Tarihin hiçbir döneminde aşırı yoksulluğun pençesinde kıvranan insan sayısı bugünkü kadar az olmamıştı. İnsanlar artık hiç olmadığı kadar daha uzun yaşıyor, daha iyi eğitim alıyor ve teknolojiye çok daha kolay erişiyorlar. Birçok nesnel ölçüte göre bu gezegende yaşam hiç bu kadar iyi olmadı. Ancak burada temel mesele kimsenin böyle hissetmiyor oluşu. Ufuktaki gelişmeler göz önüne alındığında, bunun için iyi nedenleri de var. Geçen yüzyılın büyük bir kısmında, insanların, malların, fikirlerin ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı, yani küreselleşme sayesinde milyarlarca insanın günlük yaşamını iyileştiren teknolojik ilerlemelere ve ölçek verimliliklerine şahit olundu. Bugün yaşayan insanların çoğu, küreselleşmenin “ilerleme” kelimesiyle eşanlamlı görülmediği bir dünyayı tasavvur bile edemezdi. Ancak artık değil. Son üç yıldır yaşanan jeopolitik kaosun ve yükselen popülizmin açıkça gösterdiği üzere küreselleşme tarafından unutulan ya da en azından yalnız bırakıldığını hisseden o kadar çok insan var ki… Söz konusu demokrasi olduğunda bu fevkalade önemli bir gelişme. Bu durum bilhassa da Asya ve Latin Amerika’da yeni ortaya çıkan global orta sınıfın yükselişinin kendi yaşam standartlarının pahasına gerçekleştiğine inanan dünyanın modern endüstriyel ülkelerindeki orta direk ve işçi sınıfı kesimleri için geçerli. Neredeyse koca bir yüzyıl boyunca ilk defa küreselleşmenin ardındaki momentum teklemeye başlıyor. Bu gelişme bundan daha kötü bir zamana da denk gelemezdi. Global ekonomik büyüme artık yavaşlıyor ve Büyük Durgunluk dönemini izleyen yaklaşık 10 yıllık kesintisiz ekonomik genişlemenin ardından global ekonomi şimdi yönünü daralmaya doğru çevirmiş gibi görünüyor. Ne var ki tek başına olsa bu hiç de paniğe kapılması gerekilen bir durum değil. Zira ekonomiler genellikle her 7-8 yılda bir şişme ve patlama dönemine girerek önceden az çok tahmin edilebilen yükseliş ve düşüş süreçlerinden geçer. Geçen yüzyıl boyunca, dünya ne zaman ekonomik anlamda sıkıntıya girse küreselleşmenin ardındaki momentum bir parça sendeledi. Ancak genellikle dibe vurup sıçrardı. Oysa bugün aynısını yine yapacağının hiçbir garantisi yok. Bu nevi şahsına münhasır ekonomik gerilemeyi diğerlerinden farklı kılan ise bu gerilemeyi iki yeni gelişmenin eşlik ediyor olması. Birincisi, günümüzdeki jeopolitik durum. Her ne kadar insanlar sadece ekonominin döngülerden geçtiğinden bahsetse de aslında jeopolitik durumun da döngüleri var. Onların tek farkı sadece döngülerinin çok daha uzun zaman dilimlerine yayılmasıdır, yani ortalama bir jeopolitik döngü yaklaşık 70-80 yıl sürer. Jeopolitik döngüsünün “şişme” aşamasındayken uluslararası kuruluşlar ve hükümetler, global sorunlara çözüm bulmakta çok daha etkin ve eşgüdümlüdür; uluslararası anlaşmazlıklar azalmakta ve ekonomik yardımlaşmalar artmaktadır. Jeopolitik “patlama” safhasına geçtiğinde ise uluslararası yardımlaşmayla birlikte kuruluşların etkinlikleri de azalır ve global çatışmalar artar. Biz II. Dünya Savaşı’ndan bu yana asla gerçek bir jeopolitik patlama döngüsüne girmedik ki işte zaten bu yüzden nedenini bir türlü açıklayamadığımız bir şekilde çoğumuz kendimizi cesareti kırılmış hissediyoruz. Ve ayrıca bir de iklim değişikliği var. Aslında bu gerçekle yıllardır birlikte yaşıyoruz, ancak iklim değişikliği kaynaklı doğal felaketlerin görülme sıklığı ve şiddeti arttıkça bu mesele yavaş yavaş politik aşırı uçlardan merkezin gündemine oturduğundan son yıllarda siyasi bir sorun haline gelmeye başladı. Ayrıca global ısınma zamanımızın en önemli varoluşsal sorunlarından biri olarak giderek daha fazla ilgi çekmesine rağmen, politikacılar küreselleşmenin hız kesmesinden dolayı bu soruna hem daha az ilgi gösterecek hem daha az kaynak tahsis edecek ve dolayısıyla hem ekonomi hem de jeopolitik kendi döngülerinde sıkıntılı bir döneme girecek.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?