Dünyanın dört bir yanındaki son derece başarılı tadilat projelerinin de ispatladığı üzere yaşlanmanın ve malzeme yorulmasının arzu edilmeyen işaretleri hakkında bir şeyler yapılması da mümkün...
Birleşmiş Milletler’in tamamen yenilenen genel merkezi
Tarih boyunca görülmüş en pahalı kamu binası yenilemesi bu olsa gerek: 1952 yılında hizmete giren Birleşmiş Milletler’in New York’taki genel müdürlük binasının yenilenmesi tamı tamına 2,15 milyar dolara mal oldu. Dünyaca meşhur maviyeşil parlayan camdan dış cephesiyle bu bina kompleksi, Le Corbusier, Oscar Niemeyer ve Wallace Harrison gibi ünlü mimarlar tarafından tasarlandı. Bu binanın yenilenmesi, ilk inşaat maliyetinden 30 kat daha pahalıya mal oldu. İçinde binanın temizlenmesinin, enerji verimliliği önlemlerinin ve teknik güncellemelerin de olduğu bu radikal elden geçirme işine, 2008 yılında başlandı. Bu binanın sadece dağılan sıvaları, havayı olduğu gibi içeriye alan pencereleri ve antika ısıtma sistemleri yüzünden değil aynı zamanda bünyesinde asbest ve modası geçmiş bina koruma ve yangın teknolojileri de barındırdığı için işe başlamanın tam zamanıydı. Bu bina resmi olarak korunmalı bina statüsünde değil, çünkü bu uluslar üstü organizasyon hiçbir otoritenin yetki alanına girmiyor. Bununla birlikte bu simgesel binanın tarihi kimliğinin korunması gerekiyordu. Bu çalışma planlandığı üzere 5 yıl sürmek yerine ancak 2016 yılında tamamlanabildi.
Ödüllü restorasyon
Mazgallı siperler, kuleler, sütunlar ve küçük yuvarlak kemerlerle donatılmış bir kaleye benzeyen JN Petit Institute kütüphanesi ve okuma salonuyla Mumbai’nin tarihi merkezinde duran bir mücevher gibidir. Bu bina Jamsetjee Nesserwanjee Petit’in annesi tarafından bağışlanmış ve tek oğlunun anısına adanmıştı. Bu restorasyon projesi, bina ilk yapılırken kullanılan malzemelerle neredeyse birebir aynı olanlar kullanılarak, binanın hem içindeki hem de dışındaki ciddi bozulmaların tüm izleri titizlikle yok edilerek iki yıldan uzun sürede tamamlandı. Örneğin dekoratif tavanlarda kullanılan sıva özel olarak Paris’ten getirildi. UNESCO bu projeye 2015 yılında Asya- Pasifik Kültürel Miras Ödülleri’nde liyakat ödülü verdi.
Çürümeye karşı uzun vadeli tedavi
Fundació Joan Miró binası parlak beyaz, tertemiz kübist şekliyle Barselona üzerindeki masmavi gökyüzüne süzülüyor. Bu müze fikri, aynı ismi taşıyan bir Katalan sanatçıdan çıktı. Müzeyi bir Le Corbuiser öğrencisi olan arkadaşı mimar Josep Lluís Sert ile birlikte 1975 yılında tamamlamıştı. Ancak betonun kalitesine bir de tuzlu deniz ikliminin etkisi eklenince bu bina büyük bir hızla eskidi. Pek çok yerinde paslanmalar ve çürümeler oluştu ve bu durum bakım onarım işinin 2005 yılında başlatılmasına neden oldu. BASF bu sorunun Master-Protect® 8000 CI ile üstesinden gelmişti. Bu silan-tabanlı pas önleyici bugün bile restore edilmiş bu binanın betonları içindeki çelik takviye demirlerini yeni bir hasara karşı koruyor. Aynı zamanda, betona daha az su nüfuz etmesini sağlamak üzere bir bariyer oluşturdu. Uzun süreli ölçümler de bunu gösteriyor: Bakımının yapılmasından 10 yıl sonra 2015’te binada hala korozyon hasarı bulunmuyordu.
Atlantik ve Pasifik arasında yolculuk
Dünyanın en uzun otobüs hattına sahip olan Transoceánica, 2016 yılının Ocak ayında Rio de Janeiro ve Lima arasında hizmet vermeye başladı. İki şehir arasındaki 6.200 kilometrelik yolculuk 102 saat sürüyor. Aslında Transoceánica’nın planlaması 1980’lerde başlamıştı. Peru ve Brezilya üzerinden Pasifik ve Atlantik arasında bir bağlantı görevi görmesi amaçlanıyordu. İnşaat malzemeleri ve köprüler satın alınmış, caddeler inşa edilmişti. Ancak 1980’lerin ortalarında fonlama sıkıntısına girilince, planlanan 22 köprüden sadece 21’i bitirilebildi. Bu nedenle Peru’da Puerto Maldonado yakınlarındaki Madre de Dios Nehri’nden geçiş için bir feribota binmek gerekiyordu. Son bağlantı olan 22. köprünün inşaat malzemeleri, çalışmaların yeniden başladığı 2007 yılına kadar depoda kaldı. Parçaların büyük bir kısmının tamamen elden geçmesi gerekiyordu: Destekleyici çelik kablolar yenileriyle değiştirildi, hasarlar tamir edildi ve son olarak yapı güçlendirildi. Peru’daki en uzun askılı köprü olan Puente Continental en sonunda 2011 yılında açıldı ve Atlantik ve Pasifik arasındaki bağlantı güzergahını tamamladı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?