Yeni karşıladığımız yılın tablosunu, bu ortamda bankalarının stratejisini HSBC Türkiye Genel Müdürü Selim Kervancı ile konuştuk...
Elçin Cirik
HSBC Türkiye, çalkantılı iki yılın ardından, 2018’de büyüme trendine girdi. Bankanın genel müdürü Selim Kervancı, büyürken kârlılığı da unutmadıklarını söylüyor. 2016’da 355 milyon TL zarar edildiğini anlatan yönetici, “2017’de gelirlerimizi giderlerimizden hızlı artırarak 168 milyon TL vergi öncesi kâr elde ettik. Son güncel verilerle 2018’in 3’üncü çeyreği itibarıyla 323 milyon TL kâr yazdık” diyor. Banka 2018’in ilk 9 ayında mevduatta yüzde 47 ve kredilerde yüzde 27 büyüdü. “Aktif büyüklük, kredi, mevduat ve kârda sektörde en fazla büyüyen banka biziz” diyen Kervancı, 2019’da 800 bin olan bireysel müşterisi sayısını yüzde 15 artırmayı ve kurumsal kredilerde yüzde 15 büyümeyi hedefliyor. Bankanın bugün kredilerinin yüzde 65’i kurumsal bankacılıkta. Bu alandaki yeniden yapılandırmalarla ilgili olarak da Kervancı, “Yeniden yapılandırmadan ziyade finansman modellerinin yeniden düzeltilmesi demek daha doğru. Bizim portföyümüzde çok kısıtlı olarak bu tip talepler var, bir sıkıntı görmüyoruz. Tabii 2019’da dikkatli olmakta fayda var” şeklinde konuşuyor. Yeni karşıladığımız yılın tablosunu, bu ortamda bankalarının stratejisini HSBC Türkiye Genel Müdürü Selim Kervancı ile konuştuk:
Bankada gerçekleştirdiğiniz dönüşüm sürecinin meyvelerini toplamaya başladınız mı?
Dönüşüm hikayesini planladığımız şekilde ve zamanında başarılı bir şekilde bitirdik. Şimdi büyümeye, müşteri deneyimini artırmaya ve en sağlıklı insan sistemini geliştirmeye odaklanıyoruz. Tabii bu dönüşümü yaparken kârlılığımızı da unutmadık. Bankamız, 2015’te 325 milyon TL ve 2016’da 355 milyon TL zarar etmişti. 2017’de gelirlerimizi giderlerimizden hızlı artırarak 168 milyon TL vergi öncesi kâr elde ettik. Son güncel verilerle 2018’in 3’üncü çeyreği itibarıyla 323 milyon TL kâr yazdık. Bu dönemde müşterilerimizi desteklemeye devam ettik. İlk 9 ayda kredilerde yüzde 27’lik bir büyümemiz var.
Bu büyüme hangi alandan geldi?
Ağırlıklı olarak odaklandığımız müşteri segmentlerinde büyüdük. Stratejik olarak bireysel bankacılıkta orta üst ve üst gelir gruplarında, kurumsal ve yatırım bankacılığında büyümeyi belirledik. Bu büyüme de ağırlıklı olarak kurumsal müşterilere verdiğimiz kredilerden kaynaklandı. Müşterilerimizi farklı finansman alternatifleriyle de desteklemeye devam ettik, 7,4 milyar dolar tutarında 7 Eurobond işlemi gerçekleştirdik. 50 milyon dolarlık murabaha işlemi ve 250 milyon dolarlık ihracat finansmanı aranje ettik. 2018’in ilk 9 ayında mevduatta da yüzde 47 büyümemiz oldu. Aktif büyüklük, kredi, mevduat ve kârda, sektörde en fazla büyüyen bankayız. Bu da stratejimizin doğru olduğunu gösteriyor. Yıl sonunu da hedeflerimizin üzerinde kapatacağız.
Yoğun rekabetin olduğu bu alanda nasıl hızlı büyüdünüz?
Bizim için en önemli konulardan biri müşterilerimize piyasaların sağlıklı işleyişini bozmadan en doğru ürünü satmak. 73 bireysel bankacılık şubemiz var ve özel bankacılık anlayışıyla hizmet veriyoruz. Birikim yönetiminde çok iyiyiz. Agresif performans sistemlerinin olduğu bir sektörde çalışanlarımızın üzerinde rakamsal baskı kurmuyoruz. Bankamızda çalışanların üzerinde gelir hedefi yok. Çalışanlarımızın müşterilere davranış biçimine bakıyoruz, bu da bizi piyasada ayrıştırıyor diye düşünüyorum. Bu alanda şu kadar faiz veriyoruz diye reklamlarımızı da görmezsiniz… Bir de kurumsal tarafta nakit yönetimi işlemlerine odaklandık. Kredi verdiğimiz müşteriyle derinleşmeyi hedefliyoruz. Fırsat yaratan alanlardan biri dış ticaret işlemleri oldu, uluslararası ağımız sayesinde farklı çözümler sunabiliyoruz. Bankanın bugün kredilerinin yüzde 65’i kurumsal bankacılıkta, yüzde 35’i bireysel tarafta. Son dönemde bireysel kredilere talebin azalmasıyla kurumsala doğru bir kayış oldu.
Kurumsal bankacılık yeniden yapılandırmalarla ciddi darbe alıyor. Sizin portföyünüzde yeniden yapılandırma oranı ne kadar?
Çok yüksek değil. Aslında bu yeniden yapılandırmaları da abartmamak lazım, maalesef yanlış yansıyor. Yeniden yapılandırma şirketin ödeme sorunu içine girmesinden kaynaklanmıyor, şirket günlük faaliyetlerine, nakit akışına devam ediyor. Ama bunlar, geçmişte ortaklaşa yapılan birtakım hataların sonucu. Şirketler finansman modellerini normal nakit akışlarına göre kurmamış, düşük faizlerden faydalanmak için daha uzun vadeli yatırım gerektiren işleri kısa vadeli finanse etmişler. Bizim de çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor, bankalar da aracılık etmiş. Şu an hepimiz aynı gemideyiz. Yeniden yapılandırmalardan ziyade finansman modellerinin yeniden düzeltilmesi demek daha doğru, bunu yapıyoruz. Bizim portföyümüzde çok kısıtlı olarak bu tip talepler var, bir sıkıntı görmüyoruz.
2019’da yeniden yapılandırma taleplerinin artmasını bekliyor musunuz?
Tabii, 2019’da dikkatli olmakta fayda var, temkinli olmalıyız. Şu anda Türkiye’nin en önemli problemi güven. Güveni oluşturacak adımları atmamız gerekiyor.
2019 yılında nasıl hedefleriniz var?
Belirlediğimiz müşteri segmentlerinde büyüyeceğiz mesela bireysel bankacılıkta üst gelir segmentinde büyümek istiyoruz. Şu an 800 bin bireysel müşterimiz var, bu sayıyı yüzde 15 artırmayı hedefliyoruz. Kredi odağımıza da devam edeceğiz. 2019’da kurumsal kredilerde yüzde 15 büyüme planımız var. Sermaye konusunda bugün bir sıkıntımız yok ama gerekirse sermaye artırımı yapma konusunda birtakım planlarımız var. Büyümemizi destekleyecek sermayeyi koyma konusunda sıkıntımız yok. Biz büyüyemeye odaklanıyoruz. Müşteri deneyimini ileriye taşımak önceliğimiz olacak. 484 milyon TL yatırımla ana bankacılık sistemimizi yeniledik, yeni odaklarımızdan biri dijitalleşme olacak. Ayrıca sektördeki en sağlıklı insan sistemimizi oluşturmayı hedefliyoruz. Çalışanlarımıza rakamsal baskı kurmuyoruz. Bizim için çalışanlarımızın güvenilir, derin ve uzun vadeli ilişkileri geliştirerek güven kazanmaları önemli. Kısa vadeli 3-4 kuruşun peşinde olmaktansa uzun vadeli güven esasına dayalı bir rekabet anlayışımız var. Genel müdürlük binasına 309 milyon TL yatırım yaparak açık alan konsepti getirdik. Ben dahil hiç kimsenin bir ofisi yok, bu takım çalışmasını artırıyor.
2019’da yatırım bankacılığı için fırsatlar olabilir mi?
Yatırım bankacılığında halka arzlar ve şirket satın alma/evlilikleri işleri bulunuyor. Satın alma ve evlilik tarafında hala üzerinde çalıştığımız şirketler var. Özellikle ihracata yönelik üretim ve imalat sektörlerine yabancı yatırımcının ilgisi devam ediyor. Dövizle kazanan sektörlere ilginin çok güçlü olduğunu görüyoruz. Ama Türk şirketlerinin yöneticileriyle alıcıların fiyat beklentileri arasındaki büyük farklar var; o nedenle işlemler uzun sürüyor. Halka arz tarafında ise 2019’in ilk yarısında çok işlem beklememek lazım. Bu yıl Türkiye’de sağlık, perakende alanlarında öyle şirketler var ki yurt dışında 20 kat EBITDA ile değerlenirken bizde 7-8 katla değerlendi. Çünkü yabancı yatırımcı kur oynaklığı risk primini bu fiyata yansıtıyor. Türkiye, gerçekten hiçbir zaman bu kadar ucuz olmamıştı. Aslında tam Türkiye’ye yatırım zamanı. 2019’da Türkiye’de yerel seçimler var, dünya da enteresan bir dönemden geçiyor. Şu anda üzerinde çalıştığımız birkaç halka arz işlemi var, piyasaları yakından takip ediyoruz, doğru zamana bakıyoruz. Dünya piyasaları o kadar hareketli ki bir gün uygun piyasa bir hafta sonra kapanıyor ama şirketler açısından her an piyasa çıkacakmışçasına hazırlıklı olmak gerekiyor. İkinci yarıda daha çok işlem görebiliriz. Ayrıca biz emeklilik fon yönetimi tarafında lideriz. Kasım sonu itibarıyla emeklilik fonları dahil 9,7 milyar TL fon büyüklüğümüz var. Piyasada lider konumdaki ilk 5 emeklilik şirketiyle çalışıyoruz. Banka olarak aktif büyüklükte payımız yüzde 1’in altındayken portföy yönetimi şirketimizin eylül ayında pazar payı yüzde 9,5’e çıktı.
Türkiye’nin büyük projeleri tamamlandı gibi, 2019 ve sonrasında proje finansmanında takip ettikleriniz var mı?
HSBC Türkiye olarak Türkiye’ye uzun vadeli bakışımızın önemli bir göstergesi İstanbul Havalimanı’na yaptığımız yatırım. Bundan sonrasında da hastaneler, liman, Kanal İstanbul ve tüp geçit projeleri gündemde… Ancak bu projelerde en önemli konu şu: Artık Türkiye farklı finansman modellerine bakmalı. Örneğin, Elazığ hastane projesini yeşil tahvil ihracıyla finanse ettik; sürdürülebilirlik açısından iyi bir örnekti. Geçmişte bu projeler bankacılık sektörü tarafından finanse edildi ama sektörün de artık kredi/mevduat oranları TL’de yüzde 155’lerde, dolayısıyla artık Türkiye’de sermaye piyasalarının gelişmesi lazım. Her şeyi artık bankacılık tarafından yapamayız. Bireysel emeklilikte 90 milyar TL’lik bir fon büyüklüğü var, bu fon yatırım yapacak alanlar arıyor. Bankaların bilançolarında bulunan mevcut projelerin sermaye piyasalarından nasıl refinanse edilebileceğinin araştırılıp yeni projelerin de bankacılık üzerinden verilmesi lazım.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?