2019’dan sağlıklı çıkmak için bankacıları, bilanço yönetiminden odaklı çalışmaya kadar 5 farklı alanda zor bir sınav bekliyor...
Elçin Cirik
İilginç bir yıldı. İlk yarı ve ikinci yarı, siyah ve beyaz derecesinde birbirinden farklıydı” yorumunu yapan Garanti Bankası’nın genel müdürü Fuat Erbil, yalnız değil. Bankacıların çoğu, 2018 için benzer tespitlerde bulunuyor. Citibank Genel Müdürü Serra Akçaoğlu, “2018 yılı deyince aklıma şirketlerimize yaptığımız, teorik diye düşündüğümüz, olmaz dediğimiz senaryo planları geliyor. Türkiye çok büyük bir sınavdan geçti” sözleriyle özetliyor. Gerçekten de bankacılık sektörü, özellikle yılın ikinci çeyreğinin sonundan itibaren ciddi bir testten geçiyor. Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, artık geride bırakmaya hazırlandığımız bu yılı, üç devreye ayırıyor. Binbaşgil, bugünkü ortam için “Nispeten normalleşme sürecindeyiz. Ağustos sonrası ikinci döneme göre çok daha iyi bir sürece girdiğimizi söyleyebilirim” diyor. Kredilerin hem bireysel hem kurumsal tarafta durgunluğa girdiği bugünkü ortamda, bankacıları, 2019’da da zor bir dönem bekliyor. Bankacılar Zirvesi’nde konuşan ve sonrasında özel sorularla görüşlerini aldığımız finansın önemli yöneticilerine göre gelecek yıldan sağlıklı çıkmak için tüm sektörün bilanço yönetiminden odaklı çalışmaya, likidite yönetimine kadar 5 farklı alanda önünde zorlu bir sınav var.
1EN ÖNEMLİSİ LİKİDİTE
Bankaların gelecek yıl, önemli gündem maddelerinden biri likidite yönetimi olacak. TBB Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın da altını çizdiği gibi uluslararası finans piyasalarında sınırlı imkanlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelere giren sermaye miktarı azalıyor. Bu da borçlanma faizlerini yükseltiyor. LİBOR faizi üç yıl içinde yüzde 0,6’dan yüzde 3’ü aşan noktaya geldi. “Ağustos ve eylül aylarında likidite ve özellikle Türkiye’de bankaların, kurumların üzerindeki borcu çevirebilme ihtimali sorgulandı” diyen Fuat Erbil, bu süreci şöyle aktarıyor: “Biz burada hazırlıksız yakalandık. Borçla ilgili, bankaların sendikasyonları çevrilebilir mi noktalarında boşluk oldu. Bazı kurumların yeniden yapılandırmaya başvurması gibi konular da bunun tuzu biberi oldu. Ama Türkiye’de tüm partilerin toplam borcu yönetilebilir seviyede.” Türkiye’de ekim ayı sonunda hanehalkının borcu yüzde 14, kamu borcu da yüzde 27 seviyesinde. Bu nedenle bankacılar, burada ellerinin kuvvetli olduğu inancında. Hakan Binbaşgil, özellikle yaşanan kur dalgalanmalarında yabancı para likiditenin sektör için çok önemli olduğunun altını çiziyor. Bankaların geçtiğimiz iki ayda vadesi gelen toplam 14,1 milyar dolarlık sendikasyon kredisini yüzde 99 oranında çevirebilmesi en önemli gösterge. Ama Akçaoğlu, 2019’da da likidite yönetiminin çok akıllıca, çok detaylı bir şekilde yapılması gerektiğini düşünüyor. TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici de bu noktada şu uyarıda bulunuyor: “Sektörde likidite sorunu şu anlamda var: Aslında sektörünün verdiği kredi, aldığı mevduattan daha fazla yani işi dış kaynakla finanse ediyor. Dış kaynağın girişini sürdürebilmekle yükümlüyüz hepimiz. Sürdüremezsek kredilerde daralma kaçınılmaz.” Hüseyin Aydın, uluslararası ilişkilerdeki olumlu gelişmelerle kısa vadeli olsa da yurt dışı kaynak girişinin yeniden artmasını ve likidite baskısının azalmasını bekliyor.
2 MEVDUATTA VADE SINAVI 2019’da sektörün uzun süredir çözülemeyen bir sorunu daha su üstüne çıkıyor. Büyümenin frene bastığı, kaynak arayışının kısıtlandığı zamanlarda bankaların mevduat vadeleri ve faizleri yeniden gündemin baş sırasına oturuyor. Serra Akçaoğlu, bankacılıkta ana ödevlerinden birinin mevduatları daha uzun vadeye yaymak olduğunu vurguluyor. Bugün sektörde kredilerin yüzde 60’ı mevduatla fonlanıyor ve mevduatta ortalama vadeler 45 gün. Akçaoğlu, “Nasıl ben bankamıza bir aylık değil de 6 aylık ya da 1 yıllık mevduat yatırtabilirim diye düşünmemiz gerekiyor. Ayrıca faizleri nispeten yüksek bir mevduat bazımız var. Hep birlikte çalışıp nasıl o mevduat faizlerini düşürebiliriz, ona bakmamız gerekiyor” diyor. Çünkü mevduatı tutmak için yapılan faiz yarışı da sorun oluşturuyor. TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, “Faizin artması aslında hiçbirimizin işine gelmiyor. Hedge araçlarını kullanmazsanız mevduat faiziniz 30-35 gün arasında yukarı çıkıyor; stok kredinizdeki faizleri hiçbir zaman yukarı çekemiyorsunuz. Bilançolarda TL tarafında getiri farkı anormal daraldı. Bu, bir süre sonra kendini toparlayacaktır” yorumunda bulunuyor. Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil de kurlarla birlikte faiz oranlarında da anormal yükselme yaşandığını belirterek, “Bizim para maliyetleri, mevduat faizleri inanılmaz şekilde fırladı. TL mevduatta yüzde 30’ları, dolar mevduatta iki haneyi gördük. Bu, tabii bankaların maliyetlerini birdenbire inanılmaz derecede yukarı fırlattı” diyor. Binbaşgil, sektörün en büyük sıkıntısının vadeli mevduatın maliyetinin kredi randımanlarının üzerine çıkmasıyla oluştuğunu açıklıyor. İşte bu nedenle gelecek yıl için mevduat faizlerinin düşmesi, bankaların sağlıklı devam etmesi açısından önemli konulardan biri. Fuat Erbil, mevduatta yaşanan volatilitenin sonrasında TL’ye geçişin başladığını belirterek bu trendin değişkenliğin azalmasıyla devam etmesini bekliyor.
3 AKTİF KALİTESİNE DİKKAT!
Madalyonun öteki tarafı olan kredilerde de aktif kalitesinin korunması, hem 2018 hem 2019 yılının hayati sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch son raporunda, TL’nin değer kaybetmesi, yüksek faiz oranları ve yavaşlayan ekonomik büyümenin bankaların varlık kalitesi ve performansı için ciddi riskler oluşturduğunun altını koyu kalemle çiziyor. Burada hem sorunlu alacak oranının yakın takibi hem aktif kalitesi için en önemli göstergelerden biri olan yakın izlemedeki kredilerdeki artışın izlenmesi gerekiyor. TBB verilerine göre 2018’in ilk çeyreğinde yakın izlemedeki kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 7,9’a çıktı. Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, ekonomide dengeleme sürecinin başlamasıyla aktif kalitesinde net olarak bozulmalar gördüklerini açıklıyor. Erbil, “Bunu banka olarak da sistem olarak da görüyoruz. Bu, belli bir süre daha devam edecek” diyor. Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan, “2018, özellikle ikinci yarıdan itibaren kur, faiz ve enflasyon üçgeninde zor bir yıl oldu. Tabii bu denli yüksek dalgalanmaların yaşandığı dönemde bankacılık sektörü haliyle etkileniyor. 2019’da bankalar için aktif ve pasif kalitesini muhafaza etmek ve hasarı en aza indirmek büyük önem arz ediyor” diyor. Bu noktada sayıları giderek artan yeniden yapılandırma talepleri ve konkordatolar ciddi risk oluşturuyor. Finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmasını oluşturan TBB’nin başkanı Hüseyin Aydın, bu süreçte kaynakların ekonomi için en doğru alanlarda ve miktarlarda kullanılması için öncelikleri belirlediklerini açıklıyor. Aydın, “Bu bağlamda kredilerin çevrilmesi için tüm çabamızla ve samimiyetimizle kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz. Bu aşamada hepimizin dikkat etmesi gereken konu ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalması” diyor. Ümit Leblebici, bugün aktif kalitesinde çok endişe edilecek bir durum olmadığı düşüncesinde. “Doğal olarak bu kadar yüksek dalgalanma yaşadığınız yerde birtakım göstergelerde negatif gidiş olacak, olmaması mümkün değil. Tahsili alacaklarda artışlar olacaktır, ama dramatik olmayacak.”
4 BİLANÇO YÖNETİMİ ESAS
Bankaların tüm bu mevduat kredi denklemi içinde 2019 yılında bilanço yönetimini doğru yapması en önemli ödevleri olarak görülüyor. Serra Akçaoğlu, mevcut tabloyu “2018 bilançolarımızı çok zorladı. Firmaları, bankacılık sektörünü zorladı” sözleriyle özetliyor. Fuat Erbil, bilançolardaki asıl sıkıntıyı şöyle aktarıyor: “Özellikle marjlar konusunda zorluk gözlemliyoruz. Ekim sonunda TL marjinal kredi getirileri yüzde 30’larda seyretse de stoklarımızın getirileri hala yüzde 21-22’lerde. Mevduata verdiğimiz rakam, büyüklüklerine göre yüzde 22-25’lerde. Dolayısıyla marj sıkıntısı sistemde, bizde de dahil olmak üzere herkeste var.” Erbil, bankaların bilançolarında yer alan enflasyona endeksli kağıtların getirilerinin bu marj sıkıntısını 2018’de bertaraf etmesini bekliyor ve şöyle devam ediyor: “Her ne kadar kredi mevduat marjında sıkıntı olsa da aldığımız getirilerle bunu doğru yöneteceğiz. Ama kârlılıklarımızda bozulma başladı, umarım bu seviyede devam edecek.” Önümüzdeki yıl banka bilançolarının TL’ye dönmesi bekleniyor. “Ekim sonunda TL krediler yüzde 6 civarında büyümüş. Bu, Türkiye’nin bugüne kadar büyüme oranlarının çok altında bir rakam” diyen Hakan Binbaşgil, yabancı para tarafında da yüzde 4 küçülme olduğunun altını çiziyor. “Bu da çok normal. Kredi mevduat oranlarında yüzde 120’lere çıkmıştık, bu düzeliyor. Bunu bir sağlık işareti olarak görüyorum” diyor. “Sektörün bilançolarında kesinlikle baskı var” diyen Leblebici ise kamunun sağlıklı olmasına rağmen bu kadar yüksek volatilitenin hem banka hem diğer aktörlerin bilançolarında yarattığı hasarın telafisine odaklanılması gerektiğini söylüyor. “İlgili otoriteler, bankalar, reel sektör bir araya gelip yapılandırma gereken yerlerde nasıl yapılandırma yapacağız, buna bakacağız. Hepimiz unutuyoruz, bankalar hem mevduat hem sendikasyonlarla en büyük borçlu kurumlar. O nedenle doğru firmalarda yapılandırma yapabilmeliyiz ki hem ekonominin verimli büyümesine yardım edelim hem dışarıdan kaynak girişini devam ettirebilelim. Türkiye kendini hızlı adapte edebilen bir ülke; bankacılık ve düzenleyici otoriteler hızla bir araya gelip çözüm üretiyor” diyor.
5 ASLİ İŞLERE ODAKLANIN
2019 için tüm banka yöneticileri, odaklanma ve birlikte yaratılan hikayede tutarlı davranmanın önemli olduğu konusunda hemfikir. TBB Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, “Bu aşamada hepimizin dikkat etmesi gereken konu ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalması. Makro dengeleri daha sağlam kurmayı amaçlayan programın uygulanmasına tüm sektörler olarak destek vermeliyiz” derken TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, karşılaştığımız spekülatif ataklar karşısında alınacak en iyi önlemin kendi içinde tutarlı bir hikaye yaratmak olduğunun altını çiziyor. Leblebici, “O tutarlı hikaye de önce Merkez Bankası’nın reaksiyonuyla başlıyor; ardından yeni ekonomik program açıklanıyor. Sonra yabancı yatırımcıyı yavaş yavaş geri çekmeye başlıyorsunuz” diyor. Burada hem bankaların hem şirketlerin ana işlerine odaklanması, işi olduğu alanlarda iş yazmaya devam etmesi, kritik ödevlerden biri. Akçaoğlu, bu konuyu şu sözlerle özetliyor: “Birçok şeyi iyi yapmak önemli değil, bankalar ve şirketler gerçekten katma değer yaratabileceği asli işlerine dönmeli. Firmalar döviz girdisi yoksa döviz kredisi kullanmasın. Biz de City’de bu kadar muhteşem bireysel bankacılık yapan varken daha fazla katma değeri kurumsal ve ticaride yapabileceğimizi düşünerek bireysel işimizi sattık.” Alternatif Bank Genel Müdürü Kaan Gür de aynı fikirde: “Ülkenin potansiyelini optimize etmeye çalışıyoruz. Bugün ihracat, turizm ve ihracata dönük sektörler çok pozitif ayrışıyor. Önümüzdeki dönemde herkes iyi olduğu işi yapma konusunda daha agresif, sabırlı ve azimli olmalı. Tüm gücünü oraya yönlendirmeli.” Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, bu mantıkla 2019’da iki lokomotif sektör; ihracat ve turizmin gelişimine destek verilmesi görüşünde. “Krizin bankalara şöyle bir faydası oldu, uzun yıllar imalat sanayini ihmal etmiştik. Artık kendi kaynaklarımıza dönmeye başladık. Cari açığın da bu dönemde giderek düzeleceğini ümit ediyorum” diyor.
HALKA ARZLAR DAHA ÇOK OLMALI SADECE YÜZDE 10 PAY “Türkiye’de borsa, sermaye piyasası dahil bütün finans sektörünün büyüklüğü bugünkü kurlarla hesaplarsak 1 trilyon dolar” diyen Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, sermaye piyasalarının derinliğinin önemini şu sözlerle değerlendiriyor: “Sermaye piyasalarının payı yüzde 10 civarında, gerçekten çok düşük. Sermaye piyasalarının hiçbir derinliği yok diyebiliriz. Sektörde aslında bütün yük, bankacılığın üzerinde dersek yanlış bir ifade olmaz. Tüketicileri, KOBİ’leri, sanayiciyi, tüccarı hatta kamuyu, bankacılık tek başına finanse ediyor.” ENERJİSA İYİ ÖRNEK Bu noktada Citibank Genel Müdürü Serra Akçaoğlu, Türkiye’nin 2019’da halka arzlarda önemli potansiyeli olduğunu vurguluyor ve şöyle devam ediyor: “Bu yıl aslında EnerjiSA müthiş bir örnek oldu, yatırımcılardan 4,7 kat talep topladı. Sermaye piyasalarının derinleşmesiyle daha fazla firmamızın halka arz edilmesi gerekiyor. Banka bilançoları bir yere kadar yeterli olabiliyor ve ortalama 45 günlük mevduatlarla fonlanıyor. 2019’un halka arzların daha çok olması gerektiği bir yıl olduğunu düşünüyoruz.” |
2019 NASIL GEÇECEK? GÖZLER İKİNCİ YARIDA TEB Genel Müdürü Leblebici, 2018 Aralık bilançolarıyla Türk bankacılığına dair algıdaki olumsuz yapının değişeceğini düşünüyor ve ekliyor: “İçeriye daha fazla finansman gelmeye başlayacak. Onun yardımıyla biz de vadeleri açacağız. Hızlanma süreci ilk çeyrekten sonra başlayacak. Bankalar kredi talebinde sürekli açık kaldı, talep gelse kredi vereceğiz. Ekim başına kadar çok fazla talep gelmedi şimdi açılıyor. 2019 ilk çeyrekten sonra daha da açılır.” MEVDUATTA İYİLEŞME “2019’da kredide göreceli olarak daha dengeli bir büyüme olacak, mevduat tarafındaki iyileşme devam edecek” diyen Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, likiditenin daha iyi olacağını aktarıyor. Erbil, “Marjlar büyük ihtimalle ikinci yarıdan sonra iyileşmeye başlayacak, ilk yarıda sıkıntı devam edecek. 2018’de yabancı para krediler küçüldü, 2019’da da küçülecek. Türk bankalarının bilançoları ciddi anlamda Türk liralaşacak” diye devam ediyor. FAİZDE OLUMLU TABLO Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan’ın 2019 yorumları şöyle: “Normalleşme sürecine girdik. Siyasi kriz büyük ölçüde sona erdi. Kurlarda istikrar oluştu. Faiz oranlarında artık bir düzelme var. Kredi faiz oranları yüzde 30’lara indi, mevduatlar yüzde 25’lerde. Yıl sonuna kadar bu olumlu süreç devam edecek, 2019’dan da ümitliyim.” 2018’DEN İYİ OLACAK Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, “Türkiye’de ihracata dayalı büyüme olacağını hepimiz kabul ediyoruz” diye başlayarak şunları aktarıyor: “Dolayısıyla ihracata yönelik alanlarda daha büyük fırsatlar olacak. Buna turizmi de eklemek lazım. En zor günleri geride bıraktığımızı düşünüyorum. Belli zorluklarımız var ama 2019’un en azından 2018’e oranla daha iyi olacağını düşünüyorum.” |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?