Uzun vadeli pozisyon alma zamanı

Citi Menkul Değerler Genel Müdürü Soner İnanç, EFG İstanbul Genel Müdürü Baturalp Candemir ve Standart Ünlü Genel Müdürü Attila Köksal’ın değerlendirmeleri…

1.02.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Uzun vadeli pozisyon alma zamanı
Bu yıla yönelik analizlere, değerlendirmelere bakıldığında Türkiye'nin global krizin etkisiyle sıkıntılı bir süreç yaşayacağı yönünde yorumların arttığını görüyoruz. Özellikle cari açık ve büyümeye yönelik vurgular dikkat çekiyor. Bunun piyasalara yansıyacağı da konuşulanlar arasında. Biz de konuyu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı sermayeli aracı kurumların yöneticilerine sorduk. Citi Menkul Değerler Genel Müdürü Soner İnanç, EFG İstanbul Genel Müdürü Baturalp Candemir ve Standart Ünlü Genel Müdürü Attila Köksal konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. 2012'de İMKB'de yurtdışı piyasalara göre önemli bir ayrışma beklenmiyor. Kısa vadeli dalgalanmaların olabileceği ancak orta uzun vadede portföy oluşturulması gerektiği yönünde tavsiyeler öne çıkıyor. Endekste etkisi olan banka hisseleri son dönemde çok geriledi. Yabancı kurum yöneticileri ilerleyen günlerde bankalarda büyük bir düşüş beklemiyor. Faiz lobisi söylemlerine katılmayan yöneticiler, faizlerin yılın ikinci yarısında düşme eğilimine girmesini bekliyor. Yine dövizde spekülatif talebin devam etmeyeceğini düşünüyorlar.

BATURALP CANDEMİR / EFG İSTANBUL GENEL MÜDÜRÜ
"TÜRKİYE PİYASALARINDA CİDDİ AYRIŞMA OLMAZ"
TÜRKİYE İKİ NEDENLE TERCİH EDİLEBİLİR

Türkiye'nin tercih edilmesi için iki neden olabilir. Birincisi, diğer ülkelerden daha hızlı büyüme ihtimali ama bu zor. İkincisi, enflasyonu düşürebilecek, kamunun yeniden yapılanmasını sağlayacak, daha düşük bir cari açıkla büyüyebilmeyi mümkün kılacak reformlara hız verilmesi. Bu konuda bazı gelişmeler var. Ancak 2-3 yıllık reformların ardından yüzde 5-6 civarında sürdürülebilir (enflasyon ve cari açık nedeniyle sekteye uğramayacak) bir büyüme performansına kavuşabileceğimize dair somut önlemleri göremiyoruz. Belirsizliklerin ve soru işaretlerinin çok olduğu bir ortamda, global yatırımcının Türkiye'deki yatırımlarını çok artırmasını, Türkiye'nin diğer piyasalardan çok iyi performans sergilemesini beklememek gerek.

YERLİ YATIRIMCININ PAYI ARTACAK
Faizler bugünlerde yüzde 11-12'lere çıktı. Otoriteler çok büyük yanlışlar yapmazsa Türkiye'de reel faizlerin kalıcı olarak düştüğünü söyleyebiliriz. Dolayısıyla artık faizde, enflasyonun 15-20 puan üzerinde kazanç dönemi kapandı. Bu durumda bazı yatırımcılar, başta hisse senedi olmak üzere daha riskli yatırım araçlarına yönelecek. Önümüzdeki 1-2 yıl içinde bunu hem bireysel hem de emeklilik fonlarında göreceğiz. Sonuçta, yabancı payı azalacaktır ve bunu da olumlu anlamda ifade ediyorum.

BANKA HİSSELERİ PAHALI DEĞİL
Türk borsasında büyük yerli ya da yabancı yatırımcının alabileceği kadar likit hisse senedi çok fazla yok. Bu tipte en fazla 30-40 hisseden söz edebiliriz. Bunların da neredeyse yarısı finansal sektör şirketleri. Şu anda banka senetlerinin pahalı olduğu kanısında değiliz. Piyasada, gördüğümüz kadarıyla defansif sektörlere yönelimin, genel bir trend olduğunu söylemek zor.~

PİYASA DÜŞÜK FAİZİ REDDEDİYOR
2011 Kasım ayından bu yana para politikası faizi ile ortalama Merkez Bankası fonlamasındaki maliyet arasında bir uçurum var. Avrupa'da bir kriz çıkmadığı ve bu kriz bize yansıyarak resesyona yol açmadığı takdirde, piyasadaki faizlerin şu andaki para politikası faizine geri döneceğine ihtimal vermiyorum. Geçen üç aya bakıldığında piyasa 5,75'lik bir faizi reddediyor. Kurların 1,80 civarında kalması daha yüksek bir piyasa faizi ile mümkün. Kaldı ki para politikası faizinin negatif yüzde 2-3 civarında durmasını gerektirecek bir durgunluk yaşadığımızı da sanmıyorum. Global piyasalarda işler iyi giderse sorun yok. İşler global olarak biraz bozulursa yatırımcı riskli yatırımlarını (dolayısıyla TL cinsinden yatırımlarını) azaltmaya karar verdiğinde, kurlar yükselecek. Merkez Bankası da faizlerin şu andaki noktadan daha da yukarı gitmesine izin verecek. Umarım bu senaryo gerçekleşmez.

FAİZ LOBİSİ SAÇMA BİR İDDİA
Faiz lobisi terimi, ortaya saçma bir iddia atıp sonra da buna inanmaktan başka bir şey değil. 2011 yılı boyunca reel faizler eksideydi. Yani paranızı faize yatırdığınız zaman vadedeki alım gücünüz azalmıştı. İnsanlar daha fazla tüketmeye teşvik edildi. Faizleri gerektiği zaman artırmadığınızda ekonomik dengelerin nasıl etkilendiğini, kredibilitenin nasıl sarsıldığını, milyonların alım gücünü eriten enflasyonun nasıl arttığını bu ülkenin insanları çok iyi biliyor. Daha önce ifade ettiğim gibi 5,75'lik politika faizinin makro dengeler açısından sürdürülebilir olduğu kanısında değilim. Reel faizin eskisi gibi 10-15 olması gerekmiyor ama negatif reel faizi gerektiren bir resesyon içinde olmadığımız da kesin.

ATTİLA KÖKSAL / STANDART ÜNLÜ MENKUL DEĞERLER GENEL MÜDÜRÜ
"ORTA UZUN VADEDE YÖN YUKARI"
BANKA HİSSELERİ ÇOK DÜŞTÜ

İMKB 100 Endeksi 2010 Kasım zirvesinden bugüne dolar bazında yüzde 40 değer kaybetti. Bu kaybın büyük bir bölümü finans sektörü hisselerinde oldu. Önümüzdeki dönemde banka hisselerinin fazla kaybettireceğini düş��nmüyorum. Çünkü birçoğunun piyasa değeri, defter değerine yaklaştı.

PORTFÖY OLUŞTURMA ZAMANI
2012 yılında borsada önemli bir performans beklememe rağmen bu düşüşün orta/uzun vadeli alım için önemli bir fırsat oluşturduğunu düşünüyorum ve yatırımcılara portföy oluşturmalarını öneriyorum. Tercihen endeks performansını yansıtan borsa yatırım fonlarından kademeli alım yapılabilir. Kasım 2010'da İMKB 100 Endeksi, 5 cent seviyesine ulaşmıştı. İMKB'nin tarihi zirvesinin Kasım 2010 olduğunu ve bunun bir daha aşılmayacağını düşünenler dışında herkesin alım yapması gereken seviyelerdeyiz. Yeter ki yatırımın vadesi uzun olsun. İMKB'de kısa vadede dalgalı, bir miktar daha düşüş olabilir. Orta/uzun vadede ise yönün yukarı olduğunu düşünüyorum.~

DÖVİZDE SPEKÜLATİF TALEP DEVAM ETMEZ
Merkez Bankası döviz fiyatları konusundaki tavrını çok net ortaya koydu ve aşırı değerlenme ile mücadele etmekte kararlı olduğunu açıkladı. 2011 yılı içinde kurların geldiği seviyenin yeterince yüksek olduğunu düşünüyor ve yüzde 10-12 faiz aralığında kalındığı sürece kısa vadede spekülatif talebin devam etmeyeceğini düşünüyorum. Ekonomideki daralma ile birlikte cari açığın daralıyor olması ve yabancı yatırımların devam etmesi, kurlardaki baskıyı azaltan diğer faktörlerdir.

FAİZLER İKİNCİ YARIDA DÜŞER
"Faiz lobisi" kavramını çok anlamsız buluyorum. Doğal olarak tasarruf sahipleri ve fon yöneticileri, ellerindeki varlıkları en yüksek faiz oranı ile değerlendirmek ister. Bunu talep etmeleri normaldir, Hazine ve Merkez Bankası ise piyasadaki dengeleri gözeterek faizleri optimal seviyede tutmak ile görevlidir. Faiz tarafında 2012 yılının ilk yarısını yüzde 10-12 aralığında geçireceğimizi tahmin ediyor, ikinci yarıda ise içeride ve dışarıdaki olumlu gelişmelere bağlı olarak faizlerin düşmesini umut ediyorum.

YABANCILAR TÜRKİYE'YE GÜVENİYOR

Yabancı yatırımcıların 2005 yılından beri Türkiye'ye olan ilgileri artarak sürüyor. Bu ilgiyi hem portföy yatırımcıları, hem de stratejik yatırımcılar tarafında görüyoruz. 2011 yılında şirket birleşme ve satın alma işlemleri konusunda bir rekor kırıldı ve yaklaşık 300 işlem gerçekleşti. Toplam tutarı yaklaşık 12 milyar olan bu işlemlerin önemli bir kısmı yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirildi. Bu yabancı yatırımcıların Türkiye'ye ve Türkiye ekonomisine duydukları güvenin en önemli göstergesi. Yabancı yatırımcılar özellikle gıda ve gıda dışı perakende, ulaştırma, sağlık, imalat, finansal hizmetler ve enerji sektörlerine ilgi gösteriyor.

SONER İNANÇ / CITI MENKUL DEĞERLER GENEL MÜDÜRÜ
"ENDEKS AĞIRLIĞININ ALTINDA YATIRIM YAPILMALI"
BANKALAR LOKOMOTİF OLACAK

İMKB'de bankacılık hisseleri her zaman lokomotif görevinde olup, endeksin yukarı/aşağı hareketi, bu hisseler öncülüğünde oluyor. Genel beklenti 2012 yılının bankalar için zorlu geçeceği yönünde. Momentum piyasaları hariç, portföy yatırımcılarının sanayi hisselerine ilgi göstermesi beklenebilir. Ancak unutulmaması gereken bir konu da İMKB'de likitidenin en yüksek olduğu hisselerin banka hisseleri olduğudur. Bu yüzden kısa vadeli yatırımcıların her zaman ilk tercihinin banka hisseleri olabileceği göz önünde bulundurulmalı. Şu anda eğilim, İMKB için endeks ağırlığının altında yatırım yapılması yönünde. Bankacılık sektöründe sermaye getiri oranının 230 baz puan daralması beklenen 2012 yılında ise yatırımcıların reel sektör hisselerine yönelmeleri doğal bir gelişme olarak gözlemleniyor.~

TÜRKİYE İSKONTOLU DEĞİL
Türkiye, içinde bulunduğu bölge ortalamasının üzerinde bir fiyat/kazanç oranı ile işlem görüyor. Ancak global gelişmekte olan piyasalar ortalamasının altında bulunuyoruz. Portföy yatırımcıları genelde her bölgeyi kendi içinde değerlendirdiklerinden, dikkate alacakları orana göre Türkiye iskonto ile işlem görmüyor.

AB'DEN BAĞIMSIZ TÜRKİYE'YE YATIRIM ZOR
İçinde bulunduğumuz dönemde yabancı yatırımcıların sadece Türkiye'yi değil, Avrupa'yı da yakından takip ederek Türkiye için yatırım kararı vereceklerini söylemek doğru olur. Özellikle Avrupa'da yaşanması muhtemel ekonomik daralma ve bunun Türkiye'ye etkileri ile cari açık ve enflasyonun ülke büyümesine etkisi, yatırımcıların takip edeceği öncelikli konular olacak.

AB BİZİ DE ETKİLER
AB ülkelerinin büyük bölümünde ciddi borç sorunu gözlemleniyor. Yüksek borç/GSMH oranı olan birçok AB ülkesi bu oranları aşağıya çekmek üzere mali daralma yaşıyor. Bunun sonucunda durgunluk veya resesyon beklenmesi, gerçekçi bir yaklaşım olur. Türkiye'ye baktığımızda, en büyük ihracat pazarımız halen AB. Toplam
ihracatımızın yüzde 50'ye yakını AB ülkelerine gerçekleştiriliyor. Burada yaşanacak olası bir daralma veya resesyonun, Türkiye üzerinde de etkisi olması kaçınılmaz. Ancak burada belirtmemiz gereken bir başka konu var. Türk ihracatçısı oldukça dinamik. Yeni pazarlar bulma konusunda oldukça başarılı adımlar atan Türk ihracatçıları, önümüzdeki dönemde de alternatif pazar arayışlarına devam edecek.

ABD VE ÇİN'DE SORUN OLMAZ
ABD'ye baktığımızda, kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçimleri nedeni ile normalde atılması gereken adımlar bu süreç içerisinde daha yavaş ilerliyor. Ancak yine de AB ile kıyaslandığında oldukça aktif bir politika izlediklerini söyleyebiliriz. BRIC içerisinde ise son derece önemli olan Çin ekonomisinin, geçen yıl ortalamalarının belki biraz altında ama yine de yüksek bir büyüme oranı göstermesini bekliyoruz. Bu yüzden Çin'in dünya ekonomisinin en önemli lokomotiflerinden biri olmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz