Geleceğe yatırım yapıyoruz

Talha Çilek’le, Çilek Mobilya’nın sürdürülebilirlik hikayesini, bu alanda yaptıkları çalışmaları ve gelecek planlarını konuştuk.

25.05.2014 21:02:100
Paylaş Tweet Paylaş
Geleceğe yatırım yapıyoruz
Çilek Mobilya, çocuk ve genç mobilyası alanında öncü şirketlerden. Şirketin sürdürülebilirlik çalışmaları ise kuruluşuna dayanıyor. Avrupalı tüketicilerin ve perakendecilerin talepleri doğrultusunda birçok AB kriterini o yıllarda hayata geçirdiklerini söyleyen Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Talha Çilek, bu durumun avantajını yaşadıklarını belirtiyor.

2014 yılındaki yatırımlarında yine sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde hareket edeceklerine de dikkat çeken Çilek, "Şirketler sürdürülebilirliği geleceğe yatırım olarak görmeli" diye konuşuyor.

1995 yılında kurulan Çilek Mobilya, o dönemde sektörde önemli bir yere sahip olmayan bebek, çocuk, genç mobilyasına uzmanlaşma kararı aldı. Şirketin uzmanlaştığı bu alan ev mobilyası içinde yüzde 5’lik bir pazara oturuyordu.

Bu nedenle Çilek ilk günden itibaren yurtdışına açılmak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı. Ancak bu durum onlar için önemli bir fırsatı da beraberinde getirdi. İlk 10 yıl sadece Avrupa ülkelerine ihracat yaptıklarını söyleyen Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Talha Çilek, bu durumun kendilerine kattığı avantajları şöyle anlatıyor:

“Öncelikle oradaki tüketiciler bizden daha fazla çevre bilincine sahipti. Dolayısıyla mobilya aldıkları perakendecilerden talepleri oluyordu. Perakendeciler de bu talepleri tedarikçilerine yansıtıyordu. Onlardan biri de bizdik. Bu talepleri bize yazılı olarak bildiren de oldu, fabrikaya denetçi gönderip kontrol ettiren de...

Bazı konularda önümüze kriterler koydular. Biz de belli başlı sertifikalara başvurma kararı aldık.” Şirket olarak doğaya saygı bilinciyle yola çıktıklarını ama sürdürülebilirliğin bunun çok ötesinde bir konu olduğunun altını çizen Çilek, “Üretim süreçlerimizi değiştirmemiz gerekiyordu.~
Ayrıca o dönemde sıkıntı yaratmayacağını düşündüğümüz pek çok sürecimizi değiştirdik. Örneğin artan talaş ve suntaları işçilere veriyor, yardım yaptığımızı sanıyorduk. Daha sonra bunların yakıldığı zaman ciddi zararlar doğurduğunu öğrendik.

90’lı yıllarda başlayan sürdürülebilirlikle ilgili hikayemiz 2000’li yılların ortalarında Turquality süreciyle devam etti” diyor. Talha Çilek’le, Çilek Mobilya’nın sürdürülebilirlik hikayesini, bu alanda yaptıkları çalışmaları ve gelecek planlarını konuştuk:

Bugün sürdürülebilirlik ve çevre konularında Çilek olarak hangi noktadasınız ?
Çilek olarak daha sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, çevrenin doğal kurallara uygun bir şekilde geliştirilmesi, çevre sağlığının korunması ve kirliliğin önlenmesi için çevre mevzuatlarında belirtilen tüm şartları eksiksiz olarak yerine getiriyoruz.

Özellikle atık yönetimi konusunda üretim esnasında oluşan günlük yaklaşık 2,5 ton talaş, 2,5 ton atık suntayı özel konteynerlerde biriktirerek belirli periyotlarda, çevre mevzuatına uyum konusundaki hassasiyet gereği lisanslı kuruluşlara göndererek bu konuda sektöre de öncülük ediyoruz.

En ufak bir atığı dahi değerlendirilebildiği noktada gerekli kurumlara teslim ediyor; değerlendirilemeyen imha edilmesi gereken bir atık varsa da yine yasal ve teknik koşullara uygun hareket ediyoruz.

ÇED görüş belgesi, tehlikeli bir durumda acil durum planı, atık su bağlantı kalite kontrol ruhsatı, tehlikeli atık geçici depolama izni, kullanılan kimyasallara ait MSDS’lerin (malzeme güvenlik bilgi formları) sahada bulundurulması gibi çevre ve güvenlikle ilgili tüm görevleri de yerine getiriyoruz.~
Çevreci kimliğinizi ürün gamınıza nasıl yansıtıyorsunuz ?
Mobilyalar, kullanılan hammaddeler ya da yanlış üretim tekniklerinden dolayı hem insan sağlığı hem de çevresel koşullar olumsuz yönde etkileniyor. Mobilyalarda kullanılan bazı cila ve boyalar kanserojen maddeler içerebiliyor.

Bu maddelerin uzun süre solunması veya bunları içeren mobilyalara temas edilmesi ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor. Biz de gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarda hem çevreyi hem de insan sağlığını önemsiyor ve ona göre düzenlemeler yapıyoruz.

Kullandığımız tüm malzemelerde çevre ve insan sağlığına uygun ürünler kullanıyoruz. Bu amaçla mobilya sektöründe başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde temel kriter olan ve özellikle ihracatta büyük önem taşıyan E1 belgesini alarak ürünlerimizin çevre koşulları ve insan sağlığına zarar vermediğini tescillemiş olduk.

Aslında bu belge normalde sadece sunta üreticilerinin aldığı bir belgeydi ama TSE bunu tüm üretim süreçlerine yayarak sadece kullandığınız suntayı değil tüm malzemeleri test edip belgelendirdi. Biz de sektörde bu belgeyi alan ilk firmalardan biriyiz.

AB kriterlerinde üretim yapıyoruz. Tasarımlarımız dahi en ince detaylar düşünülerek uzman pedagogların görüşü alınarak yapılıyor. Örneğin, piyasada asansörlü bebek beşiği bulabilirsiniz ancak bu sistem bebek için parmağını sıkıştırma tehlikesi oluşturuyor.

Bu ve benzeri tehlike ya da en ufak bir risk taşıyan ürünleri Çilek’te asla bulamazsınız. Bunun yanında ürünlerimizdeki elektrikli aksesuarlarında CE sertifikası, ambalajlamada kullanılan karton malzemeler için REACH sertifikası, metal ve plastik malzemelerde kullanılan boyalar ve kenar bantları için de Avrupa Birliği tarafından yayımlanan RoHS Direktifi’ne ve EN 71-3 toksik element analizine göre uygunluk raporuna sahibiz. Ayrıca Çilek, GS belgesini almaya hak kazanan sektöründeki tek Türk markası.~
GS, Alman LGA tarafından yüksek güvenlik ve kalite standartlarına uygun ürünlere verilen, tüm dünya ülkeleri tarafından kabul gören bir kalite belgesi. Bu, Çilek ürünleri AB standartlarına uygun anti-kanserojen ve anti-bakteriyel malzemelerden ileri teknoloji kullanılarak üretilmektedir anlamına geliyor. Fabrikamız da TSE tarafından gerçekleştirilen ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgelendirme Denetimi’nden başarıyla geçti.

Bu belgelerin gereklerinin yanı sıra yaptığınız başka ne tür çalışmalar var?
Çocuklar ve çevremiz kadar çalışanlarımız da bu sorumluluğun içinde. Çalışanlarımızın da sağlıklı bir ortamda çalışması, üretim yapması için yatırımlara devam ediyor, bu konuda Çilek çalışanının bilinçlenmesi, yaptığı işin ve sorumluluğunun farkında olması için eğitimler veriyoruz.

Fabrikamızda 2008 yılından bu yana Toyota yalın üretim sistemini kullanıyoruz. Bu sistemi Türkiye’de kullanan ilk mobilya markasıyız. Sistem sayesinde farklı modeldeki birçok ürünü kısa sürede sıfır hata ve sıfır zaman kaybıyla üretebiliyoruz.

Örneğin, üretim süresini 187 saatten 65 saate düşerek normalden daha kısa zamanda taleplere cevap verir hale geldik. Çalışan sayımız aynı kaldı ancak üretimimiz arttı. Bununla birlikte verimliliğimiz de kârlılığımız da arttı.

İnegöl’deki üretim tesisimizin etrafı ağaçlık, çilek tarlaları var, yemyeşil bir çevre içinde. Bu alanı bozmak istemedik, fabrikamız buna göre inşa edildi. Aslında orası sanayi bölgesi olarak tasarlanan bir alandı ama biz çevredeki arazileri de topladık ve orada güzel bir ekolojik denge kurduk.

Örneğin fabrikamızın girişinde çok yaşlı bir ağaç var. Bulunduğu alana çalışanlarımız ve misafirlerimiz için havuz yaptırmak istemiştik. Herkes ağacı kesmeye kalktı. Biz ise kesilmemesi için en uygun projeyi veren firmayı bulduk.~
Havuz ağacın etrafına yapıldı. Fabrikamızın bahçesinde kamelyalar, çalışanlarımızın oturup çayını kahvesini içebileceği çim alanlar mevcut. Geçen yıl Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) ve Orman ve Su işleri Bakanlığı’nın işbirliğiyle Pendik’te düzenlenen “400 Bin Ağaç” projesinin ana sponsoru olarak fidan bağışında bulunduk.

Üretim tesislerinizdeki düzenlemeler dışında şirket içinde aldığınız başka önlemler var mı?
Şirket içi gereksiz çıktı alımını önlemeye çalıştık. Birçok departmanda özellikle tasarımda tablete geçtik. Tasarımcılarımız artık yöneticilere sunum yaparken çıktı almak yerine tablet kullanıyor. Fuar davetiyelerimizde geri dönüştürülebilir kağıtlar kullanmaya çalıştık.

Sürdürülebilirlik ve çevre adına 2014 için planlarınız neler?
Yeni depo ve makine yatırımlarımız var. Bunlarda sürdürülebilirlik mantığında hareket edeceğiz. Atıkların bertarafının dışında fabrikanın çatı dizaynına, güneş enerjisi kullanımına, depolarda kullandığımız forkliftlerin elektrikli olmasına kadar birçok konuya dikkat edeceğiz.

Sadece üretimle kalmayıp bu kültürü şirket içine yansıtacak bir departman hazırlığımız da var. Orta vadede amacımız şirketin yanı sıra tedarikçilere ve hatta bayilere bu kültürü yaymak.

Aslında her sektörde olduğu gibi mobilya sektöründe de mantalitenin değişmesi gerekiyor. Bahsettiğimiz bu ve bunun gibi sürdürülebilirlik ve çevreyle ilgili birçok konu aslında maliyetli gibi görünse de şirketler bunu geleceğe yatırım olarak düşünmeli.

Biz sürdürülebilirliği geleceğe yatırım olarak görüyoruz. Şu anda zorunlu olmayan birçok konu önümüzdeki günlerde regülasyonlarla zorunlu hale gelecek. Bugünden tedbirini alan, ödevlerini yapmış olanlar daha rahat hareket edecek.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz