilecek gelirler ise 15 milyar 930 milyon dolar civarında olacak. Bu rakamlar, 10 yıl içersinde PVR penetrasyonunun yüzde 75’e ulaşmasıyla birlikte donanım için 36 milyar 100 milyon dolar civarında, servis gelirleri için 91 milyar 850 milyon dolar dolayında olacak.
“TÜRKİYE İÇİN EN BÜYÜK SORUN FİYATLAR”
Jerel Whittingham/Durlacher Uzmani
Durlacher şirketinin PVR teknolojisiyle ilgili yaptığı “Dijital Yerel Depolama” isimli araştırmanın sorumlusu Jerel Whittigham, Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkelerin PVR teknolojisi açısından durumuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“PVR teknolojisinin gelişmesi açısından, Türkiye gibi ülkelerin avantaj ve dezavantajları bulunuyor. Türkiye, dijital TV açısından Batı Avrupa’dan muhtemelen daha geri durumda. Bu nedenle de PVR’nın potansiyellerinden tam olarak yararlanamayacak. PVR’lar elbette analog yayınlarda da kullanılabilir. Ancak, sonuç istenen düzeyde olmayacaktır.
Bir diğer dezavantaj da şu: Türkiye gibi ülkelerde alım gücü Batı Avrupa’ya göre daha düşük olduğu için, bu teknolojinin yaygın şekilde kullanılabilmesi için muhtemelen fiyatların daha fazla düşmesi gerekecek.
Türkiye’nin bu teknolojiyle ilgili avantajlarıyla ilgili olarak ise şunları söyleyebilirim: PVR teknolojisi, bazı noktalarda broadband teknolojisinin sağladığı olanakları sağlayabiliyor. Bu da broadband kablo altyapısına sahip olmayan bazı bölgeler için oldukça kritik bir özellik. Bu Batı Avrupa’da nüfusun yoğun olmaması nedeniyle broadband altyapısının ekonomik olmadığı bazı bölgeler için de geçerli.
“TİVO VE REPLAY’A YERLİ RAKİP GELİYOR”
Cengiz Ultav/Vestel Yeni Teknolojiler Koordinatörü
Türkiye’nin en büyük elektronik şirketlerinden Vestel, TiVo ve Replay firmalarının cihazlarına rakip olacak bir cihaz geliştirdi. Vestel Yeni Teknolojiler Koordinatörü Cengiz Ultav mart ayında ilk defa Türkiye’de pazara sürülecek ürünle ilgili şu bilgileri verdi:
“Biz 2000 yılı başında TiVo ve Replay cihazlarını alıp çok detaylı bir şekilde inceledik. Bu cihazların, gerek konfigürasyon gerekse kullanım zorluğu açısından bakıldığında temel olarak PC dünyasının özelliklerini taşıdığını gördük. Bu gerçeği dikkate alarak yapacağımız cihazla ilgili araştırmalara başladık.
Biz önce kağıt üzerinde şu an piyasadakilere göre çok daha rahat kullanılabilir 300 dolar civarında bir PVR tasarımı yaptık. Daha sonra Amsterdam’da IBC konferansında ürettiğimiz prototipleri gösterdik. Las Vegas’taki CES Fuarı’nda ise ürünün son halini sergiledik. Ürün oldukça ses getirdi.
Biz bu ürünü üç ana özellik üzerinde düşünüyoruz. Bu özelliklerden birincisi, cihaz herhangi bir yayının son 15 saniyesini tek bir butonla kaydebilecek. İkinci olarak başka bir butonla kullanıcı programın zamanını kaydırabilecek. Üçüncü olarak da bir veya daha fazla yayını toplam 30 saate kadar kaydedebilecek. Bu bizim ilk ürünümüz.
Ürünü mart ayının sonunda önce Türkiye’de piyasaya süreceğiz. Fiyatı, TiVo ve Replay’in yarı fiyatları dolayında olacak. 250 ile 300 dolar arasında ürünler çıkarabileceğimizi tahmin ediyorum. Bu ürünü Avrupa’da haziran ayı gibi süreceğiz. PVR’yi televizyonun içinde entegre olarak sunan ilk ticari firma biz olacağız. Biz bu ürünü hem kutu olarak hem de televizyonun bir parçası olarak sunacağız.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?