Biz halen liderlerin tek başına
kendi halklarının yaşamlarını
ve refahını adamakıllı değiştirebileceği
bir dünyada yaşıyoruz.
Uluslararası arenada ve global ekonomide
kazananlarla kaybedenleri birbirinden
ayırt edecek olan onların krizleri
yönetebilme ve fırsatlardan yararlanabilme
becerileri olacak. Almanya’nın
Merkel’inden Rusya’nın Putin’ine,
Japonya’nın Abe’sine, Brezilya’nın Rousseff’ine
ve Türkiye’nin Erdoğan’ına
kadar manşetlerde hep bu liderlerin
ağırlığı olacak. Yunanistan’ın Alexis
Tsipras’ı ve Suriye’nin Bashar al-Assad’ı gibi liderler ise
politik hayatta kalma becerileriyle ön plana çıkacak. Ancak
dünyada daha yakından takip edilmeyi hak eden başka liderler
de var. İşte size, imkansızı yeniden tanımlayan üç lider.
HİNDİSTAN’IN REFORMCUSU
Bu liste aslında performansından çok potansiyeliyle bilinen
bir ülkenin başbakanı olan Hindistan’ın Narendra Modi’si
ile başlıyor. Hindistan’da son 30 yılın en fazla ses getiren
parlamento seçimlerini kazanmasının ardından koltuğa 2014
Mayıs’ında oturdu. O tarihten itibaren Modi, devasa bir yabancı
yatırım dalgasını cezbederek bu ülkenin iş dünyasının
iklimini iyileştirecek, hızlı ekonomik kalkınmayı tetikleyecek
ve çok daha etkin bir yönetim yaratacak reformlar için geniş
bir halk desteğini arkasına almayı başardı. O, Hindistan’ın
uluslararası profilini olağanüstü derecede yükseltti.
Modi, Hindistan’da sayısı giderek artan alt ve orta sınıf
genç nüfusu, yeni iletişim araçlarının inovasyoncu kullanımıyla
doğrudan angaje ederek eleştirmenleri şaşkına çevirdi.
Modi yaptığı yüksek profilli ve duygusal konuşmalarda
cinsiyet ayrımcılığından bu ülkedeki temiz tuvalet bulunamamasına
dek çeşitli günlük sorunlara popüler çözüm
yolları bularak Hindistan’da eşi benzeri görülmemiş adımlar
attı. Nihayetinde sırf komşusu Pakistan ile ilişkilerini düzeltmek
için partisinin popüler Hint milliyetçisi imajında bile
değişiklik yaptı.
ŞİMDİDEN TARİH YAZDI
Nijerya’nın Mohammadu Buhari’si ise 5 aydır başkanlık görevinde.
Ancak daha şimdiden tarih yazmış durumda. Onun
eski başkan Goodluck Jonathan’a karşı kazandığı seçim
zaferi, Afrika’nın en büyük ekonomisi olan Nijerya’nın 1999
yılında demokrasiye geçmesinden sonra iktidarın bir politik
partiden bir başkasına barışçıl bir şekilde ilk defa devriyle
sınırlı değildi. Aynı zamanda başkanlığın
bu ülkenin başlıca Hristiyan güneyinden
Müslüman kuzeyine devri anlamına da
geliyordu. Seçimlerden önce, seçimler
sırasında ve seçimlerin sonrasında hiçbir
şekilde şiddet olayları yaşanmaması ise
kutlanmaya değerdi.
Buhari kabineyi kurma konusunda
acele etmedi. Ancak geçen hafta oldukça
itibarlı insanlar ortaya çıkmaya başladı ve
kendisini petrol bakanı ilan ederek petrol
sektörünün temizlenmesinin kendisinin
ilk önceliği olduğunu gösterdi. Buhari,
şu sıralar yolsuzluklara karşı sıkı bir önlemler
paketini hayata geçirmek üzere. O ayrıca bu ülkenin
milli petrol şirketi olan Nijerya Ulusal Petrol Kurumu’nu
da yeniden yapılandıracak ve petrol sektöründe de uluslararası
şirketlerin yatırımlarını artıracak kapsamlı reformlar
gerçekleştirecek. Bir Müslüman ve eski bir ordu generali
olan Buhari’nin bu ülkenin kuzeydoğusundaki Boko Haram
militanlarına karşı birden fazla cephede saldırı başlatmak için
diğer ülkelerle de ortaklıklar kurarak başarılı olma ihtimali
çok yüksek.
İTALYA’NIN RENZİ’Sİ VAR
Sonra neredeyse 10 yılı aşkın bir ekonomik durgunluk,
politik uyuşukluk ve sürekli artan kamu borcu döneminden
sonra ekonomik reformlara yeni bir momentum kazandırmak
için harici ve dahili meydan okumalar arasında itiş kakış
ilerleyerek İtalya’nın Bizansvari politik bürokrasisini dize
getirmeye çalışan Mateo Renzi var. Daha da önemlisi, onun
İtalyan hükümetinin elinde olandan çok daha fazla para
harcaması için İtalyan politik yelpazesinin dört bir yanından
gelen baskılara direnmesi ve İtalya’nın AB nezdindeki itibarını
yeniden kazanmasına çabalaması. Bugüne kadar onun
başardıkları arasında İtalya’nın kaskatı olan iş gücü piyasasını
liberalleştirmekte yapacağı çok iş olan, bir zamanlar asla
ulaşılamaz ve hayal bile edilemez olarak görülen iş gücünde
reform planı var. Renzi, en büyük başarısını henüz gerçekleştirmemiş
olabilir. O şimdi senatonun gücünün önemli bir
kısmını tırpanlamaya ve İtalya’nın istikrarsız ve kısa ömürlü
koalisyon hükümetleriyle dolu uzun tarihine bir son vermek
için seçim sistemini değiştirmeye çalışıyor.
Tüm bu üç lider de henüz yolun başında. Henüz hiçbiri
rüştünü ispatlamış değil. Ancak onların gösterdikleri erken
başarılar ve daha şimdiden yıktıkları engeller hepsinin de
bugüne kadar gördükleri uluslararası ilgiden çok daha fazlasını
görmeyi hak ettiklerini düşündürüyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?