Sürdürülebilir olmayan rekabette çok zorlanacak

Saffet Karpat, sürdürülebilirliğe yaklaşımlarını, şirket içinde bu konuda ne tür aksiyonlar aldıklarını Green Business’a anlattı.

1.03.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sürdürülebilir olmayan rekabette çok zorlanacak
Hızlı tüketim devi P&G, 2000 yılında sürdürülebilirliği temel stratejilerinden biri haline getirdi ve her attığı adımda sürdürülebilirliği bir kriter olarak kullanıyor. P&G Türkiye’nin de bu doğrultuda ilerlediğini söyleyen CEO Saffet Karpat, 2006’dan bugüne enerjide yüzde 37, karbon emisyonunda yüzde 48, su kullanımında yüzde 36, atıkta yüzde 45 oranında bir azalma sağladıklarını söylüyor ve ekliyor: “Bugün sürdürülebilir çalışmayan şirketler, uzun dönemde rekabette çok zorluk çekecek” diyor. Hızlı tüketim devi P&G, sürdürülebilirliği en önemli şirket stratejilerinden biri olarak ele alıyor. Çok sayıda ülkede milyonlarca tüketiciye ulaşan şirket, 10 yılı aşkın zamandır üretim yaparken çevreye etkilerini en aza indirgemeye çalışıyor. P&G Türkiye CEO’su Saffet Karpat, “Sürdürülebilir olmakla birlikte sürdürülebilir bir sonuç almak için bunu şirket stratejilerine eklemeniz gerekiyor. Yani yaptığınız seçimleri, stratejik olarak aksiyonlara entegre etmeden bir yere gidilmiyor. P&G, sürdürülebilirlik konusunu en üst seviyede benimsemiş durumda” diyor. Şirket içinde yönetim olarak ilk kez 1999-2000 döneminde sürdürülebilirliğe ilişkin hedeflerini saptadıklarını anlatan Karpat, Türkiye’de 2006 yılından beri enerjide yüzde 37, karbon emisyonunda yüzde 48, su kullanımında yüzde 36, atıkta yüzde 45 oranında bir azalma sağlandığını söylüyor. Uzun vadede hedeflerini de şöyle paylaşıyor: “Tüm fabrikalarda yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanmak istiyoruz. Sıfır toksik emisyon, yüzde 100 yenilenebilir materyal kullanımı planlıyoruz. Düzenli depolama alanına yollanan atığın sıfıra indirilmesini hedefliyoruz. Bunlar, çok uzun dönemli hedefler. Ama bize ürün ve hammadde üreten şirketlerle beraber bunları geliştireceğiz.” P&G Türkiye CEO’su Saffet Karpat, sürdürülebilirliğe yaklaşımlarını, şirket içinde bu konuda ne tür aksiyonlar aldıklarını ve neler hedeflediklerini Green Business’a şöyle anlattı:

Sürdürülebilirlik ve P&G denince ne anlamak gerekiyor? Kurum kültürünüzde nasıl bir yeri var?
Sürdürülebilirlik, son 20 yıldır dünyada şirketlerin ajandalarında olan bir konu. Sürdürülebilir olmakla birlikte sürdürülebilir bir sonuç almak için bunu şirket stratejilerine eklemeniz gerekiyor. Yani yaptığınız seçimleri stratejik olarak aksiyonlara entegre etmeden bir yere gidilmiyor.~
P&G, sürdürülebilirlik konusunu en üst seviyede benimsemiş durumda. Sürdürülebilirliğin iş yapma biçimimizin bir parçası olduğunu söylemek gerekiyor. Peki bu kapsamda neler yapıldı? Sürdürülebilirlik konusunda ilk önce birtakım hedefler saptamak gerekiyor. Biz çok uzun dönemli  bir hedef saptadık. Şirket içinde yönetim olarak 1999-2000 yılının başlarında hedeflerimizi saptamıştık. Sadece Türkiye için değil, global hedefler oldu. 2007 yılında bu hedefleri tekrar yeniledik. Uzun dönemde, tüm fabrikalarda mümkün olduğu kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımına geçmeyi planlıyoruz. Buna bağlı olarak kısa dönemli hedeflerimiz de var. Tüm fabrikalarda yüzde 100 yenilenebilir enerji, sıfır toksik emisyon, yüzde 100 yenilenebilir materyal kullanmak istiyoruz. Düzenli depolama alanına yollanan atığın sıfıra indirilmesini hedefliyoruz. Bunlar, çok uzun dönemli hedefler. Ama bize ürün ve hammadde üreten şirketlerle beraber çalışarak bunları geliştireceğiz. Hammaddeleri biz üretmiyoruz. Üreten şirketlere yenilenebilir hammaddeyi tercih ettiğimizi söylüyoruz. Onlar da bunun üzerinde çalışıyor. Bunların hepsi ortak çalışma.

Bu hedefler şirket içinde ne tür aksiyonlar yaratıyor?
Örneğin bugün AR-GE departmanımız, yeni bir ürünü onayladığı zaman o ürün bir önceki üründen daha çevreci, sürdürülebilir olmak durumunda. Onun dışında ürün geçmiyor. O ürünün lansmanı yapılmıyor. O zaman yeni bir ürün dizayn edilirken ya da yenilikçilik getirilirken ilk önce sürdürülebilir şartı aranıyor. Böylece her çıkan yeni ürün sürdürülebilir oluyor. Her yapılan fabrika, yeni üretim tesisi veya ofis, atık konusunda bir öncekinden daha sürdürülebilir olmak durumunda. Tüm bu kriterleri karar mekanizmasının içine koyduğunuz zaman, çalışanlar da yeni bir şeyi yaparken daha sürdürülebilir olmasına dikkat ediyor. Ben bu ofisi değiştirmeye karar verirsem ısı, çevre ve toksik konusunda daha sürdürülebilir olmasına dikkate edeceğim. Bu çerçevede 2020 için birtakım hedefler saptadık.

Nasıl hedefler belirlediniz?
2020’ye kadar petrol bazlı materyalleri yüzde 25 azaltacağız. Tüketicilerin çamaşırlarını yıkarken yüzde 70’inin 30 derecede yıkamalarını sağlayacağız. Paketlemeyi yüzde 20 oranında azaltacağız. Tüm operasyonların yüzde 30’unu yenilenebilir enerjiyle gerçekleştireceğiz. Nakliyeyi yüzde 20 oranında azaltacağız. Globalde bunların sonucu olarak 2002 yılına göre şu ana kadar enerji kullanımında yüzde 52 azalma olmuş.~
Bu rakamlar Türkiye’de de benzer. Örneğin burada kurduğumuz fabrikanın hiç atığı yok. 2004 yılında açtığımız deterjan fabrikasının atık oranı binde 1’in alında. Karbon emisyonunda yüzde 54, atıkta yüzde 74, su kullanımında yüzde 58 azalma olmuş. 2020’ye kadar çok önemli hedefleri gerçekleştirmiş olacağız. Soğuk su ile çamaşır yıkama oranını yüzde 70’e çıkaracağız.

Türkiye’ye ait net rakamlar var mı?
Türkiye’de 2006 yılından beri enerjide yüzde 37, karbon emisyonunda yüzde 48, su kullanımında yüzde 36, atıkta yüzde 45 oranında bir azalma sağlanmış.

Sürdürülebilirliğin P&G’de bir kriter olduğunu söylediniz. Bunu biraz açar mısınız?
Çıkarılan her bir ürün, bir önceki üründen daha sürdürülebilir olmalı. Türkiye’den de örnek verebiliriz... Şirket olarak, bundan 5 yıl önceye göre deterjanları yüzde 30 daha konsantre yaptık. Yani 9  kiloluk paketi, 6 kilo yaptık. Bunun etkisi ne? Daha az paketleme ve daha az taşıma kullanıyorsunuz. Raflarda daha az yer tutuyor. Çevreye atık etkisi azalıyor. İçinde kullandığımız maddeler daha dönüşebilir oluyor. Ariel gibi ürünlerde, 30 derecede 60 derecedeki aynı etkide yıkama yapılabiliyor. O kadar sıcak suya gerek kalmıyor. Tasarruf edilen enerji inanılmaz boyutlarda. Türkiye’de bunu son 3 yıldır yapıyoruz. Türkiye’de enerji pahalı. Sürdürülebilirlik, aynı zamanda sosyal sorumlulukla ilgili. Bu konularda eğitimleri kapsayan sosyal sorumluluk projelerimiz var. Dünyada Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin üyesiyiz. Türkiye’de de bu derneği kurduk. STK’larla sürdürülebilirlik konusunda çok aktif çalışmalar yapıyoruz.

Peki rekabet stratejisi olarak sürdürülebilirliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sürdürülebilirlik zaten rekabet konusu. Bugün sürdürülebilir çalışmayan şirketler, uzun dönemde rekabet etmek konusunda çok zorluk çekecek. Verimli olamayanlar, bu sefer bu teknolojiye sahip olmak için çok para verecek. Çünkü bu tip maddeler, gittikçe daha da pahalılaşacak. Dönüştürmeyi öğrenen şirketler, daha rekabetçi olacak. Şu anda pahalı gibi görünen bir şey, 20 yıl sonra hammaddelerin azalmasıyla daha önemli hale gelecek.

P&G, Türkiye’de sürdürülebilirlik konusunda ortaya çıkmış en parlak fikir hangisi?
Dünya DuPont ödülü kazandık. Deterjanları eskiden bir kartonun içine koyuyorlardı. Yeni bir paketleme şekli buldular. Tüm o kartonları kaldırdılar. Yüzde 80 paketlemeyi azalttılar. DuPont’un sürdürülebilirlikle ilgili ödülü var, onu kazanmıştı. Türkiye’den sonra diğer ülkelerde de uygulandı.

Sürdürülebilirlik konusunun liderliğini siz kendiniz yapıyorsunuz. Sürdürülebilirlik konusu zamanınızın ne kadarım alıyor?

Derneklerle vakit geçiriyoruz. Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin, ÇEVKO’nun üyesiyiz. Sürekli olarak iyileştirmeler üzerinde çalışıyoruz. Deterjan konsantrasyonunda 2 yıl çalıştık. Fabrikalarda çeşitli müdürlerle çok sayıda toplantılar yaptık. Sürdürülebilirlik projeleri her zaman gündemimizde. İş konuları içinde sürekli önümüze gelen bir konu.

Sürdürülebilirlik konusunda ne kadar bütçe ayınyorsunuz?
Biz bunu proje bazında gerçekleştiriyoruz. Sürdürülebilirlik, bir ürünün formülasyonunu yaparken işin bir parçası. Sürdürülebilirliğe ayrı bir şey gibi bakmıyoruz. Toplam maliyetlerimiz içinde yer alıyor.~

Sürdürülebilirlik raporunu ilk ne zaman çıkardınız? Sürdürülebilirlik raporunu çıkarmak
bir şirkete ne kazandırır?

1999’da çıkardık. Sürdürülebilirlik raporunu çıkarmak, şirketin en üst seviyesinde bilinçli olarak sürdürülebilirlik konusunda hedeflerin saptanmasında ve bu konuyu tamamen iş süreçlerinin içine entegre etme açısından çok önemli oldu. O rapordan sonra P&G içinde yapılan her hareketin içinde sürdürülebilirlik bir kriter oldu. Bu açıdan çok önemli. P&G’nin bu konudaki tavrını, hem çalışanlara hem iş ortaklarına belli etmesi açısından da çok önemli bir atılım.

“ÇALIŞANLARLA SÜREKLİ İLETİŞİMDEYİZ”
BİLİNÇLENDİRİYORUZ
Atıklar konusunda şirket içinde hassasiyet yüksek. Atığı şöyle kullanın, fazla çıkış almayın şeklinde sürekli poster çalışması yapıyoruz. Ofis ve fabrika çalışanlarına bu bilinci sürekli olarak veriyoruz. Geri dönüşümlü ürün kullanımında sürekli çalışanlarımızla iletişim halindeyiz.
HER YIL BİR KONU Bunun dışında projeler olduğunda doğrudan o projelerde çalışıyorlar. Her yıl nisan ayında Dünya Günü diye bir organizasyon düzenliyoruz. 100'den fazla P&G ofisinde ve fabrikasında her yıl bir konu belirliyor, bir aktivite düzenliyoruz.
ÇEVRECİ ÖDÜLLER Örneğin en az çıktı azaltma yüzdesine sahip olan P&G ofisine ödül veriyoruz. Bu P&G'nin globalde düzenlediği en büyük kampanya. O gün buraya TEMA'dan bir konuşmacı çağırıyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda birçok işbirliğimiz var. Konferanslara sponsor oluyoruz.

“ÇEVRE İÇİN HIZLA ADIMLAR ATILMALI”
İLK 100 İÇİNDEYİZ
P&G, dünyada sürdürülebilirlik konusunda mutlaka ilk 100 şirket arasına girer. Burada var olduğumuz ülke de çok önemli. Kuzey Avrupa ülkeleri çok daha çevreci. İsveç, Norveç gibi ülkelere gittiğiniz zaman orada zaten hükümet bu konuda zorluyor. Öyle olmazsa şirketi kapattırıyor. Bazı devlet politikaları da şirketleri çok etkiliyor.
TÜRKİYE'DE DURUM Bu konuda Türkiye'de devlet çevre konusunda birtakım adımlar atmak zorunda. Sadece AB'ye uyum değil, yeşil alanları korunması açısından buna ihtiyaç var. Türkiye'deki orman sayısı az, geliştirilmeli. Doğal kaynaklar korunmalı. Bugün 50 milyar dolar enerji ithal ediyoruz. Burada kullanılan enerjide çok büyük noktalarda azaltma yapmak lazım.
ZAMAN GEREKİYOR Sadece çevre açısından değil tüm ekonominin sürdürülebilirliği açısından bu çok önemli. Taşımacılık Türkiye'de hala kamyon ağırlıklı yapılıyor. Bunun tamamen raylı sisteme geçtiğini düşünün... Avrupa bunu, 1970 krizinden sonra yaptı. Tüm stratejilerini demiryolu taşımacılığına çevirdi. Nakliye konusunda demir ve deniz yolunun sanayi için çok önemli olduğunu Türkiye de anladı, ama zaman gerekecek.

“HASSASLAŞMA ORANI YÜZDE 25'LERE ULAŞTI”
DAHA FAZLA VERENLER
Dünyadaki tüketicilerin yaklaşık yüzde 7-8'i, "Sürdürülebilir paketleme ürünü almak için daha fazla para veririm" diyor. "Performansı daha düşük olsa bile veririm" diyor.
PERFORMANSI AYNI OLSUN Yaklaşık yüzde 80'i, "Ben çevreci ürün almak istiyorum ama performansı ve parası da aynı olsun" diyor. Tüketici açısından bu da çok haklı bir yaklaşım. Yüzde 10'u da "Beni hiçbir şey ilgilendirmez. Ben ucuzunu alırım" diyor.
TÜRKİYE'DEKİ TABLO Türkiye'de de benzer bir durum olduğunu düşünüyorum. Tüketicilerin yüzde 80-85'e yakını, çevre konusunda hassaslaşmaya başladı. Yüzde 10'u çok daha bilinçli.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz