Ekonomi ve siyaset

Geçen ay ortaya çıkan ve hükümetteki dört bakana kadar uzanıp kabinede revizyona neden olan büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının yarattığı kriz, 2014’te siyasi belirsizliği iyice arttırabilir.

4.10.2014 14:03:450
Paylaş Tweet Paylaş
Ekonomi ve siyaset
Bu yıl mart ayında yerel seçimler, yaz aylarında ise cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Çifte seçim, siyaseti ekonominin önüne çıkaracak. Geçen ay ortaya çıkan ve hükümetteki dört bakana kadar uzanıp kabinede revizyona neden olan büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının yarattığı kriz, 2014’te siyasi belirsizliği iyice arttırabilir.

Yerel seçimden siyasi istikrarı bozacak bir sonuç çıkması zor görünüyor. Fakat ilk kez halk oylamasıyla yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çok fazla belirsizlik var. Bu belirsizlik, özellikle özel yatırımlar yoluyla ekonomiyi olumsuz etkileyebilir. 2007 yılındaki önceki cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşananlar da büyümenin yavaşlamasına neden olmuştu.

Tabloları görmek için görsellere tıklayın.
Mart ayında yerel seçimler ve yaz aylarında  cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağı için 2014 yılı zaten siyasetin ekonominin önüne geçeceği bir yıl olacaktı. Geçen ay ortaya çıkan ve hükümetteki dört bakana kadar uzanıp kabinede revizyona neden olan büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasından sonra 2014’ün siyasetin ağır etkisi altında geçecek bir yıl olması ihtimali iyice arttı.

Bu olayın hükümete zarar vermesinden kaçınmak mümkün değildi ama yine de adli bir vaka olarak nitelendirilerek hasarı asgari düzeyde tutulabilirdi. Fakat hükümet, bunu siyasi bir komplo olarak nitelendirdi ve polis teşkilatındaki birçok müdürü görevden alarak karşılık verme yoluna gitti. Böylece 2014 yılına adım atmak üzereyken siyasetteki belirsizliği artıracak bir gelişme daha ortaya çıkmış oldu.

İşler yolunda giderken pek fark edilmiyor ama esasında siyasetin ekonomi üzerinde önemli bir etkisi var. İş dünyasında yatırım kararları alınırken en çok gözetilen faktörlerden birini siyasi istikrar oluşturuyor. Çünkü siyasi istikrarın bozulduğu bir ortamda, faizler ve kurlar hızla yükselirken talep ise hızla düşüyor. Böyle bir durumda ise hem yatırımın maliyeti artıyor hem de sonrasında elde edilmesi beklenen getiriler düşüyor. ~
Ayrıca ortalık durulduğunda iş başında olacak hükümetin ne tür politikalar uygulayacağının belli olmaması da böyle dönemlerde iş dünyasını “bekle gör” pozisyonuna itiyor. Bu nedenle siyasette belirsizliğin ortaya çıktığı dönemlerde, genelde yatırımların ertelenmesi yoluna gidiliyor. Ayrıca tüketim kararları da bundan olumsuz etkileniyor ve ekonomi yavaşlamaya başlıyor.

ÇİFTE SEÇİM YILI
Bu yıl siyaset gündeminde ilk sırada 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimler var. Henüz takvimi netleşmedi ama Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin dolacağı ağustos ayında da cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması gerekiyor. 2007’de yapılan Anayasa değişikliği gereği, daha önce TBMM’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ilk kez halk oyuna başvurularak yapılacak. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimi de siyaset gündeminde büyük önem taşır hale gelmiş bulunuyor.

Esas amacı, yerel yöneticileri seçmek olmasına karşın genelde iktidar için bir güven oylamasına dönüştürüldüğü için yerel seçimlere hem iktidar hem de muhalefet büyük önem veriyor. 1980’li yıllarda tek başına iktidar olan Anavatan Partisi’nin (ANAP) düşüşü, 1989 yılındaki yerel seçimlerde oylarının çok fazla gerilemesiyle başlamıştı. O zamandan beri muhalefet partileri, yerel seçimleri iktidarı sarsmak için bir fırsat olarak görüyor. Fakat yerel yönetimler gelir kaynakları açısından büyük ölçüde merkezi hükümete bağımlı olduğundan yerel seçimlerde iktidar partilerinin şansı hep daha fazla oluyor.

Bu yılki yerel seçimlerden de büyük ihtimalle iktidardakiAdalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ilk sırada çıkacak. İşsizlikteki artış ve büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun yarattığı siyasi kriz, belki AKP’nin oylarını biraz düşürebilir. Fakat yerel seçimlerden AKP’yi sarsacak bir sonuç çıkması da zor gibi. Bu nedenle yerel seçimleri önemli bir belirsizlik kaynağı olarak görmüyoruz.

BELİRSİZLİK ENFLASYONU
Bize göre cumhurbaşkanlığı seçimi daha önemli bir belirsizlik kaynağı. Üstelik de bu seçim konusunda neredeyse bir belirsizlik enflasyonu var. Öncelikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı hala netleşmiş değil. Erdoğan, cumhurbaşkanlığına aday olur ve de kazanırsa ister istemez bir hükümet değişikliği olacak. Bu durumda yeni kurulacak hükümetin başına kimin geleceği ve Erdoğan ile nasıl bir mesai yürüteceği önem taşıyacak. 1980’lerin sonundaki Özal-Akbulut modeli bir ilişki iktidarı yıpratabilecek. Böyle bir ilişki olmadığında da yeni başbakanın siyasi becerileri iktidarın geleceğini belirleyecek.

Erdoğan, cumhurbaşkanlığına aday olur ama kazanamazsa daha büyük bir belirsizlik ortaya çıkacak. Bu ihtimal düşük gibi görünse de gerçekleşmesi imkansız değil. AKP’nin oyu yüzde 50 dolayında ve toplumda da büyük bir kutuplaşma var. Bu nedenle ikinci tura kalacak bir halk oylamasında her türlü sonuç ortaya çıkabilir.~
Böyle bir durumda Erdoğan’ın parti içinde gücü sorgulanmaya başlayacak ve belki de yerini bırakmak zorunda kalacak. Parti içindeki gücünü ve yerini korusa bile bu sefer de muhalif cumhurbaşkanı ile olan ilişkileri sürekli bir siyasi gerginliğe neden olacak. Erdoğan, bu riskler nedeniyle cumhurbaşkanlığınaaday olmayıp AKP’den bir başka ismi aday göstererek başbakan olarak yoluna devam etmeyi tercih edebilir.

Fakat bu durumda da AKP’nin cumhurbaşkanlığını muhalefete kaptırması riski ortadan kalkmayacak, hatta belki de artacak. Ayrıca Erdoğan’ın böyle bir durumda başbakan olarak yoluna devam edebilmesi için AKP’nin tüzüğündeki üç dönem sınırlamasını kaldırması gerekecek. Böyle bir adım ise parti içindeki dengeleri yerinden oynatabilecek. Kısacası, yerel seçimlerin tersine cumhurbaşkanlığı seçimi süreci her şekilde iktidarda az ya da çok bir değişiklik yaratmaya aday gibi görünüyor.

ERKEN SEÇİM OLUR MU?
Öte yandan 2014’teki iki seçime bir üçüncüsünün katılabileceğini iddia edenler de var. Bu kişiler, normalde 2015’in haziran ayında yapılması gereken genel seçimin, yerel seçim veya cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına göre erkene alınıp 2014’te yapılabileceğini söylüyor. Esasında AKP erken seçime pek taraftar değil. 2007’de “e-muhtıra” nedeniyle üç ay öne alınan genel seçimi saymazsak, daha önce böyle bir uygulamada da bulunmadı.

Bize göre yerel seçimden bir erken genel seçime yol açacak sonuçların çıkması zor görünüyor. Fakat yoğun bir belirsizlik içeren cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinden sonra bir erken genel seçimin gündeme gelmesi şaşırtıcı olmaz. Geçen ay ortaya çıkan büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, 2014’teki bu siyasi belirsizliği daha da ağırlaştırıyor. Bu operasyon AKP’nin oylarına hasar verirse özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminden siyasi istikrarı bozacak bir sonuç çıkması olasılığı da artacak.

FED ETKİSİ
2014’teki bu siyasi belirsizliklere ekonomide de önemli bir belirsizlik eşlik ediyor. Geçen ay tam da yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ortaya çıktığı günlerde, ABD’nin Merkez Bankası olan Federal Reserve (FED), uzun zamandır beklenen tahvil alımlarını azaltma kararını nihayet aldı. Buna göre, uzun bir zamandır piyasadan her ay 85 milyar dolarlık tahvil alımı yapan FED, ocak ayından itibaren bunu 75 milyar dolara düşürecek. Şimdi 2014’te bu kararın devamının gelip gelmeyeceği merak ediliyor.~
FED’in tahvil alımlarını azaltması, parasal genişlemeyi yavaşlatması anlamına geliyor. Bu yönde ilk sinyalin verildiği geçen yılın mayıs ayında, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı başlamış ve bu bizi de olumsuz etkilemişti. Aralık ayında alınan karar ise ilk etapta gelişmekte olan ülkelerde korkulduğu gibi bir sonuca yol açmadı. Ancak FED’in tahvil alımlarını azaltmaya devam etmesi halinde 2014’te gelişmekte olan ülkelerde yeniden sermaye çıkışının yaşanmasından korkuluyor. Bu da Türkiye’de de kurlarda ve faizlerde yeni bir yükseliş dalgasının yaşanması tehlikesine işaret ediyor.

UMUT DIŞ TALEPTE
Bu kadar belirsizliğin söz konusu olduğu bir yılda yatırımlarda fazla bir hareketlenme beklememek gerekiyor. Oysa 2012’nin başlarında düşüşe geçen yatırımlar daha yeni toparlanmaya başlamıştı. Altı çeyrek üst üste düşüş gösteren özel sektör yatırım harcamaları, 2013’ün üçüncü çeyreğinde yeniden yükselmişti. Öyle görünüyor ki bu yükseliş geçmişte alıştığımız çift haneli oranlara ulaşamayacak ve 2014’te büyümeye katkısı düşük kalacak.

2012’de düşüş gösterdikten sonra 2013’te yeniden yükselişe geçen özel tüketim harcamaları da 2014’teki belirsizlikten olumsuz etkilenebilir. Böyle bir ortamda özellikle otomotiv ve dayanıklı tüketim malı gibi büyük montanlı harcamaların ertelenmesi olasılığı bulunuyor. Bu da büyümeye özel tüketimden gelen desteğin da fazla yüksek olmayacağına işaret ediyor.

Ekonomide büyüme için 2014 yılında daha çok dış talebe umut bağlamamız gerekecek gibi görünüyor. En önemli pazarımız olan Avrupa’da resesyonun sona ermesi ve büyümenin yeniden başlaması, bu açıdan büyük şans. 2014’te yurtiçinde satılamayan ürünlerin alternatif pazarlara yönlendirilmesi de söz konusu olabilir. Böylece dış talep sayesinde büyümenin ayakta kalması sağlanabilir.

2007'DE NELER OLMUŞTU?
Hatırlanacağı gibi 2007 yılında yapılan önceki cumhurbaşkanlığı seçimi süreci de çok sancılı geçmişti. Konjonktür’ün ikinci sayfasında bu sürecin kısa bir özeti var. Bu süreç o dönemde özel yatırımlardaki artışın neredeyse sıfıra inmesine yol açmış, siyasi belirsizliğin en yoğun olduğu ikinci çeyrekte hanehalkı tüketimindeki artış da yavaşlamıştı.

Sonuçta ilk çeyrekte yüzde 8,1 olan ekonomideki yıllık büyüme oranı, ikinci ve üçüncü çeyrek dönemlerde yüzde 4’ün altına düşmüştü. Cumhurbaşkanlığı seçimi atlatılıp siyasi istikrar yeniden kurulur gibi olduğunda ekonomi de toparlanmaya başlamıştı. Fakat bu toparlanma kısa sürmüş, 2008’de önce AKP’ye açılan kapatma davası, ardından da küresel krizin etkileri ekonomiyi vurmuştu. ~
ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE YÜZDE 4,4 BÜYÜDÜK
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013'ün üçüncü çeyrek dönemine ilişkin milli gelir verilerini geçen ay açıkladı. Bu verilere göre üçüncü çeyrekte gayri safi yurtiçi hasılada (GSYİH) 2012'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 4,4 oranında artış yaşandı. Ekonomi ikinci çeyrekte de buna yakın ve yüzde 4,5 oranında büyümüştü. İlk çeyrekteki büyüme oranı ise yüzde 3 düzeyindeydi. Böylece üç çeyrek dönemdeki ortalama büyüme oranı yüzde 4 olarak gerçekleşti.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Bu gelişmeden sonra 2013'ün tamamındaki büyüme oranının da yüzde 4 civarında çıkması ihtimali belirdi. Bunun için son çeyrekte de yüzde 4'lük bir büyüme yaşanması yetecek. Hükümet, 2013 yılına girerken yüzde 4'lük büyüme hedefine sahipti. Fakat yılın ilk yarısında yaşanan gelişmelerden sonra 2013 yılı büyüme beklentisini yüzde 3,6'ya çekmişti.

Üçüncü çeyrekte büyümeye en büyük katkı, hanehalkı tüketiminden geldi. Bu katkı, ikinci çeyreğe göre bir miktar azalsa da 3,3 puanı buldu. İkinci büyük katkıyı 1,9 puanla stoklardaki artış yaptı. İşletmeler, ikinci çeyrekten sonra üçüncü çeyrekte de geçen yıl erittikleri stoklarının bir bölümünü yerine koymaya çalıştı. Üçüncü büyük katkı da 1 puan ile özel yatırımlardan geldi.

2012'nin başında düşmeye başlayan özel yatırımlar, altı çeyrek aradan sonra nihayet yeniden yükselişe geçti. 2012'nin sonlarından beri büyümeyi ayakta tutan kamu harcamalarının katkısı ise üçüncü çeyrekte epey azaldı. Bu dönemde kamunun tüketim ve yatırım harcamalarından büyümeye sadece 0,5 puanlık katkı geldi. Üçüncü çeyrekte dış talep ise büyümeyi yine olumsuz etkiledi. Bu etkinin 0,6 puanı mal ve hizmet ihracatının 2012'nin aynı dönemindeki düzeyinin altında kalmasından, 1,6 puanı mal ve hizmet ithalatındaki artıştan kaynaklandı.

Böylece üçüncü çeyrekte stok dahil iç talep büyümeye 6,6 puanlık katkı yaparken, dış talebin bunun 2,2 puanını götürdüğü ortaya çıkıyor. Yalnız burada altın dış ticareti durumu olduğundan biraz kötü gösteriyor. 2012'de rekorlar kıran altın ihracatı 2013'te düşerken, tersine bu kez altın ithalatı rekorlar kırdı. Altın dış ticaretini dışarıda bıraktığımızda, üçüncü çeyrekte dış talebin büyümeye negatif etkisi 1,5 puana düşerken, iç talebin büyümeye katkısı da 5,9 puana iniyor. Altın ihracatı dışarıda bırakıldığında, üçüncü çeyrekte mal ve hizmet ihracatında düşüş değil, çok az da olsa bir artış olduğu görülüyor.~
Üçüncü çeyrekte temel sektörler içinde büyümeye en büyük katkıyı yapan ise 1,3 puanla finans oldu. İmalat sanayi büyümeye 1,1 puanlık katkıda bulundu. Ticarettten 0,6 puanlık, inşaattan 0,5 puanlık katkı geldi. Ulaştırma-haberleşme ile tarım sektörleri ise büyümeye 0,4'er puanlık katkı yaptı. Üçüncü çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş olarak önceki çeyrek döneme göre yaşanan büyüme ise yüzde 0,9 olarak gerçekleşti. Mevsimsel düzeltilmiş büyüme, ilk çeyrekte yüzde 1,5 ve ikinci çeyrekte ise yüzde 2 düzeyindeydi. Mevsimsel düzeltilmiş büyümeyi üçüncü çeyrekte aşağı çeken faktör, sermaye çıkışı nedeniyle finansal piyasalarda yaşanan olumsuz gelişmeler oldu gibi görünüyor.

Bu olumsuz gelişmelere rağmen yıllık bazdaki büyümenin yüzde 4'ü aşması ise "baz etkisi"nden kaynaklanıyor. 2012'nin ikinci yarısında ekonomideki faaliyet hacmi çok düşüktü. Bu nedenle vasat bir performans bile üçüncü çeyrekte yıllık bazda orta karar bir büyümenin ortaya çıkmasına yetti. Bu baz etkisi son çeyrekte de yıllık bazdaki büyümeyi olumlu etkileyecek.

SANAYİDE DURUM KASIM AYINDA DÜZELECEK
anayi üretimi ekim ayında geçen yılın aynı ayındaki düzeyinin yüzde 0,5 altında kaldı. Bu durum sanayinin ve dolayısıyla ekonominin son çeyrekteki performansı konusunda endişe yarattı. Esasında bu konuda çok da endişeye yer yok. Çünkü sanayi üretiminde ekim ayında yaşanan düşüş,"bayram etkisi nden kaynaklanıyor ve kasımda telafi edilecek gibi görünüyor.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Bayram etkisinin ne olduğunu daha önce bu sayfalarda yazmıştık. Önümüzdeki somut olay çerçevesinde bir kez daha hatırlatalım. Malum olduğu üzere ekim ayında Kurban Bayramı tatili vardı. Kurban Bayramı 2012 yılında da ekim ayındaydı ama bir bölümü hafta sonuna denk gelmişti. 2013'te iseKurban Bayramının tamamı hafta içine denk geldi ve bu nedenle tatil de dokuz güne uzadı. Bu durum ekim ayındaki işgünü sayısının 2013 yılının aynı ayındaki işgünü sayısının altında kalmasına yol açtı. Bir günlük işgünü farklılığı bile üretim üzerinde önemli etkide bulunduğu için bu tür bayram etkilerinin görüldüğü dönemlerde sanayi üretiminde dalgalanmalar yaşanıyor. Ağustos ayında da Ramazan Bayramı tatilinin işgünü sayısını azaltması nedeniyle sanayi üretiminde düşüş yaşanmıştı.

Üçüncü çeyrekteki büyüme konusunda endişe yaratan bu düşüş, eylül ayında telafi edilmişti. Muhtemelen yine aynı şey olacak ve kasım ayında sanayi üretiminde ekim ayındaki düşüşü telafi edecek ölçüde bir artış yaşanacak. Esasında Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) sanayi üretimi için mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verileri de var. Fakat TÜİK'in kullandığı arındırma yöntemi bayram etkisini telafi edemiyor gibi görünüyor.~
Çünkü bayram tatillerine denk gelen dönemlerde mevsim ve takvim etkisinden arındırılmiş verilerde de başka bir şekilde açıklanamayacak dalgalanmalar görüyoruz.  Mesela Ramazan Bayramı tatiline denk gelen ağustos ayında takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 0,1 düşmüş. Bu düşüş ekim ayında yüzde 6,5'lik artışla telafi edilmişti. Kurban Bayramı tatiline denk gelen ekim ayında ise takvim etkisinden arındırılmış endeksteki yıllık artış yüzde 0,7'ye indi. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endekste de ağustos ayında önceki aya göre yaşanan yüzde 3,8 lik düşüşü eylülde yüzde 5,8 lik artış izlemişken, ekimde bu kez yüzde 3,1lik düşüş oldu. Bu ölçüde bir dalgalanma ise hiç de normal görünmüyor ve bize ancak bayram etkisiyle açıklanabileceğini düşündürüyor.

ENFLASYONDA DURUM YİNE DE İYİ DEĞİL
Kasım ayında yüzde 0,5 dolayında enflasyon beklenirken sadece yüzde 0,01'lik enflasyon yaşandı. Kasım ayındaki enflasyon sadece beklentilerin değil 2013'ün aynı ayındaki yüzde 0,38'lik düzeyinin de çok altında çıktı. Bu nedenle yıllık enflasyon da sürpriz bir şekilde düştü. Ekim ayında yüzde 7,7 olan yıllık enflasyon kasım ayında yüzde 7,3'e geriledi. Enflasyonda yaşanan bu beklenmedik düşüş, ekim ayında mevsim normallerinin üstünde çıkan gıda fiyatlarında kasım ayında çok hızlı bir düzeltmenin yaşanmasından kaynaklandı.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Gıda fiyatları kasım ayında sadece mevsim normallerinin değil, geçen yılki çok düşük düzeyinin bile altında bir değişim gösterdi. Gıdanın endeksteki payı epey yüksek olduğundan, bu gelişme neredeyse tek başına enflasyonda düşüş getirdi. Fakat ekim ve kasım ayları birlikte ele alındığında gıda fiyatlarındaki artışın geçen yılın üzerinde olduğu görülüyor. Bu nedenle enflasyondaki son durum da aslında çok iyi değil.

Enflasyonun 2013'ü korkulduğu gibi yüzde 8'in üzerinde kapatması ihtimali artık çok azalmış durumda ama yüzde 5'lik hedefin de çok uzağındayız. Hatta enflasyon 2013 yılını Merkez Bankası nın yüzde 6,8'lik son tahmininin de üzerinde ve yüzde 7 dolayında kapatacak gibi görünüyor. Bu ise hedefin etrafındaki 2 puanlık belirsizlik aralığının aşılması ihtimalinin oldukça yüksek olduğu anlamına geliyor. Bu oran geçen yılki yüzde 6,2'lik enflasyona göre de bir yükseliş içeriyor. Hal böyleyken son aylardaki düşüşle enflasyonun yüzde 7 dolayına inmesini bir başarı olarak görmemek gerekiyor. 2013'te enflasyonun dalgalı bir seyir izlemesine gıda fiyatlarındaki istikrarsızlık neden oldu.~
Enflasyondaki yükseliş de yine gıda fiyatlarının işi gibi görünüyor. 2012 yılı sonunda yüzde 3,9 olan gıda enflasyonu kasım ayı sonunda yüzde 9,8düzeyindeydi. 2012 sonunda yüzde 7 olan gıda dışı enflasyonun ise kasım ayı sonunda yüzde 6,5 düzeyinde olduğu görülüyor. Yani söz konusu dönemde enflasyonun yüzde 6,2'den yüzde 7,3'e çıkması tamamen gıda fiyatlarındaki artışın eseri. Muhtemelen yıl sonunda da buna benzer rakamlar söz konusu olacak.

İşin ilginç tarafı, mayıs ayında başlayan ve yüzde 15'i aşan kur artışının 2013'te enflasyona pek yansımamış olması. Bu durum işletmelerin zaten çok güçlü olmayan iç talebi ürkütmemek için kur artışlarını sineye çektiklerini düşündürüyor. Fakat bunun böyle devam edip gitmesi zor. Artık bu kur artışları kalıcı gibi de göründüğüne göre yılbaşı zamlarında fiyatlara yansıtılabilir. Bu da 2014'e yüksek bir enflasyonla başlamamıza neden olabilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz