"2015'TE NEFES ALACAĞIZ"

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı SUZAN SABANCI DİNÇER, 2015 yılından çok umutlu. Düşen petrol fiyatlarının cari açıkta yaratacağı gerilemenin özel tüketim harcamalarına kaydırılmasıyla Türkiye’nin bu yıl yüzde 5 büyüyebileceğini öngörüyor. Dinçer, “Petrol fiyatlarının düşük gitmesi ve düşük faiz ortamı Türkiye’ye çok yarayacak. Aslında 2015’te nefes alacağız. Tüm bu etkenler Türkiye’yi müspet etkileyecek, ülkeye sermaye girişleri olacak” diyor.

5.03.2015 14:44:110
Paylaş Tweet Paylaş
"2015'TE NEFES ALACAĞIZ"
Aslında finans dünyası, 2015’in geçen yıla göre bankacılık alanında daha rahat geçeceği konusunda hemfikir. Ancak AB ve Rusya’nın büyüme sancıları nedeniyle yine de sektörde riskler yakından gözleniyor. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ise 2015’in pek çok anlamda Türkiye’nin fırsat yılı olacağını düşünüyor. Dinçer, düşen petrol fiyatlarının ve global düşük faiz ortamının Türkiye’yi çok olumlu etkileyeceğini her fırsatta vurguluyor.
“Petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte 2015 hedeflerimizi revize ettik” diyen Suzan Sabancı Dinçer’e göre petrol fiyatı bu yıl 50 dolar seviyesinde giderse cari açığın milli gelire oranı yüzde 3’e geliyor ve kamu iradesi 2015’te bu oranın 2014’teki gibi yüzde 4,5’e doğru çıkmasını uygun görürse özel tüketim harcamaları büyüyecek. Bu durumda ülkenin büyümesi de hedeflenen yüzde 3,5’ten yüzde 5’e kadar çıkabilecek. Ayrıca Türk bankaları bu yıl yurtdışı piyasalarda uzun vadeli kaynak sağlamada da aktif olacak. Akbank da bu ortamda 2015’te toplam kredilerde yüzde 17 büyüme öngörüyor. Suzan Sabancı Dinçer, “Bu yıl proje finansmanı, kurumsal krediler ve ticari kredilerde etkin olacağız. Aynı şekilde ihracat odaklı kredilerde daha yüksek büyüme öngörüyoruz. Bazı kredi kalemlerinde yüzde 13 büyürken bazı kalemlerde de yüzde 20 büyüme yakalayacağız” diyor. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, 2015 yılının dünya ekonomileri ve Türkiye için tablosunu çiziyor ve bu ortamda bankacılık sektörünün ve Akbank’ın yakalayacağı fırsatları şöyle aktarıyor: 
* 2013’te son görüşmemizde global ekonomide dinamiklerin değiştiği bir dönemden geçtiğimizi söylüyordunuz. Bugün global ekonomide iklim nasıl? 
* 2015 yılında dünyada büyük ekonomilerde ayrılmalar görüyoruz. Özellikle bu yılın ABD ve dolar yılı olması bekleniyor. ABD’de hem ekonomik büyüme hem istihdamda iyileşme hem de doların değer artışı söz konusu. Piyasaların tahmini, FED’in yılın ikinci yarısından sonra bir faiz artırımına gitmesi yönünde. Tüm bu etkenlerle ABD çok pozitif yönde ayırıyor. Avrupa Birliği’nde ise dezenflasyonist bir yapı görüyoruz. Büyüme düşük, yüzde 1 mertebesinde olacak. Avrupa Merkez Bankası da piyasanın tahminlerine göre 500 milyar Euro civarında varlık alımına devam edecek. Avrupa’da görünüm, ABD’ye kıyasla son derece durağan, düşük faizli bir ortam görüyoruz. Diğer bölgelere baktığımızda ise Japonya’da yüzde 0,8 gibi düşük bir büyüme bekliyoruz. Çin de yüzde 6 büyüyecek ki bu da Çin için göreceli düşük bir büyüme. Rusya da Türkiye için önemli, Rusya’da ekonominin daralması ihracatımızda düşüş yaratacak. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüşle karşılaştırdığımızda bu negatif etki minimum olacak gibi görünüyor. Para piyasalarında da farklılıklar görüyoruz. Amerika’da faizlerde normalleşme olacak. Avrupa’nın büyük ekonomilerinde faizler düşük olacağı için piyasalar ABD’de de faizlerin çok yükselmeyeceği görüşünde. Sonuçta 2015’te çok güçlü dolar, zayıf yen ve zayıf Euro göreceğiz. Bu konjonktür, gelişmekte olan ülkelerin tahvilleri ve sabit faizli getirilerinde düşük faiz ortamının devam edeceğini gösteriyor. 
~
* Bu tablodan Türkiye nasıl etkilenecek? 
* Global ekonomideki bu farklılığın yanında önemli bir konu daha var: Petrol fiyatlarında tarihi düşüşler görüyoruz, 45 dolarlara kadar indi. Petrol fiyatlarının düşük gitmesi ve düşük faiz ortamı Türkiye’ye çok yarayacak. Aslında 2015’te nefes alacağız. Uzun vadeli yapısal dönüşümlere hazırlanırken Türkiye ekonomisi nefes alacak. Tüm bu etkenler, Türkiye’yi müspet etkileyecek, ülkeye sermaye girişleri olacak. İhracata dayalı bir büyüme planımız olduğu için Avrupa Birliği bizim için önemli fakat geçen yıla baktığımızda Türkiye’nin AB’ye ihracatı yüzde 10 arttı. Bu artışın bu yıl aynı şekilde devam edeceğini umuyoruz. 
* Petrol fiyatlarındaki düşüşlerin ekonomiye ne kadarlık bir olumlu etkisi olacak? 
* Petrol fiyatlarındaki düşüşle 2015 hedeflerimizi revize ettik. Petrol fiyatları bu yıl 50 dolar seviyesinde giderse, Türkiye’de enflasyonun planlanan yüzde 7 yerine yüzde 5,5-6’ya gerilemesini bekliyoruz. Hatta baz etkisinden dolayı yılın ilk yarısında yüzde 4’leri dahi görebiliriz. Yılın ilk yarısındaki düşük enflasyon, Merkez Bankası’nın elini güçlendirir, faizlerde düşüş olur. Biz faizlerde yüzde 1 ila 1,25 arası düşüş olacağını öngörüyoruz. Ardından yılın ikinci yarısı FED’in faiz artırmasına paralel tekrar faizlerde yumuşak bir artış olur. Büyüme beklentilerinde baz senaryo yüzde 3,5 diyebiliriz. Ama ekonomi yönetiminin taktiksel bazı kararlarıyla bu büyümenin yukarıya yüzde 5’lere çıkması da muhtemel. Petrol varil fiyatı bu yıl 50 dolar seviyesinde olursa enerji ithalatı ve diğer ithalat rakamlarının düşmesiyle Türkiye’nin cari açığının milli gelire oranı yüzde 3’e geriler. Geçen yıl cari açığın milli gelire oranı yüzde 4,5’ti. Kamu iradesi 2015’te bu oranın yüzde 4,5 seviyelerinde gerçekleşmesini uygun görürse bu, Türkiye’nin özel tüketim harcamalarında daha canlı büyümesini destekler. Bu durum, özel tüketim harcamalarında yüzde 4-4,5 büyüme anlamına gelir. Cari açıkta petrol fiyatlarındaki düşüşle gelecek gerilemenin payı, özel tüketim harcamalarına geçici olarak kullandırılırsa büyümemiz yüzde 5’e ulaşabilir. Petrol fiyatlarının düşük gitmesi net ihracatımızı da artıracak, bu da büyüme rakamına pozitif etki yaratacak.
~
* Yani özel sektör ve bireylerin harcamalarında rahatlama olacak. Bankalar da bireysel bankacılıkta biraz rahatlama yaşar mı? 
* Tabii, özel sektör ve bireylerin harcamaları rahatlar. Bireysel bankacılıkta cari açığı düşürmek, tasarrufu artırmak adına makro ihtiyati tedbirler almıştık. Ama petrol fiyatları 50 dolar civarında olur ve cari açığın milli gelire oranının geçici olarak 4,5 çıkmasını tolere edebilirsek özel tüketim harcamalarını destekleyici politikalar olabilir. Kısa süreli de olsa bu geçiş döneminde rahatlamalar da görülür. 
* Siz özel sektör harcamalarında ne kadarlık bir artış bekliyorsunuz? 
* Özel sektörün yatırım harcamaları son 2 yıldır durağan gidiyordu. Bu yıl özel sektör harcamalarında yüzde 5 artış bekliyoruz. Bu da büyümeye pozitif etki yapacak. 
* Önümüzde bir seçim var, bu nedenle ekonomide durgunluk olur mu? 
* Ben seçimle ilgili ekonomide herhangi bir olumsuz etkilenme beklemiyorum. Türkiye’de kamu borcunun mili gelire oranı, Avrupa Birliği ülkelerine göre çok kuvvetli. Bundan sonra önümüzdeki 4 yıl seçim olmayacak. Bu da Türkiye için büyük bir fırsat, ekonomiye daha çok odaklanılacak. 2015’te ydldn ilk altd aydndn çok pozitif geçeceğini düşünüyorum. Mevcut konjonktür ülke risk primini düşürdü. Bu aşamadan sonra finansal istikrarı bozucu herhangi bir hareket yapmamalıyız. Mevcut durum, bizim için bir nefes alma dönemi. Özel tüketim odaklı büyüme konusunda otoriteler nasıl karar verecek onu göreceğiz. 
* Bu ortamda sizce Türk bankalarının rolü ne olacak? 
* Bankacılık, Türkiye’nin ekonomik çıpası. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu, Almanya ve Fransa’daki büyük bankaların oranı ile eş, yüzde 16,6. Özsermaye kârlılığımız yüzde 14,3. Bu oran, AB’nin 28 ülkesinde ortalama yüzde 13,6. Bankacılık kaldıraç oranları Türkiye’de 8,4; AB’de ise ortalama 10,4. Türk bankalarının reytingleri ve aktif kaliteleri güçlü olduğu için uzun vadeli ve akıllıca borçlanabilme fırsatları var. Bu da Türkiye’nin cari açığının fonlanmasında kaliteli bir fonlanma yaratacak. Altyapı, proje finansmanları gibi ülkenin gelişiminde etkin olacak projelerde uzun vadeli ucuz fonlama imkanı verecek. Bireysel krediler ve konut tamamen TL ağırlıklı borçlanma olduğu için bankaların mümkün olduğunca TL uzun vadeli borçlanma fırsatı olacak diye düşünüyorum. Dolayısıyla bankacılığın önünde çok fırsat var. Sektör, 2015’te büyüyeceği için bu yıl da yüzde 15 özsermaye kârlılığı yaratacak güçte olur diye düşünüyorum. 
* Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türk bankacılık sektörünün eksikleri var mı? Ya da nelerde ileriyiz? 
* Bankacılıkta sermaye yeterliliğine, kaldıraç oranına ve aktif kalitesine bakılır. Tüm bu rasyolarda Türk bankacılığı çok güçlü. 2001 krizinde ciddi katı kontrollerden, regülasyonlardan geçtik bu nedenle sektör birçok açıdan güçlü. İnovasyon, müşteriye yaklaşım, mobil bankacılıkta da çok rekabetçi ve iddialıyız. Tabii bazı alanlarda piyasa bir dönüşümden geçiyor. Türkiye, uzun süre inişli çıkışlı faiz ve kur ortamlarından geçti. Bu da azı finansal ürünlerin gelişmesine engel oldu. Bugün sağlanan ekonomik konjonktür devam ederse hem özel bankacılık hem sermaye piyasası işlemleri devreye girecek. Şirketlerin sadece kredilerle değil sermaye piyasalarından kaynak yaratması, yatırımcıların yani özel bankacılık müşterilerinin şirket tahvil ve hisse senetlerine yatırım yapması demek. Bugün hala özel bankacılıkta yatırımların önemli kısmı mevduatta ama yakın gelecekte burada çeşitlenmeler olacak. Özel bankacılık da değişecek. Melek yatırımcılık, hisse senetlerine yatırım, şirket tahvillerine yatırım daha aktif olacak.
~
* Akbank bu yeni dönemde büyümesini hangi dinamikler üzerine kuracak? 
* 2015’te planlarımız: Türkiye’nin yüzde 3,5 büyüdüğü bir senaryo üzerinden yaptık. Enflasyonu yüzde 6 ve politika faizlerinin yüzde 7-7,5 olacağını tahmin ediyoruz. Sepet kur bugün 2,50 düzeylerinde, sepet kurun yıl sonunda 2,60’lara gelebileceğini öngörüyoruz. Bankanın büyüme planlarını bu rakamlara göre yaptık. Ancak değindiğimiz gibi ülkenin büyümesi yüzde 5’lere doğru çıkarsa revizyon yapacağız. Bu yıl toplam kredilerde yüzde 17 büyüme öngörüyoruz. 
* Bu yıl büyümenizde hangi alan lokomotif rol alacak?
* Proje finansmanında büyüyeceğiz. Uzun vadeli altyapı finansmanlarında, kurumsal krediler ve ticari kredilerde etkin olacağız. Aynı şekilde ihracat odaklı kredilerde daha yüksek büyüme öngörüyoruz. Özellikle ihracat ve proje finansmanında 2015’te Akbank aktif olacak. 
* Bu lokomotif alanlarda büyüme hangi oranlara ulaşacak? 
* Bazı kredi kalemlerinde yüzde 13 büyürken bazı kalemlerde de yüzde 20 büyüme yakalayacağız. Özellikle ihracata dayalı, ticari, kurumsal kredilerde ve proje finansmanında bu yıl yüzde 20 büyüme göreceğiz. Ayrıca bu yıl yurtdışı piyasalarda uzun vadeli kaynak sağlamak adına aktif olmayı hedefliyoruz. Burada kesin bir rakam veremiyorum, sağladığımız kaynak rakamlarımız değişiyor. Ama konjonktür bizim lehimize. Bugün borçlanan 3 ay önce borçlanandan daha düşük faizle kaynak buluyor. Bu nedenle biz de kaynak teminine yoğunlaşacağız.  Bireysel bankacılıkta nasıl bir büyüme politikanız olacak? 
* Bankalar bu yıl bireysel bankacılıkta da aktif olacak, Akbank da bireysel tarafta aktif. Biz kredi kartları ve bireysel krediler tarafında iddialıyız. Konut kredilerine de çok önem veriyoruz. Bu yıl bireyselde aynı alanlarda aynı aktivitelere devam edeceğiz ve etmeliyiz. Ama alınan tedbirler nedeniyle bireysel kredilerde güçlü bir büyüme planlamıyoruz. Bireysel bankacılıkta da olacağız ama diğer alanlarda büyüyeceğiz. Akbank uzun vadede her alanda aktif olacak. Ekonomi büyüdükçe bireysel bankacılık önem kazanacak. 2 yıl sonra bireysel bankacılığa daha çok yoğunlaşacağız. 
* Siz makro ekonomide ve banka içinde en çok hangi göstergelere önem verirsiniz? Bu yıl sürekli takip edeceğiniz, risk olabilecek veriler hangileri? 
* Ben 2015’e özel önemli bir risk görmüyorum. 2015 yılında Türkiye’nin ihracatını etkilediği için AB’nin büyüme verileri önemli. Rusya ekonomisindeki iniş çıkışlar da genel olarak kurlarda geçici bir volatile yaratabilir. Türkiye içinde de sorunlu krediler tarafında aktif kalitesi çok önem kazanıyor. Burada tek tük sorunlar olabilir ama sektörü rahatsız edecek büyüklükte bir sorun beklemiyorum. Banka için benim en çok baktığım gösterge, aktif kompozisyonu ve özellikle kredilerin kalitesidir. Bugün faizi düşürerek çok hızlı kredi satılıyor ama önemli olan uzun vadede çalışanlara sağlıklı bir banka bırakmak. 3 yıl önce satılan bir kredinin negatif etkisi bugüne yansıyor, çalışanlara yük oluyor. Dolayısıyla ben “Aktifimiz kaliteli büyüyor mu” buna bakarım. Bu, benim için kârlılıktan bile önemli. 
~
“AKBANK’IN GELECEĞİ TÜRKİYE’DE”
ORTAKLIK PLANIMIZ YOK
İnorganik büyüme, ortaklık planımız yok. Yurtdışında bir satın alma yapmamız da söz konusu değil. Bugün Avrupa Birliği’nde büyüme sorunu var. Dünyada da bankacılık sıkı regülasyonlara tabi ve bölgesel bankacılık önem kazanıyor. Akbank’ın geleceğini kesinlikle Türkiye’de görüyorum.
YÜZDE 5 PAY ALAMAZSAK Önümüzdeki dönemde yakın coğrafyamızda ilerleyebiliriz diye düşünüyorum. Ama önümüzdeki 3 yıl böyle bir planımız bulunmuyor. Sonrasında da Türkiye’nin ticaret hacminin gelişimine ve dağılımına bakarız. Geçmişte Türki Cumhuriyetleri’nde bu tip fırsatlara baktık. Cazip bulmadık. 
YATIRIM KRİTERLERİ Yatırım yapacaksak bunun mutlaka hissedar değeri yaratan ve sürdürülebilir bir iş olmasını istiyoruz. Herhangi bir ülkede bireysel bankacılıkta yüzde 5’in altında pazar payıyla kârlı olmanız mümkün değil. Küçük pazar payları bireysel bankacılığın maliyetlerini kaldırmaz. Zaten kurumsal bankacılık ve proje finansmanında bugün Türkiye’den ve Almanya merkezli Akbank AG’den destek verebiliyoruz. 

Akbank'ın 2015 strateji planı
1 2015 planımızı Türkiye’nin yüzde 3,5 büyüdüğü bir senaryo üzerinden yaptık. 
2 Sepet kurun yıl sonunda 2,60’lara gelebileceğini öngörüyoruz. 
3 Ülkenin büyümesi yüzde 5’lere doğru çıkarsa büyüme tahmininde revizyon yapacağız. 
4 Toplam kredilerde yüzde 17 düzeyinde büyüme bekliyoruz. 
5 Ticari, kurumsal kredilerde ve proje finansmanında yüzde 20 büyüme göreceğiz.
6 Yurtdışı piyasalarda uzun vadeli kaynak sağlamak adına aktif olmayı hedefliyoruz. 
7 Alınan tedbirler nedeniyle bireysel kredilerde güçlü bir büyüme planlamıyoruz. 
8 Banka için benim en çok baktığım gösterge, aktif kompozisyonu ve özellikle kredilerin kalitesi. 
9 Yurtdışına açılma ya da banka satın alma planımız yok. 
10Bizim önceliğimiz Türkiye. Yakın coğrafyada ilerleyebiliriz ama 3 yıl için böyle bir planımız yok.
~

“YENİ REGÜLASYONLAR KÂRIN YÜZDE 5’İNİ GÖTÜRECEK”
DÜZENLEMELERİN ETKİSİ
Son regülasyonlar 2014 yılının sonuna doğru alındığı için sektöre asıl etkisi 2015’te görülecek. Yaptığımız hesaplamalara göre regülasyonların etkisi, sektörün net kârının yüzde 5’i kadar olacak. 
KAYIP NASIL KARŞILANACAK? Paket olarak bakmak lazım. Ama ben yakın gelecekte yeni bir regülasyon beklemiyorum. Sektör kurumsal krediler, proje finansmanı, varlık yönetimi ve iştiraklerinde BES ile büyüyecek. KOBİ ve ihracat alanında büyüme olacak. Piyasalarda faizlerin düşük olması bizim için avantaj. 2015 yılı ve önümüzdeki dönemde sektörün büyümesi ve kârlılığında yeni bir negatif uygulama, yeni bir regülasyon gelmezse sorun olacağını düşünmüyorum. 
SEKTÖRÜN 2015 KÂRLILIĞI Son 10 yılda bankacılık sektörünün aktifleri her yıl yüzde 10 büyüdü. Kredilerde büyüme yıllık ortalama yüzde 30 oldu. Sektör, Türkiye’nin büyümesinde çok etkili. Her 1 birim özsermayeye eklenen net kâr, kaldıraç etkisiyle 9 birim kredi yaratıyor. Türkiye’nin 2023 hedeflerini tutturabilmesi için sektörün hem özkaynakları hem kredi verme kapasitesi güçlü olmalı. Bugün sermaye maliyeti yüzde 13 yani kâr için Türkiye’de bankacılık sektörünün ortalama yüzde 14-15 özkaynak kârlılığı olmalı. İdeal kâr oranı budur. Ben yeni bir regülasyon gelmezse, sektörün bu yıl yüzde 15 özkaynak kârlılığına ulaşabileceğini tahmin ediyorum. 

“ÖZSERMAYE KÂRLILIĞI ÇOK ÖNEMLİ”
Finansal istikrar için alınan makro ihtiyati tedbirlerin algısı çok doğru oldu. Yabancı yatırımcılar istikrar arıyorlar. Bankacılığın özsermaye kârlılığı yüzde 14-15 olursa ben sermaye piyasalarına da bankacılık sektörüne de sermaye girişinin süreceğini öngörüyorum. Bir sorun çıkmayacak yeter ki yeni bir regülasyon, negatif bir karar gelmesin. Ama ben bunu beklemiyorum. 
G20 ZİRVESİ KRİTİK Bu yıl Türkiye, G20 Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. Bunun Türkiye’nin kendisini tanıtması, hikayesini anlatmasında çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. 2015 Türkiye için fırsat yılı. Banka olarak biz de yıl boyunca süreci destekleyen pek çok etkinlikte başı çekeceğiz. Bunlardan ilki 8-9 şubat tarihlerinde gerçekleştirilecek. 
IIF TOPLANTILARI İSTANBUL’DA İstanbul’da düzenlenecek olan bu ilk etkinlik Institute of International Finance (IIF) Konferansı olacak. Global finans dünyasından 400 üst düzey yetkilinin katılacağı bu toplantıda piyasa ilkeleri, açık ticaret ve yatırım rejimleri ve etkin bir şekilde düzenlenmiI finans piyasaları konularında değerli çalışmalar yapılacak. Konferans tüm dünyada ekonomik büyüme, istihdam ve yoksulluğun giderilmesi için hayati önem taşıyan dinamizmi, yenilikçiliği ve giriIimciliği hızlandırmak için gereken çözümlere odaklanacak. 
DİKKATLERİ TÜRKİYE’YE ÇEKECEK Tüm bunlardan da öte konferans Türkiye’nin potansiyelinin ve gücünün altını çizen bir toplantı olacak. G20 zirvesinden önce tüm dünyanın gözü IIF konferansında olacak diyebiliriz. IIF’in yönetim kurulundaki tek Türk bankacı olarak konferansın açılış konuşmasını yapacağım. Bu süreçte finans dünyası Türkiye’de bankacılar ve müIterileriyle birebir görüImeler yapacaktır, ben bu sayede bu yıl güçlü bir sermaye ve kaynak giriIinin olacağını düşünüyorum. 

“ÖNÜMÜZDE GÜÇLÜ FIRSATLAR VAR”
AKILLICA BORÇLANMALIYIZ
Bu yıl bankaların uzun vadeli borçlanmada önemli imkanları olacak. Bu bor��lanmalar akıllıca yapılırsa hem Türkiye’nin cari açığının kaliteli finansmanına pozitif etki sağlayacak hem bugün ayağımıza dolanan kredi/mevduat oranını iyi yönetmemize imkan verecek. Bankacılık sektörünün en önemli sorumluluğu kaliteli aktif yaratmaktır. Bu sorumluluğa sadece kredi vermek şeklinde bakmamalı.
PİYASALAR POTANSİYEL Şirketlerin halka açılmalarını destekleyecek şekilde çalışmamız gerekiyor. Türkiye’nin önünde sermaye piyasalarında çok önemli fırsatlar var. Brezilya’nın milli geliri Türkiye’nin 2,7 katı ama Brezilya’da halka açık şirketlerin değerleri Türk şirketlerinin 5,2 katına denk geliyor. Türkiye’de halka açılmalar son dönemde gündemde ama yakın gelecekte daha da aktif olunacak. Ülkemizde halka açık şirketlerin milli gelire oranı yüzde 24. Bu oran Hindistan’da yüzde 74, Brezilya’da yüzde 44. Türk şirketleri de farklı kulvarlardan kaynak temin edecek. Bankalar için şirket tahvilleri de fırsat sunuyor. Türkiye’de şirket tahvillerin toplam tahvillere oranı yüzde 8,7 ama Brezilya’da bu oran yüzde 40. Burada da ilerleme olacak. Önümüzdeki 3 yılda sermaye piyasası işlemlerinde güçlü aktivite bekliyorum. 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz