21 Şubat’ı Unutamam

Artık herkes tarihi iyi kafasına kazıdı. Tam bir “milat” gibi... Türkiye için bir dönüm noktası, çok sayıda bankacı ve yönetici için ise unutulmaz gün... 21 Şubat 2001 gününden söz ediyoruz.  ...

1.04.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Artık herkes tarihi iyi kafasına kazıdı. Tam bir “milat” gibi... Türkiye için bir dönüm noktası, çok sayıda bankacı ve yönetici için ise unutulmaz gün... 21 Şubat 2001 gününden söz ediyoruz.  Aslında herkes için özel bir gündü, ancak bankacılar, özellikle de üst düzey için yeri çok ayrıydı. Milyarlarca dolarlık döviz işlemi, yüzde 7 bin 500’e çıkan faizler ve günün sonunda gelen devalüasyon ya da serbest döviz uygulaması...

Bu uzun gün bazı bankacılar için hiç bitmedi. Gergin ve stres dolu olan o unutulmaz anı, Capital banka yöneticilerinden bir kez daha hatırlamasını istedi. O gün yaptıklarını, düşündüklerini anlatan bankacılar, ilginç anılar aktardılar...

“PİZZA YİYEREK SIKINTI DAĞITTIK”

Hüsnü Akhan/Körfezbank Genel Müdürü
 
“Kriz günlerinde sabah geliş saatlerinde bir değişiklik olmadı ve sabah saat 8.00-8.30 arasında bankaya geldim. Ama çıkış saatlerim değişti ve uzadı. Çünkü, sisteme para verilmeyince EFT sistemi, gece saat 23.00-24.00’lere kadar açık tutuldu. Bu şekilde çıkış saatleri gece yarılarını buldu.

Kriz nedeniyle yurtiçi ve yurtdışı bütün ziyaretler iptal edildi. Bankadaki zamanımın yüzde 80’i hazine bölümünde geçmeye başladı. Bazen odamda sadece yarım saat kalabildim. Merkez Bankası’ndaki, Garanti Bankası’ndaki günlerimi hatırladım. Bankada kriz komitesini oluşturduk.

Bu durumlarda çalışana moral vermek gerekiyordu. Yüzüm asık olsa, personel benden fazla etkileneceğinden, güleç yüzlü olmaya, moral vermeye çalıştım. Bazen birlikte pizza yedik, birbirimize takıldık, sıkıntıları kısa süreli de olsa atmaya çalıştık.

Kriz, 3 gün değil 2 hafta devam etti. Bayram tatilinden önce cuma günü saat 23’e kadar çalıştım ve bayram boyunca, kriz komitesindeki arkadaşlarla, hasar tespit çalışmaları yaptık.”

“ZAMANIMI FON YÖNETİMİNDE GEÇİRDİM”

Zafer Ataman/ Toprakbank Genel Müdürü
 
“Günlük çalışma saatleri, 16-17 saate yükseldi. Sabahları biraz daha erken geldim. Telefon trafiği çok yoğunlaştı. Şubelerle, bölge müdürlükleriyle sürekli iletişim halinde oldum. İcra toplantıları biraz daha uzun sürdü. Her gün aktif-pasif toplantıları yapmaya başladık.
Sabahları yüzde 300’le açılan ve 7 binle kapanan piyasayı daha yakından takip etmek için bazen odamda kaldığım süre 15-20 dakikayı geçmedi. Genelde, piyasanın en yoğun olduğu 11.00-14.00 arasında fon yönetiminde bulundum. Fon yönetimi ile mevduat bankacılığı arasında mekik dokudum diyebilirim.”

“ÇOK GEÇ SAATLERE KADAR BANKADAYDIM”

Ergun Özen/Garanti Bankası Genel Müdürü
 
“O günlerde takas sorunu vardı. O nedenle herkesin aklı fikri oradaydı. Şu bankadan geldi, bu bankaya gitti mi diye sürekli rapor alıyordum. Sabahları işe geliş saatlerim, önceki günlere göre değişmedi. Ancak, akşam çıkış saatleri değişti, daha uzadı. Örneğin, 21 Şubat akşamı, geç saatlare kadar bakanlar kurulundan çıkacak kararı bekledik, olası sonuçları aramızda tartıştık.

İş yoğunluğu diğer günlere göre doğal olarak fon yönetimine kaydı. Bir kere kriz yönetimi ilan edildi. Bu doğrultuda iletişim artırıldı. Bölge müdürlükleri, şube yöneticileriyle çok daha sık aralıklarla mevduat, giriş çıkış raporları aldık. Banka dışındaki bazı toplantı ve ziyaretleri yapmadık değil, ama önceki günlerdeki kadar değildi. Bilanço, likidite durumuna göre kriz yönetimine hazır hale geldik.”

“O GÜN HİÇ UYUYAMADIM”

Hakan Ateş/Denizbank Genel Müdürü
 
“Gerilimin çok olduğu durumlarda insanın ilk etkilendiği nokta, uyku düzeninde oluyor. Diğer zamanlarda gece yatarken insan kalkar gibi olur ama uyku sersemliğiyle hiçbir şey anımsamaz. Ama endişeli durumlarda, örneğin o günlerde gecenin 3-4’ünde sağdan sola dönerken, en az 18 fikir beynime saplanıyordu. O saatte kalkınca da 50 fikirle sabahı ettim. Hiç uyuyamadım. Daha önceki günlerde, sabah saat 8.30’da bankada oluyordum. O günlerde ise kaç olursa, 6.30, 7.00, 7.30 gibi saatlerde gittim. Çünkü, zaten uyuyamıyorsun, evde oturacağıma bankaya gidiyordum.

Doğal olarak akşam çıkış saatleri geç oluyordu ama o günlerde daha da uzadı. Arkadaşlarla yaptığımız toplantılarda, fikir jimnastiği yaptığımı gibi, ne olacak diye geyik muhabbeti de yaptık. Verimin düştüğü anlar yaşadık. O günlerde eşe, çocuğa gösterilen ilgi azalıyor. Onlar da bunu fark ediyor ve rahatsız oluyorlar.

Ödemelerdeki aksamalar yüzünden güven de sarsılınca, ben içerideki paramı alamıyorum, dış yükümlükler aksayınca, dış piyasalar ne düşünür diye içimi utanç kapladı ve “Biz bu durumu hak ediyor muyuz?” diye sık sık düşündüm ve isyan ettim. Doğal olarak da bu duruma neden olan kişi ve kuruluşlar hakkında hoş duygular taşıyamıyor insan.”

 “DAHA FAZLA SİNEMAYA GİTTİM”

Bora Böcügöz/Kentbank Genel Müdür Yardımcısı
 
“Programın iflas etmesi, hayal kırıklığı, moral bozukluğu yarattı. Ama yaşam da devam ediyor; olumsuzluklara rağmen, işimize bakmaya çalıştık. Çünkü, olay normal bankacılıktan likidite, kriz yönetimine dönüşmüştü. Zaman zaman moral bozukluğu, bazen de küçük mutluluklarla iniş çıkışlı, dalgalı, gergin anlar geçirdik.

Arkadaşlarla, şube müdürlerimize, müşterilerimize krizden ne kadar az etkilendiğimizi, bizim neden iyi durumda olduğumuzu anlatmaya, moral vermeye çalıştık. Kuvvetli taraflarımızı ön plana çıkardık. Doğal olarak da bankanın üst yönetimiyle de daha sık görüşme trafiği yaşandı.
Eşim de bankacı ama işle ilgili hiç konuşmadık. Önceki döneme göre daha fazla sinemaya gittik ve kafa dağıtıcı aktivitelere ağırlık verdik. Krizin yaşlandırıcı etkisi oldu, psikolojik ve fiziksel olarak yıprandık. Zihin yorgunluğu yaşadık.

“EV SAHİBİMDEN BÜYÜK ANLAYIŞ GÖRDÜM”

Türkay Oktay/EGS Bank Genel Müdür Yardımcısı
 
“Öncelikle devalüasyon kararını çok kabullenemedim. Çünkü, böyle bir kararı beklemiyordum. Olasılık dahilinde bile olsa yapılmasını mantıklı bulmuyordum. Kabullendikten sonra da hayal kırıklığı yaşadım. Bu duygularımı ilk başta yakın çevreme yansıttım doğal olarak. ‘Battık, bittik’ edebiyatı değil, ancak geleceği düşünerek oluşan karamsarlıkla bunu yaptım.

Ardından kendimi toparladım ve profesyonel bir yönetici olarak ise özellikle kendi ekibime ve ne olup biteceğini merak eden müşterilere, şube çalışanlarına sakin olmalarını ve morallerini çok bozmamalarını söyledim. İçimdeki karamsarlığı onlara yansıtmamaya çalıştım. Ekibime şube ve müşterilerle konuşurken sakin olmalarını, moral verici davranmalarını tavsiye ettim.

Bu süreçte değişik tepkiler, değişik yaklaşımlar olmadı değil. ‘Kanada’ya gideceğim’ diyen arkadaşlarıma, ‘Çok soğuk memleketmiş. Daha çok Fransızca konuşurlarmış, bence gitme’ şakaları yaptım. Parasını Türkiye’den yurtdışına çıkarmak isteyen müşterilerimize şaka yollu kızdım ve ‘Herkes sizin gibi davranırsa bu ülke nasıl düzelir, bu paraları burada kazandınız, burada tutmanız daha doğru’ dedim.

Her zam döneminde canıma okuyan ev sahibimin devalüasyon sonrası beni aramasına şaşırdım. Zira kirayı dolar olarak ödüyordum. Ev sahibimin, ‘Anlaşacağımız daha düşük bir kurdan kirayı bana ödeyebilirsiniz’ teklifine daha da şaşırdım. Türkiye’deki birçok küçük yatırımcı gibi birikimlerini döviz olarak tutan babam adına çok sevindim. Bu işi profesyonelce yapmama ve ona TL yatırım yap tavsiyelerime rağmen babamın 7 yıl sonra gene haklı çıkmasına onun adına sevindim.

Çalışma odamın her zamankinden çok daha fazla dolduğunu, yüzlerce telefona cevap verdiğimi o günlerde zihinsel olarak çok yorulduğumu söyleyebilirim. Akşam evde içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Eşim de bankacı olunca konu ister istemez piyasalara geliyordu. O günlerdeki stresi atmak, rahatlamak için eve yeni aldığım koşu bandında ter attım ve boş boş televizyon izledim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz