“Dur&Kalk” Sendromu

İşin doğrusu, tablo çok açık. Ayrıntılı hesaplara, çok özel analizlere gerek yok. Türkiye, 2001 yılında, tam 10 yıl geriye gitti, 1992 yılındaki refah düzeyine düştü. 1993 yılında ilk defa 3 bin do...

1.03.2002 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

İşin doğrusu, tablo çok açık. Ayrıntılı hesaplara, çok özel analizlere gerek yok. Türkiye, 2001 yılında, tam 10 yıl geriye gitti, 1992 yılındaki refah düzeyine düştü. 1993 yılında ilk defa 3 bin dolarlık kişi başına milli geliri yakaladık. Ancak, sonraki yıllarda egemen olan istikrarsızlık, ekonomiyi “dura”, “kalka” yürür hale getirdi. Yükseliş yıllarını, küçülme dönemleri izledi. Bir zamanlar ortalama yüzde 5’lik büyüme hızı nedeniyle örnek gösterilen Türkiye, şimdi yeni bir sendromu yaşıyor.

 

Türkiye ekonomisinin son yıllarda inişli çıkışlı bir grafik çizmesi hepimizin psikolojisini olumsuz etkiledi. Çoğumuz sanki ezelden beri hep böyle yaşadığımızı düşünüyor. Ekonominin motorunun ikide bir “stop” etmesini, artık Türkiye ekonomisinin yapısal bir özelliği olarak kabul etmek üzereyiz. Öyle ki, aramızda, 2001 yılındaki krizden sonra bu yılın iyi geçeceğini, ancak 2003 yılında yine krizin kapıyı çalacağını düşünen ekonomistler bile var.

 

Aslında, ekonominin motorunun arada bir stop etmesi, sadece Türkiye ekonomisine özgü bir olay değil. Gelişmiş ya da gelişmemiş, dünyanın her ülkesinde, “Stop&go” (Dur&kalk) olarak nitelendirilen eğilim yaşanıyor. Ekonomi yönetimi ne kadar başarılı olursa olsun, hiçbir ülke sürekli ekonomik büyüme yakalamayı bir türlü başaramıyor.

 

24 ülkelik çalışma

 

Ancak, yönetimin başarılı olduğu ülkelerde, ekonomiler Türkiye’deki kadar sık stop etmiyor. Bazı ülkelerde 2 resesyon (Durgunluk) arasındaki sürenin 10 yılı aştığı bile oluyor.

 

Fakat 2 resesyon arasındaki sürenin uzun olması, tek başına bir anlam ifade etmiyor. Bu ülkelerden bazılarında ekonominin yeniden çalışmaya başlamasının da uzun zaman aldığı ve sonuçta resesyon nedeniyle kaybedilen yılların Türkiye’dekine yaklaştığı görülebiliyor. 

 

Biz diğer ülkelerde ekonomilerin ne kadarlık bir zaman diliminde durakladığını ortaya koyabilmek için bir çalışma yaptık. Bu çalışmada, Türkiye dahil 24 OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) üyesi ülkenin, son çeyrek yüzyıldaki ekonomik performanslarını inceledik. Ekonominin performansı açısından önemli mesajlar içeren bu araştırmanın sonuçlarını aşağıda bulacaksınız.

 

<b>Resesyon rekortmenleri

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye, OECD üyeleri arasında, son çeyrek yüzyılda en çok resesyonla karşılaşan ülkelerden biri. 1976-2001 dönemindeki 25 yılda yaşadığımız resesyon sayısı 6’yı buluyor.

 

Söz konusu dönemde bizimle aynı sayıda resesyon yaşayan tek ülke ise Belçika. Diğer ülkelerde ise bu sayı genelde 3-4 arasında değişiyor.

 

Ancak, resesyonlar nedeniyle kaybedilen yıl sayısı açısından başlarda değil, orta sıralardayız. Son 25 yıllık dönemde Türkiye ekonomisinin küçüldüğü veya durgunluk yaşadığı yıl sayısı 7’de kalıyor. Bu sayı Almanya, Fransa ve İtalya’dakiyle aynı düzeyde...

 

İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, İsveç, İzlanda ve Yunanistan ise bizden daha az resesyon yaşamalarına rağmen, Türkiye’den çok daha fazla yılı durgunluğa kurban vermiş durumda.

 

<b>Çabuk canlanmanın ödülü

 

İlk bakışta garip gibi gelen bu durum, Türkiye’de ekonomik durgunluk süresinin, genelde kısa olmasından kaynaklanıyor. Ülkelerin çoğunda resesyonlar bizdekinden daha uzun sürüyor.

 

Türkiye’nin son 25 yılda yaşadığı 6 resesyondan sadece biri 2 yıl etkisini devam ettirdi.

 

Diğerleri ise ekonominin sadece 1 yılını götürdü. Türkiye ekonomisi güçlü “ribaund” yeteneğiyle, bu durgunluklardan hemen sonra hızlı büyüme oranlarını tutturmasını bildi.

 

Son 25 yılın 11’ini resesyona kurban veren İsviçre’de ise 2 tek yıllık resesyon yanında, 2 de uzun süreli resesyon yaşandı. Bunlardan ilki 1981-83 arasında görüldü. 1991 yılında başlayan ikincisi ise tam 6 yıl sürdü. 1991 yılında “stop” eden İsviçre ekonomisinin yeniden çalışmaya başlaması 1997 yılını buldu. Üstelik bu çalışmada da motor yüksek devire ulaşamadı.

 

<b>En uzun resesyon kimde?

 

Ancak en uzun resesyon rekoru İsviçre’nin elinde değil. Bu açıdan Danimarka, 7 yıllık süre ile ilk sırada yer alıyor. Danimarka ekonomisi 1987 yılında “stop” ettikten sonra, yeniden çalışmaya ancak 1994 yılında başlayabilmişti.

 

Söz konusu 7 yılda Danimarka ekonomisinde küçülme yaşanmadı ama yıllık büyüme oranı en fazla yüzde 1.2’ye kadar çıkabildi. 7 yıllık dönemdeki toplam büyüme oranı yüzde 4.5’de kaldı. Yıllık ortalama büyüme oranı ise yüzde 0.6 olarak gerçekleşti.

 

Resesyon uzunluğu söz konusu olunca İzlanda’dan da söz etmek gerekiyor. Bu ülke de 1988-93 dönemindeki 6 yılı ekonomik durgunlukla geçirmişti. İzlanda, son 25 yılda Türkiye’nin yarısı kadar (3) resesyon yaşadı ama Türkiye’den daha fazla yılı (8) resesyona kurban olarak verdi.

 

<b>Tarihten “durgunluk” dersleri

 

Türkiye ekonomisinin son yıllarda yaşadığı inişli çıkışlı süreci, geçmişte başka ülkeler de yaşadı. Avusturya, 1978-84 arasına 3 resesyon sığdırdı. Belçika 1977-83 arasında 3 resesyon yaşadı. Meksika da 1982-88 arasında aynı sayıda resesyon gördü.

 

Bu ülkelerde resesyon sıklığı sonraki yıllarda azaldı. Avusturya, 1984 resesyonundan 9 yıl sonra, 1993’te yeniden ekonomik durgunluğun pençesine düştü. Bu ülke son resesyonu ise 8 yıl aradan sonra geçen yıl gördü.

 

Belçika ekonomisi 1983’ten sonraki 10 yılı resesyon görmeden atlattı. Bu ülkede resesyon sıklığı 1990’larda yeniden arttı. 1993, 1996 ve 2001 yılları resesyona kurban verildi.

 

Meksika, 1988’den 1995’e kadar resesyon yüzü görmedi. Meksika ekonomisi 1995 yılından sonra ise geçen yıl yeniden resesyona girdi.

 

<b>Kurtuluş mümkün

 

Türkiye’nin son 8 yılda 3 resesyon yaşaması da yapısal bir özellik değil. 1990’lı yıllarda işbaşına gelen hükümetlerin popülizmde aşırıya kaçmalarının ve ekonominin sorunlarını zamanında çözmeyip biriktirmelerinin doğal bir sonucu. Türkiye bu sorunları çözmeyi başardığında, uzun yıllar resesyona düşmeden büyümeyi de başaracak.

 

Güney Kore ve İrlanda’da olduğu gibi, ekonominin uzun süre yüksek hızla ve non-stop çalışması, Türkiye’yi 20 yıla kalmadan gelişmiş ülkelerin arasına sokabilecek.

 

2 resesyon arasındaki sürenin 7-8 yıla kadar uzaması, bu hedefe 2020’li yıllarda ulaşmamızı sağlayacak.

 

Sorunları çözmeyi başaramamamız halinde ise resesyonların daha uzun sürmesi söz konusu olabilecek. Danimarka, İsviçre ve İzlanda’da olduğu gibi 6-7 yıl süren resesyonlarla karşılaşırsak, kalkınma yarışında hedefe ulaşmamız imkansız hale gelebilecek. 

 

<b>5 ÇEŞİT EKONOMİ VAR

 

DUR-KALK EKONOMİLERİ (Stop and go economies): Ekonomisi sık sık resesyona giren ama canlanmanın da çabuk olduğu bu ülkelere en iyi örnek Belçika. Bu ülkenin ekonomisi son 25 yılda 6 kez durdu ama 6’sında da 1 yıllık duraklamadan sonra canlanmayı başardı. Son 25 yılda 6 kez duran ve bunlardan 5’inde 1 yılda canlanmayı başaran Türkiye de bu grupta. Meksika ve Avusturya da bu grupta değerlendirilebilir.

 

DURUNCA KALKMAKTA ZORLANANLAR: Bu grupta İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, İzlanda ve Japonya sayılabilir. Bu ülkelerin son 25 yıllık dönemde uzun süreli durgunluklara imza attıkları görülüyor. Danimarka’da 1987’de başlayan resesyon tam 7 yıl sürmüştü. İsviçre ve İzlanda 6 yılı bulan resesyonlar yaşadı. Yeni Zelanda’nın son 25 yılda yaşadığı 4 resesyondan 2’si 4’er yıl sürdü. Japonya ekonomisi de 1992’den sonra bir türlü kendine gelemedi.

 

UZUN SÜRE KESİNTİSİZ ÇALIŞAN EKONOMİLER (Non-stop economies): Bu grupta Güney Kore, Portekiz ve İrlanda Cumhuriyeti’ni saymak mümkün. Güney Kore 1981-97 arasında tam 17 yıl hızlı büyümeyi başardı. İrlanda 1986’dan bu yana resesyon görmedi. Portekiz de son 25 yılda sadece 2 resesyon yaşadı.

 

KALKIŞA GEÇMESİ ZAMAN ALAN EKONOMİLER: Bu grupta İsveç, Yunanistan, Almanya, Fransa ve İtalya yer alıyor. Bu ülkelerde duraklayan ekonominin yeniden canlanmasının genelde 2-3 yıl aldığı görülüyor.

 

ZOR SOĞUYUP, ZOR ISINAN EKONOMİLER: İspanya, Avustralya, İngiltere ve Norveç ekonomilerinde 2 resesyon arasındaki süre genelde 8-10 yılı buluyor. Ancak bu ülkelerde de resesyona düşen ekonominin yeniden canlanması 2-3 yıllık bir zaman alıyor. 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz