Tolerans kuralları

Öyle davranışlar var ki CEO ve patronlar bunlara asla tolerans göstermiyor. Kimi dedikoduya, kimi ‘Ben demiştim’ demekten hoşlanan pesimistlere, kimi ise sürekli kendini övenlere dayanamıyor. Kibirli tavırlar ve yalan ise patronların tahammül etmedikleri konular arasında ilk sırada. Birçok lider dürüstlükten uzak ve sorumluluktan kaçan kişilere karşı “sıfır tolerans” gösteriyor. Hata yapmak ise onlar için sanıldığı kadar affedilmez değil. Hatta birçoğu, ders alındığı sürece hatalara karşı toleranslı olduğunu belirtiyor.

22.09.2015 12:50:010
Paylaş Tweet Paylaş
Tolerans kuralları
PATRON VE CEO’LARIN İŞ HAYATINDA GÖRMEYE dayanamadığı pek çok konu var. Dürüst olmamak, kibir, “ben demiştim tavrı” ve ona eşlik eden negatif bakış açısı, bu istenmeyen davranışlardan sadece birkaçı. Böyle insanları ekiplerinde barındırmayan liderler, son derece net bir tavır sergiliyor. Örneğin Ece Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, “kraldan çok kralcı” olanlara dayanamıyor. Çenesiz, “Gerçekten en fazla rahatsız olduğum konu, kraldan çok kralcı yaklaşımlarla yasaklar getirilmesidir. Bu beni cidden rahatsız eder. Sizin adınıza, ama sizin haberiniz olmadan engeller oluşturmak, yasaklar getirmek, bariyerler kurmak kurumdaki iletişimi çökerten bir durum. Bu nedenle bu tür durumlardan ziyadesiyle rahatsız olurum” diyor. Torunlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, iş hayatında “Bu benim sorumluluğum değil” denilmesine dayanamıyor. Bu söz onu adeta çileden çıkarıyor. Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış CEO’su Ali Haydar Bozkurt, yeniliklere ve değişime direnenlere, Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem ise dedikodu yapanlara tahammül edemiyor. İşte liderlerin “Asla tolerans göstermem” dedikleri konular…
 “RAKİPTEN ALIŞVERİŞ OLMAZ”
Beğendik İcra Kurulu Başkanı Hacı D. Beğendik, genç kuşak patronlardan. “Beğendik hiçbir zaman patron şirketi olmadı ve kararlar hiçbir zaman sadece üst düzey yönetici tarafından alınmadı” diyen Hacı D. Beğendik, hedefleri de ekip olarak gerçekleştirdiklerini vurguluyor. Ama tabii bu ekibi sağlam tutmak için onun da tolerans göstermediği bazı noktalar var. Beğendik, bu davranışları şöyle özetliyor: “Bir yönetici olarak, ekipteki herkese söz hakkı tanır, görüşlerini alır ve herkesin inandığı ortak yolda ilerlemek için aksiyonlar alırım. Eğer ekip olarak bir karar alındıysa ve herkes bu kararı desteklediyse gerçekleşmesi için canla başla çabalanmasını beklerim. Eğer ekip içinde alınan karara inanmayan varsa ve çoğunluğa uymak için susuyor, kararın sonuçları çok başarılı olmadığı zaman da ‘Ben zaten böyle olacağını düşünüyordum’ diyorsa bu tavra tahammül edemem. Bunun dışında çalışan arkadaşlarımın ihtiyaçlarını bir başka perakendeciden temin etmesine asla tolerans göstermem. Bizler aynı gemide, aynı amaç uğruna yol alıyor, markamızı daha da ileri seviyelere taşımak için hep beraber mücadele ediyoruz. Bu durumda, çalışanlarımın bizim reyonlarımızda da bulunan, üstelik kendilerine büyük avantajla sunulan ürünleri farklı bir yerden almasını mücadelemize inançsızlık olarak yorumlarım. Bu tarz davranışlara tolerans gösterdiğinizde hedeflerinizden sapıp boş yere vakit harcamış olursunuz. Ayrıca kişiye olan inancınız ve güveniniz zedelenebilir. Ekibimizle sürekli motivasyon toplantıları yapıyoruz. Bu şekilde hem ekibimizin yaptığı işe inancı artıyor hem hata yapmaktan korkmayan ve sonucunu görüp ders alan bir ekiple çalışmış oluyoruz.”

STATÜKOCULARA DAYANAMIYOR

 Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış CEO’su Ali Haydar Bozkurt, değişime ve yeniliklere karşı direnç gösterenlere dayanamıyor. “İş hayatında bir sorun ya da yeni bir fikirle ilgili olarak ‘Ama bu olmaz ki, mümkün değil’ sözlerini kabul edemiyorum” diyen Bozkurt, zaman planlamasını iyi yapılmamasına da tahammül etmiyor. Bozkurt’un iş hayatında tolerans göstermediğini belirttiği diğer konular ise şöyle: “Yeniliklere açık olmayan, değişime direnen insanlarla çalışırken zorlanıyorum. Ayrıca beraber çalıştığım ekiplerin zamanlarını iyi planlamalarını ve işi zamanında bitirmelerini bekliyorum. Yapılmasına karar verilen işlerin ‘Daha vakit var’ diyerek son güne bırakılmasına da tahammülüm yok. Çünkü son güne bırakmak ortaya çıkan işin kalitesini olumsuz etkiliyor.” Bozkurt, bu davranışlara neden tolerans göstermediğini ise şu sözlerle özetliyor: “Hangi sektör, hangi iş kolunda olursak olalım, yaptığımız işlerde her zaman insana dokunuyoruz. Kendi sektörümüzdeki dinamizm içinde birden çok konuya odaklanmak zorunda kalıyorsunuz. Zamanı iyi planlayamazsanız, çalışma hayatında kontrolünüzü kaybedersiniz ve oyun dışında kalırsınız. Değişime açık olmazsanız, müşterilerinizin beklentilerini karşılayamazsınız. ‘Bu iş böyle olmaz, mümkün değil’ derseniz, hiçbir zaman yeni bir yol bulamazsınız, fark yaratamazsınız. Farklılaşamadığınız zaman başarılı olmanız, katma değer yaratmanız imkansız.” YALANA GEÇİT YOK!
 Yalan ise tüm CEO ve patronların asla tolerans göstermediği davranışlar arasında ilk sıralarda. Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, böyle düşünen patronlardan… “İş hayatında özellikle yalan söylenmesine, dürüst ve şeffaf olunmamasına asla tahammül edemem” diyen Turan, bunun yanı sıra ciddiyetsizlik ve disiplinsizlikten de hoşlanmıyor. Turan, iş yaşamında kabul etmediği davranışları ve bu tavırlarla karşılaştığında neler yaptığını şöyle anlatıyor: “İnsan yaşamı aile, iş ve sosyal yaşam alanlarıyla bir bütündür. Bu alanlarda yaşanan değişimler ve sorunlar psikolojimizi etkileyebilir. Ancak iş hayatı, duygusallık ve disiplinsizlik kaldırmayan bir profesyonellik ister. O nedenle iş hayatında gayri ciddi davranışlar ve disiplinsizlikten hoşlanmam. Örneğin toplantı esnasında başka şeylerle uğraşılmasından çok rahatsız olurum. Bunların yanı sıra işle ilgili herhangi bir talebe hızlı geri dönüş alınmaması, ‘Zamanım yok, yoğunum’ şeklinde serzenişler yapılması da uygun bulmadığım davranışlardır. Detaylarda boğulup bütünü kaçıran, risk almadan başarı isteyen davranışları da uygun bulmam.” Orhan Turan, sözlerine şöyle devam ediyor: “İş hayatımda bugüne kadar her zaman büyük bir kararlılık, azim ve güçle çalıştım. Dürüstlükten asla vazgeçmedim. Sevgi, tecrübe ve zenginliğin paylaştıkça çoğalacağına inanıyorum. O nedenle çalışanlarımla her zaman yakın temasta olurum. Onları dinlerim, yeri geldiğinde uyarır, teşvik eder, yönlendiririm. Şirketimizde her zaman bu kültürü aşıladım. Bugün bu değerlere sahip, sorumsuzluktan uzak, dürüst ve şeffaf kişilerle yola devam ediyoruz.”
~
 “İLK ŞART DÜRÜSTLÜK”
Yeşim Tekstil CEO’su Şenol Şankaya da yalan konusunda son derece hassas olan iş insanlarından. “Özel hayatımda olduğu gibi iş hayatımda da yalana tolerans göstermem mümkün değil” diyen Şankaya, herhangi bir konuda hata bile olsa bunun dürüstçe söylenmesinden ve çözümünün sunulmasından yana olduğunu vurguluyor. Samimiyetsizlikten de hiç hoşlanmadığını belirten Şankaya, bu tip kişilerle arasına mesafe koyduğunu dile getiriyor. Şankaya’nın iş hayatında tolerans göstermediği konuları şöyle sıralıyor: “Dürüst olmayan hiçbir ilişki sürdürülebilir olmayacaktır. Elbette bunun iş yaşantısına yansıması da kimi zaman telafi edilemez sonuçlar doğurabilir. Yalana tolerans göstermek ‘Tekrar yapabilirsin’ mesajını vereceği için bu konuya bakış açımdan taviz vermemeye çalışıyorum. Ayrıca bir işe başlandığında da ayrıntılara dikkat edilmeden, o işle ilgili tüm detaylara hakim olunmadan yanıma gelinmesinden hoşlanmam. Bana göre eksik bilgiyle tekrar tekrar aynı konuyla ilgili görüşmek zaman kaybıdır. Diğer yandan kişi samimiyetsizse karşımdaki kişiye güven duymam. Güven duymadığım kişilerle de ilişkimi sürdürmem. Tüm bu konularda eskiye göre daha kararlı bir tutumum var. Tolere edemediğim konularda yaklaşımımı daha baştan net olarak koyuyorum. Bunları sık sık dile getirerek bu konulara toleransım olmadığının altını çiziyorum. Gerekirse bu tür yaklaşımı olan kişilerle iletişimimi en aza indiriyorum.”
 DEDİKODU YAPAN GİDER
Dedikodu da aynen yalan gibi patronların tahammül göstermediği konular arasında başı çekiyor. Dedikoduya geçit vermeyen iş insanlarından biri de Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem. “İş yerinde dedikodu yapılması tolerans gösteremeyeceğim en önemli davranış. Sonrasında ise yalana ve dürüst olmayan yaklaşımlara tolerans göstermiyorum” diyen Suerdem, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dedikodunun bir şirketi içten içe yok ettiğine inanıyorum. Bazı kişiler içlerindeki şiddeti hedefsiz olarak dedikoduyla ortaya koyuyor. Kişiden kişiye, ardından diğer departmanlara yayılıyor. Dedikodu, iş yerinde huzursuzluk, çatışma ve stres yaratır. Bu nedenle dedikoduyu baş edilmesi gereken bir sorun olarak görüyorum. Yöneticilerin bu duruma olanak sağlamaması, dedikodu zemininin oluşmaması gerekiyor. Burada yöneticilerime çok iş düşüyor. Şirket içindeki dedikoduyu önlemek için bu bakış açımı her departmana anlattığım toplantılar düzenledim. Gerekli gördüğüm noktalarda yöneticiler departman toplantılarında gerekli hassasiyetimizi yineliyor. Çünkü dedikodunun verdiği zararlar, genel olarak çalışanlara anlatılmalı ve kurallar açık belirtilmeli. Dedikoduyu sürdürenlerle açıkça konuşmak, uyarmak gerekiyor. Yine işe yaramazsa kınama, iş mekanı değişikliği yapılabilir. Gerektiğinde başka elemanları kaybetmemek ve iş yerinin ruh sağlığı, verimi için dedikodu yapan çalışanımızla yolları ayırmak da çözümlerimiz arasında yer alıyor.” Hata yapmak ise Hilal Suerdem için kabul edilebilir bir davranış. Ama ders alındığı sürece… Suerdem, “Hata herkes tarafından yapılabilir. Hatayı kabul etmeden düzeltilmeyeceğine inanıyorum. Dürüstçe yaklaşıldığı zaman hatalar kabul edilir, bu da kazanç olur” diye konuşuyor.
~
 ETİK ÇİZGİYE DİKKAT!
Markafoni’nin kurucusu ve Türkiye Girişimcilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra ise iş hayatında 3 konuya özellikle önem verdiğini belirtiyor: Hatalar, etik olmayan davranışlar ve üslup. “Hata yapılmasına karşı toleransım çok yüksektir ama hataların tekrarlanmasına karşı düşüktür” diyen Afra, kendisi için kabul edilemez tavır ve davranışları şöyle açıklıyor: “Kimsenin isteyerek hata yapmadığına ve çalışanların hata yapmalarına rağmen kendilerini geliştirebileceklerine inanırım. Herkes hata yapabilir. Fakat hatanın tekrarlanmaması gerekir. Hatanın yanı sıra etik çizgiye de önem veriyorum. Hırsızlık, yasalara karşı gelme, yolsuzluk, izinsiz bir şekilde başkalarının özel hayatına girmek gibi olaylarda hiçbir toleransım olmuyor. Üslup ise benim için bir diğer önemli konu. İnsanların birbirine saygı göstermesini isterim. Bir şey isterken, bir sorunu anlatırken veya fikrinizi beyan ederken seçtiğiniz sözcükler çok önemli. Üslup uzun vadede belirli bir seviyeye gelmediğinde, benim toleransım da o noktada ciddi bir azalma gösteriyor.” Sina Afra, bu tür davranışlarla karşılaştığında gösterdiği tavrı ise şöyle özetliyor: “Benim için etik olmayan davranışların sonucu çok net: Hemen yolların ayrılması ve genelde ilişkinin de kesilmesi. Üslup konusunda uzun vadeli bir bakış açısı gerekiyor. Neden yaptığını anlamak, biraz koçluk yapmak önemli. Önlem almak kolay değil fakat kendi davranışlarınızla çalışanlarınıza örnek olmak işi kolaylaştırabilir.”

Mehmet Songör / Makro Yönetim Kurulu Başkanı
"Kötü niyeti asla kabil edemem"
TOLERANS YOK

İş hayatımda insanların hata yapabilme hakkının olduğunu düşünürüm. Hatalar insanlık halidir ve telafi edilebilir. İnsanlar dikkat uyum ve tecrübeyle hatalarını ortadan kaldırabilir. Ancak kötü niyetin ve ihanetin zamanla düzelme ihtimali yoktur. Özellikle dürüst olmayan davranışlar ve ihanet anlamına gelecek davranışlara toleransım yoktur. SAMİMİYETSİZLİĞE KIZARIM
 Kişinin kendine, ekmeğine ve işine saygısı, sadakat ve vefa duyguları çok önemsediğim erdemlerdir. Bir de bir problem oluştuğunda sürekli topu başkasına atma gayretine çok kızıyorum. Ayrıca samimiyetsizliğe de dayanamıyorum. Sürekli beni öven insanları samimiyetsiz buluyorum. Bir de kendini mükemmel görmek, değişime kapalı olmayı getirir. Bu yüzden böyle insanlar kusuru hep başkasında ararlar.
EKİBİMİ ÖZENLE SEÇERİM
 Ekibimdeki insanların bu tarz davranışlara düşmemeleri için önce doğru insanları seçmeye çalışıyorum. Konuyla alakalı bakış açımı sık sık vurgularım ve onları ikaz ederim. Buna rağmen ekibimde bu tarz insanlar ortaya çıktığında onları ayıklamak suretiyle olumsuz davranışların ekibe sirayet etmesini önlüyorum.
~
TARIK KAYAR / NAMET GIDA YÖNETİM KURULU BAŞKANI
3 İLKEMİZ VAR

Dürüstlük, doğruluk ve güvenilirlik, Namet ailesinde yer alan bireylerde bulunması gereken, olmazsa olmaz niteliklerdir. Dolayısıyla bu ilkelere uygun olmayan davranışlara toleransımın olmadığını belirtebilirim. Bununla birlikte, çalışanlarımız sorumluluk bilinciyle hareket eder, ekip çalışmasına yatkındır, ekipler birbirlerini bilgilendirerek faaliyetlerini sürdürür.
BAŞARI UNSURLARI
 Tüm bunlar Namet olarak bizi başarıya götüren unsurlarımız, olmazsa olmazlarımızdır. Bu konularda sadece ben değil, tüm yöneticilerimiz aynı hassasiyeti gösteriyor. Her üst düzey yönetici, başında bulunduğu organizasyonun hedeflerine ulaşmasını, mevcut konumundan daha ileriye gitmesini ister. Yukarıda değindiğim özellikte iş akışına sahip olan kurumlar her zaman için başarılı olur. İnsan, bir şirket için en önemli değerdir. Doğru yönlendirerek bu değerden istifade etmek gerekir.
~
ÖMER YÜNGÜL / ZORLU HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
"SORUMLULUKTAN KAÇANA HİÇ TAHAMMÜLÜM YOK"
HERKES YAPICI OLMALI

Karar alma süreçlerinde söz hakkı olan herkesin yapıcı olması gerekir. Ortak hedeflere şüpheci yaklaşmak veya kaçamak şerhler düşmek bence ekip arkadaşlarıyla riski eşit olarak paylaşmamaktadır. Ekibimde, sorumluluk almaktan kaçınmayan insanlarla yola devam etmek isterim.
‘BEN DEMİŞTİM’ İSTEMEM
İçinde “ama, lakin, ben demiştim” ifadeleri bulunan cümlelere tahammülüm yoktur. Profesyonel yaşam sorumluluk almayı gerektirir. Biz ekip ruhuna inanan bir takımız ve aldığımız kararların ortaya çıkardığı başarıdan da başarısızlıktan da hep birlikte sorumluyuz. Başarısızlıkla karşılaşıldığında kendini olayın dışında tutan, sorumluluk almaktan kaçınan bir yaklaşım beni mutsuz eder.
EKİBİME GÜVENİYORUM
Bu konuda en zor ama bana göre en etkili yöntemi uyguluyorum: Arkadaşlarıma güveniyorum. Birine güvenmenin, bir sorumluluğu emanet etmenin, bir kişiyi kazanmanın en doğru yolu olduğuna inanıyorum. Ekip arkadaşıma ‘Bu görev senindir’ dediğimde onun işi sahiplenmesini görmekten büyük mutluluk duyarım.”

MURAT AKGİRAY / BİMEKS YÖNETİM KURULU BAŞKANI
"DÜRÜST OLMAMAYI ZEHİR GİBİ GÖRÜYORUM"
TOLERANSIM OLMAZ

 Asla toleransımın olmadığı davranış, dürüst olmamaktır. Zira dürüstlük bir ahlaki gerekliliktir ve dürüst olmayan kişi benim için asgari çalışma şartını taşımıyor demektir. Eksik bilgi verme ve hata saklama gibi davranışları da dürüst olmayan davranışlar olarak telakki ederim. Adil ve dürüst olmayan bir yapının üzerine kurulan hiçbir işin uzun vadede başarılı olamayacağına inanırım.
YALANA GÖZ YUMMAM
 Dürüst olmamayı öldürücü bir zehir olarak görürüm. Yalan söyleyene, hile yapana, hata saklayana gösterilecek toleransın, bütün yapıya kalıcı zarar vereceğine inanırım. Öncelikle ben bütün çalışanlarıma karşı adil ve dürüst davranıyorum. Şirket değerlerimizde şeffaflık ve yatay iletişim vardır. Dolayısıyla birçok çalışanımızla doğrudan temas ederim. Onlar da bu konulardaki hassasiyetimi bilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz