Çoklu varlık fonlarını Türkiye'ye getirdik

HSBC Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, Pazar paylarının da yüzde 5-6 arasında değiştiğini söylüyor.

1.05.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Çoklu varlık fonlarını Türkiye'ye getirdik
HSBC Portföy, 2003 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Türkiye’de üç ayrı bireysel emeklilik şirketinin fonları ile birlikte toplam 3.6 milyar liralık bir portföyü yönetiyor. Sektörde beşinci sırada bulunduklarını belirten HSBC Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, Pazar paylarının da yüzde 5-6 arasında değiştiğini söylüyor. Türkiye’de ‘aktif yönetim’e büyük önem verdiklerini belirten Aksel, “biz alfa yaratan ve hisse senedi ile sabit getiride uzmanlaşmış bir şirket olarak piyasada yer almak istiyoruz” diyor.

Stratejisini Türkiye'de en büyük 5 portföy yönetim şirketi arasında yer almak olarak belirleyen HSBC Portföy'ün Genel Müdürü Namık Aksel, aynı zamanda ‘aktif yönetim'le piyasada fark yaratmak istediklerini belirtiyor. Kendi grupları dışındaki gruplara da hizmet verdiklerinin altını çizen Aksel, yeni düzenlemelerle sektörün önümüzdeki yıllarda hızı bir şekilde büyüyeceğini öngörüyor:

HSBC Portföy ne zaman kuruldu?
HSBC Portföy 2003 yılında kuruldu. Daha önceden de HSBC Yatırım olarak zaten faaliyetlerimiz vardı. Ancak bireysel emeklilik sisteminin kurulması ile birlikte birçok portföy yönetim şirketi ile birlikte HSBC Portföy de piyasaya girip faaliyetlerine başladı.

Sektördeki yeriniz nedir?
HSBC Portföy kurulduğundan bu yana sektörde hep ilk 10'da yer aldı. Bugün itibariyle yönettiğimiz fonların büyüklüğü 3.6 milyar TL'ye ulaştı ve piyasada 5'inciliğe yükseldik. 3.6 milyar TL'nin 2 milyarı yatırım fonu, 1.1 milyar TL'si de emeklilik fonlarında.~

Ancak sektörde şöyle önemli bir durum var:
İç piyasa nispeten kapalı bir piyasa. Şirketler bağlı oldukları bankaların dağıtım gücü kadar etkili olabiliyor. Örneğin piyasanın en büyük ilk 4 fonu, en büyük 4 bankanın portföy yönetim şirketleri. Bunların bireysel emeklilik şirketleri de var. Bizim HSBC olarak bireysel emeklilik şirketimiz olmamasına rağmen emeklilik fonlarında yüzde 5 pazar payına ulaştık. Yatırım fonlarındaki pazar payımız ise yüzde 6 seviyesinde. Bankanın dağıtım gücüne göre bakıldığında ortada net bir başarı var.

HSBC Portföy olarak büyümeye yönelik özel stratejileriniz neler?
Stratejimizi Türkiye'de en büyük 5 şirket arasında yer almak olarak belirledik. Bunun için de adına ‘aktif yönetim' dediğimiz portföy yönetimi ve varlık yönetimine çok önem veriyoruz. Türkiye'de yatırım fonları tarafı çok fazla büyümüyor, ancak emeklilik fonlarında ciddi bir artış var. Bu alan sıfırdan başladı ama yakında yatırım fonlarını yakalayacak. O nedenle emeklilik fonları pazarına özel önem veriyoruz. Emeklilik alanında kendi işimiz olmamasına rağmen emeklilik fonlarının yönetiminde çok aktifiz.

Ayrıca yurtdışından Türkiye'ye yapılacak yatırımları da çekip sektörü büyütmek istiyoruz. Bunları yaparken de aktif yönetimde uzmanlaşmış bir kurum olarak öne çıkmak istedik. Sonuçta likit fonlar ve endeks fonlar gibi fonların yarattığı fazla bir katma değer yok, risk ve getiri profilleri düşük. Biz aktif yönetim stratejisiyle alfa yaratan ve hisse senedi ile sabit getiride uzmanlaşmış bir şirket olarak piyasada yer almak istiyoruz. Bunun için emeklilik fonlarında da yer almamız gerekiyordu.

Yönettiğiniz fonların performansı nasıl?
2005'ten bu yana Anadolu Hayat Emeklilik'in hisse senedi ve tahvil-bono olmak üzere iki fonunu yönetiyoruz. Her iki fon da kurulduğu tarihlerden bu yana bakıldığında kendi grupları içerisinde en iyi getiriyi sağlayan fonlar. Zaten uzun vadede alfa yaratma özelliğimizi bu fonlarla elde ettik.

Başka kimlerin fonlarını yönetiyorsunuz?
Anadolu Hayat fonlarının getirisinde sağladığımız başarı bize başka kapılar da açtı. 2011 yılında Allianz'ın Türkiye'deki tüm emeklilik fonlarının yönetimini aldık. Allianz'ın bu 11 tane fonu sayesinde portföy büyüklüğümüzü 2 milyarlı rakamlardan 3 milyarlara yükselttik, sektördeki büyüklüğümüzü ve yerimizi perçinledik. Sıralamada da 7'incilikten 5'inciliğe çıktık.~
Ayrıca geçtiğimiz sene portföyümüze Fibabanka'nın toplam dört tane yatırım fonunu da ekledik. Bunların büyüklükleri de 116 milyon TL civarında. Bizim hedefimiz mümkün olduğu kadar farklı kurumların fonlarını yönetebilmek. Biz sadece bankasının şirketi olarak bilinmek istemiyoruz. Bireysel emeklilik operasyonumuzun olmamasının bize sağladığı avantaj da bu zaten. Çalışabildiğimiz kadar çok kurumla çalışmak istiyoruz.

Sektörde diğer şirketlere göre farklılaştığınız yerler neresi?
Kendi grubu dışında aktif yönetimde fark yaratmış ve birden fazla müşteriyle çalışmayı başaran bir şirketiz. Aslında sektördeki en büyük problem bu. Herkes kendi grubuna iş veriyor ve başka gruplardan iş almak çok zor. Sektörde rekabet ve açıklık konusunda önemli adımların atılması gerekiyor. Biz diğer kurumların fonların yönetimini alarak çok büyük bir adım attık. Alliance örneği, bu kadar büyüklükteki fonların bağımsız bir portföy yönetimine verilmesi açısından en büyük örnekti. Geçen sene de Groupama fonlarının yönetimi başka bir portföy yönetim şirketine devretti. Biz bu örneklerin önümüzdeki dönemde artacağını düşünüyoruz. Biz aktif yönetimde fark yaratarak bu piyasada önde gelen şirketlerden biri olmak istiyoruz. Çok emin değilim ama bugün üç farklı emeklilik şirketinin fonlarını yöneten tek portföy yönetim şirketi olabiliriz. Bizim diğer farkımız da HSBC gibi global bir kurum olmamızdan kaynaklanan avantajımız. Buradaki ekspertizi yurtdışına aktarabiliyoruz ve servis veriyoruz. Örneğin Lüksemburg'taki hisse senedi fonumuz 600 milyon TL'ye ulaştı. Türkiye'de bu rakamın yanına bile yaklaşılmaz.

Yeni ürünler getirecek misiniz?
Aslında bu da bizim diğer bir özelliğimiz. Yurtdışındaki iyi örnekleri ve güzel tecrübeleri Türkiye'ye getirmeye başladık. Şöyle bir taze örnek verebilirim: Türkiye'de faizler düştü, kısa vadede otur ve üzerine yat dönemi bitti.
Türkiye'de yüksek faizlere alışmış bir kesim vardı. Şimdi faizler sıfıra yakın olunca, bu kesimde önemli bir rahatsızlık başladı. Artık para kazanmak için biraz daha risk alması gerekiyor. Biz de bu ihtiyaçtan yola çıkarak dünyadaki çoklu varlık fonlarını getirdik. Bu fonların içinde çok sayıda varlık grubuna yatırım yapan fonlar var. Belli bir risk ve getiriyi hedef koyuyor, eğer bu seviye müşteriye uyuyorsa bunu satıyorsunuz ve uzun süre müşteri rahat bir şekilde bu fonları taşıyor. Çoklu varlık fonları riskin dağıtılmasını sağlıyor. Biz müşteriye ‘paranı dert etme, eğer amacın kısa vadeli faizden daha fazla getiri elde etmekse gel bu paranı koy ama vadeni uzat, haftada bir karşılaştırma' diyoruz. Müşteri gidip kendi işine baksın, doktorsa doktorluk yapsın, mühendisse mühendislik. Parayı yönetme işini profesyonellere bıraksın. Önümüzdeki dönemde Türkiye'de çoklu yatırım fonlarının sayılarının artacağını düşünüyoruz. Sadece bizim Mayıs ayında piyasaya çıkacak iki ayrı fonumuz daha olacak.~

Türkiye’de sektörün büyüklüğü ve gelişimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sektörün büyüklüğü yetersiz. 60 milyar civarı bir rakam. Toplam milli gelirin yüzde 52'sini bile geçmiyor. Ama şimdiye kadar hem yüksek reel faizler hem de tasarruf oranının düşük olması sektörün gelişmesini engelledi. Şimdilerde ise her türlü uygun koşul oluşuyor. Öncelikle faizler çok düştü ve bir süre daha düşük seviyede kalmaya devam edecek. İkincisi Türkiye'nin gelir düzeyi ilk defa 10 bin doları aştı. Bu çok önemli bir kriterdir. İnsanlar para biriktirebilecek seviyeye geldi anlamı taşıyor. Bunların yanında sektör tecrübelendi, dersler aldı. Dünyadaki iyi örnekleri sunabilmeye başladı. Son olarak da devlet teşvikleri ve kanuni altyapı ile ciddi bir destek sağlandı.

Burada İstanbul Finans Merkezi çok önemli bir proje. Onun desteğiyle önemli adımlar atılıyor. Portföy yönetim şirketlerinin önünü açan birçok gelişme oldu. Örneğin artık fonları sadece portföy yönetim şirketleri kurup yönetecek. Önceden bankalar ve yatırım şirketleri yapıyordu. Organizasyon yapıları, sektör, aracılık faaliyetleri gibi birçok alanda oturmuş düzenlemeler yapıldı. Sektör daha sağlam temeller üzerine oturtuldu. Bir de eskiden fonların tüzel kişiliği yoktu. Şimdi tüzel kişiliği olan değişken sermayeli yatırım ortaklığı statüsü getirildi. Bu çok önemli bir gelişme. Ürün çeşitliliği konusunda da adımlar atıldı. Sektörün fonların performansını kötü etkilememesi için komisyonlar düşürüldü. Son olarak devlet tarafından bireysel emekliliğe getirilen teşvik sistemi var. Bunları topladığınızda herşey sağlanmış durumda. Artık sektörün büyümesini beklemek lazım.

SEKTÖR NE KADAR BÜYÜR?
Bence milli gelirin yüzde 10'una kadar büyümesi gerekiyor. Yurtdışında ekonomiyi finanse eden sektör portföy yönetim şirketleri iken Türkiye'de halen bankalar. Sermaye piyasaları ve fonlar küçük oyuncular olarak kaldı. Ama önümüzdeki 10 sene içinde ben söylediğim seviyeye ulaşmasını bekliyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz