Sebastian Brugo Marco / Arjantin Büyükelçisi Arjantin, Türkiye’den binlerce kilometre uzakta. Farklı bir kültür, kendine özgü bir coğrafya... Ancak, bizim ekonomi ve sosyal yapıyla benzerliği çok...
Sebastian Brugo Marco / Arjantin Büyükelçisi
Arjantin, Türkiye’den binlerce kilometre uzakta. Farklı bir kültür, kendine özgü bir coğrafya... Ancak, bizim ekonomi ve sosyal yapıyla benzerliği çok yüksek. Uzun süren yüksek enflasyon deneyimi, bozulan gelir dengesi ve kamunun ekonomideki ağırlığı, Türkiye’yle neredeyse aynı tabloyu çiziyor. Üstelik sık sık sekteye uğrayan ekonomik programları da, aynı kaderi paylaştığımızı gösteriyor. Arjantin’in Türkiye Büyükelçisi Sebastian Brugo Marco, bu benzerliği ve yaşanan deneyimleri Capital için yorumladı, ilginç analiz yaptı...
Asya’daki krizlerle birlikte prestiji sarsılan IMF, imajını tazelemek için ekonomik sorunlar yaşayan iki ülkedeki programına güveniyordu; Arjantin ve Türkiye. 2000 yılının sonunda Türkiye döviz, faiz ve mali sistem üçgeninde gün geçtikçe kötüye giden bir ekonomi ile karşı karşıya kalırken Arjantin ise yaprak kıpırdamayan bir ekonomi, dış borç ve tahsil edilemeyen vergi sorunu ile boğuşur durumdaydı.
2001 yılına ekonomik toparlanma çabalarıyla giren her iki ülke de yeni bakanlar ve yeni ekonomik programlarla yoluna devam ediyor. Türkiye ile Arjantin’in yaşadığı sorunların ortak yönlerini ve birbiri ile bağlantısını araştıran ekonomistler, bir yandan da IMF programlarının faydasına gün geçtikçe çoğalan bir şüphe ile bakıyor.
İki ülke arasındaki benzerlikleri Arjantin’in Türkiye Büyükelçisi Sebastian Brugo Marco’ya sorduk. Bankacılık sisteminden başlayarak iki ülke arasında bazı yapısal farklılıklar olduğunu söyleyen Büyükelçi, bazı ekonomik ve sosyal sorunlarda ise benzerlik gördüğünü söylüyor.
İki ay önce Türkiye’de göreve başlayan Arjantin Büyükelçisi Sebastian Brugo Marco Arjantin halkının bugüne kadar yaşadıklarını ve geleceğe yönelik beklentileri Capital’e anlattı:
Türkiye ve Arjantin, geçtiğimiz yıl sonunda IMF destekli programlara rağmen ekonomik sorunlar yaşadılar. İki ülke arasında nasıl benzerlikler görüyorsunuz?
2000 yılının sonunda yaşanan ekonomik problemler sonrasında, Türkiye’de krizi, Arjantin’deki krizin başlattığı söylenirken, Arjantin’de de tam tersi konuşuluyordu. İki ülkeyi karşılaştırdığınızda yapısal olarak birçok farklılık olsa da, benzer problemler olduğu da görülüyor. Ancak, çoğunlukla problemler açıkça ayrılıyor. Örneğin bizim bankacılık sistemimizde hiçbir zaman problem yaşanmadı. Zaten bankacılık sistemimiz Türkiye´ye göre çok farklı. Bizde milli banka olarak bir tane kamu bankası var, onun da görevi tarım işletmelerini ve KOBİ´leri desteklemek. Diğer bankaların tamamı özel sektöre ait. Bazı eyaletlerin de kendilerine ait bankaları olabilir, ama milli olarak tek bir kamu bankası var.
Arjantin’deki bankacılık sisteminin nasıl bir yapısı var?
Arjantin’deki bankaların büyük bir çoğunluğu İspanyol olan yabancı yatırımcılar tarafından satın alınmış durumda. Ama tabii ki Arjantin’de bir bankayı satmak o kadar kolay bir süreç değil. Bu konuyla ilgili gerekli onayları, araştırmaları incelemeleri yapan bir kuruluş var. Şu anda sektörün bir tekel grubunun eline geçmesini önlemek gibi, bazı kurallar söz konusu.
Son krizden sonra Arjantin de Türkiye ile birlikte ciddi sorunlar yaşadı ve yeni bir ekonomik program bekleniyor. Bu programın ana unsurları neler olacak?
Hükümet kamunun harcamalarını mümkün olduğunca azaltmak istiyor. Bunun yanında toplumun harcamalarını da kontrol altında tutmak durumunda. Son yıllarda ekonomik açıdan liberal bir program uygulanmasıyla, yoksulluk çizgisi olarak adlandırdığımız sınırın altında yaşayanların sayısında bir artış oldu. Bazı bölgelerde gelişmenin çok yetersiz olduğunu, hatta koşulların kötüye gittiğini gördük.
Bizim hükümetimizin yapmak istediği ekonomiyi bir an önce harekete geçirmek. Çok durağan bir hale gelen piyasanın canlanması, yatırımların artmasını sağlayabilmek için yatırımcılara yönelik bazı teşvikler düşünülüyor. Vergi oranlarıyla ilgili ayarlamalar yapılabileceğini biliyorum. Bu ekonomiyi harekete geçirecek.
Bu noktada IMF´in nasıl bir rolü olacak?
1992 yılından bu yana daha çok ulusal nitelikte programlar uyguladık ama IMF ile de işbirliğimiz oldu. Şimdilik, IMF´den ek parasal yardım beklemiyoruz. Ek bir yardım söz konusu olacaksa da, bu daha sonra olacaktır.
Arjantin’in ilk olarak yapması gereken, ekonomisini üretimi teşvik edip, arkasından itekleyecek bir sistem oluşturmak. Sonuçta kadrolar değişiyor ama ekonomi ile ilgili çözümlerde çok büyük değişiklik olmuyor. Çünkü, ülkenin neye ihtiyacı olduğu belli, sorun uygulamada. Ben ekonomik çözümler kadar psikolojik çözümlerin de önemli olduğuna inanıyorum. Bizim gibi ülkelerde ekonomik sorunların kökeninde bazen psikolojik sorunlar da yatabiliyor.
IMF ile ilgili genel bir tatminsizlik söz konusu. Arjantin’de bakış açısı nedir?
IMF ile ilgili genel bir şikayet var, reçetelerinin yeteri kadar iyi olmadığı, yerinde çözümler önerilmediği söyleniyor. Rusya, Tayland gibi örnekler gösteriliyor. Arjantin’de genel kanı, çözüm önerileri getirilirken para politikalarına önem verildiği ve insanların unutulduğu yönünde.
Geçtiğimiz yıl tüm dünyada düşünülenler de bu yöndeydi. Arjantin ve Türkiye’de geçtiğimiz yıl sonundan itibaren IMF tarafından getirilen öneriler, yeni ve sosyal boyutların da dikkate alındığı görülüyor.
Türkiye’de göreve başladığınız bir dönemde Arjantin ile benzer sorunlar yaşanması size neler düşündürdü?
Arjantin’de, Türkiye’de olduğu gibi devalüasyon yaşanmadı. Ben yabancı para üzerinden ücretimi aldığım için, ilk anda bu durumdan etkilenmemiş olabilirim. Ama benzer sorunları ülkemde yaşadığım için, Türk halkını iyi anlıyorum ve onlar adına üzülüyorum.
Bu sorunun sosyal yansımaları olacağını unutmamak lazım. Stres, depresyon da beraberinde gelecek. Bizim jenerasyonumuz ne yazık ki biraz şanssız, hayatımız boyunca kriz içinde yaşadık. Hiçbir zaman İsviçre kadar zengin olmayı beklemedik ama ülkenin ve insanların yaşamının iyileştiğini görmek istiyoruz.
Arjantin’de aksayan nokta nedir sizce?
Bu konuda çok net bir tespit yapacak durumda değilim, bu konuda yeteri kadar bilgim yok. Gelişmiş ülkeler ile bizim gibi ülkeler arasında benim görebildiğim en önemli fark bazı temel hizmetlerdeki aksamalar. İspanya ya da diğer Avrupa ülkelerinde eğitim sağlık gibi bazı temel hizmetler bir zorunluluk, bunlar onların yaşaması için olmazsa olmaz hizmetler. Hükümetin yapması gereken de bu, insanların bu temel ihtiyaçlarını karşılamak.
Arjantin’in ekonomik problemleri ne zaman çok acil çözüm isteyen ciddi boyutlara ulaştı?
Benim bildiğim kadarıyla, ben doğduğumdan itibaren durum aynı. Son on yılda ülkede birçok alanda değişim rüzgarları esti. 1992 yılında Arjantin parasının değerini doların karşısında sabitledik. Bu yasayla kesinlik kazandı. Böylece tekrar değiştirilmesi zora sokulmuş oldu.
O dönemde ülkede hiperenflasyon vardı. Hiperenflasyon bir ülkenin başına gelebilecek en büyük olumsuzluklardan biridir. Umarım bu Türkiye’nin başına gelmez ve Arjantin o günlerine asla geri dönmez.
O dönemde enflasyon artık kronikleşmişti, çok kötü günler yaşıyorduk. Bir saat içinde her şeyin fiyatının değiştiğini görüyorduk. Marketteki bir ürünü raftaki etiket fiyatına bakarak sepetinize koyduğunuzda kasaya gelene kadar fiyatın arttığını gördüğümüz günler oldu. Sonuçta doları sabitledik ama ekonomik programın amacı bu değil, ekonomimizi düzeltmek için kullandığımız bir araçtı.
Şu anda da bu sistem sürüyor. O günlerde yaşadığımız çok yüksek enflasyondan sonra şu anda ülkede deflasyon söz konusu. Ama bu da ne yazık ki, çok büyük bir durgunluğu ve çeşitli problemleri beraberinde getiriyor.
Sorunların aşılması için sizce neler yapılması gerekiyor?
Siyasilerin bazı önlemler alması gerektiği görüldü. Kamu harcamalarını azaltmak bu önlemlere bir örnek. Ama tabii bu arada önemli bir noktayı vurgulamak isterim; Arjantin’de devlet birçok sektörden çekilmiş durumda.
Artık sadece atom enerjisi gibi, bazı zorunlu alanlarda kamunun yatırımları var. Posta hizmetleri, demiryolları, gaz, elektrik, bunların hepsi özel sektöre devredildi. Türkiye’den Sabancı Holding’in de aralarında olduğu birçok ülkeden yatırımcılar var. Özelleştirilen şirketlere de yabancıların ilgisi büyük oldu.
Özelleştirme ne zaman yapıldı?
Biz özelleştirme konusunda çok hızlı davrandık. 5 yılda kritik özelleştirmelerin hepsini tamamladık. Özel girişimin amacı kâr etmek, kamu hizmeti ise kamunun hizmeti için geliştiriliyor. Arjantin’de özelleştirme öncesinde telekomünikasyon hizmetleri çok kötüydü. Bir telefon bağlatmak için 10 sene bekleyenler olurdu ama şimdi bu süre 3 güne düştü. Kamunun da iyi kalitede telefon hizmeti vermesi mümkün ama bu Arjantin’de olmadı. Ben özel sektör delisi değilim ama Arjantin’deki deneyimlerim bana bunu gösterdi.
Ülkedeki ekonomik istikrarsızlık yabancıların ilgisini azaltmadı mı?
Bugünkü tabloya baktığınızda, olumsuz bir etki yok. Uluslararası yatırımcılar için Arjantin iyi bir pazar. Yabancı yatırımcılar Arjantin’de kâr etmeseler gelmezlerdi. Uluslararası yatırımcılar bir anlamda spekülatörlerdir. Para neredeyse oraya giderler. Bir gün Tokyo’da, bir gün ABD’de, bir gün İspanya’da, Brezilya’da, Arjantin’de olabilirler. Biz artık Arjantin’de gerçek yatırımcılar istiyoruz. Gerçekten istihdam yaratabilecek ve Arjantin ekonomisine bazı şeyler kazandırabilecek yatırımcıların gelmesini istiyoruz.
ARJANTİN TİCARET HEYETİ GELİYOR
Arjantin ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi oldukça zayıf. İki ülkenin ekonomik potansiyeli ve aradaki mesafe ticaret hacminin bu seviyede kalmasında etkili.
1999 yılı rakamlarına göre Türkiye´nin Arjantin’den ithalatı 99 bin 245 dolar, ihracatı ise 28 milyon 578 bin dolar. Türkiye’nin ihracatında başlıca kalemleri demir ve çelik, tekstil elyafı ve mamulleri, metal dışı mineral mamuller oluştururken ithalatta ise bitkisel yağlar, yağlı tohumlar ve meyveler, hububat ilk üç sırada yer alıyor.
Arjantin Büyükelçisi Sebastian Brugo Marco iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması için, önümüzdeki aydan itibaren yeni bir ekibin işbaşı yapacağını söylüyor. Arjantin’den gelerek Brugomarco ile göreve başlamaya hazırlanan ticaret asistanları ticaretin canlandırılması için neler yapılabileceğini araştıracaklar.
ONLARIN DERVİŞ’İ İSTİFA ETTİ !
Arjantin Büyükelçisi Sebastian Brugo Marco ile görüşmemizi gerçekleştirdiğimiz dönemlerde, Arjantin’de şok bir gelişme yaşandı. Arjantin’de de kısa bir süre önce, Dünya Bankası’nda görev yapmış Lopez Murphy ekonomiden sorumlu bakan olarak atanmıştı. Arjantin’deki yeni ekonomik programı da o hazırlamıştı. Ancak Arjantinli bakan Murphy çok sıkı tasarruf tedbirleri ile ilgili programının halktan tepki görmesiyle görevinden istifa etti.
Murphy’nin programı eğitimden sağlığa her alanda sert tasarruf tedbirleri alınmasını içeriyordu. Eğitime ayrılan kaynakların kısılması özellikle üniversite öğrencileri tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
Öğrencilerin yürüyüşü toplumun büyük umut bağladığı Murphy’nin istifasıyla sonuçlandı. Arjantin’de göreve 1991 yılındaki ekonomik programın öncülüğünü üstlenen ülkenin ünlü simalarından Cavallo’nun getirildi. Yine ABD’de ekonomi eğitimi alan Cavallo’nun Lopez Murphy tarafından hazırlanan ve tepki gören ekonomik programı biraz gevşeterek de olsa yoluna devam etmesi bekleniyor.
Ben bu sorunların çözümünün nerede yattığını tam olarak bilmiyorum ama ekonomi bakanı olarak yeni atanan Bay Lopez Murphy, bu konulara son derece hakim bir isim.
Bildiğim kadarıyla Kemal Derviş gibi o da Dünya Bankası ya da benzer bir uluslararası kuruluşta çok önemli bir görevde bulunmuş. Sorunlara hakim bir isim ve ülkedeki genel kanı onun bu işi iyi yapabileceği yönünde.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?