Türkiye Niye Yerinde Saydı

Yıl 1975... Dünya Bankası’nın verilerine göre yapılan değerlendirmede Türkiye “orta” gelir grubu ülkeleri arasında yer alıyor. 1993’de sınıf atlama şansını yakalıyor. Ancak, son 7 yılda yaşananlar,...

1.08.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Yıl 1975... Dünya Bankası’nın verilerine göre yapılan değerlendirmede Türkiye “orta” gelir grubu ülkeleri arasında yer alıyor. 1993’de sınıf atlama şansını yakalıyor. Ancak, son 7 yılda yaşananlar, ekonomi ve siyasetteki istikrarsızlık, her şeyi geri götürdü. 200 ülke arasında yaptığımız araştırmada, çok sayıda ülke sınıf atlar, bir üst refah grubuna yükselirken, Türkiye yine orta gelir grubunda... Son krizlerle daha da aşağı sıralara düşerek...

 

Capital dergisinin Ağustos 2002 sayısı baskıya giderken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Temmuz’da olağanüstü toplantıya çağrılmıştı. Belki de dergimiz elinize ulaştığında 3 Kasım 2002’deki seçim, bu toplantılarda  seçime gideceği kesinleşecek. Böylece, demokratik hayata son 50 yılda gerçekleştirilen 13 genel seçime, bir yenisi daha eklenecek. Bir anlamda Türkiye, Türk insanı yeni bir dönemini de oylayacak, gelecek 5 yıldaki ekonomik ve sosyal kalkınma düzeyi için de karar verecek.

 

Aslında Batı ülkelerinde tek bir seçim bu kadar iddialı sonuçlar doğurmuyor. Ancak, yine de, ülkeyi belli bir dönem için yönetecek lider ve parti, her ülkenin kaderini etkileyici rol oynayabilir. Örneğin, hakkındaki çeşitli eleştirilere rağmen, Bill Clinton’ın dönemi, ABD’nin en parlak yılları olarak kabul ediliyor.

 

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise seçimi kazanan lider ve partinin önemi daha büyük... Üstelik siyasi yapısı dağınık olması da seçim sonuçlarına daha da öne çıkarıyor. Seçimlerden çıkan partiler bir yana, tek başına ya da koalisyona dayalı iktidarlar, ülkenin geleceğini yakından ilgilendiriyor. Bu sayfalardaki tabloları incelediğinizde, 14 Mayıs 1950’de başlayan genel seçimler ve onların ekonomik performans ile refaha katkısını açıkça göreceksiniz. Türkiye, istikrarsızlık nedeniyle, büyümede “dur-kalk” (Stop&Go) yaklaşımını benimsedi, bu da “Dünya Refah Ligi”nde yerinde saymasına neden oldu.

 

Güçlü iktidar şart mı?

 

Bu sayfada bir tablo görüyorsunuz. 14 Mayıs 1950 ile 18 Nisan 1999 tarihleri arasındaki 13 genel seçimiyle ilgili verileri içeriyor. Burada iki önemli sütun var; Birincisinde seçim sonrasında ortaya çıkan hükümetin şekli... İkinci sütunda ise çıkan hükümet döneminde Türkiye’nin yaşadığı ortalama büyüme hızı.

 

Bu tablodaki büyüme rakamlarında dünyayı etkileyen krizler, savaşın yarattığı küçülmeler ve bölgesel dalgalanmaların da etkisi var. O nedenle, bazı yılların düşük çıkması normal karşılanmalı. Ancak, en önemli sonuç, “Tek başına” iktidar dönemlerinde Türkiye’nin daha hızlı büyüdüğü, koalisyon hükümetlerinin iş başında olduğu yıllarda ise sınırlı büyüdüğü yönünde. Tablo incelendiğinde, en iyi performansın, 4 dönemdeki “tek başına” iktidar süreçlerinde yaşandığı ortaya çıkıyor.

 

Yerinde sayan Türkiye

 

Aslında koalisyon hükümetleri, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarından... Bu tür oluşumları kötülemek anlamsız olur. Ancak, Türkiye’deki siyasal yapı, koalisyon hükümetlerinin ömrünü kısalttığı gibi, uyum sorununu da öne çıkarıyor. Örneğin son DSP-ANAP-MHP koalisyonu, Türkiye tarihinin en uzun ömürlü hükümeti oldu... Ancak, bu uzun ömürlü yapıya rağmen, Türkiye 1999-2001 arasında net olarak küçüldü.

 

Bu konudaki bir başka gerçek ise 1990 sonrasındaki koalisyon hükümetlerinin ekonomik başarısının daha sınırlı olduğu yolunda. Zaten Türkiye’nin kişi başına milli gelir rakamları da bu gerçeği ortaya koyuyor. 1980-90 arasında arasında kişibaşına milli gelirini 1500 dolarlar düzeyinden 3 bin dolara çıkaran Türkiye, sonraki 10 yılda bunun neredeyse 800 dolarını kaybetti. 1990-2000 arasına 2 büyük kriz ve onlarca “koalisyon sıkıntısı” sığdırıldı. Bunun sonucunda, 1993 yılında Dünya Bankası değerlendirmesine göre sınıf atlamak üzere olan Türkiye, refah liginde iyice gerilere düştü.

 

Son 25 yıldan gelen mesaj

 

Dünya Bankası’nın bir çalışması, bütün ülkeleri 1975-2000 yılları arasındaki kişi başına milli gelirleri (Satın Almagücü Paritesi-SAP) itibariyle analiz ediyor. Araştırmada, ülkelerin bu dönemdeki performansı ve refah ligindeki hareketleri inceleniyor. Bu hareketlilik, Türkiye’nin son 25 yıldaki ekonomik gücünü ortaya koyması açısından çok önemli.

 

Dünya Bankası, ülkeleri refah düzeyine göre değerlendirirken çeşitli kategorilere ayırıyor. “Üst gelir grubu”, “Ortanın üstü”, “Orta gelir grubu”, “Ortanın altı”, “Alt gelir grubu” ve “Düşük gelir grubu” diye... Bu açıdan yapılan analizde, 1975 yılında Türiye “Orta” gelir grubuna giriyordu. 1975 itibariyle Türkiye’nin SAP’a göre kişi başına milli geliri 1726 dolar idi. O tarihte Türkiye’yle aynı grupta Rusya, Brezilya, Malta, Güney Kore ve Malezya, ortanın üstü gelir grubuna geçtiler. Yine aynı dönemde, bu sayfalardaki tablolarda gördüğünüz gibi, çok sayıda ülke sınıf atladı. Bazıları “ortanın üstünden” “yüksek gelir grubuna” yükseldi, bazıları “ortadan” daha üst sıralara.

 

Düşenlerin-duranların özellikleri

 

Bu çalışmayı yaparken, bir konuya daha dikkat çekmek istedik. Sadece yükselenlerde değil, “Yerinde sayanlar” ile “Düşenlerin” ortak özelliklerini de analiz ettik. Yine tablolarda göreceksiniz. “Yerinde sayanlar” ile “Düşenler” listesinde, ekonomik ve siyasi açıdan Türkiye’ye benzeyen ülkelerin varlığı dikkati çekiyor. Örneğin, düşenlerin bir bölümü, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklarıyla Türkiye’ye benzeyen Orta ve Güney Amerika ülkelerinden oluşuyor. Bir bölümü ise Ortadoğu ülkesi. Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye bu grupta yer alıyor.

 

Oysa, bazı ülkeler, bırakın 1975-2000 dönemine, son 15 yılda inanılmaz büyüme rakamlarına ulaştılar. Yaptığımız hesaplamaya göre, bu dönemde, 1985-2000 döneminde Çin, kişi başına milli gelirin en çok artıran ülke olmuş. SAP’a göre yapılan hesapta, artış yüzde 372 düzeyinde. Bu ülkeyi Lüksemburg, İrlanda, Güney Kore, Malta, Tayland ve Singapur izliyor. Türkiye ise bu dönemde sadece yüzde 105 oranında refah düzeyini artırabildi.

 

İstikrasız ekonomi TL’yi “Sıfır Ligi”ne taşıdı

 

(Yüzyılın en “sıfırlı paraları”)

 

1* Gelmiş geçmiş, kayıtlardaki en “sıfırlı” banknot... 1923 yılında Almanya’da yayınlanmış. Tam 500 milyar Mark değerinde. Almanya’nın o dönemde yaşadığı yüksek enflasyonun sonucu... Almanya’da benzer bir tablo da İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşandı.

 

2* İkinci sırada komşu var. 1944 yılında piyasaya sürülen bu banknotun değeri tam 100 milyar drahmi. İkinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı yıllarında, Yunanistan’da 1, 5, 10 milyar drahmilik banknotlar da çıkarılmış.

 

3* Yanda gördüğünüz banknotta tam 10 sıfır var. 11 haneli bir banknot. Yugoslavya’ya ait ve savaşın izlerini taşıyor. 1993 yılında piyasaya sürülmüş. 1990-1994 arasında çok sayıda sıfırlı banknot Yugoslavya’da tedavülde dolaştı.

 

4* Dördüncü sırada Macaristan var. Bu ülkenin İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonraki önceki para birimi olan Pengo’daki sıfır sayısı ise 9... 1946 yılında piyasaya sürülmüş. 1940 sonrasında ise 100 milyon ile 1 milyar arasında çok sayıda para kullanılmış.

 

5* Türk Lirası, gelmiş geçmiş en sıfırlı paralar arasında 5’inciliğe oturuyor. 2001 yılında piyasaya sürülen bu büyük banknot, 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan büyük devalüasyonların da bir ürünü aynı zamanda...

 

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz