Yarının Sektörü

Sektörü, dünyayı yakından izleyenler biliyorlardı. 2002 yılına kadar durgunluk içindeydi, şirketler de pek ilgi çekmiyordu. Ancak, her şey Petkim’in özelleştirme haberiyle birlikte daha da açığa çı...

1.05.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sektörü, dünyayı yakından izleyenler biliyorlardı. 2002 yılına kadar durgunluk içindeydi, şirketler de pek ilgi çekmiyordu. Ancak, her şey Petkim’in özelleştirme haberiyle birlikte daha da açığa çıktı. Zorlu, Sabancı, Sanko, İlab ve çok sayıda alıcı olduğunu açıklayınca, işin sırrının “petro-kimya” sektörünün yükselişinde olduğu anlaşıldı. Ekonominin neredeyse her alanına hammadde sağlayan bu sektörün, geleceğin yeni yatırım alanlarından olacağına kesin gözüyle bakılıyor.  
 
Türkiye’nin en büyük kamu şirketlerinden olan Pektim, yıllardır özelleştirme listesinde… Ancak, sektörün durumu ve ekonomik konjonktür gibi nedenlerle bir türlü satılamadı. Mart ayında ise bu alanda yeni bir dönemin startı verildi. Üstelik bu yeni dönem sürpriz ilgiyle de piyasada yankı buldu. Çünkü, daha satışa çıkarılmadan bazı gruplar ilgilerini açıkladılar. İlanla birlikte bu ilgi daha açık görülmeye başlandı. Önce Sanko, ardından Zorlu Holding’in açıklamaları geldi. Ardından Uzan, Sabancı ve İlab Holding’in isimleri öne çıktı. Bunları diğerlerinin de izleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.  
 
2002 yılını 1,8 milyon dolarlık net karla kapatan Petkim’in talipleri oldukça iddialı. Hepsi Petkim’i alarak petrokimya sektörüne girmek için adeta can atıyor. Gelişmeleri çok iyi izlemeyenler ise ilgiye şaşırıyor. Durup dururken bütün grupların Petkim’i “Yeniden keşfetmeleri”nin arkasında yatan etkenleri sorguluyor.  
 
Uzmanlara göre ilgi yersiz değil. Yıllarca petro-kimya sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılı durum nedeniyle ilgi görmeyen Petkim, değişen koşullar nedeniyle cazibe merkezi haline geldi. Tabii işin püf noktası sektörel konjonktür değil. İlginin arkasında petro-kimya sektörünün gücü var. Bu kritik sektör, ekonominin neredeyse her alanına hammadde sağlıyor. Üstelik Türkiye’de rakibi de yok. Rakipsiz ve yükselen bir pazarda faaliyet göstermesi de Petkim’i, “iş dünyasının yeni yıldızı” haline getiriyor.  
 
Dünya ekonomisi içinde hiçbir sektör, petro-kimya kadar geniş etki alanına sahip değil. Dünya Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yüzde 5’ini kimyasal ürünler, bunun yaklaşık yarısını da petro-kimyaya dayalı oluşturuyor. Petro-kimya sanayi gerek teknoloji gerekse sürekli yeni halkaların eklendiği üretim zinciri ile dünya ekonomisi açısından büyük önem taşıyor. Bu özellikleri nedeniyle de lider bir sektör olarak kabul ediliyor.  
 
Petro-kimya, nafta, LPG gibi petrol ürünleri veya doğal gaza dayalı temel girdileri kullanarak, plastik, lastik ve elyaf hammaddeleri ve diğer organik ara malları üretiyor. Bu ürünleri de çok sayıda sektöre ana hammadde olarak veriyor.  
 
Yıllık kapasite 1,8 milyon ton  
 
Türkiye’de petro-kimya sektörünün ana temsilcisi Petkim’in yıllık üretim kapasitesi 1 milyon 499 bin ton/yıl. Diğer firmalar ise 240 bin ton/yıl DMT kapasitesi ile SASA ve 40 bin ton/yıl PS kapasitesi ile Başer Kimya. Yani toplam üretim kapasitesi 1 milyon 779 bin ton/yıl. Başer Kimya ve SASA, ürettikleri ürünleri genel olarak kendi şirketleri için kullanıyor. Bu nedenle de Petkim sektörde tekel kabul ediliyor.  
 
Petkim’in yıllık üretim kapasitesi ise 1,5 milyon ton civarında. Bu üretim rakamı Türkiye’deki talebin ancak yüzde 30-35’lik bölümünü karşılıyor. Dolayısıyla, ithalat oldukça fazla.  
 
Türkiye’de talep tam olarak karşılanmıyor. Ancak, buna rağmen Pektim, üretiminin yüzde 7’lik kısmını ihraç ediyor. 2001 yılında gerçekleştirdiği ihracat 110 bin 156 ton idi. Bunun yüzde 53’lük bölümü AB ülkelerine, yüzde 18’i Amerika’ya, yüzde 14’ü Ortadoğu ve Afrika ülkelerine, yüzde 11’i Asya ve Uzakdoğu ülkelerine, yüzde 4’ü ise Doğu Avrupa ülkelerine gidiyor.  
 
Ancak, sektöre yeni girişlerin başlaması ve özelleştirme sonrasında kapasitelerin büyüyeceği beklentisi nedeniyle, hem üretim hem de ihracat rakamlarının artacağı tahmin ediliyor. Tabii buna bağlı olarak da sektöre ithal mal girişi azalacak.  
 
Otomotivden oyuncağa  
 
Petro-kimyanın kullanım alanı bir hayli geniş. Ekonominin can damarı olarak kabul edilen tüm sektörlere hammadde veriyor. Otomotiv, tekstil, ilaç ve savunma sanayi bunların başında geliyor. Tabii her ürünün kendi içinde bir müşterisi var.  
 
Örneğin, yıllık üretim kapasitesi 460 bin ton olan termoplastikler AYPE, YYPE, PP, PVC’den oluşuyor. Bu ürünler torba, sera örtüsü, film, kablo, oyuncak, boru, tüp, şişe kaplama, hortum, rotasyonel kalıplama, ev eşyası, bidon, levha, ip, halat, masa örtüsü, paspas, pencere, kapı, doğrama ve yer karosu üretiminde kullanılıyor.  
 
Elyaf ürünleri olarak geçen ACN, PTA ve MEG’in yıllık üretim kapasitesi ise 249 bin ton. Bu ürünler de kumaş yapımında kullanılan elyaf, ABS reçineleri, polyester elyafı, polyester reçineleri, polyester film, antifiriz ve dinamit yapımına hammadde işlevi görüyor.  
 
PA ve Toluen ise, alkit reçineleri, plastikleştirici maddeler, sentetik kimyasal madde, polyester, çözücü, patlayıcı madde, ilaç sanayi ve kozmetikte kullanılıyor.  
 
Stratejik bir sanayi  
 
Petrokimya, çok sayıda sektöre hammadde veriyor. Ayrıca, bir çok işkolunda da çok fazla sayıda malzemenin yerini almasıyla dikkat çekiyor. Bunların başında da plastikler geliyor. Böyle olunca da pazar payı sürekli olarak artıyor. Bu da petro-kimyanın bu kadar ön plana çıkmasının nedenlerinden biri.  
 
Petkim Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu, gelecek yılların esas hammaddesi ve ürünlerinin petro-kimya olacağını söylüyor. Çolakoğlu, “Günlük hayatımıza çok geniş bir şekilde giren ve yaşam kalitesini yükselten bir hammadde. Yükselen hayat standartlarına paralel olarak da petro-kimya hızla gelişecek” diyor.  
 
Tüm bu özellikler, petro-kimyayı dünyanın en önemli sektörlerinden biri haline getiriyor. Tabii böyle olunca da Türkiye ekonomisine katkısı ve etkisi de bir hayli büyük.  
 
SASA Genel Müdürü Koral Çepni, petro-kimyanın tüm dünyada geçen 50 yılda geliştiğini hatırlatıyor. Geçmişinin bu kadar kısa olmasına rağmen, ülke sanayilerinin ana kalemlerinden biri haline geldiğini söylüyor ve devam ediyor:  
 
“Petrokimya, sentetik tekstil ürünlerinden ambalaj malzemelerine kadar çok geniş bir kullanıcıya hitap ediyor. Bu nedenle rekabet koşullarına maliyet, teknoloji ve ürün çeşitliliği olarak ayak uydurmak zorunda. Aksi takdirde tedarikçisi olduğu sektörlerin de rekabet etme şansını zayıflatabilir.”  
 
Petrokimya Ortadoğu’ya kayacak  
 
Petro-kimyanın en büyük sorunu ise hammadde. Örneğin, Petkim daha önce büyük bir kısmını Tüpraş’tan aldığı ana hammadde naftayı, 2002 yılından bu yana ithal ediyor. Bunun nedeni de Tüpraş’ın, naftayı benzine dönüştüren yatırımlara başlaması. Bu sadece Türkiye ile sınırlı değil, tüm dünya aynı sorunla karşı kaşıya. Bu nedenle de petro-kimya sanayinin gelecek 10 yıl içinde Ortadoğu’ya taşınması kaçınılmaz olacak.  
 
Petro-kimya Mensupları Derneği Başkanı H.Halûk Soyyörük de, hammadde sorunu nedeniyle önümüzdeki 10 yılda Avrupa’da petro-kimya sektörü kalmayacağını düşünüyor. Ona göre, bu süre içinde petro-kimyanın merkezi Ortadoğu haline gelecek.  
 
Petkim Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu da, bu sektörün önümüzdeki yıllarda Ortadoğu’da çok önemli gelişme kaydedeceğini söylüyor ve devam ediyor:  
 
“Ortadoğu’daki petro-kimya sanayi, bölgesel kalkınmanın da temel aracı olacak. Bunun en büyük nedeni de ham petrol sahalarından elde edilen etan ve diğer gaz sıvılarının petrokimya üretiminde hammadde olarak kullanılmaya başlanması. Şu anda bu bölgede dünya ölçeğinde 16 adet fabrika yatırımı planlanıyor. Bu bölge Avrupa petro-kimya pazarı üzerinde giderek artan bir etki yapacak”.  
 
İlab Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa E. Say ise, petro-kimya üretiminin tabi gazın çok ucuz olduğu Suriye, Katar ve İran gibi Ortadoğu ülkelerine yönelmeye başladığını söylüyor.  
 
Yükseliş dönemine girdi  
 
Aslında genel konjonktür, petro-kimya sektörüne yatırımın tam zamanı olduğunu gösteriyor. Çünkü, bu sektör, dönemsel olarak düşüş ve yükseliş gösteriyor. Son düşüş dönemi ise 1997 yılında Asya krizi ile başladı. Sektör yetkililerine göre, düşüş dönemi 2002 yılında sona erdi ve yükseliş başladı. Yüksek karlılık dönemi de denen bu periyodun, 2005 yılı sonuna kadar süreceği söyleniyor.  
 
İlab Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa E. Say, petro-kimya sektörünün 4 ile 10 yıl arasında değişen periyotlarda çok iyi ve kötü dönemler geçirdiğini hatırlatıyor. Say, “Bunun nedeni, arz talep dengelerinin birbiri ile uyuşmaması. Ancak, şu andaki dönem son derece iyi. Beklentiler, önümüzdeki 2 – 3 yılın daha iyi olacağı yönünde” diyor.  
 
Türkiye’de ise gözler tamamen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) çevrilmiş durumda. Çünkü, Tekel konumundaki Petkim’in satışı ve sonrasındaki gelişmeler sektörü yakından ilgilendiriyor.  
 
Petkim Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu, Petkim’in özel sektör şirketi haline gelmesiyle, rekabetçi piyasa ekonomisi şartlarının devreye gireceğine dikkat çekiyor. Çolakoğlu, “Böylece, yatırımların devamlılığı ve yeni teknolojilerin uygulanması açısından sektör yeniden hız kazanabilecek” diyor.    
 
SASA Genel Müdürü Koral Çepni ise, petrokimya sektörünün önümüzdeki yıllarda gittikçe büyüyen kapasitelere tanık olacağını söylüyor. Son yıllarda büyük petrol şirketlerinin el attığı sektörün, önümüzdeki dönemde de ilgi odağı olacağını ifade ediyor. Çepni’ye göre, Petkim’in özelleşmesi sonucunda yapılacak yeni yatırımlarla, tedarikçisi olduğu alt sektörlere daha rekabetçi koşullarda hammadde sağlaması şüphesiz bu sektörleri olumlu etkileyecek.  
 
“HEDEF REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMAK”  
 
Mustafa E. Say / İlab Holding
 
 
ChemOrbis Ortak Girişim Grubu’nun lideri olarak Petkim’in talipleri arasında yer alan İlab Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa E. Say, ihaleye girmelerinde sektör tecrübelerinin etkili olduğunu söylüyor. Say, ihaleye giriş nedenlerini şöyle anlatıyor:  
 
“Liderliğini üstlendiğimiz ChemOrbis Ortak Girişim Grubu olarak Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan Petkim Petrokimya Holding A.Ş’nin özelleştirilmesine olan ilgimizde iki önemli faktör rol oynuyor. Bunlardan ilki, sektör vizyonu oluşturabilme kapasitemiz. Yani petro-kimya sektörünün çok ciddi bir yapı değişikliği yaşadığı bu dönemde, derin sektör bilgisi ve tecrübesiyle gelişmeleri analiz etme ve geleceğe ilişkin sağlıklı öngörülerde bulunabilme şansına sahip olmamız.  
 
İkinci faktör ise Petkim vizyonumuz. Ülkemizde stratejik bir konuma sahip olan Petkim’i verimliliği esas alan bir anlayışla yöneterek, Türk sanayinin global pazarlarda rekabet gücüne katkıda bulunmak istiyoruz.  
 
Petkim’in özelleştirilmesine, ChemOrbis Ortak Girişim Grubu olarak girerek Petkim’i, Türk Sanayisinin rekabet gücünü artıran, rekabetçi üretim yapan, verimli ve karlı bir şirket haline getirmek amacı ile yola çıktık.”  
 
“HİÇ MÜŞTERİ SIKINTISI YOK”  
 
H. Halûk Soyyörük / Petrokimya Mensupları Derneği Başkanı  
 
TAM YATIRIM ZAMANI
Şu anda yatırım yapılabilecek bir dönemdeyiz. Çünkü, döviz 1-1,5 yıldır aynı yerde seyrediyor. Bu dönemde petro-kimyanın öne çıkması, biraz da hükümetin görüşü ile ilgili. Çünkü, bu yıl bütçe açığının kapatılması konusunda gayretleri var. Bu gayrette de açığı kapatacak şirketler arasında Petkim ilk sırada yer alıyor. Hükümette buraya odaklanmış durumda.  
 
YENİ YATIRIM ŞART Petkim’in özelleştirilmesi uzun süredir gündemde. Şu ana kadar özelleştirme nedeniyle gerekli yatırımları yapamadı, teknolojisini yenileyemedi, kapasitesini artıramadı, darboğaz yatırımları hep erteledi. İhaleye giren firmalar bu hususu görmüş olmalılar ki, bu işe adım attılar.  
 
DÖRT KARE ASTAN BİRİ Şu anda Pektim Türkiye’nin dört kare asından bir tanesi. THY, Tüpraş ve Erdemir de diğer üçü. Bu dörtlü ayakta kalan kendi kendine yeten 4 kamu kuruluşundan biri. Bunların da özelleştirilmesi gerektiğine inanıyorum. En azından siyasileri bu işten uzaklaştırmak gibi ulvi bir iş olacak.  
 
ARA MAMÜL ÜRETMEK AVANTAJ Petkim ara ürün üreten bir kuruluş. Bu ürettiği ara ürünleri yurtiçinde ve yurtdışında satıyor. Bir müşteri sıkıntısı yok. Şu anda Petkim Türkiye ihtiyacının yüzde 30-35’ini karşılar durumda. Fiyat politikaları doğru dürüst tespit edildiğinde, ful çalışabilecek bir kuruluş. İhaleye girenler de bunu biliyor. Çünkü, ara ürün üretmek bir avantaj. Çünkü, darboğazla karşılaşmanız mümkün değil.  
 
TERMOPLASTİK KULLANIMINDA ALT SIRALARDAYIZ  
 
Türkiye’de termoplastik tüketimi dünya ortalamasında olmasına rağmen gelişmiş ülkelerin oldukça altında.  
 
Petkim’in verilerine göre, dünya genelinde termoplastik kullanımı 21 kilo. Ancak Kanada’da kişi başına termoplastik tüketimi 100 kilo iken, ABD’de bu rakam 98, Japonya’da 74, Batı Avrupa’da yüzde 73, Malezya’da yüzde 53, Polonya’da yüzde 28 olarak karşımıza çıkıyor.  Brezilya ve Türkiye’de ise kişi başına termoplastik kullanımı sadece 21 kilo.  
 
Termoplastikleri en az tüketen ülke ise Hindistan. Verilere göre Hindistan’da kişi başına termoplastik kullanımı sadece 4 kilo. Ancak, önümüzdeki yıllarda termoplastik talebinin arzın üç katına çıkması bekleniyor.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz