Petrol fiyatları, sadece birkaç
aylık zaman dilimi içinde yere
çakıldı. 2014 yaz aylarında “siyah
altının” bir varili (159 litre) 100 doların
üzerindeydi. 2016 Ocak ayına gelindiğinde
ise bir varilin fiyatı 40 doların altındaydı.
Peki aslında ne olmuştu? Bir yandan
piyasaya daha fazla miktarda petrol
gelirken diğer yandan da talep düşmüştü.
Bu petrol fiyatlarının dibe vurduğu ilk
sefer değil. Bilhassa petrol ve doğalgaz işi
olmak üzere Siemens’in enerji işlerinden
sorumlu olan ve Siemens’in yönetim
kurulunda üye olarak yer alan Lisa
Davis, petrol fiyatlarının her zaman inişli
çıkışlı bir seyir izlediğini, ancak son on
yıllık dönemde bu çalkantıların daha da
arttığını ifade ediyor.
Düşük petrol fiyatları, bu endüstri için
hem bir meydan okuma hem bir fırsat
anlamına geliyor. Bugün güçlü olan ve
iyi işletilen petrol ve doğalgaz (O&G)
şirketlerinin fiyatlar dibe vurup sıçrayarak
tavan yaptıktan sonra bu süreçten çok
daha güçlenmiş olarak çıkacağı kesin. Her
ne kadar öncelikleri petrol sahalarının ve
ilgili teçhizatın elverişliliğine yönelik olsa
da fiyatların düştüğü bir dönemde maliyet
etkin üretime odaklanmaları için her türlü
nedenleri mevcut. Bu durum sıklıkla yeni
teknolojiler kullanmak ve süreçleri daha
da iyileştirmek anlamına geliyor.
Üretim mühendisleri için hüner
gerektiren görevler
Siemens onlara bunu başarmalarında
yardımcı olabilir. Şirket, Rolls-Royce
şirketinin aeroderivetif gaz türbini
işini satın aldı ve bu endüstrinin önde
gelen ortaklarından Dresser-Rand’ı
kendi bünyesine kattı. Lisa Davis, “Bizim
özellikle de elektrifikasyon, otomasyon
ve dijitalizasyon alanlarında sunacak
çok şeyimiz var. Bu her üç alanda da
hedefimiz çok daha yüksek verimlilik
seviyelerini yakalamak” diyor.
Üretim maliyetlerinin düşürülmesi,
bu endüstrinin hemen karşılanmasını
istediği bir beklenti değil. Aynı zamanda
uzun vadeli bir iş. Karada ve yüzeye
yakın olduğu için ve yüksek basınçla
yapılan ilk delmeden sonra kolaylıkla
yeryüzüne çıkarılabilen petrol olan
“kolay petrol”ün çoğu zaten yer
altından çıkarılmış durumda. Gelecekte
petrol yer altında çok daha derinlerden
ya da açık denizlerdeki rezervlerden
çıkarılmak zorunda olacak. Doğalgazın
uzak yerlerden nakliyatı ise boru hatları
veya LNG tankerleriyle sıvılaştırılmış
doğalgaz (LNG) şeklinde yapılmak
zorunda kalınacak. İşte bu durum, üretim
mühendislerinin hünerlerini hiç olmadığı
kadar konuşturmasını gerektirecek.
Bütününe bakıldığında petrol
ve doğalgaz üretimi giderek daha
çetrefilleşiyor. Ancak iyi haberler de
yok değil: Üretim yöntemleri sürekli
iyileştirildiği takdirde petrolün ve
doğalgazın daha pahalı olmasını
gerektirecek hiçbir neden kalmaz.
Geçmişte de teknolojik inovasyonlar ve
daha verimli süreçler sayesinde giderek
daha meydan okuyucu olan koşullar
altında üretim maliyet etkin bir hale
dönüştürülmüştü.
Daha şimdiden birkaç eğilim
şekillenmeye başladı bile:
* Gelecekte mevcut alanlar, daha uzun
süreler boyunca işletilecek ve getirileri
rezervin basıncını artıracak CO2 gibi
gazların veya suyun enjekte edilmesiyle
artırılacak.
* İçinde petrol veya doğalgaz bulunan
kaya formasyonlarının hidrolik kırılması
(fracking) gibi gelenek dışı çıkarma
yöntemleri muhtemelen ABD’nin
dışında da yaygınlaşacak.
* Katran kumundan petrol yağı üretimi
giderek daha çevre dostu ve daha az
enerji yoğun olacak.
n Sıvılaştırılmış doğalgaza (LNG) yönelik
global talep güçlü bir şekilde artmaya
devam edecek. Sonuçta günümüzde boş
yere yanan ve dolayısıyla israf edilen
doğalgaz gelecekte kullanılabilecek ve
pazarlanabilecek.
* Denizin dibinde, birkaç bin metre
derinlikte, bakım gerektirmeksizin 10
yıllar boyunca otomatikman çalışabilen
petrol alanları vizyonu bir gün gerçek
olabilir.