Hiyerarşilere karşı piyasalar
Ekonomistlerin,
piyasaların insanların eylemlerini yukarıdan aşağıya bir kontrol
olmaksızın koordine edebilme yeteneğini yıllardır alkışlamalarına hiç
şaşmamak gerek. Gerçi piyasaların da sınırları vardır. Ronald Coase ve
Oliver Williamson gibi ekonomistlerin de dikkat çektiği üzere, her bir
tarafın ihtiyaçları basit, istikrarlı ve tanımlanması kolay ise o zaman
piyasalar çok işe yarar ancak etkileşimler karmaşıklaştıkça piyasaların
da etkinliği azalır. Mesela bir piyasanın süreç yoğun bir üretim
faaliyetinin kalbinde her an değişebilen etkinlikleri nasıl milimi
milimine koordine edebileceğini hayal etmek bile çok zordur. İşte zaten
bu yüzden kurumlara ve yöneticilere ihtiyaç duyarız. Yöneticiler
piyasaların yapamadıklarını yapar; birbirinden farklı binlerce katkıyı
tek bir ürün veya hizmette kaynaştırırlar. Onlar iş dünyası tarihçisi
Alfred D. Chandler Jr.'ın görünmez el dediği şeyi oluştururlar. Gerçi
işin kötü tarafı bu görünmez el bazen verimsiz ve sıklıkla sakar
çalışmaktadır. Denetleyici bir süper yapı olmaksızın üst seviyelerde
koordinasyon kurmayı başarabilsek çok iyi olmaz mıydı? Sımsıkı örülmüş
bir hiyerarşinin kontrolünde ve koordinasyonunda olan açık bir piyasanın
sunduğu özgürlük ve esneklik ortamı müthiş olmaz mıydı? Bu ancak
yöneticiler olmaksızın yönetebildiğimiz zaman olacak bir iş. Bir açık
kaynak yazılım projesinin içine baktığınızda bu organizasyonel nirvanayı
gördüğünüzü düşünebilirsiniz. Orada yüzlerce programcı ama hiç ya da
çok az sayıda yönetici vardır. Ancak bir açık kaynak projesinde
yapılacak işler modülerdir, gönüllüler birbirlerinden bağımsız çalışır,
arayüzler açıkça tanımlanmıştır ve kimseden bilimsel buluşlara imza
atması beklenmez. Koordinasyon tak ve çalıştır mantığında yapılır. Yani
Boeing'in yepyeni bir uçak tasarlarken yüzleştiği meydan okumanın tam
tersidir. Orada büyük bir uzmanlar ordusunun binlerce ileri tasarım ve
imalat sorununu çözmek için omuz omuza birlikte çalışmaları gerekir.
Boeing'in de zaman içinde öğrendiği gibi geliştirme işinin bazı
bölümlerini dış kaynaklandırarak koordinasyon sürecinin karmaşıklık
seviyesi asla düşürülemez. Bir Dreamliner'ı (Boeing'in 787 model uçağı)
sadece bir piyasa vücuda getiremez. Peki bu ödünleşmeler arasında
sıkışıp kalmak zorunda mıyız? Koordinasyona ve kontrole, vergi ödemeden
kavuşmanın hiçbir yolu yok mu? Henüz çoğumuz hem bir hayli
ademimerkeziyetçi hem tıkır tıkır senkronize çalışan bir şirket görmemiş
olduğumuzdan yokmuş gibi görünebilir.
Alışılmış yönetimin ötesi
Hepimiz
alışkanlıklarımızın esiriyizdir. İlk iPhone, J.K. Rowling'in sihirli
dünyası, Lady Gaga'nın fileli elbisesi gibi pek çok şeyi onlarla yüz
yüze gelmeden önce hayal etmek çok zordur. Organizasyonlar için de
aynısı geçerlidir. Örneğin aşağıdaki tanımlamaya uyan bir şirketin
hayalini kurmak imkansız denilecek kadar güçtür:
- Hiç kimsenin bir patronunun olmadığı.
- Çalışanların sorumlulukları iş arkadaşlarıyla birlikte kararlaştırdıkları.
- Şirketin parasını herkesin harcayabildiği.
- Herkesin kendi işini yapması için gerekli alet ve edevatı kendisinin temin etmekten sorumlu olduğu.
- Hiçbir unvanın ve terfinin olmadığı.
- Prim kararlarının eşitlik temelinde verildiği.