Bir ara resesyona girdiğinden bile korktuğumuz Türkiye ekonomisi "dokuz canlı" olduğunu yine kanıtladı.
Öncü göstergeler dördüncü çeyrekte hem iç hem dış talepte işlerin pek iyi gitmediğine işaret etse de ilk üç çeyrekteki performans sayesinde 2011 yılı yine yüksek bir büyüme oranıyla kapanmışa benziyor. Hatırlanacağı gibi Türkiye ekonomisi 2010 yılını da çok yüksek ve yüzde 9'luk bir büyüme oranıyla kapatmıştı. Fakat bu hızlı büyüme cari açığın da hızla tırmanmasına neden olduğundan epey endişe yaratmıştı. Bu endişe sadece cari açığın rekor kırmasından değil, aynı zamanda finansmanının da büyük ölçüde "sıcak para" adı verilen kısa vadeli sermaye akımlarına dayanmasından kaynaklanıyordu. Türkiye daha önce böyle durumlarda sıcak paranın çıkışa geçmesiyle üç kez (1994, 1998 ve 2001) finansal kriz yaşamış ve bu krizler reel ekonominin de tahrip olmasıyla sonuçlanmıştı. Bu nedenle Merkez Bankası 2010'daki bu gelişmeyi finansal istikrara yönelik bir tehdit olarak kabul etmiş ve fiyat istikrarı yanına finansal istikrar hedefini de eklemek suretiyle para politikasında değişikliğe gitmişti.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE DIŞ TALEPLE BÜYÜDÜK
SANAYİDE PASTIRMA YAZI
AVRUPA YENİDEN RESESYONUN İÇİNDE
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?