Yazılım Şirketi Sayısı Çok Az

Namık Kural / Coretech Kurucusu    Namık Kural, bilişimin genç şirketlerinden Coretech’in kurucusu… Aynı zamanda Yazılım Sanayicileri Derneği Başkanlığı da yapıyor. Ona göre, Türkiye’de y...

1.02.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Namık Kural / Coretech Kurucusu  
 
Namık Kural, bilişimin genç şirketlerinden Coretech’in kurucusu… Aynı zamanda Yazılım Sanayicileri Derneği Başkanlığı da yapıyor. Ona göre, Türkiye’de yazılım sektörünün büyük potansiyeli var. Ancak, 2 milyar dolarlık bilişimin içinde yazılımın payı sadece 250 milyon dolar. Üstelik 6 bin şirketten 400’ü bu sektörde… Kural, “300-400 tane de yazılımcı şirket olduğu tahmin ediliyor.  Dükkanda yazılım satanlar saymazsak aslında bizim gibi olan şirket sayısı 10’u geçmez” diyor.  
 
Arçelik’te çalışan 5 mühendis 1994 yılının sonlarında istifa edip kendi işlerini kurmaya karar verdiklerinde, önlerinde büyük bir belirsizlik vardı. “Hep birlikte güzel işler yapalım” gibi bir hedefle yola çıktılar. 1995 yılında ise Coretech’i kurdular ve “yazılım geliştirme” şirketi olarak konumladılar.  
 
Aradan 8 yıl geçti. Şirket, beklentilerin ötesinde büyüdü, dünyanın çeşitli ülkelerine yazılım ihraç eder hale geldi. Şu anda Unilever’in dünyadaki bütün dondurulmuş gıda ve dondurma yazılımları Coretech tarafından üretiliyor. İhraç pazarı Kanada’dan Vietnam’a kadar uzanıyor.  
Coretech Genel Müdürü ve Yazılım Sanayicileri Derneği Başkanı Namık Kural’a göre, Coretech, sektörün hücum botu. “Biz çok kıvrak hareket edebiliyoruz” diyen Kural, değişimlere hızlı uyum sağladıklarını söylüyor ve yurtdışına açılma stratejilerini ise şöyle özetliyor:  
 
“Türkiye’deki uluslararası şirketlere iş yaptıktan sonra yurtdışındaki şirketlerle de projeler gerçekleştirdik. Şirketi kurduğumuz ilk yıl Unilever’le el sıkıştık. Ertesi yıl da Avusturya’ya proje yaptık.”  
 
Kural, Türkiye’ye çağ atlatacak sektörün bilişim olduğu görüşünde. Genç olan nüfusun doğru yönlendirilmesiyle Türkiye’nin bilişimde global bir oyuncu haline gelebileceğini belirtiyor.  
Önümüzdeki dönemde şirketlerin IT talebinin artacağını belirten Kural, özellikle KOBİ’lere dikkat çekiyor. Namık Kural’la Coretech ve bilişim sektörünü konuştuk:  
 
Öncelikle Coretech’ i bize anlatır mısınız? Ne zaman nasıl kuruldu?  
 
Coretech, Ocak 1995’de yazılım geliştirme şirketi olarak kuruldu. Beş ortağız. Hepimiz bilgisayar mühendisiyiz. Arçelik’te birlikte çalışıyorduk. Mesela ben proje koordinatörüydüm. Şefik bilgi sistem müdürüydü. Erdem operasyon şefiydi. Grup halinde ayrıldık.  
Şirket kurmak zorunlu hale gelmişti. Arçelik’te, daha doğrusu Koç’da yolumuzun bittiğine karar verdik. Böyle olunca, başka bir alternatif yoktu.    
 
Peki Coretech nasıl büyüdü?  
 
Yola 5 kişi çıkmıştık, şu anda 70 kişiyiz. Önce “client server” ortamında, daha sonra da hem “client” hem web ortamında sistemler kurduk. Arçelik’ten ayrıldığımızda güzel, ciddi projeler yapmak istiyorduk. Bunu havalı olmak için söylemiyorum. Çünkü, iyi olmayan işleri sevmiyorum. Bunu gerçekleştirdik. Şu anda tüm dünyaya software hizmeti veriyoruz.  
Türkiye’de çok sayıda uluslararası şirketle çalışıyoruz. Aslında yazılım işini doktorluk, avukatlık gibi görmek lazım. Yani avukatınızın her şeyinizi bilmesi lazım ki sizi savunabilsin, doğru yönlendirebilsin. Biz de öyle olmak durumundayız. O bağlamda gittiğimiz her şirketin bir parçası olarak hizmet veriyoruz.    
 
Şu anda Coretech dışında hangi şirketleriniz var?  
 
Kokteyl’le ve Imperium var. Ama Imperium daha çok yeni bir organizasyon. Kokteyl ise bizim web sitelerimizi yapıyor. Tefal’in bayi web sitesini biz işletiyoruz. P&G’nin internet sitesinin bilgilerini biz topluyoruz.  
 
Kokteyl’e bağlı beygir.com bir at yarışı database’i. Son 10 yıldır Türkiye’deki bütün at yarışlarıyla ilgili muazzam bir bilgi var.    
 
Mackolik.com, çok enteresan bir site. Maalesef çok duyuramadık. Mackolik dünyadaki 6 futbol ligini takip ediyor. Türkiye’de yaklaşık 4 milyon kişi at yarışıyla ilgileniyorsa, futbolla ilgilenenler 34 milyondur. Mackolik’de aklınıza gelen her türlü bilgi var. Mackolik’in de beygir gibi otorite olmasını istiyoruz. Ayrıca, Superonline’nın leylek.com sitesi vardı. Bunu bize devretti.  
 
Coretech’e dönersek hangi yazılımlar üzerine yoğunlaştınız….  
 
Bizim iki tane temel işimiz var. Biri yönetim raporlama, diğeri de lojistik. 9 yılda şirket bir evrim geçirdi. Beko Ticaret’in bütün sevkıyat işlerini biz götürdük. Tofaş Oto’nun sevkıyatını, bayi takibi işini biz yaptık. Unilever’in tüm dondurma dağıtım işini üstlendik. 10’un üzerindeki ülkede birlikte çalıştık. Böyle bir şey olunca her iş tarzının farklı farklı know-how’larını biriktirdik. Biraz da kafayı koyduk.  
 
Horoz Lojistik’le el sıkıştıktan sonra da kargoculukla ilgili bir sürü şey öğrendik. Tiffany de onlarındı. Bundan dolayı da bir miktar tekstil dağıtım işine girmiş olduk. Lojistik işinde uzmanlaştık. Biz Türkiye’deki lojistik şirketleriyle çalışıyoruz. Omsan’nın tüm operasyon software’ini biz yazdık. Buna devam da ediyoruz. Borusan Lojistik’inkini biz yazdık.  
Lojistik konusunda ambar yönetimi, sevkıyat optimizasyonları konularında ciddi deneyimlerimiz oldu. Ama biz biraz butik çalışan bir şirketiz.    
 
Yönetim raporlama da ise 1999’den beri deneyimliyiz. Microsoft Türkiye’de kendini bizimle beraber lanse etti. Bir dolu yerde proje yaptık. Turkcell’e, Otoyol Pazarlama’ya, Tefal’e, Beko’ya, projeler gerçekleştirdik.    
 
Unilever’in yurtdışındaki işlerinde de çalışıyorsunuz değil mi?  
 
Unilever’in yurtdışındaki işlerini de biz yapıyoruz. Krizden kolay kurtulmamızı sağlayan da  Kanada’da yürüyen bu proje oldu. Kriz patladığında Kanada projesi devam ediyordu. Burada kimse telefona çıkmazken, Kanada’dan bize gelen para iki misli olmuştu. Yurtdışında olduğumuz için ayakta kalabildik.  
 
Ayrıca bizim bir diğer farklılığımız da P&G ve Unilever’le  çalışan tek IT şirketi olmamız. Biliyorsunuz, Türkiye’de, hatta dünyada da bu iki şirket birbirlerinin çalıştığı şirketleri pek tercih etmezler. Güven yarattığımız için ikisiyle de çalışıyoruz.  
 
Unilever’in tüm dünyadaki donmuş gıda ve dondurma dağıtım software’ini biz yazıyoruz.  Buradan Vietnam’a kadar bizim yazılımımızla çalışıyorlar. P&G’de, mesela önce Türkiye’de projeye yaptık. sonra İsviçre’deki P&G ile anlaşma imzaladık. Polonya, Rusya Hırvatistan gibi bir çok ülkede aynı sistemi kurmaya başladılar.  
 
Yurtdışına açılırken izlediğiniz özel bir strateji var mı?  
 
Biz hep Türkiye’deki uluslararası şirketle iş yaptıktan sonra, yurtdışındaki şirketlere de projeler gerçekleştirdik. Şirketi kurduğumuz ilk yıl Unilever’le el sıkıştık. Ertesi yıl da Avusturya’ya proje yaptık.  
 
Global oyuncu olmak gerekiyor. Türkiye’nin çerçevesi hedef olamaz. Gidip Çin’de, Vietnam’da, Pakistan’da çalıştık. Aslında bizim oralarda da iş almamızı sağlayanlar Türkiye’deki uluslararası şirketler. Pfizer, “Cezayir’de proje var” diyor. Biz buradan gidiyoruz. Fransa’ya arkadaşlarımızı gönderiyoruz. Ayrıca, geri kalmış ülkelere pahalı geldiğimiz için gelişmiş ülkelerde çalışıyoruz.  
 
Mobil yazılımlar konusunda nasıl bir gelişim gözleniyor?  
 
Mobil iletişim, sağladığı avantajlarla giderek artıyor. Ama bir noktayı göz ardı etmemek lazım. Mesela telefonlarda “wap” palavraydı. Telefonda internet kullanamazsınız. Küçücük bir ekrandan alabileceğiniz bilgi kaç karakterdir? Bilgi almanız çok zor. Hatta mümkün değil. Bunun için mesela araçtan konuşulabilen büyük telefonların olması gerek. Sonuçta bilgiye her yerde ihtiyacımız var. Teknolojide burada çok gelişebilir. Şirketlerin talepleri de giderek oluşmaya başladı. Mobilde diğer konulara göre daha da gerideyiz. Talep de artacağı için, burada güzel işler yapılabilir.  
 
Türk yazılım sektörünün potansiyeli hakkında ne düşünüyorsunuz…  
 
Yazılım Türkiye’ye çağ atlatacak tek sektör. İddialı konuşuyorum. Buna da geçen yıl Japonya’da karar verdim. DEİK’le birlikte Japonya’ya gittik. Türkiye’deki IT’yi anlatalım istedik. Onlara hep “Sizin yaş ortalamanız 46. Bizimki 25-26. Eğitir canavar gibi kullanırsınız bu adamları” dedik. Öteki taraftan da gençlere istihdam yaratmazsak 10 yıl sonra bu ülke “Güm” diye patlar.  
 
İstihdam yaratmaktan başka hiçbir alternatif yok. Bilişim, iş olanağı yaratabileceğiniz çok güçlü dallardan biri. Hindistan falan istiyorum sanmayın. Bu model olsun, şu model olsun demek çok saçma. Hintliler o işi yapıyorlar. Biz o lige giremeyiz. Nüfus çok aç, ölümüne çalışabiliyorlar. Bir Türkün ne dini ne de sosyal anlayışı o kadar çalışmayı kaldırır. 300 dolara gece ikide gireceksiniz, ertesi gün 10’da çıkacaksınız. Bizde bu şartlarla insanları ancak 15 gün çalıştırabilirsiniz. Türkün derdi hayatta kalmak değil ki.  
 
Yazılımla çağ atlayabileceğimizi söylediniz...  
 
Çünkü, her hangi bir fabrika kurduğunuzda çalışan başına 60-70 bin dolar yatırım yapmak zorundasınız. Bilişimde ise bu rakam 3 bin dolar. Bizim paramız yok. Bizim dev Tofaş’ımız, Renault’umuz var. Avrupa’nın otomobil üretim noktası olma yolundayız. Bu niye IT’de olmasın? Çok basit avantajlarımız var. Avrupa ile bir saat farkımız var. İsrail’in de saat farkı bizimle aynı. Ama onlar farklı bir ligde. Çok pahalılar. İkincisi eğitilebilir ve girişimci bir sosyo ekonomik halimiz var. Belki delice ama çok girişimci bir toplumuz. Öğrenmeye ve teknolojiye çok açığız.  
 
Sektörün bugün ulaştığı hacim, şirket sayısı ve ihracatı ne kadar?  
 
Bilişimin toplam cirosu 2 milyar. Turkcell, Telsim ve diğer operatörler girince 12 milyardolar oluyor. Ancak, ihracatı çok ufak. Resmi kayıtlara göre 10 milyon dolar. Toplam yazılım pazarı geçen yıl 250 milyon dolarlar civarındaydı. Yazılım pazarına Windows’u falan da katıyoruz. 6 bin tane bilişim şirketi olduğu iddia ediliyor. 300-400 tane de yazılımcı şirket olduğu tahmin ediliyor.  Dükkanda yazılım satanlar saymazsak aslında bizim gibi olan şirket sayısı 10’u geçmez.  
 
SEKTÖRÜN  ZAAFI ÇOK GENÇ OLMASI  
 
Sektörde gelecekte ortaklıklar, birleşmeler gündeme gelebilir mi?
 
 
Keşke olsa, maalesef olamıyor. Bu sektörün zaafı, çok genç olması. Bu nedenle ticari olarak çok birikimli değil. Kapital birikimi de çok fazla yok. Büyük gruplar bünyesindeki bilişim şirketlerinin hepsi de işe yaramıyor. Grup içinde çok küçük oyuncu olarak kalıyorlar. Oysa dışardan çok daha iyi hizmet alırlar.  
 
İsrail’de bir tane POS şirketi var. Bütün bankalar onunla çalışıyor. Bizde bir mağazada 10 tane POS görürsünüz. Bir kere fiziksel olarak zorluk çıkarıyor. Ayrı uygulamalar çalışıyor. O yüzden birleşmezler. Herkes de sürekli giriyor. Büyükler diyorlar ki, “Yerli şirketlerle çalışmayalım.” Halbuki o ona değil, bana verse 5 kişi daha bu işten ekmek yiyecek. Ben Kanada’da çalışıyorum. İyi de işler çıkıyor ortaya.  
 
İstanbul, Ankara, İzmir dışında yazılım geliştirme işi yapan şirketler var mı? Bunların sayısını biliyor musunuz?  
 
Bilişimde Anadolu’dan parlak örnekler çıkması çok zor. İzmir’de vardır. Bursa’da birkaç şirketi biliyoruz. “Yalova’yı bilişim şehri yapacağız” dediler. “Ben gitmem oraya” dedim. Benim adamım işten çıkınca gidip Kadıköy’de, Taksim’de bir bira içmek ister. Ben Gebze’ye gitmiyorum. Önünden minibüs geçecek. Bu adamlar Avrupalı değil. Evlerine arabalarına atlayıp gitsinler.    
 
BİLİŞİM GENÇLERİN YENİ İSTİHDAM ALANI  
 
Bilişim sektörünü bütün olarak değerlendirdiğiniz de neler söyleyebilirsiniz?
 
 
Hardware yapabiliyor muyuz? Mümkün değil. “Çok zor” derseniz nazik olursunuz. Biz otomobilde de teknoloji yaratmıyoruz. Motor’u Ford kontrolünde burada yapıyoruz.  Mühendisliğin onay mekanizması Almanya’da, İngiltere’de, Amerika’da. Donanımda da aynı   durumdayız. Biz esasında software teknolojisi de geliştirmiyoruz. Teknolojiyi uygulatıyoruz. Yakından takip edip, burada yapılmasını sağlıyoruz. Ucuz falan da değiliz. Sadece iyi bir nüfusumuz var. Gençler geliyor. Teknolojiye de çok yatkınlar. Bunları doğru şekilde yönlendirirsek güzel şeyler olur. Ben hiç öyle 4 yıllık eğitimlerden falan bahsetmiyorum. Sekiz ayda tıkır tıkır çalışırlar. Bizim tester’a da görsel tasarımcıya da ihtiyacımız var. Doğru bir çark kurulursa, herkes çalışır. Burada en önemli problemimiz vergi mevzuatı.  
 
Teknopark yasası yamuktur. Yasaya göre teknoparklar üniversite sınırları içinde, üniversitenin belirlediği metrekare kira fiyatından isteyene verilecek. Otoparka araba koyacaksan bilmem ne kadar para vereceksin. Yemek yersen şu kadar. Kardeşim bu sektörün zaten parası yok. Benim sloganım gayet net “Özerk teknopark istiyoruz.” Denetlenelim, kontrol edilelim. İstanbul’da teknopark yok. Ankara’da kurup duruyorlar. Bütün bunların oturması lazım. Niye Zincirlikuyu’daki, Kozyatağı’ndaki kulelerden biri teknopark olmasın.  
 
KOBİ’LERDE TALEP ARTIŞI OLACAK  
 
Son dönemlerde hangi konulara talep daha yüksek?
 
 
Krizden sonra bir fobi oluştu. Herkes projeyi yaptırıyor. Satın almıyor. “Bizim şöyle bir fikrimiz var. Ne yaparız?” diyorlar. Bütün yazılım şirketlerini birbirlerine çarptırıyorlar. Sonrada vazgeçiyorlar. 2003’de bu azaldı. Ama bu çok acı bir şeydi. Sektörde çok genç olduğu için birbirini yemeye müsait. Bu sebepten dolayı marjlar çok düştü. 2003’de dövizin düşmesiyle de bizim gibi şirketler zarar ettiler. Esasında realist bakınca Türkiye’nin talebinin çok vahim olduğunu görüyoruz. Daha çok temellerde taleplerimiz var. Satın alma sistemleri, ERP uygulamalarına ihtiyaç duyuluyor. Şirketler ürünlerin onlara sağlayabileceği avantajların ne kadarını kullanıyorlar çok merak ediyorum. Bir dolu proje yapılıyor. Ciddi paralar harcanıyor. Ama bunun karşılığında o verim alınıyor mu? Bilmiyorum. Türkiye’deki çok uluslu şirketlerin  ciddi bir müşteri talepleri var. Şirketler portalı canlı tutmaktan, ambar kontrolüne kadar bir çok alanda IT’den yararlanmalı. Mesela ERP’leri falan düşünürseniz onlar genel amaçlı yazılımlardır. Siz kendinize uydurursunuz. Ancak benim bir temel inancım var. Bir şirket kendini farklılaştıracak ise IT’de ciddi işler yapmak zorunda. Yapmazsa kalıp şirketler oluşur. O girdi, bu çıktı. Bununla da hiçbir şekilde öne çıkamaz. Farklı sistemlerinizin, becerilerinizin olması lazım. Bu farklılıkların oluşabilmesi içinde bizim gibi terzi işi projeler üreten firmaların içerde olması lazım. Bu bağlamda bakınca bence artık KOBİ’lerde ciddi bir talep oluşmuş durumda.  
 
 
 
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz