Gerçekler ve tahminler: Ulaşım nereye doğru gidiyor?

2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yaklaşık 9,5 milyar insanı aşması bekleniyor. Bu kadar çok sayıda insanı barındırabilmek için ulaşım altyapılarının sürekli olarak geliştirilmesi gerekiyor.

1.04.2015 14:08:580
Paylaş Tweet Paylaş
Gerçekler ve tahminler: Ulaşım nereye doğru gidiyor?
Günümüzde yetersiz otoparklar ve trafik sıkışıklıkları yüzünden zamandan ve paradan kaybedilmesinin yanı sıra çevreye de zarar veriliyor. Artık dünya nüfusunun yarıdan fazlası şehirlerde yaşıyor ve diğer bir yüzde 25’lik kesim de banliyölerdeki evleriyle şehirdeki iş yerleri arasında her gün mekik dokuyor. McKinsey’in en son yaptığı ulaşım, yani hareketlilik araştırmasına göre 2010 yılında insanların ve malların taşınması için toplamda 6,4 Gelecek&Trendler 8 l Mart 2015 trilyon Euro, yani dünyada kişi başına yaklaşık bin Euro para harcanmış. Frost&Sullivan danışmanlık şirketi, trafik sıkışıklıklarının ekonomik maliyetinin sadece Almanya’da yılda 17 milyar Euro’ya ulaşmasını bekliyor. Sakın bir global çıkmaz sokağa giriyor olmayalım? Eğer işler böyle gitmeye devam ederse olabilir, zira dünya nüfusunun 2050 yılında kabaca 9,5 milyar insanı aşması tahmin ediliyor ve bu insanlardan 6,5 milyarından fazlasının kentsel alanlarda yaşaması bekleniyor ki bu rakam günümüzde 3,5 milyar civarında. Ulaşım hacminde görülen devasa patlama Şehirlerde yaşayan insan sayısı giderek artmakla kalmayacak ama aynı zamanda onlar daha da hareketli hale gelecek. Onlar iş seyahatlerine çıkacaklar, şehirdeki iş yerlerine banliyölerdeki evlerinden gelip gidecekler ve tatile çıkacaklar. Avrupalılar, 2010 yılında arabalar, otobüsler, trenler, uçaklar ve gemilerle yaklaşık 5,6 trilyon kilometre yol yaptı. AB’deki ulaşım hacmi, 1990 yılından bu yana üçte bir oranında arttı ve Avrupa Komisyonu onun bugünden 2030 yılına kadar yüzde 29 oranında daha artacağını tahmin ediyor. Ancak en hareketli insanlar Amerikalılar, bir yılda ortalama 25 bin kilometre yol kat ediyor. Artan ulaşım, malların akışını da etkiliyor. Asya’dan giyecekler, Almanya’dan arabalar ve Güney Amerika’dan gelen meyveler bütün dünyayı geziyor. Günümüzde global ticaretin önünde sanki hiçbir sınır yok gibi. İsviçreli danışmanlık firması Progtrans’a göre yük nakliyatı hacmi, 2050 yılında sadece Almanya’da 2005 rakamlarının yüzde 116 üzerine çıkacak. Bu yüzden karayolları yük taşımacılığından kaynaklanan yıllık karbon salımları 2013 yılında yaklaşık 40 milyon tonken çok ciddi teknolojik önlemler alınmadığı takdirde bu rakam 2050 yılında 100 milyon ton civarına çıkacak. 
~
Özel arabalardan toplu taşımacılığa geçiş 
Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’ne (WBCSD) göre günümüzden 2030 yılına kadar global yük taşımacılığı hacmi yılda yüzde 2,5 oranında artacak ve ayrıca özel ulaşım da her yıl yüzde 1,6 oranında artacak. Bunların hepsi, toplumda yaşlı insanların giderek artan payına rağmen olacak. Çünkü artık her geçen gün daha da artan bir bölümü, işgücü içinde daha uzunca bir zaman geçiriyor olacak. Berlin’deki Ulaşım Araştırmaları Enstitüsü’ne (IFMO) göre günümüzde emekli yaşlılar da sadece birkaç yıl önceki akranlarına kıyasla çok daha mobil ve aktif. Ortalama bir Alman bir günde A noktasından B noktasına gitmek için yaklaşık 95 dakika harcar ve bunun 50 dakikası araba içinde geçer. IFMO ayrıca 2030 yılında da arabaların baskın ulaşım tarzı olacağını ve Çin’in bu alanda geri kalmamak için çok büyük bir çaba harcayacağını öngörüyor. Üç yıl önce 1.000 Çin vatandaşı başına 47 araba düşüyordu; 20 yıl içinde bu rakam 270 olacak. Bu arada artan petrol fiyatları, sıkı CO2 salımı standartları, çevreci bölgeler, sürüşle ilgili emisyon yasakları, şehir merkezine giriş ücretleri ve araba paylaşımı sayesinde otomobil kullanımına karşı geleneksel tutum ve davranışlar değiştikçe otomotiv endüstrisi de şimdi tarihindeki en büyük dönüşümün eşiğinden geçiyor. IFMO aynı zamanda bilhassa 18 ile 30 yaş arasındaki genç insanlar için otomobillerin giderek cazibesini kaybettiğini de rapor ediyor. Bu gruptaki çok sayıda insan (ve diğerleri) artık toplu taşımacılığa doğru yöneliyor. Uluslararası Toplu Taşımacılık Derneği dünya genelinde toplu taşımacılıktan faydalanan bireysel ulaşımın payının 2025 yılına gelindiğinde 2009’a kıyasla iki kat artacağını da öngörüyor. Oliver Wyman danışmanlık firması Almanya, Fransa, İngiltere, Şangay ve Singapur’da 3 bin kişiyle belirli koşullar altında otomobil kullanma alışkanlıklarının nasıl değişebileceğini sorduğu bir anket çalışması yaptı.
~
 Benzin fiyatlarının litre başına 2,5 Euro olduğu ve toplu taşımacılık ağlarının modernleştirildiği bir senaryoda, yüzde 40’ı toplu taşımayı tercih edeceğini söyledi. Benzin fiyatlarının litre başına 4 Euro olduğu, otoban geçiş ücretlerinin artırıldığı ve şehir merkezlerine girişlerin ücretlendirildiği bir senaryoda ise bu rakam yüzde 77’ye yükseliyordu. Arabalardan toplu taşımacılığa yönelmeye en fazla istekli grup ise öğrencilerdi (yüzde 86). Satın almak yerine kiralamak Gençler için bir akıllı telefona sahip olmak kendi arabalarına sahip olmaktan çok daha önemli. Çünkü onlar sayesinde kısa süreliğine araba kiralayabiliyor (talep üzerine ulaşım) ve toplu taşımacılıktan daha kolay faydalanabiliyorlar ki bu zaten gençlerin gereksinimlerine en fazla uyanı. Araba paylaşım sistemleri artık 5 kıtada, 26 ülkede ve 1.100 şehirde aktif durumda. Frost&Sullivan’ın bildirdiğine göre 2013 yılında dünyada yaklaşık 3 milyon araba paylaşım sistemi kullanıcısı ve 70 bin araç varmış ve bu rakamlar 2020 yılına gelindiğinde 26,2 milyona çıkacakmış. McKinsey’in araştırmasına göre günümüzde Almanya’da kent sakinlerinin yüzde 2,5’inden fazlası bir araba paylaşım servisinden faydalanıyor ve bu rakam önümüzdeki 9 yıl içinde üçte bir oranında artabilir. BMW ile Mercedes ise kendilerine ait “drive now” ve “car2go” araba paylaşımı filolarının kullanıcılarının sayısında istikrarlı bir şekilde artış kaydedildiğini bildiriyor. Gelecekte bu sisteme elektrikli araçların da entegre edilmesiyle araba paylaşımı en önemli sürdürülebilir ulaşım çözümlerinden biri haline gelebilir. Tramvaylar, metrolar, banliyo ve uzun mesafe raylı sistemleri de genişletiliyor. Örneğin Çin, şu anda 86 bin kilometre uzunluğunda olan demiryolu ağını 2020 yılına kadar 120 bin kilometreye çıkarmayı planlıyor. Yük ve kentsel demiryolu taşımacılığında en hızlı büyüyen pazarlar ise Ortadoğu, Latin Amerika, Rusya ve diğer CIS cumhuriyetleri. Asya ve Güney Amerika’daki gelişmekte olan piyasalarda yaşanan hızlı büyüme de denizyoluyla yapılan ticaretin artmasına neden olacak ve bunun çevre kirliliğiyle sera gazı salımları üzerinde çok ciddi etkileri olacak. HypoVereinsbank tarafından yapılan bir Yeşil Nakliyat araştırmasına göre ticari denizyolu nakliyatının global CO2 salımlarından aldığı pay, daha şimdiden yüzde 4-5 civarında. 2020’de 4 milyar insan uçacak Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) göre 2020 yılına kadar deniz nakliyatı hacmi yüzde 60 oranında ve CO2 salımı da yüzde 72 oranında artacak. Dünyanın bir yerinde her saniyede bir uçak inmeye devam ettikçe havacılıkta da benzer gelişmeler yaşanması beklenebilir. Airbus firması önümüzdeki 19 yıl içinde dünya genelindeki uçak sayısının yine 2’ye katlanabileceğini tahmin ediyor. Alman arabalar, kamyonlar, gemiler ve uçaklar tarafından gökyüzüne 8 gigatonluk CO2 salımı yapılıyor ki 2 gigaton ile ABD bu alanda dünyanın en büyük çevre kirleticisi konumunda. Bu salımların yaklaşık yüzde 75’inin kaynağı karayolu trafiği, geriye kalan yüzde 25’inden ise trenler, uçaklar ve gemiler sorumlu. Avrupa Birliği’nde toplam CO2 salımının yaklaşık yüzde 20’sini karayolu trafiği üretiyor ve bu salımlar, 1990 ile 2010 yılları arasında neredeyse yüzde 23 oranında artmış durumda. Üstelik dünya genelinde araç sahibi sayısı da 2050 yılına kadar 3’e katlanabilir, kamyon nakliyatı hacmi 2 katına çıkabilir ve hava trafiği hacmi 4’e katlanabilir. Bu senaryoları göz önünde tutan Uluslararası Enerji Ajansı 2050 yılı itibariyle CO2 salımlarının yüzde 50 civarında artarak 14,9 gigatona çıkabileceğine inanıyor.
~
 Bu yüzden sürdürülebilir bir gelecek yaratılması açısından düşük salımlı motorların ve bir hayli verimli ve bağlantılı ulaştırma çözümlerinin geliştirilmesi hayati bir öneme sahip. Silke Weber 10 Gelecek&Trendler l Mart 2015 havacılık endüstrisi, 2020 yılında uçakların 4 milyar insanı taşıyacağını öngörüyor. Tek bir kısa mesafeli uçuş bile bir arabanın bir yıllık CO2 salımı kadar sera gazı üretebildiğinden uçakların, itme sistemlerinin ve havayollarıyla havayolu trafiği operatörlerinin de geliştirilip iyileştirilmesi gerekiyor. Uluslararası Hava Taşımacılığı Derneği (IATA), 2020 yılından başlayarak hava trafiğinde CO2-nötr artışın sağlanmasını ve 2050 yılı itibariyle CO2 salımlarının 2005’e kıyasla yarı yarıya düşürülmesini planlıyor. Global CO2 salımlarından ulaştırmanın aldığı pay, daha şimdiden yüzde 22 civarında ve bu oran onu en büyük ikinci kaynak yapıyor. Her yıl arabalar, kamyonlar, gemiler ve uçaklar tarafından gökyüzüne 8 gigatonluk CO2 salımı yapılıyor ki 2 gigaton ile ABD bu alanda dünyanın en büyük çevre kirleticisi konumunda. Bu salımların yaklaşık yüzde 75’inin kaynağı karayolu trafiği, geriye kalan yüzde 25’inden ise trenler, uçaklar ve gemiler sorumlu. Avrupa Birliği’nde toplam CO2 salımının yaklaşık yüzde 20’sini karayolu trafiği üretiyor ve bu salımlar, 1990 ile 2010 yılları arasında neredeyse yüzde 23 oranında artmış durumda. Üstelik dünya genelinde araç sahibi sayısı da 2050 yılına kadar 3’e katlanabilir, kamyon nakliyatı hacmi 2 katına çıkabilir ve hava trafiği hacmi 4’e katlanabilir. Bu senaryoları göz önünde tutan Uluslararası Enerji Ajansı 2050 yılı itibariyle CO2 salımlarının yüzde 50 civarında artarak 14,9 gigatona çıkabileceğine inanıyor. Bu yüzden sürdürülebilir bir gelecek yaratılması açısından düşük salımlı motorların ve bir hayli verimli ve bağlantılı ulaştırma çözümlerinin geliştirilmesi hayati bir öneme sahip.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz