Hükümetin yüzde 4 olarak hedeflediği ve IMF’nin de yüzde 3,5 olarak
beklediği 2014 yılındaki büyüme, yüzde 4-5 arasında gerçekleşebilir.
Çünkü en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa’nın nihayet resesyondan
çıkması, dış talebin büyümeye katkısını yükseltecek. Seçim ekonomisi
uygulamasının devam etmesi, kamu harcamalarından büyümeye gelen katkının
sürmesini sağlayacak. Para politikası da büyümeye destek vermeyi
sürdürecek. Fakat ABD’deki bütçe ve borç sorunlarıyla FED’in parasal
genişlemeyi sona erdirme ihtimali, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi
Türkiye’de de büyümenin önünde risk oluşturuyor.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yılın sonu yaklaşırken gözler, sonraki
yılın neler getireceğine çevrildi. Biz de bu yazıda 2014’ün ekonomide
nasıl bir yıl olacağı üzerinde durmak istiyoruz. Şu an için 2014 yılı
2013’ten biraz daha iyi olacak gibi görünüyor. 2014’ün, 2010 ve 2011’de
gördüğümüz gibi çok iyi bir yıl olma olasılığı düşük. 2014’ün 2013’ten
daha kötü olmasına yol açabilecek riskler de var ama bunların
gerçekleşme olasılığı da yüksek değil gibi.Ekonominin iyi ya da kötü
olduğundan bahsederken en başta gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYİH)
büyüme oranına referans veriyoruz.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın. Bu
yılki büyüme oranının yüzde 3-4 arasında olacağı artık genel kabul
görüyor. Hükümet, geçen ay açıkladığı Orta Vadeli Program’da (OVP) 2013
yılı için yüzde 3,6’lık büyüme tahmini yaptı. IMF’nin geçen ay
yayınlanan World Economic Outlook (WEO: Dünya Ekonomisinin Görünümü)
raporunda, Türkiye’nin bu yıl yüzde 3,8 büyüyeceği tahmini yer aldı.
Merkez Bankası’nın Beklenti Anketi’nin sonuçları da son üç aydır bu yıl
için yüzde 3,5’lik büyümeye işaret ediyor. OVP’ye göre hükümet, 2014’te
bu yılkinden biraz yüksek ve yüzde 4’lük büyüme bekliyor. Merkez
Bankası’nın Beklenti Anketi’ndeki en son 2014 yılı büyüme tahmini buna
yakın ve yüzde 3,9 düzeyinde. IMF ise 2014’te Türkiye’deki büyümenin
2013 yılı için beklediğinden biraz düşük ve yüzde 3,5 olacağını tahmin
ediyor.~ AVRUPA'NIN ETKİSİ
Bizim beklentimiz 2014’te büyümenin biraz daha yüksek ve yüzde 4-5
arasında olabileceği yönünde. Bu beklentimiz birkaç faktöre dayanıyor.
Bunların başında ise Avrupa’da 2011’in sonlarında başlayan resesyo-nun
artık sona ermekte olması geliyor. Avrupa’nın çekirdeği olan Euro
Bölgesi, altı çeyrek üst üste küçüldükten sonra bu yıl ikinci çeyrekte
yeniden büyüdü. Öncü göstergeler bu büyümenin üçüncü çeyrekte de devam
ettiğini gösteriyor. IMF’nin ve OECD’nin tahminleri, bu büyümenin
önümüzdeki dönemde de süreceği yönünde bulunuyor.
Avrupa en büyük ihracat pazarımız olduğu için bu bölgedeki resesyondan çok olumsuz etkilenmiştik. Bir
süre alternatif pazarlarla durumu idare etsek de sonunda biz de
yavaşlamaktan kurtulamamıştık. Şimdi Avrupa’nın resesyondan çıkıyor
olmasının ise olumlu etkilerini elbette göreceğiz. Bu bölgeye olan
ihracatımız yeniden yükselişe geçecek. Bu da dış talebin büyümeye
katkısının yükselmesini sağlayacak. Avrupa’daki resesyonun sona ermesi,
küresel ticareti canlandırarak diğer ülkelerdeki büyümeyi de harekete
geçireceği için dolaylı yoldan da Türkiye’yi olumlu etkileyecek.
SEÇİM EKONOMİSİ
2014’te iki seçim var. Birincisi mart ayında yapılacak olan yerel seçim,
ikincisi de ağustos ayında yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Bu seçimlerden ilkine mümkün olduğunca iyi bir ekonomiyle girmek için
hükümetin epeydir kamu harcamalarına yüklendiğini görüyoruz. Kamu
harcamalarındaki artış olmasa bu yılki büyümeye belki de geçen yılki
yüzde 2,2’den bile düşük olacaktı. Son 10 yılda bütçede dengelerin
sağlanması sayesinde hükümet bu harcamaları çok zorlanmadan finanse
edebiliyor. Hükümet, yerel seçimlere iyi girmek için 2014’ün ilk
çeyreğine kadar ekonomiye destek vermeyi sürdürebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için aynı uygulamanın yapılıp yapılmayacağını
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylık durumu etkileyecek gibi
görünüyor. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçimi için bu uygulama yapılmasa bile
2015’te de sıraya genel seçimler giriyor. Genel seçimin hükümet için
çok daha önemli olduğu malum. Dolayısıyla seçim ekonomisi uygulamasına
2014’te de devam edilmesi olasılığı yüksek görünüyor. Bu uygulama uzun
vadede sorunlara yol açabilir ama 2014’te büyümeye destek olacağı
neredeyse kesin.
PARA POLİTİKASI
Mevcut para politikası uygulaması da 2014’te büyümeye destek verecek
nitelikte. Merkez Bankası, iç talep iyice kısılmasın diye faizi düşük
tutmak için elinden geleni yapıyor. Mayıs ayında sermaye çıkışı
başlayınca bir ara ipin ucu kaçar gibi oldu ama sonradan durumu yeniden
toparladı.~
Böyle yeni bir çıkış dalgası yaşanmazsa faizi düşük tutmayı sürdüreceğe
benziyor. Bu da iç talebin en azından tüketim ayağının büyümeye destek
vermeye devam edeceği anlamına geliyor.
2014’te ekonomide 2010 ve 2011’deki gibi yüksek bir büyüme yaşanması
ihtimalinin düşük olmasının gerisinde de bir ölçüde mevcut para
politikası uygulaması var. Bu uygulama cari açığı yeniden azdırmamak
için iç talebin tekrar patlamasına izin vermemeyi de içeriyor. İç
talepte aşırı bir canlanma olursa bu kez para politikasını sıkılaştırıcı
önlemler alınacak. Bu da ekonomideki büyümenin çok yükselmesini
engelleyecek.
Esasında böyle bir durumda Merkez Bankası para politikasını
sıkılaştırmayı ihmal etse dahi büyümenin hızlanması zor görünüyor. Çünkü
Türkiye’nin cari açığının çok yüksek olduğu konusunda hem yurtiçinde
hem de yurtdışında bir görüş birliği var. İç talepte aşırı bir canlanma
cari açığı daha da yükselteceği için yabancıları ürkütüp sermaye
girişinin önünü kesebilir. Bu da kurları ve faizleri yükseltip büyümenin
önünü kesecek bir süreci başlatabilir.
PUSUDAKİ RİSKLER
Böyle bir süreci başlatabilecek başka dinamikler de var. Bunu da
pusudaki riskler başlığı altında ele alabiliriz. Bu risklerin en
büyüğünü mayıs-eylül döneminde gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sermaye
çıkışının yeniden kapıyı çalması oluşturuyor. Hatırlanırsa ABD’nin
merkez bankası olan FED’in 22 Mayıs’ta tahvil alımlarını yakında
azaltabileceği ve dolayısıyla parasal genişlemede sona yaklaşıldığı
sinyalini vermesiyle gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı
başlamıştı. Bizi de çok olumsuz etkileyen bu çıkış FED’in eylül ayında
bu yönde bir adım atmaması üzerine durmuştu.
ABD’de iktidardaki Demokratlar ile muhalefetteki Cumhuriyetçiler arasına
bütçe konusunda yaşanan anlaşmazlık, bu ülkedeki hükümetin geçen ayın
yarısında kapısına kilit vurmasına neden oldu. Borç tavanının sınıra
dayanması da bunun üzerine tuz biber ekti. Sonradan geçici bir çözümle
sorun, 2014’ün ilk aylarına ötelendi. Bu dönem geldiğinde nasıl bir
çözüm bulunacağı ise şu an için bilinmiyor.
FED’in eylül ayında tahvil alımlarında beklenen adımı atmaması,
sonradan, ABD’de yaşanan bu olumsuz gelişmeleri öngörmesine bağlandı.
Aynı nedenle şimdi en azından üç ay daha FED’in böyle bir adım
atamayacağı tahmin ediliyor. Fakat bu süre eninde sonunda dolacak. Bu
süre dolup da FED söz konusu adımı attığında mayıs-eylül döneminde
yaşadıklarımızın tekrarlanması 2014’te büyümeyi 2013’tekinden daha düşük
düzeylere indirebilir.~
Öte yandan ABD’nin bütçe ve borç tavanı sorunlarına çözüm bulamamasının
da bu dev ekonomiyi resesyona sürüklemesinden korkuluyor. Bu da tüm
dünya gibi Türkiye ekonomisini de tehdit ediyor.
CAPITAL'İN SENARYOSU
Bu risklerin gerçekleşme olasılığı şimdilik düşük gibi görünüyor. ABD’de
bütçe ve borç tavanı sorunlarına geçici de olsa yeniden çözüm
bulunabilir. FED’in tahvil alımlarını azaltmaya gerçekten başlaması da
gelişmekte olan ülkeleri mayıs-eylül arasındaki kadar olumsuz
etkilemeyebilir. Sermayenin getirisi, kıt olduğu gelişmekte olan
ülkelerde her zaman gelişmiş ülkelerdekinden daha yüksek olacak. Bu da
panik dönemi atlatıldıktan sonra gelişmekte olan ülkelere sermaye
akışının yeniden hızlanmasına yol açacak. Bu nedenle yukarıdaki riskleri
ana senaryonun dışında tutmak daha mantıklı gibi görünüyor. Bu şekilde
Türkiye için 2014’ün ana senaryosu, ekonominin yüzde 4-5 arasında
büyüyeceği varsayımıyla oluşturulabilir. Bunu da nokta tahmin olarak
yüzde 4,5 olarak ifade edebiliriz.
2014’te yüzde 4,5’lik büyümeye yüzde 10 civarında bir işsizlik oranının eşlik edeceğini düşünüyoruz. Çün-
kü genç bir nüfusa sahip olan Türkiye’de işgücü piyasasına yeni girişler
yüksek ve yüzde 5’in altındaki büyüme oranları bu yeni girişleri bile
karşılamaya yetmiyor. Son iki yıldaki yavaş büyüme, temmuz ayında
mevsimsel düzeltilmiş işsizlik oranının yeniden çift haneye tırmanmasına
yol açtı. 2014’te işsizlik oranı en fazla bu düzeyde sabit kalabilir.
2014’te yüzde 4,5’lik büyümeye uygun cari açık ise GSYİH’nin yüzde
6-7’si arasında olur gibi görünüyor. Avrupa’nın resesyondan çıkmasıyla
dış talebin büyümeye yeniden katkı yapmaya başlaması cari açığın daha
fazla yükselmesinin önüne geçebilir. 2014’te enflasyonu da yüzde 6-7
arasında öngörmek mümkün. Türkiye’de özellikle gıda fiyatlarındaki
dalgalı seyir yüzünden enflasyonun nasıl seyredeceğini tahmin etmek
oldukça zor. Ancak son yıllarda enflasyon yüzde 6-7 arasına oturmuş
durumda. Normal şartlarda bunun çok üzerine çıkmaz ama daha aşağıya
çekmek de zor görünüyor.~
OVP'DE DENGELİ BÜYÜME HEDEFİ VAR
ükümet, 2014-2016 döneminde uygulayacağı Orta Vadeli Program'ı (OVP)
geçen ay yayınladı. OVP'de yer alan 2013 yılına ilişkin gerçekleşme
tahminlerini ve önümüzdeki üç yıla ilişkin hedefleri şöyle
özetleyebiliriz:
- Bu yılki büyüme için yüzde 3,6'lık gerçekleşme tahmini yapılıyor. Bu,
yüzde 4'lük hedeften artık umut kesildi demek oluyor. Fakat önümüzdeki
üç yılda büyüme oranının yavaş yavaş yükseltilmesi hedefleniyor. 2014
için yüzde 4, 2015 ve 2016 için ise yüzde 5'lik büyüme hedefi var.
- Büyüme oranı yavaş yavaş yükselirken cari açıkta tedrici bir düşüş
hedefleniyor. Zaten OVP'nin temel amacı da en başta "dünya ekonomisinde
yaşanmakta olan belirsizlik ortamının ülkemize etkilerini asgari düzeyde
tutarak, bir yandan cari açığı tedrici olarak düşürmek diğer yandan
büyümeyi artırmak" olarak belirtiliyor. Esasında bu yıl cari açıkta
gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oran olarak 1 puanlık artış
bekleniyor. Fakat bu artış altın dış ticaretinin aleyhimize dönmesinden
kaynaklanıyor. Altın hariç cari açıkta geçen yıla göre 0,7 puanlık düşüş
bekleniyor. Altın hariç cari açığın GSYİH'ye oranının 2016 yılında
yüzde 5,2'ye kadar düşürülmesi hedefleniyor.
- Cari açıktaki düşüşün ekonomideki büyümenin iç tasarruflarla finanse
edilmesi sayesinde gerçekleşeceği umuluyor. Bu yıl yüzde 12,6'ya inmesi
beklenen yurtiçi tasarrufların GSYİH'ye oranının 2016'da yüzde 16'ya
çıkması hedefleniyor. Bunun için ise devlet katkısıyla desteklenmeye
başlayan bireysel emeklilik sistemine bel bağlanmış gibi görünüyor.
- OVP'ye göre 2014-2016 döneminde 1,8 milyonluk istihdam yaratılacak.
Ancak genç nüfus nedeniyle ülkemizde işgücü piyasına yeni girişler
yüksek olduğu için işsizlik oranında tedrici bir düşüş bekleniyor. Bu
yıl yüzde 9,5 olacağı tahmin edilen işsizlik oranının 2016 yılında ancak
yüzde 8,9'a düşeceği öngörülüyor.
- Enflasyonda bu yılın gerçekleşme tahmini yüzde 6,8. Enflasyonda bu yıl
yaşanan yükseliş gıda ve petrol fiyatlarındaki artış ile kur etkisine
bağlanıyor. Gıda enflasyonunun yüzde
- OVP'de kamu maliyesindeki disiplinin korunması hedefleniyor. Bu yılki
bütçe açığının 34 milyar liralık hedefin çok altında ve 19,4 milyar lira
olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Önümüzdeki üç yılda da bütçe
açığının kontrol altında tutulması ve GSYİH'ye oran olarak yüzde 1-2
arasında kalması hedefleniyor.
- Bu yıl yüzde 35 olması beklenen AB tanımlı borç stokunun GSYİH'ye
oranının da 2016 yılına kadar yüzde 30'a ineceği tahmin ediliyor.~