İnşaat Sektöründe Canlanma Zaman Alacak

Dr. Bülent Bulgurlu / Koç Holding Turizm ve İnşaat Grubu Başkanı    Dr. Bülent Bulgurlu, Koç Holding’in turizm ve inşaat grubu başkanı… Ekonomideki krizin inşaat derinden etkilediğini söy...

1.02.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dr. Bülent Bulgurlu / Koç Holding Turizm ve İnşaat Grubu Başkanı  
 
Dr. Bülent Bulgurlu, Koç Holding’in turizm ve inşaat grubu başkanı… Ekonomideki krizin inşaat derinden etkilediğini söylüyor. Ancak, yeni hükümetle birlikte umutlarının arttığına dikkat çekiyor. Yine de hareketlenme için temkinli konuşuyor. Ona göre, inşaatın kendine özel bir yapısı var. Durgunluktan kolay girmediği gibi, canlılığa da hemen başlayamıyor. Dr. Bulgurlu, “Canlılık uzun vadede gelecektir. Bence gözle görülür bir canlanma 1-1.5 yıldan önce başlamaz “diyor.  
 
İnşaat sektörü ekonominin lokomotif sektörleri arasında ilk sırayı alıyor. Canlı bir inşaat sektörü, beraberinde pek çok farklı alanı ve ürün grubunu da harekete geçiriyor. Turizm ise Türkiye’nin gerek kültürel gerekse tesis açısından en zengin olduğu sektörlerden biri.  
 
Dr. Bülent Bulgurlu, Koç Holding Turizm ve İnşaat Grubu Başkanı. Holdingde bu iki önemli sektördeki yatırımların sorumluluğu Bulgurlu’da. 2002 yılının özellikle inşaat sektörü için son derece olumsuz geçtiğini belirten Dr. Bülent Bulgurlu, Koç Holding’in inşaat grubunun da bu kötü yıldan daralma ile çıktığını söylüyor. İnşaat yatırımlarının taahhüt işi yapan en önemli iki şirketi Ark İnşaat ve Garanti İnşaat’ın 2002 yılında ciroları yüzde 25 oranında gerilemiş durumda. Bulgurlu, inşaat malzemesi üretimi yapan Demirdöküm, İzocam ve Tek-iz’in ise krizin etkilerini  ihracata yönelerek aşmaya çalıştıklarını belirtiyor.  
 
Turizm Grubu ise biraz daha şanslı. “2002 yılında bu alanda hiçbir zaman abartılı sonuçlar olmadı. Ancak, kriz içinde bulunduğumuzu düşünürsek yine yurtdışına bağlı işler yapması nedeniyle yılı olumlu geçirdik” diyen Dr. Bülent Bulgurlu yakın gelecekte satın alarak ve mevcut işlerini geliştirerek turizmde büyümeyi hedeflediklerini vurguluyor.  
 
Capital’e, turizm ve inşaat grubunu ve her iki sektörü değerlendiren Bulgurlu istikrarlı ekonomik politikalar ile düzlüğe çıkılabileceğine işaret ediyor.  
 
İnşaat sektörü 2002 yılını nasıl geçirdi?  
 
Bildiğiniz gibi, 2002 yılı, en durgun yıllardan biri oldu. İnşaat işinin bir özelliği genelde taahhüt işi yapan firmalara yansır. Bu firmaların işlerinin hepsi de uzun vadeli ve belirli tarihlerle alınmış işler olduğu için yıllara sari olur, yani bir yıldan fazla sürerler. Dolayısıyla, elinde işi olan müteahhitler, bu durgunluk dönemini ellerindeki işleri tamamlayarak geçirdiler.  
 
Fakat müteahhitlik, işlerin büyüklüğü ile orantılı bir kadro da gerektiriyor. Müteahhit firma, teknik ve idari eleman almak ve bunun devamını getirmek zorundadır. Devamlılığın gelmesi de yeni işlerin alınması ile mümkün olur.  
 
2002 yılında ellerindeki işleri bitiren inşaatçılar da sıkıntıya düştüler. Kadrolarını dağıtmak, genel giderlerini azaltmak durumunda kaldılar. İnşaat işi insana bağlı bir iştir. Yetişmiş elemanı ihtiyaç olduğunda bulabilmek kolay değildir. Her firma yetişmiş elemanlarını korumak ister. Kriz dönemi firmaların önemli miktarda personel kaybetmesine neden oldu. Bu personel kaybı zorunluluktan kaynaklandı.  
 
Koç İnşaat Grubu’nda 2002 yılı nasıldı? Ciro nasıl gerçekleşti?  
 
Biz inşaat işlerimizi taahhüt işleri ve inşaat malzemeleri üretimi olarak ikiye ayırıyoruz. Taahhüt işinde Ark İnşaat ve Garanti İnşaat olmak üzere iki şirketimiz var. Her iki şirketin elindeki işler de önemli derecede azaldı. Bu iki şirketin toplam ciroları kriz öncesinde yaklaşık 150 milyon dolar dolaylarındaydı. Çok önemli bir daralma ile kriz sonrasında bu rakamın yüzde 25’ine kadar geriledi.  
 
Ancak, inşaat malzemesi üretimi yapan Demirdöküm, İzocam ve Tek-iz gibi şirketlerimiz önemli miktarda ihracata döndüler. Örneğin Demirdöküm, panel radyatör gibi bazı ürünlerinin yüzde 75’ini ihraç eder duruma geldi. Dolayısıyla, onlardaki kanama ve kayıp taahhüt şirketleri kadar olmadı. Fakat önceki yıllara göre bu şirketlerdeki daralma da yaklaşık yüzde 20 seviyelerine ulaştı.  
 
Malzeme üretimi şirketlerinde krizin etkileri ihracatla aşılmaya çalışıldı. Ancak taahhüt işleri yıllara yayılan işler. Dolayısıyla, aynı esnek ve hızlı hareketi bu alanlarda göstermek mümkün olmuyor.  
 
Koç Holding’in uzun dönemli stratejileri içinde inşaat grubunun payı ve yeri nedir?  
 
Bizde inşaat ve turizm işleri bir arada bulunuyor. Bu ölçüde baktığımızda holdingin tüm cirosunun yaklaşık yüzde 4-5’i turizm ve inşaat grubundan sağlanıyor. Elbette ki her kolda olduğu gibi, burada da bazı işlerde büyüme, bazılarında durağan olarak varlığımızı koruma ve bazılarında da yeni olanakları araştırma düşüncemiz var. Ancak, bu konuda tam ve somut olarak şu anda söyleyebileceğim bir şey yok.  
 
İnşaat alanında yeni ihale ya da yatırım planları var mı?  
 
Elbette var. Örneğin Gürcistan’da yeni bir iş almıştık, o tamamlandı. Şu anda yeni iş takip ediyoruz. Türkiye içinde yeni çıkan ihale sayısı son derece az. Bunların hemen hemen hepsini çok yakından izliyoruz. Yeni işleri de alarak ciromuzu daha iyi bir düzeyde tutmayı hedefliyoruz.  
 
Büyüme ile ilgili planlar neler? Satın alma ya da birleşme söz konusu olabilir mi?  
 
Hayır, şu an için satın alarak büyümek gibi bir stratejimiz bulunmuyor. İş alarak büyüme gayreti içindeyiz.  
 
İnşaat sektörünün geneline bakarsak bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Elbette ki, Türkiye’deki inşaat şirketlerinin ve inşaat büyüklüğünün mevcut konumunu koruması mümkün değil. Çünkü, sektör oldukça daralmış bir durumda. Türkiye’de bugün konut açığının yaklaşık 2 milyon dolaylarında olduğu söyleniyor. İnşaat uzun vadeli ve büyük yatırımlar gerektiren bir iş olduğu için insanlar mutlaka stabilite arıyor.  
 
Bugün tek partinin gelmesi ile birlikte istikrar sağlandı. Dolardaki düşüş ve diğer olumlu gelişmeler de bunu gösteriyor. Ekonomideki istikrar özellikle özel yatırımcılar için cesaretlendirici bir unsur olarak görünüyor. Ben istikrar ile birlikte yeni inşaatların başlayacağını düşünüyorum.  
 
Yeni hükümet programı sektöre hareket getirecek mi?  
 
Yeni uygulanacak programa göre pek çok yol inşaatı, konut açığının kapanması gibi önemli yatırımlar var. Bunlar tabii milyar dolarla ifade edilen yatırımlar. Bu durum mutlaka ve mutlaka inşaat sektörüne hareket getirecektir. Çünkü, inşaat ekonominin lokomotiflerinden biri. İnşaatın canlanması ile birlikte bu, diğer sektörlere de yansıyacaktır.  
 
Ancak, inşaat dur dediğiniz zaman ataletinden dolayı en zor durabilen, hadi başla dendiğinde de en geç başlayabilen bir sektör. Dolayısıyla, bu canlılık biraz daha uzun vadede gelecektir. Bir devlet ihalesini düşünürsek, ihale evrakları hazırlanacak, ihaleye çıkarılacak, teklifler toplanacak ve mukavele yapılacak derken, en az 6 ay geçiyor. Projelerin hazırlanması ve diğer işlerle de yine 6-8 ay geçeceği düşünülürse, inşaat için bugün düğmeye basılsa bile, 1-1.5 yıldan önce gözle görülür bir canlanma olmayacaktır. Ama bence önce özel sektör ve yatırımcılar, sonra da devletin ihale ile vereceği büyük işler devreye girecektir. İlk olarak özel yatırımcıların inşaat ihtiyaçları giderilecektir. Dolayısıyla, piyasaya para girecek ve arz-talep dengesi oluşacaktır. Onun sonucunda da büyük yatırımcılar devreye girecektir ve genelde büyümeyi amaçlayan özel şirketlerin yatırımları olacaktır. Son olarak da en büyük ancak daha ağır seyrederek gelen devlet ihaleleri gündeme gelecektir. Bu da inşaat piyasasını canlandıracağı gibi ekonominin diğer tüm alanlarına da hareketlilik getirecektir.  
 
Peki turizm grubu açısından 2002 yılı nasıl geçti?  
 
Turizm şirketlerimiz 2002’yi olumlu diyebileceğimiz bir şekilde geçirdi. Hiçbir zaman abartılı sonuçlar olmadı. Ancak, kriz içinde bulunduğumuzu düşünürsek yine yurtdışına bağlı işler yapması nedeniyle olumlu geçirdi. Turizm konusunda bizim stratejimizde büyüme var. Bu büyümeyi günün koşulları tam olarak belirleyecektir. Buna bağlı olarak büyüme satın alma ile de olabilir, mevcut işlerin büyümesi ve yeni işlere girilmesi ile de olabilir. Turizm konusunda geleceğe olumlu bakıyoruz.  
 
Şu anda devam eden hangi işler var turizm grubunda?  
 
Divan, Mares, Talya, Bodrum Palmira, Taxim Suite gibi otellerimiz var. Çeşme Altınyunus Oteli’ne de üçte bir oranında hissedarız. Bunun dışında seyahat acentesi olan, önemli miktarda duty free operasyonları bulunan, bilet satışı yapan ve kongreler düzenleyen Setur var. Avis oto kiralama işinde Türkiye’nin lideri olarak bulunuyor. Marina zincirimiz Türkiye ve Avrupa’da lider, dünyada da ilk sıralarda yer alıyor.  
 
Divan yiyecek-içecek işlerimiz var. Bu işimizin stratejimizde daha da büyümesi öngörülüyor. Divan Patisserie dediğimiz pastane ve unlu mamüller işimizi de hızla büyütüyoruz. Bu yıldan itibaren genelde süper marketlere üretiyoruz. Ürün gamımızı genişlettik. 2002 bu anlamda çalışma yılıydı. 2003’den sonra da büyümeye devam edeceğiz.  
 
Turizm alanında yeni yatırım planlarınız var mı?  
 
Somut olarak söyleyebileceğim bir plan yok. Ancak, strateji olarak büyüme hedefimizdir. Benzer konularda çalışan ve daha çok tur operatörlüğü yapan şirketleri satın almakla olabilir. Otelde ise işletmeci olarak büyüme stratejimiz var. Bunun için de takip ettiğimiz, görüşmelerini yürüttüğümüz pek çok otel mevcut şu anda.  
 
Turizmde özellikle uzmanlaştığınız ya da ağırlık verdiğiniz alan hangisi?  
 
Bunu aslında daha çok günün koşulları belirliyor. Biz turizm alanında yer aldığımız neredeyse her birimde lider konumdayız. Büyüklük açısından baktığınızda şirketlerimiz hep ilk üçte yer alıyorlar. Bu nedenle bir ayırım yapmak çok zor.  
 
Turizm sektörünün 2002 yılı değerlendirmesini yapabilir misiniz?  
 
Kriz aslında turizm sektörüne yaradı, ancak fiyatlar da aşağı indi. Türkiye bu hatayı sürekli yapıyor. Sıkıntılı günlerde fiyatlar aşağı çekiliyor, ondan sonra fiyatları tekrar yukarı çıkarmak çok zor ve hatta bazı durumlarda olanaksız. Bu nedenle Türkiye’deki 5 yıldızlı otel sayısı çok yüksek, ancak satış fiyatından hareketle verimliliğine baktığımız zaman belki de Avrupa’nın en düşük seviyesinde kalıyor.  
 
Bugün Avrupa’nın hangi metropolüne giderseniz gidin otel fiyatları 200 dolar ve üzerinden başlıyor. Türkiye’de bunun yarısını dahi elde etmek zor. Sıkıntılı dönemlerde telaşa kapılmadan ve bazen belirli zararları sineye çekip beklemek uzun vadede daha akıllıca görünüyor. Ama Türk turizmcileri de bu işin bilincine yavaş yavaş vardı. Bu beraberinde genel turizm gelirlerinde azalmaya da neden oluyor. Bugün 299 dolara Türkiye’de 1 hafta tatil yapmak mümkün. Ancak, bu paranın büyük bir kısmı yola gidiyor. Çok makul fiyatlara otel bulunabiliyor. Gelen turistin de para harcama gücü çok kısıtlı olduğundan ülkenin genel avantajı minimuma iniyor.  
 
Otel fiyatlarının daha makul seviyelerde kalması gerekiyor. Elbette gelen turist sayısı ne kadar yüksekse sektör için de o kadar avantajlı oluyor. Ancak bu turistlerin para harcama gücünün daha yüksek olması gerekiyor. Bu durum Türkiye için olumlu ekonomik göstergeleri de beraberinde getiriyor.  
 
Sektörün hangi alanları yatırıma ve gelişmeye açık görünüyor?  
 
Gelen turist sayısına baktığımızda şu anda sektörde fazla bir yatırım görülmüyor. O fazlalık insanların para harcama gücünün dağılımından kaynaklanabilir. Örneğin, Yunanistan’da 5 yıldızlı otel neredeyse yok. 4 yıldızlı otel sayısı da az. 3 yıldızlı oteller ve pansiyon tarzı konaklama yerleri çok fazla. Oradaki otellere baktığınızda bunların gelen turist kalitesine göre son derece doğru dengelendiği görülüyor. Türkiye’de mevcut oteller ve kapasiteleri sayısal açıdan doğru ancak yıldız bakımından dağılımda hata aramak gerekiyor belki de.  
 
Son olarak bir de RMK isimli tersaneye değinmek istiyorum. Sanırım o da sizin sorumluluğunuzda.  
 
Evet benim sorumlu olduğum Tuzla’daki RMK isimli tersane var. Kriz döneminde en çok başarı göstermiş olduğumuz şirketimiz RMK oldu. Yaptığı işlerin neredeyse yüzde 100’ü ihracattır. Kriz döneminde de büyümeyi sürdüren ve neredeyse kendisini ikiye katlayan yegane şirketimiz.  
 
Bunun nedeni de almış olduğumuz siparişlerin tümünün yurtdışı kaynaklı olması oldu. Ancak tersane de inşaatla doğrudan bağlı olmamakla birlikte neticede taahhüt işidir. Dolayısıyla tamamen dışarıya iş yapması nedeniyle krizden hiç etkilenmedi.  
 
“KRİZLE YURTDIŞINA YÖNELDİK”  
 
İnşaat grubunun yurt içinde ve dışında sürmekte olan hangi yatırımları var?
 
 
Kriz nedeniyle yurtdışına yönelmek durumunda kaldık. Demirdöküm, Çin’de yağlı radyatör üretimi yapacak olan bir fabrika kuruyor. Olumlu gelişmeler var. Fabrika inşaatı tamamlandı, makinelerin sevkiyatı başlayacak. 2003 yılında da üretime geçeceğini umuyoruz.  
 
Bunun yanında hem İzocam hem de Demirdöküm Avrupa’da önemli bir şekilde ihracat payı almaya başladılar. Zaten Demirdöküm’ün en büyük müşterileri İngiltere başta olmak üzere Avrupa şirketleridir.  
 
Taahhüt şirketlerimizin yurtdışı işleri ise daha önceden bitmişti. Türkiye’deki işleri devam ediyordu. Burada şantiye sayısında önemli azalmalar oldu. Örnek olarak Garanti İnşaat’a bakarsak bu şirketimiz bundan 7 yıl önce yaklaşık 80 farklı yerde çalışıyordu. Bugün şantiye sayısı 80’den 4’e geriledi. Buradan da görülebileceği gibi küçülme çok büyük. Küçülme sadece şantiye sayısında değil ciro ve personel sayısı gibi rakamlarda da yaşandı.  
 
“İNŞAAT EKONOMİDEN DAHA FAZLA BÜYÜYECEK”  
 
İnşaat sektörünün önümüzdeki yıllarda büyüme potansiyelinin ne olacağına dair bir tahmininiz var mı?
 
 
Biliyorsunuz, inşaattaki büyüme zaman zaman gayri safi milli hasılanın üzerinde olmuştur. Bunun en önemli nedeni sektörün büyümesi ile devletin yatırımları arasındaki bağlantı olarak gösterilebilir. Dolayısıyla, büyüme oranı olarak telaffuz edilen birkaç rakam var. Ancak, bence önümüzdeki yıldan sonra ekonomide büyüme rakamları ne çıkacaksa inşaat piyasası da bu rakamın biraz üzerinde büyüyecektir.  
 
Bence krizde inşaat açısından olumu şeyler de gerçekleşmiştir. Örneğin, özellikle büyük kentlerde gayrı menkul fiyatları gerçekten çok abartılıydı. Bir arsanın maliyetinden daire başına gelen miktar o kadar yüksekti ki daire satış fiyatları dünyanın herhangi bir yerindeki bahçeli evin fiyatından fazlaydı.  
 
Bu krizin bir faydası gayrımenkuldeki yüksek rakamları dengeli bir duruma getirmesinde oldu. İnşaatçılar açısından baktığımızda bunun anlamı bundan sonra işlerin açılması ve yatırımcının cesaretlenmesi ile arz-talebin daha dengeli bir hal alacak olmasıdır. Arsa fiyatlarının daha makul seviyelere inmesi ile birlikte talebe ayak uydurabilmek de daha kolay olacak. Bu durumda da son tüketici daha makul fiyatlarla konut sahibi olma şansını yakalayacak.  
 
“KÜLTÜR TURİZMİ TURİSTE PARA HARCATACAK”  
 
Turizm sektörünün geleceği ile ilgili beklentileriniz neler? Büyümeden bahsetmek mümkün mü?
 
 
Benim büyüme konusunda son derece olumlu görüşlerim var. Türkiye’de bugüne kadar hep kum, güneş, deniz gibi konulara ağırlık verildi. Gelen turistler sadece yazın güneşin tadını çıkarıp kıpırdamadan bir yerde tatil geçirmek üzere Türkiye’ye geliyorlar. Halbuki Türkiye tarih ve kültürel bakımdan dünyada benzeri olmayan ülkeler arasında yer alıyor. Bu geçtiğimiz yıllara kadar çok ön plana çıkmamış bir konuydu. Ancak, bugün Türkiye dünyada yavaş yavaş bu özellikleriyle de tanınmaya başlandı. Bununla beraber gelecek olan turistlerin para harcama gücü deniz ve güneş için gelenlerden daha fazla olacak.  
 
Ayrıca, turizmin karakterinin bir parçası olarak sürekli hareket etmek, bir yerden bir yere gitmek, değişik vasıtaları kullanmak gerekiyor ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır. Bunlara ve rakamlardaki gelişmelere bakarsak ben turizmin yakın dönem geleceğini çok olumlu görüyorum. Hükümetin uyguladığı politikada da tanıtım fonları ve bunların doğru kullanılması gibi pozitif girişimler var. Eminim Türkiye’nin turizm sektörünün geleceği geçmiş günlerin önünde olacaktır.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz