Bir ülkeyi yönetmekle, bir şirketi yönetmek arasında benzerlikler ya da farklılıklar var mıdır? Bir ülkenin yaşadığı ekonomik kriz ile bir şirketin girdiği nakit darboğazı arasında paralellikler ne...
Bir ülkeyi yönetmekle, bir şirketi yönetmek arasında benzerlikler ya da farklılıklar var mıdır? Bir ülkenin yaşadığı ekonomik kriz ile bir şirketin girdiği nakit darboğazı arasında paralellikler nelerdir ? Ülke yönetimi ile şirket yönetiminin başarısının, aynı liderlik özelliklerinden kaynaklandığına inananlar için tarihi kişiliklerin hayatları liderlik dersleriyle dolu ipuçları verebilir...
Bu ipuçlarına inananlardan biri olan yönetim uzmanı Alan Axelrod, Kraliçe 1.Elizabeth’in hayatından yola çıkarak günümüz yöneticilerine başarı yollarını açacak liderlik özelliklerini ortaya çıkartıyor. Ona göre, 1558’de İngiltere Kraliçesi olan 1.Elizabeth’in ülkesi için yaptıkları, aynı zamanda tarihte görülen en muazzam şirket başarı hikayesi.
“Bir İmparatorluğun Kuruluşuna İmza Atan Liderden Strateji Dersleri” adlı kitabında, 1.Elizabeth’in tahta geçişinden başlayarak 45 yıl içerisinde İngiltere’yi büyük bir imparatorluğa dönüştürmesinin hikayesini anlatıyor.
Enflasyonla, iç çatışmalarla, savaş korkusu ile çalkalanan İngiltere’nin, yalnızca Avrupa’nın en güçlü ve en zengin ülkesi değil, aynı zamanda dünyanın en güçlü imparatorluğu olarak ortaya çıkışını bir yönetim bilimci gözüyle yeniden kaleme alıyor. Ve bu başarı hikayesinden günümüz liderlerinin çıkaracağı dersler hayli fazla.
1
HER LİDER AYAKTA KALMAYI HEDEFLER
İster küçük bir işletme olsun ister bir holding grubu ya da bir imparatorluk, her liderin öncelikli hedefi ayakta kalabilmektir. Krallıklar döneminde “ayakta kalabilmek”, iktidar savaşları sonucunda hayatını kaybetmekle günümüzde ise yönetimdeki pozisyonunun korumakla eş anlamlıdır. Kraliçe 1.Elizabeth daha 13 yaşında bir liderin ayakta kalabilmesi için gerekli olan özelliğin farkına varmıştı: “Kendi iç dünyasına ve fikirlerine güvenmek”.
Kardeşi Kraliçe Mary’e gönderdiği bir mektupta, “bir gün yüzüm eskisi kadar parlamayacak ve belki portremi her zaman gururla gösteremeyeceğim ama düşüncelerimi açıklarken hiçbir zaman utanmayacağım” diyordu.
AHLAKLA ÖLÜM ARASINDA Kraliçe Mary dönemi, tarihin en kanlı olaylarına sahne olmuştur. Ülkeyi katolikleştirme çabası, 300 Protestan liderin kellesinin uçmasına yol açmıştır. 1.Elizabeth bu dönemde halka açık yerlerde tamamen Katolik inançlarına uygun olarak yaşadı. Kardeşi Mary’yi eleştirmekten kaçındı. Birçok lider için ahlaki olarak değerlendirilemeyecek olan bu tutumu, aslında 1.Elizabeth bir liderin en önemli görevini yerine getirebilmek için sergiliyordu: Hayatta kalabilmek ve değişim için doğru zamanı beklemek.
İNSANLARI DEĞİL, DEDİKODUYU ÖLDÜRÜN Bazen belki de canları sıkıldığı için oradan buradan konuşan iki kişinin ortaya attığı bir fikir, iktidar sahibi bir liderin sonunu hazırlayan bir dedikoduya dönüşebilir. Tarih, böyle dedikoduları çıkaran ya da bu dedikodulara inanarak hareket eden bireylerin ölüm hikayeleri ile doludur. 1.Elizabeth, tarihteki ender liderlik derslerinden birini kendisi ve Thomas Seymour ile ilgili çıkarılan aşk dedikodularına gösterdiği tepki ile vermiştir. Bu dedikoduyu çıkaranların isimlerini ortaya çıkartıp, öldürmek yerine Elizabeth böyle bir ilişkinin olmadığını insanlara inandırma yolunu seçmiştir.
2
LİDERİN İMAJA İHTİYACI VARDIR
Liderliğin unsurlarına bakıldığında, karar verme yeteneği ve atılan adımlar ön planda gibi gözükebilir. Ancak, her başarılı liderin başarılı bir imajının olduğu unutulmamalıdır. Liderlik; iktidar, yetenek ve güç kadar insanların inançlarına da dayanır. Ve inançları güçlendiren en önemli unsur imajdır. Eğer liderler kendileri için bir imaj yaratmazlarsa, o zaman başkaları onlar için bir hayali kimlik yaratır.
ÖMÜR BOYU BAKİRE Kraliçe 1.Elizabeth, tüm hayatı boyunca “Bakire Elizabeth’ tanımlamasını hak etmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Şairler onun bakireliğine ilişkin şiirler yazdı, tüm halk onu böyle tanıdı. Ancak, “bakire”olmak Kraliçe Elizabeth’in kendi kendine oluşturduğu bir imajdan başka bir şey değildi. Solgun yüzünü daha da solgun göstermek için güneşe çıkmaktan bile kaçındı. Pudralarla ve özel bitkisel karışımlarla yüzüne daha donuk bir görüntü vermenin yollarını aradı. Kraliçe kendisi için yazılan bir şiirde kendisine nasıl hitap edilmesini arzuladığı sorusuna, “Bakire Elizabeth”olarak yanıt veriyor ve evlilikle ilgili görüşlerini soranlara, “İngiltere Karllığı’nı eşi” olarak tanımlıyordu. Bazılarına abartılı gelebilecek bu olay, 1.Elizabeth’in kendisine güç vereceğine inandığı bir imajı güçlendirme isteğinden başka bir şey değildi. Günümüzde de hiçbir lider ya da yönetici şirketin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için etkinliğini ve gücünü artıran bir imajın yaratılmasından kaçınacağı düşünülemez.
TİYATRO SAHNESİNDEKİ LİDERLER Bugünün liderleri için tiyatro, belki haftada ya da ayda bir gidilen bir sanat ya da eğlence etkinliğidir. Yöneticiler, ortaklarının, çalışanlarının, iş arkadaşlarının salt rakamlar ya da sonuçlarla ilgili olduğu varsayımından kurtulamaz. Oysa, yüzyıllar önce olduğu gibi, günümüzde de insanın sol beyni “hayalgücü” ile ilgilidir ve yalnızca sayılara güvenmek insan doğasının yarısını görmeden onları etkilemeye çalışmakla eş anlamlıdır.
Kraliçe Elizabeth, her fırsatta Krallık için yaptığı harcamalar konusunda ne kadar titiz olduğunu, bir kuruşun bile hesabını yaptığı göstermiştir. Ama o aynı zamanda bir tiyatro oyuncusu kadar etkili konuşmayı, insanların duygularına hitap etmeyi unutmamıştır. Kalabalıklar arasında yürürken, sanki önceden hiç düşünülmeden, o an doğaçlama olarak ağzından dökülen kelimeler şiir güzelliğindedir.
Günümüz yöneticilerinin unutmaması gereken şey ise, Kraliçe Elizabeth’in bir şair ya da tiyatro oyuncusu değil sadece başarılı bir lider olduğudur.
3
NE ÇOK UZAK NE ÇOK YAKIN
Bir lider ya da yönetici için teknik detayları kavramak, rakamsal tahminler yapıp kar-zarar dengelerini kurmak, hepimiz için olduğundan daha kolaydır belki. Ama iş insan ilişkilerine, yönetilen kişilerle kurulacak ilişkilere geldiğinde işler karışır. Bir yönetici, hem saygı duyulacak hem güvenilecek hem de belli ölçülerde yakınlık hissedilmesine ihtiyaç duyulacak biri olmalıdır. Ve bu dengeyi sağlamak en az gelir-harcama dengesini kurmak kadar zordur.
POLİTİKALARI İNSANLARA FEDA EDİN Bir çok zaman yöneticiler, müşteri isteklerini yerine getirmekle şirket politikalarını uygulamak arasında ikilemde kalırlar. Müşteri velinimettir ama şirket politikaları da disiplin ve kurumsal kimlik için vazgeçilemez unsurlardır. Ancak, gerçek liderler, politikalar ve kurallar yüzünden insanların isteklerini geri çevirenler değil, olayları değerlendirirken politikalardan çok daha geniş bir bakış açısına sahip olanlardır.
Kraliçe 1.Elizabeth, dini çatışmaların tarihte en yoğun yaşandığı bir dönemde yetişti. 1558’de ağabeyine, içerisinde çevirisini kendisinin yaptığı bir şiir yolladı. Bu İtalyan bir rahibin yazdığı dini bir şiirdi. 1558’de yönetimde olan Elizabeth’in babası ise Roman Kilisesi ile tüm ilişkilerini kesmişti. Dinsel çatışmaların savaşlara yol açtığı böyle bir dönemde ağabeyine İtalyan bir rahibin şiirini gönderen Elizabeth aslında şu mesajı veriyordu: “Kurallar değil, önemli olan tanrı ve ona olan inançtır”. Şirketlerde de politikalar değil, şirket ile müşterisi arasındaki ilişkiler ve müşteri mutluluğu önemlidir.
LİDERLER UTANGAÇ OLAMAZ ! Arkadaşlarınız arasında çok konuşkan, rahat ya da korkak veya utangaç olabilirsiniz. Ancak, liderlikte utangaçlığa yer yoktur. Kraliçe 1.Elizabeth’in her fırsatta insanlarla konuşması, özellikle duygularını, düşüncelerini kalabalıkların fark edebileyeceği ifadelerle göstermesi boşa değildir. O doğuştan bir lider ve oyuncudur. Tarihte de en etkili liderler duygularını, görüşlerini en rahat şekilde dile getiren ve her fırsatta insanlarla kişisel ilişki kurmak için çabalayanlar olmuştur.
4
FARKLI NOTALARLA, AYNI ŞARKI!
Her işletmenin ya da her ülkenin bir amacı vardır. Ortak hedeflere, ortak inançlarla ulaşılır ve bu amaca ulaşılmasını sağlamak liderlerin varoluş nedeni ve en önemli görevidir. Tarih, ortak inançların zor, kaba kuvvet ya da iktidar gücü ile sağlandığı birçok döneme şahitlik etmiştir. Zira bireylerin inanmasını sağlamak ve bu inançlarını korumalarını garanti altına almak, ancak başarılı liderlerin yapabileceği bir şeydir.
HER FIRSATTA ANLATIN Kraliçe Elizabeth, Parlamento’da yaptığı bir konuşmada, Tanrı’nın sözlerinin ne denli farklı anlaşıldığını hatırlatarak kendi fikirlerinin de o denli farklı anlaşılabileceği ihtimaline dikkat çekiyordu. Elizabeth, bu nedenle düşüncelerini ifade etmekte hiçbir fırsatı kaçırmıyor, en önemlisi de mümkün olduğu kadar açık ve net olmaya çabalıyordu.
Aynı şekilde liderlerin ya da yöneticilerin de bir konuda açıkladıkları görüşleri, ifade ettikleri düşünceleri dilden dile bambaşka bir şekilde yorumlanabilir. Bu nedenle sık ve doğrudan iletişim kurmak liderlerin vazgeçemeyeceği özelliklerden biridir.
HAYALLERİN BİTTİĞİ YER Kraliçe 1.Elizabeth, ülkede dini eğitim bütünlüğü sağlayabilmek için her eğitim kurumuna iyi eğitimli bir ruhban liderin atanmasını ister. Ancak, 2 bin okulun her biri için böyle bir eğitim adamı yetiştirmenin maliyeti Kraliyet bütçesinin o dönemde kaldıramayacağı kadar yüksektir. Bu bir gerçek olarak Kraliçe’nin karşısına çıkar. Ama gerçekleri görmemezlikten gelmektense, o yaratıcılıkla isteklerinin bir bölümüne ulaşma yoluna gider. Tüm eğitmenlerin eğitilemeyeceği gerçeğini kabul ederek her okuldan seçilmiş bir kişinin ruhban okulunda daha derin bir eğitimden geçirilmesine karar verir.
5
İYİ LİDER DOĞRU DANIŞMAN SEÇER !
Hollywood filmlerinde Kraliçe 1.Elizabeth her zaman dik kafalı ve zıt birisi olarak yansıtılmıştır. Oysa, gerçekte, kendisine danışmanlık yapacak konseyi seçmek için en çok zaman ve çaba harcayan liderlerden biridir. 1558’de Kraliçe Mary vefat ettiğinde, üç günlük yas döneminin ardından Elizabeth’in ilk işi danışman grubunu toplamak olmuştur. Kraliçe, yaptığı uzun ve etkileyici toplantıda beklentilerini çok net bir şekilde, madde madde danışma kuruluna anlatmıştır. Günümüzde bir çok yönetici kendini ifade etmede yetersiz olmasa da, istek ve beklentilerini yeterince açık bir şekilde ifade etmekte başarısız oluyor. Bu da ne birlikte çalıştıkları insanlardan ne de danışmanlarından yeterli verimi alamamalarını getiriyor.
BAĞIMSIZ GRUPLARI ENGELLEYİN
Bir çok işletme ya da kamu kuruluşunda oluşturulan danışman meclisleri, bir süre sonra çevrelerinden bağımsız bir gruba dönüşür. Karar verme mekanizmasını etkileyen bu grup, sanki herkese karşı bir mücadele verir. Bir amaç uğruna ortak çalışmak ve güç birliği yapma fikri rafa kaldırılır. Danışman grubun dışında kalanların gücü diğerleri ile birleşemez.
Kraliçe 1.Elizabeth’in danışma kurulunu seçme biçimi, danışman seçiminde adeta bir model niteliğindedir: Danışma grubunun, işlevselliğini kaybetmeyecek büyüklükte olması şarttır. Bir çok farklı fikrin uzlaşmaz bir tutumla bir araya gelmesi, danışma kurulunun amacı asla değildir. Bu nedenle sayı mümkün olduğunca küçük tutulmalıdır.
DANIŞMAN OLAMAYAN DAHİLER Devlet erkanı, kamu kuruluşları ya da şirketler. Yeteneklerine, zekasına güvenen, ancak liderlerin fikir danışmanı olamayan “dahilerle” ne yapmalı? Aslında sadece danışma kurullarında değil, bir çok zaman liderler çalışanlar arasında tercih yapmak durumunda kalırlar. Ve buradaki en önemli liderlik yeteneği, iyi olanları seçmek kadar, diğer iyileri küstürmemektir.
Kraliçe 1.Elizabeth’in danışma kurulundan çıkartılanlara karşı tavrı, bugünün liderlerine de bir örnek oluşturabilir: 1- Danışma kurulunun amacını ve seçimin nelere göre yapıldığını anlatmak. 2-Seçilmeyenleri “reddedilmediklerine” inandırmak...
YENİ DÜNYALARLA GELEN FARKLI PAZARLAR
İngiliz İmparatorluğu, tarih boyunca var olan en büyük imparatorluklardan biridir. Bu imparatorluğun ortaya çıkışıysa John Hawkins, Sir Frank Drake, Sir Humphrey Gilbert ve Sir Waltr Raleigh’nin aralarında bulunduğu maceraperest ve keşif düşkünlerinin Kraliçe Elizabeth tarafından destek görmesiyle yakından ilgilidir.
KURALLARI YIKACAĞIN ZAMANI BİL Francis Drake, 1577’de Kraliçe’nin de desteği ile deniz keşfine çıkar. Üç yıl sonra İspanya Kralı 2.Philip’in hazinelerini ele geçirerek döner. Francis Drake, uluslararası kurallara aykırı hareket etmiştir. Hem İngiliz Kraliyeti hem de İspanya Kralı, Drake’in öldürülmesi için büyük baskı yapar. Ancak, Kraliçe 1.Elizabeth, Drake ile altı saat boyunca tek başına konuştuktan sonra onu öldürmemeye kara verir. Kraliçe uluslararası kurallara aykırı hareket etmiş ve çok büyük bir risk almıştır. Üstelik hiç de ahlaki değildir aldığı karar. Kraliçe’nin nedeni ise basittir: İspanya, Büyük Britanya’daki İrlandalı asileri desteklemekte, İngiliz denizcilerine engeller çıkarmaktadır. Savaş açmak istemeyen Kraliçe bu yolla İspanyayı sindirmeyi ve gözdağı vermeyi başarır.
KUTUNUN DIŞINA ÇIKMAK Kuşkusuz Kraliçe oldukça riskli ve ahlaki açıdan tartışılabilecek bir karar vermiştir. Ancak, aynı zamanda İngiltere’yi çok kritik bir pozisyondan kurtarmıştır. İspanya sinmiştir. Günümüz liderlerinin kanun ve kuralları yok saymaları mümkün değil. Ancak, kritik pozisyonlardan kurtulabilmek için bundan çıkartabilecekleri en önemli ders “düşünürken bilinen yöntemlerin dışına çıkabilme riskini göze almaktır”. Zira kritik durumlardan ancak yaratıcı ve farklı yöntemlerle kurtulabilirsiniz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?