Hitay’ın, balkonundan banyosuna kadar her köşesinde sanat eseri barındıran Zorlu’daki yeni evinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik...
ÇAĞDAŞ SANAT TUTKUNU OLAN HİTAY HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI EMİN HİTAY, RESİM, HEYKEL, VİDEO VE FOTOĞRAFTAN OLUŞAN 300 PARÇALIK BİR KOLEKSİYONA SAHİP. YAŞAYAN SANATÇILARA DESTEK OLMAKTAN YANA OLDUĞU İÇİN DAHA ÇOK ONLARDAN ALIM YAPMAYI TERCİH EDEN HİTAY, “ESERLER, DEPOLARDA SAKLANMAK İÇİN DEĞİLDİR” DİYOR VE KENDİ BEĞENİSİNİ YANSITAN KOLEKSİYONUNU EVİNİN YANI SIRA OFİSİNDE DE SERGİLİYOR.
Hitay Holding, Türkiye’nin önde gelen yatırım gruplarından... Kurucusu Emin Hitay’ın bilgi teknolojileri, ödeme sistemleri, online araştırma, güvenlik teknolojileri ve online şans oyunları alanlarında yatırımları bulunuyor. Emin Hitay, aynı zamanda bir çağdaş sanat tutkunu. 80’li yıllarda fotoğraf çekerek başlayan sanata olan ilgisi, zamanla resim, heykel ve videonun da eklenmesiyle birlikte koleksiyonerliğe evrilmiş. Bugün yaklaşık 300 parçadan oluşan bir çağdaş sanat koleksiyonuna sahip olan Hitay, yerli ve yabancı genç sanatçıların eserlerini tercih ediyor. Koleksiyonuna dahil etmek istediği eserlerdeki tek kriteri ise kişisel beğenisi… Bu açıdan bakıldığında Hitay, tamamen kendi zevkini yansıtan bir koleksiyon oluşturmuş durumda. Satın alınan eserlerin depolarda saklı kalmasına karşı olan Hitay, koleksiyonundaki parçaları evinin yanı sıra iş yerinde de sergiliyor. Öte yandan “Sanatçılara üretmeye devam etmeleri için hayattayken destek olmak gerek” diyor. Bu nedenle de ağırlıklı olarak yaşayan sanatçılardan alım yapıyor. Sanat eserlerini yatırım aracı olarak görmediğini vurgulayan Hitay’ın, balkonundan banyosuna kadar her köşesinde sanat eseri barındıran Zorlu’daki yeni evinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanat piyasasında pandemi etkisinden alım kriterlerine kadar pek çok konuyu konuştuk:
Sanata ilginiz nasıl başladı?
80’lerin başında Nikon F 501 fotoğraf makinem vardı. Onunla dia çekerdim. İlk zamanlarda Türkiye’de dia banyosu yapılmıyordu. O nedenle Yunanistan’a gönderiyordum. 2 yıl sonra Türkiye’de yapılmaya başlandı. Arkadaşlarıma müzik eşliğinde dia gösterisi yapardım. Manzara, portre, gezdiğim yerlerin fotoğraflarıydı bunlar. Sanat sevgisi insanın ruhunda olmalı. Her şey öyle başlıyor. Benim de sanata ilgim fotoğrafçılıkla başladı. Ardından galerileri gezmeye, oralardan resimler, sanat eserleri almaya başladım.
Koleksiyonere nasıl dönüştünüz?
Eserleri alırken bir koleksiyon oluşturma niyetim yoktu. Zaten tüm koleksiyonerler böyle başlar. Kimse bu işe “Ben koleksiyoner olacağım, şu kadar bütçe ayıracağım, şunları alacağım” diye bir plan yaparak başlamaz. Başlangıçta duvarlarımda güzel sanat eserleri olsun, baktığımda keyif alayım derken zamanla bu bir tutku haline geldi. Bundan sonra da yavaş yavaş koleksiyonerliğe doğru evrildim. Koleksiyoner olmak yıllar alıyor.
Koleksiyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Koleksiyonumun belli bir karakteristiği yok. Çağdaş sanat eserleri topluyorum. Heykel de var resim de fotoğraf da video da... Özellikle yaşayan sanatçıların eserlerini almayı tercih ediyorum. Çünkü yaşayan sanatçılardan almak o sanatçılara destek olmak anlamına geliyor. Hayatını kaybetmiş sanatçılarda değerler yüksek olabiliyor ama o sanatçıya katkıda bulunmuyorsunuz, varislerine katkınız oluyor. Bu nedenle yaşayan genç sanatçıları desteklemekten yanayım.
Koleksiyonunuz kaç parçadan oluşuyor?
300 civarında parçadan oluşuyor. Sayı çok da önemli değil, önemli olan kalite. Hatta sayı daha fazlaydı ama ben azalttım. Elimden pek çok parçayı çıkardım. Hatta başta satın alıp sonra satamadığım, elimde kalanlar da oldu.
Neden elinizde kaldı?
Çünkü koleksiyonerliğe bir danışmanla başlamadım. Kendim gezip görüp ne beğeniyorsam onu aldım. Halen de böyle yapıyorum. Alım kriterim kişisel beğenimdir. Başlangıçta danışmanla başlarsanız o koleksiyon sizin koleksiyonunuz olmaz. Kendi zevkinize göre almanız, eserleri asmanız, gözünüzü eğitmeniz gerekir. Sanat eserlerine bakarak gözünüz gelişir. Danışmanla belli bir seviyeye geldikten sonra çalışılır.
Sanat danışmanlarının koleksiyonerlere ne gibi katkıları oluyor?
Çok yoğun tempoda çalışıyoruz ve her şeyi görmeye vaktimiz olmayabiliyor. Mesela ben genç sanatçılardan alım yapıyorum ama hepsini takip edemiyorum. Şu anda o kadar çoklar ki... O açıdan danışman bilgilendirici oluyor.
Takip ettiğiniz, alım yaptığınız organizasyonlar neler?
Her yıl Art Basel’e gitmeye çalışıyorum. Onun etrafında da genç sanatçıların eserlerinin sergilendiği uydu fuarlar var. Oralardan sıkça alım yapıyorum.
Türkiye’den mi yurt dışından mı ağırlıklı eser alıyorsunuz?
Çoğunlukla Türkiye’den diyebilirim.
Koleksiyonunuzda en çok hangi sanat türüne ait eserler yer alıyor?
Ağırlıklı resim. Çünkü heykel kolay değil. Resim, heykel, video duvara sabitlenebiliyor ama heykeli aldığınızda yer kaplıyor. Heykelin kendi alanının olması lazım. Heykel benim çok sevdiğim bir sanat türü ama heykel de depoya koymak için alınmaz. Mart ayında taşındığım Zorlu’daki bu dairemin balkonunda 5 heykel var. Köprü trafiğinde olanlar rahatlıkla görebiliyor. Zorlu’nun heykelli tek balkonu bana ait.
Koleksiyonunuzu eviniz dışında nerelerde sergiliyorsunuz?
Evim dışında ofisimizin birçok köşesinde sanat eserleri var. Çalışanlarımızın da ruhuna hitap ediyorlar.
Sevdiğiniz sanatçılardan birkaç tanesini öğrenebilir miyiz?
İspanyol heykeltraş Jauma Plensa’yı çok severim. Ressamlardan da yerlilerden Burhan Doğançay’ı ve Mübin Orhon’u severim. Gilbert&George da resimlerini sevdiğim iki ressam.
Pandemi dönemi sanat piyasasını nasıl etkiledi?
Art Basel’in 2020’nin ilk yarısı için yaptığı bir araştırma var. Pandemi sanat severlerin de hareketlerini engelledi. Dolayısıyla galerilere gitme konusunda sıkıntılar oldu ve çoğu sergi iptal oldu. Bu rapora göre galerilerin üçte biri küçülmeye gitmiş ve çalışan sayıları azalmış. Bu durum devam edecek gibi görünüyor. Eserlerin satış rakamları da eskiye göre yüzde 30 düşmüş. Sanat alımlarında online’ın payı yüzde 10’dan yüzde 37’ye çıkmış. Fakat 10 milyon dolar ve üzeri olan sanat eserlerinin satışı 5 kat artmış ve yüzde 38 olmuş. Koleksiyonerlerin yüzde 87’si online galerileri ziyaret etmiş ve bu dönemde 2019’a göre fuarlar aracılığıyla satılan eserlerin oranı da yüzde 46’dan yüzde 16’ya gerilemiş.
Siz online galerilerden alım yaptınız mı?
Galerileri online ziyaret etme imkanım oldu ama fiziki olarak gezmek, eserleri görmek, çaktırmadan dokunmak daha farklı. Ben online alacaksam bile eseri önceden görmek isterim. Çünkü eser fotoğraftakiyle aynı olmayabiliyor. Eseri aynı ortamda bulunarak gördüğünüzde uyandırdığı his farklı olabiliyor. Galerilerde sanatçıyı görme, onlarla sohbet etme, aldığınız eserin yanında bir fotoğraf çektirme fırsatı da oluyor.
Bu dönemde aldığınız eserler oldu mu?
Yeni sanatçılara destek olmak için aldığım birkaç eser oldu. Türkiye’de sanatçı olmak çok zor. Mesela New York Belediyesi sanatçılara karşılıksız 5 bin dolar veriyor. Sanatçılar bu şekilde en azından bir süre temel ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu çok önemli bir destek. Her ülkenin imkanı, öncelikleri farklı.
Pandemide sanat piyasası açısından fırsatlar neler?
Fiyatlar ucuzladı. Ucuzlamak da zorunda. Dünyada her şey arz talep üzerine kurulu. Sanatçılar üretmeye devam ediyor. Türkiye sanat piyasasında da fiyatların yüzde 30-35 bandında ucuzladığını söyleyebilirim. Bu da çok normal. Ben bunu fırsat olarak görmüyorum.
Neden?
Çünkü koleksiyonumu yatırım aracı olarak görmüyorum. Bu benim zevkim, yaşam stilim. Eserleri görmekten hoşlanıyorum. Koleksiyonumdaki eserlerin ileride fazla para etmesi, gelir getirmesi gibi bir beklentim yok. O düşüncede olanları da doğru bulmuyorum. Çünkü bizim işimiz bu değil. İşiniz bu olmadığı zaman mutlaka bir gol yersiniz. Eğer işinizse galeri açın, müzayede organize edin, alım-satımını yapan bir uzman olun o ayrı konu. Ama ben koleksiyon yapıyorum, bunu yatırım için yapıyorum diyorsanız size gol atarlar. Bence koleksiyon keyif için oluşturulmalı. Para kazanma amacıyla eser topluyorsanız resme baktığınızda da dolar görürsünüz. O artık ticarete girer, koleksiyonerlik değildir.
Müzayedelerden alım yapar mısınız?
Daha önce müzayedelerden de alıyordum ama artık daha çok galerilerden ve fuarlardan eser alıyorum. Koleksiyonerlik bir tutku hatta hırs haline gelebiliyor. Dolayısıyla müzayedelerde 100 lira değeri olan bir eseri 300 liraya da alabilirsiniz. Koleksiyoner bir eseri görüp beğenir ve “Alacağım” derse gözü başka bir şey görmez. Yani o eserin aslında kaç lira olduğunu düşünmez. Ama müzayedelerde çok ilginç fiyatlarla eserler gidiyor, bunu da görüyoruz. Sadece bu pandemi döneminde değil öncesinde de piyasa fiyatının yarısına diyebileceğim eserler de müzayedelerde satıldı.
Sanat eseri alırken pazarlık yapılır mı?
Ben pazarlık yaparım. Ayıp da değildir.
“Sanata yatkınlığım yok” GÖZÜM İYİDİR Sanatla ilgiliyim ancak sanata yatkınlığım maalesef yok. Yazım bile çok kötüdür. Ben solağım, ilkokulda öğretmenimiz sağ elimle yazmaya zorlamıştı, ben de sağı kullanmaya başladım. Ancak yazım çok kötü kaldı. Bir de 2002’de bir kayak kazası geçirdim, kolum kırıldı. Ondan sonra yazım iyice bozuldu. Çizimim de iyi değil ama gözüm çok iyidir. FOTOĞRAF MERAKI Eskiden fotoğraf merakım vardı. Cep telefonları çıkınca fotoğraf makinelerini attık. Her yerde fotoğraf çekebiliyorsunuz, hemen görüyorsunuz, filtrelerle değiştirebiliyorsunuz. Bence fotoğraf çekmenin keyfi kaçtı. Daha önce bunun bir heyecanı vardı, o gitti. ÖĞRENCİLERE DESTEK Hitay Holding olarak 8 yıldır sanata katkı amaçlı yaptığımız bir yarışma var. Mimar Sinan Üniversitesi ile birlikte yaptığımız projemizle genç yetenekleri destekliyoruz. Her yıl iki resim bir heykel bir de fotoğraf bölümünden başarılı öğrenciyi bir yıl Art Basel’e, bir yıl Venedik Bianeli’ne gönderiyoruz. |
“Sanatla ilgiliyseniz bu fuarları kaçırmayın” ART BASEL VE FRIEZE İsviçre’deki Art Basel’e ilk defa 2000 yılında gitmiştim o zamandan beri her yıl mutlaka gidiyorum. Burası dünyanın en büyük sanat fuarı. Sanatla ilgiliyseniz kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunun dışında Londra’da Frieze’yi takip ediyorum. CONTEMPORARY ISTANBUL DESTEKLENMELİ Yerel fuarlar da var. Singapur’daki çok başarılı. Türkiye’de Contemporary Istanbul gururumuz. Burada Türk sanatçıların eserleri de sergileniyor. Yabancılar da onları görüyor. Bu organizasyon mutlaka devam etmeli hatta Kültür Bakanlığı’nın destek olması gerektiğini düşünüyorum. Bakanlığın yurt dışında Türk sanatçıların eserlerini sergileyen organizasyonlara da destek vermesi gerekiyor. SANAT PİYASASI Türkiye sanat piyasası küçük, bu da doğal. Çünkü sanat piyasasının büyüklüğü, ülkenin gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Bir ülkede sanatın, kültürün gelişmesi için gelirin de yükselmesi gerekiyor. Sanat pazarının en büyük olduğu ülke ABD. Bundan sonra da Çin’de olacak. Ekonomi nerede büyükse sanat pazarı da orada büyük. İşin kalbi New York ve Londra’da atar. Uzak Doğu’da da Hong Kong’a yakın zamanda Şangay eklenecek. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?