Sınırlar kalktığında...

Hafıza kapasiteleri, işlemci güçleri ve yazılımlar artık bilgisayarlardan ağlara taşınıyor.

1.10.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sınırlar kalktığında...

"Bulut bilişim" bilgi teknolojileri sektöründeki en kuvvetli trendlerden biri ve pek çok Siemens şirketi müşterileriyle birlikte bu gelişmeden pay almaya hazırlanıyor. 2010 yılında IT sektöründeki en moda sözcüğü seçmemiz istenseydi bu kesinlikle "bulut bilişim" olurdu. Bilgisayarlar, veritabanları ve ağlar gibi IT altyapısı bileşenlerinin tümü anlamına gelen bulut kavramı, her geçen gün daha fazla sayıda yazılım ve donanım elemanını içeriyor. Bugün pek çok şirket, Google ve Amazon gibi çığır açıcıların yıllardır sunuyor oldukları bulut tabanlı e-posta programlarının, fotoğraflar ve müzik için saklama kapasitelerinin ve işlemci kapasitesinin ne anlama geldiğini öğrenmeye başladı. Bu şirketler şimdilerde ağlar üzerinden IT ürünleri ve hizmetleri pazarlamakla meşgul. Siemens de kendi şirketlerinde bulut bilişimi kullanıyor. "Bulut" kelimesinin temeli internetin ilk yıllarına dayanır. 1960 yılında Amerikalı bilgisayar öncülerinden ve suni zeka uzmanlarından biri olan John McCarthy, şöyle bir tahminde bulunmuştu: "Bir gün bilgi işlem gücüne bugün elektriğe ve suya olduğu kadar kolay erişebileceğiz". Ancak bulutun doğmasına elverişli koşulların yeşermesi için PC devriminin gerçekleşmesi ve internetin ortaya çıkmış olması gerekiyordu. Aslında her şey dot-com balonunun patlamasının ardından internet üzerinden kitap satan Amazon'un, kendi veri merkezini modernize etmeye karar vermesiyle başladı. O anda Amazon, tıpkı pek çok sayıdaki diğerleri gibi kendi bilgi işlem kapasitesinin çoğu zaman aslında küsüratı denilebilecek kadar küçük bir kısmını kullandığını farketmişti. Ardından Amazon'daki IT uzmanları, bu şirketin bilgi teknolojileri kaynaklarını daha esnek ve verimli çalışır bir hale getirmek için yeni çıkan Web hizmetleri ile sanallaştırma teknolojilerinden faydalanmaya karar verdi. Alınan bu karar o kadar işe yaradı ki hemen ardından şirket olağanüstü kısa bir sürede kiralanabilen bir bilgi işlem kapasitesi sunan Amazon Web Services isimli ürününü piyasaya sürdü.

Farklı kitlelere farklı bulutlar.
Uzmanlar bulut bilişimi üç farklı türe ayırır. Birincisi "Bir Hizmet Olarak Yazılım"dır (SaaS), yani herhangi bir yazılıma bir ağ üzerinden ulaşmak anlamına gelir. Bu düzenekte, programlar müşterinin bilgisayarında yüklü değildir ve ihtiyaç duyuldukça ağ üzerinden çalıştırılır. Örneğin bir ısıtma şirketi teknisyeni sahadayken herhangi bir anda tablet bilgisayarını kullanarak en son çıkmış bakım ve onarım programına erişebilir. Ayrıca bir şirket Web üzerinden çeşitli yazıcı sürümlerini sunarak akıllı telefon kullanıcılarının yolculuktayken herhangi bir yazıcıdan çıktı almalarını sağlayabilir. İkinci bulut bilişim türü, adından da anlaşılacağı üzere ve Amazon'un sunduğu türden hizmetlere benzer sanal donanım şeklinde bilgi işlem gücü kiralama sunmak olan "Bir Hizmet Olarak Altyapı"dır (IaaS). Sonuncusu da "Bir Hizmet Olarak Platform"dur (PaaS). Burada müşteriler ortak geliştirme ve işletim sistemleri platformlarına erişebilir. Kısacası PaaS aslında bir bilgisayar merkezinin tamamı için geçerli olan ama aynı zamanda kendi kendine diğer bilgisayar merkezleriyle iletişim de kurabilen bir işletim sistemi olarak görülebilir. Bulut yazılım ve donanım hizmetlerinin mutlaka bir Web'in tamamına dağıtılmış ya da herkesin erişimine açık olması gerekmiyor. ~
Bir başka ifadeyle, hem "ortak bulutlar" hem "özel bulutlar" var. İkincisi, ortak bir bulut ile aynı teknolojiyi kullanan ama bazı yasal gerekçeler yüzünden sadece belirli bir müşteriler grubunun erişebildiği kapalı bir özel ağdır. Bu iki mimari, melez bulut denilen ve bir yandan verimlilik ve dünya genelinde erişim diğer yandan olası en yüksek güvenlik seviyeleri sunan bir yapıda birleştirilebilir. Müşteri verilerinin karmaşık simülasyonlarla işlenmesi gereken durumlarda, veri saklama işi özel bir bulut tarafından yürütülürken hesaplamalar ise ortak bir bulut tarafından yapılabilir. Münih'teki Ludwig-Maximilians Üniversitesi'nin Münih Ağ Yönetimi Takımı'nda çalışan bir ağ ve bilgisayar uzmanı olan Nils Gentschen Felde, "İşi basite indirgemek gerekirse bulut bilişim aslında IT hizmetlerinin bir ağ aracılığıyla sunulmasını sağlayan bir iş modeli sunar" diyor. Siemens Bulut Bilişim Uyum Merkezi'nin direktörü olan elektrik mühendisi Dr. Gerald Kafer, kulağa sıradanmış gibi gelen bu gelişmenin aslında gerçek bir inovasyon olduğunu söylüyor. "Yazılımın bir hizmet olarak sunulmasında, bulut bilişim yepyeni bir teknolojik temel sunuyor. Bu sayede gelecekte, IT hizmetlerine bugün elektriğe ve suya olduğu kadar kolay erişebilecek ve bedelini de tükettiğimiz kadar ödeyeceğiz" diyor. Siemens, bulut etkinliklerinin tamamını kendi Uyum Merkezi'nde bir araya toplamış durumda ve bu sayede şirketlere tek tek bulut bilişimde hangi uygulamaları seçmeleri gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunabiliyor. Diğer taraftan bu merkez, Siemens'in bir müşteri olarak gelecekteki endüstriyel bulut hizmetleriyle ilgili beklentileri hakkında stratejik tedarikçilerle de iletişim kuruyor. Ayrıca uzmanlarını arayan çekirdek bir bulut uzmanları ekibi bulunuyor. Kafer şakayla karışık, "Bir anlamda biz kendimiz bir bulut içinde çalışıyoruz" diyor. Burada asıl kazanç kuşkusuz ki devasa bir kaynaklar havuzundan sürekli faydalanma ve son gelişmelerden daima haberdar olma yeteneğinde yatıyor.

Uzaktan teşhis.
Gelecekte, bulut bilişimin avantajlarını gözler önüne seren en çarpıcı örnekler, medikal görüntü-işleme uygulamaları ile uzaktan teşhis alanlarından çıkabilir. İşte size bir senaryo: Diyelim bir hasta akciğerinde tümör olup olmadığının anlaşılması için bir doktor tarafından hastaneye sevk edilir. Bu hasta derhal CT taramasından geçirilir. Ardından bu görüntüler IT tabanlı sistemler tarafından otomatik olarak işlenip değerlendirilerek hızlı ve güvenilir bir teşhis konulması ihtimalinin artmasını sağlar. Büyük bir sıklıkla yüksek maliyetleri yüzünden küçük hastanelerde bu gibi sistemler yoktur. Oysa gelecekte, bu gibi kliniklerde çalışan doktorlar bu teşhis sistemlerini bir bulut bilişim hizmeti olarak satın alabilecekler. Bu modelde, CT görüntülerinin kime ait olduğu gizlenerek otomatikman değerlendirilecekleri bir Siemens hizmet merkezine şifrelenmiş olarak gönderilir. Böylece doktora giden bir hastaya sadece birkaç dakika içinde teşhis koyulabilir. Bir diğer örnek de otomotiv tesislerindeki kaynakçı robotlardır. Genel merkezi Texas, Plano'da bulunan ve bir Siemens iştiraki olan PLM Software, araç gövdeleri ve kaynak noktaları hakkındaki verileri sürekli olarak kaydedip analiz ederek, robotların faaliyetlerinin kalitesini takip eden bir program sunuyor. Bu program, bir robotun ve dolayısıyla ürünün kalitesini onaylayan ya da onun servise gönderilmesi veya yenisiyle değiştirilmesi gerektiğini bildiren raporlar üretiyor. Ancak bu süreçte kullanılan devasa miktarda veri yüzünden, takip işi olağanüstü karmaşık ve pahalı bir hale geliyor. PLM Software işte bu nedenle, 2010 yazından bu yana küçük üretim bantları için bulut tabanlı bir çözüm geliştirmek üzerinde çalışıyor. Şirket kendi sisteminde kullandığı platformun sahibi olan Microsoft ile yakın bir işbirliği kurmuş durumda. Microsoft'da global ileri teknoloji ve elektronik endüstrilerinden sorumlu Sanjay Ravi, "Şirketler Windows Azure'u seçer ve bulut bilişimin sunduğu avantajlardan faydalanırlarsa o zaman kendi altyapı ve destek maliyetlerini dikkate değer oranda düşürebilir" diyor. ~
Uygulamaların Web'in içine gömülmesi, sürekli olarak güncel tutulmalarına da olanak sağlıyor. Kafer, "Siemens yönetim yazılımlarını dağıtabilmek için bugüne kadar dünyanın dört bir yanında bilgisayar merkezleri kurdu. Bunun için de binalar, IT ve veri güvenliği altyapıları ve her şeyi çalıştırıp gözetleyecek insanlara gerek duyuyor. Hepsi alt alta toplandığında fevkalade yüksek bir maliyeti buluyor ve bu maliyetler de aynen müşterilere yansıtılıyor" diyor. Bu yüzden Siemens bugün dünyanın dört bir yanında yazılımlarını dağıtabilmek için bulut bilişim merkezlerinden faydalanma olasılıklarını araştırıyor. Microsoft bilgisayar merkezleriyle ortaklaşa yapılan ilk pilot projelerden birinde, IT kapasitesi sadece bir yazılım güncellemesine gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman kiralanıyor. Bu sayede hem maliyetler düşmüş hem esneklik artmış oluyor ki bunlar aslında bulut bilişimin sunduğu kilit avantajlardan sadece birkaçı. Bahsedilen örnek vakada hem bir yazılım tedarikçisi olarak Siemens hem müşterileri kârlı çıkıyor. Bulutun X ışını görüntülerini işleme gibi diğer uygulamalarda da kullanılması, müşterilerin artık pahalı bir veri işleme altyapısı satın almak yerine sadece bir hastaya teşhis konulması gerektiği zaman para ödemeleri anlamına gelecek.

Sağlam güvenlik.
Bulut bilişimin yüzleştiği en önemli teknolojik sorunlardan biri de gelecekte hizmetler çok daha karmaşık-laşsa bile maliyetleri düşük tutmakla ilgili. Gelecek 20 yıl içinde mikroçip performanslarının 500 kat artabileceği gerçeği bile bu sorunun çözümüne yardımcı olmuyor, çünkü bu çiplerin yine de içerdikleri verilerin sürekli güncelleştirilmelerini sağlamak için iletişim kurmalarına olanak sağlayacak altyapılara ihtiyacı olacak. Kafer, "Dünyadaki bütün verileri belirli bir zamanda akıllı bir telefona kaydedip işleyebilecek duruma gelmiş olmanız bile yeterli olmayacak" diyor. Çünkü global olarak erişilebilir ve güncel bilgiler giderek daha fazla önemli oluyor. Bu gibi bilgiler için de ölçeklenebilir ve etkin altyapılar gerekli. Her ne kadar bir Ferrari çukurlarla dolu bir köy yolunda çok fazla yol alamasa da bu, tıpkı arabalar ve yollar arasındaki ilişkiye benziyor. Yani bulut aynı zamanda içinde otobanların ve benzin istasyonlarının olduğu bir tür yol ağı olarak da hayal edilebilir. Peki ya güvenlikten ne haber? Aşağı yukarı dünyadaki herkesin potansiyel olarak erişebileceği bir ortak buluttaki bilgisayarlar veya Web içinde saklanan önemli şirket belgeleri ne kadar iyi korunuyor? Kaybolduklarında ya da sunucu bilgisayar korsanlarının saldırısına uğradığında ne oluyor? Büyük şirketlerin, bu gibi veri güvenliği endişeleri yüzünden halen bulut bilişime girmekte tereddüt ettiklerine inanan Gentschen Felde, "Herşeyin ötesinde üçüncü partilere gizli verilerinizi gönderdiğinizde onların korunacağını nasıl garanti edebilirsiniz?" diye soruyor. Kafer ise "Güvenlik endişeleri genellikle veri güvenliği hakkında yasal taahhütler, alan standartlarına uyulması ve teknik güvenlik önlemleri gibi faktörleri bir araya getiriyor" diyor. Kafer'e göre daha da zor olan, hizmet tedarikçileri için bu gibi firmaların diğer şirketlerin verilerini yönetmeleri durumunda gerekli veri koruma yönetmeliklerini oluşturması. Kafer, "bulut bilişimin güvenilirliği hakkında ateşli tartışmaların yapılmasının iyi bir şey" olduğuna inanıyor, çünkü bu sayede hem hizmet tedarikçileri hem müşteriler arasında bu meseleyle ilgili farkındalık seviyesi yükselmiş oluyor. "Gerekli evrimsel gelişmelerin sürdürülmesinin tek yolu bu" diyor. Yasalara göre, benzer güvenlik zorunlulukları bugün çeşitli Web uygulamaları ve bulut bilişim için zaten mevcut. Kafer bu durumu açıklamak için, "Pek çok şirket yıllardır dış kaynak kullanımına ve okyanus ötesi üretime başvuruyor, ancak müşteriler bunun farkında olsalar bile halen aynı memnuniyet seviyelerini koruyor" diyor. Kafer, "Bununla birlikte pek çok şirket kendilerinin ilk bulut bilişimleri için özel bulutlar kullanacak, çünkü ortak bulutlarda halen pek çok gri yasal alan bulunmakta ve şirketlerin öncelikle gerekli bilgiyi ve deneyimi edinmeleri gerekecek" diyor.~
 Ancak o, mevcut endişelerin buluta olan eğilimi durduramayacağına ikna olmuş durumda. Bulut bilişim sektörünün büyümesiyle ilgili istatistikler, Kafer'in tahmininin doğru olduğunu gösteriyor. Her ne kadar öngörüler farklı olsalar da, analistler genel olarak bulut bilişimin bir patlama yapmaya hazırlandığı konusunda hemfikir. Experton Group tarafından yapılmış bir araştırmaya göre, Almanya'da sadece 2010 yılında bulut bilişim ile 1,1 milyar Euro tutarında bir gelir yaratılmış ve bu rakamın 2015 yılına gelindiğinde 8 milyar Euro'yu aşması bekleniyor. Burada sorulması gereken soru şu: Acaba bulut bilişim, PC'lerin iş dünyasına girmeleriyle yarattığına benzer bir teknolojik sıçrayışı temsil ediyor mu? Bu aslında Microsoft Almanya'nın eski başkanı, ve şimdi Microsoft'un global cep telefonu işinin başkanlığını yürüten Achim Berg tarafından yapılmış bir tahmin. Ancak Berg'ün tahmininin doğru olup olmadığını anlamak için en azından mevcut endişeler yatışıncaya kadar bir süre daha beklememiz gerekiyor. Kafer ise halen, "önümüzdeki üç yıl içinde bu trende yeni bir isim konsa bile bulut bilişim IT dünyasını kesinlikle kalıcı olarak değiştirecek" fikrinde ısrarlı.

Jeanne Rubner

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz