İmkansızı başaran üç lider

6.01.2016 11:38:210
Paylaş Tweet Paylaş
İmkansızı başaran üç lider
Biz halen liderlerin tek başına kendi halklarının yaşamlarını ve refahını adamakıllı değiştirebileceği bir dünyada yaşıyoruz. Uluslararası arenada ve global ekonomide kazananlarla kaybedenleri birbirinden ayırt edecek olan onların krizleri yönetebilme ve fırsatlardan yararlanabilme becerileri olacak. Almanya’nın Merkel’inden Rusya’nın Putin’ine, Japonya’nın Abe’sine, Brezilya’nın Rousseff’ine ve Türkiye’nin Erdoğan’ına kadar manşetlerde hep bu liderlerin ağırlığı olacak. Yunanistan’ın Alexis Tsipras’ı ve Suriye’nin Bashar al-Assad’ı gibi liderler ise politik hayatta kalma becerileriyle ön plana çıkacak. Ancak dünyada daha yakından takip edilmeyi hak eden başka liderler de var. İşte size, imkansızı yeniden tanımlayan üç lider.
HİNDİSTAN’IN REFORMCUSU
Bu liste aslında performansından çok potansiyeliyle bilinen bir ülkenin başbakanı olan Hindistan’ın Narendra Modi’si ile başlıyor. Hindistan’da son 30 yılın en fazla ses getiren parlamento seçimlerini kazanmasının ardından koltuğa 2014 Mayıs’ında oturdu. O tarihten itibaren Modi, devasa bir yabancı yatırım dalgasını cezbederek bu ülkenin iş dünyasının iklimini iyileştirecek, hızlı ekonomik kalkınmayı tetikleyecek ve çok daha etkin bir yönetim yaratacak reformlar için geniş bir halk desteğini arkasına almayı başardı. O, Hindistan’ın uluslararası profilini olağanüstü derecede yükseltti. Modi, Hindistan’da sayısı giderek artan alt ve orta sınıf genç nüfusu, yeni iletişim araçlarının inovasyoncu kullanımıyla doğrudan angaje ederek eleştirmenleri şaşkına çevirdi. Modi yaptığı yüksek profilli ve duygusal konuşmalarda cinsiyet ayrımcılığından bu ülkedeki temiz tuvalet bulunamamasına dek çeşitli günlük sorunlara popüler çözüm yolları bularak Hindistan’da eşi benzeri görülmemiş adımlar attı. Nihayetinde sırf komşusu Pakistan ile ilişkilerini düzeltmek için partisinin popüler Hint milliyetçisi imajında bile değişiklik yaptı.
ŞİMDİDEN TARİH YAZDI
Nijerya’nın Mohammadu Buhari’si ise 5 aydır başkanlık görevinde. Ancak daha şimdiden tarih yazmış durumda. Onun eski başkan Goodluck Jonathan’a karşı kazandığı seçim zaferi, Afrika’nın en büyük ekonomisi olan Nijerya’nın 1999 yılında demokrasiye geçmesinden sonra iktidarın bir politik partiden bir başkasına barışçıl bir şekilde ilk defa devriyle sınırlı değildi. Aynı zamanda başkanlığın bu ülkenin başlıca Hristiyan güneyinden Müslüman kuzeyine devri anlamına da geliyordu. Seçimlerden önce, seçimler sırasında ve seçimlerin sonrasında hiçbir şekilde şiddet olayları yaşanmaması ise kutlanmaya değerdi. Buhari kabineyi kurma konusunda acele etmedi. Ancak geçen hafta oldukça itibarlı insanlar ortaya çıkmaya başladı ve kendisini petrol bakanı ilan ederek petrol sektörünün temizlenmesinin kendisinin ilk önceliği olduğunu gösterdi. Buhari, şu sıralar yolsuzluklara karşı sıkı bir önlemler paketini hayata geçirmek üzere. O ayrıca bu ülkenin milli petrol şirketi olan Nijerya Ulusal Petrol Kurumu’nu da yeniden yapılandıracak ve petrol sektöründe de uluslararası şirketlerin yatırımlarını artıracak kapsamlı reformlar gerçekleştirecek. Bir Müslüman ve eski bir ordu generali olan Buhari’nin bu ülkenin kuzeydoğusundaki Boko Haram militanlarına karşı birden fazla cephede saldırı başlatmak için diğer ülkelerle de ortaklıklar kurarak başarılı olma ihtimali çok yüksek.
İTALYA’NIN RENZİ’Sİ VAR
Sonra neredeyse 10 yılı aşkın bir ekonomik durgunluk, politik uyuşukluk ve sürekli artan kamu borcu döneminden sonra ekonomik reformlara yeni bir momentum kazandırmak için harici ve dahili meydan okumalar arasında itiş kakış ilerleyerek İtalya’nın Bizansvari politik bürokrasisini dize getirmeye çalışan Mateo Renzi var. Daha da önemlisi, onun İtalyan hükümetinin elinde olandan çok daha fazla para harcaması için İtalyan politik yelpazesinin dört bir yanından gelen baskılara direnmesi ve İtalya’nın AB nezdindeki itibarını yeniden kazanmasına çabalaması. Bugüne kadar onun başardıkları arasında İtalya’nın kaskatı olan iş gücü piyasasını liberalleştirmekte yapacağı çok iş olan, bir zamanlar asla ulaşılamaz ve hayal bile edilemez olarak görülen iş gücünde reform planı var. Renzi, en büyük başarısını henüz gerçekleştirmemiş olabilir. O şimdi senatonun gücünün önemli bir kısmını tırpanlamaya ve İtalya’nın istikrarsız ve kısa ömürlü koalisyon hükümetleriyle dolu uzun tarihine bir son vermek için seçim sistemini değiştirmeye çalışıyor. Tüm bu üç lider de henüz yolun başında. Henüz hiçbiri rüştünü ispatlamış değil. Ancak onların gösterdikleri erken başarılar ve daha şimdiden yıktıkları engeller hepsinin de bugüne kadar gördükleri uluslararası ilgiden çok daha fazlasını görmeyi hak ettiklerini düşündürüyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz