Wal-Mart, Target, Coca-Cola, Unilever gibi dev şirketler, başarıya ulaşmak için ekosistemiyle birlikte çalışıyor.
“1990’LARIN BAŞLARINDAN İTİBAREN pek çok Amerikalının her
gün kullandığı bir ürün çeşidinde değişim yaşanmaya başlandı. O güne kadar
deodorantlar, kağıt kutularda satılıyordu ve deodorant kutudan çıkarılınca kutu
atılıyordu. Wal -Mart kağıt kutu kullanmanın gereksiz bir israfa yol açtığını
gördü. Deodorant üreticilerinden bu kutuyu kaldırmalarını istedi. Böylece
deodorantlar kutudan çıktı. Bir deodorant kutusunun karton ambalajının 5 sente
mal olduğu görüldü. Wal-Mart bu miktarı paylaştırdı; elde edilen tasarrufun bir
kısmını deodorant üreticilerine bırakırken geri kalanını da müşterilerine
indirim olarak verdi. Bugün hiçbir satış noktasında deodorantlar, ayrıca bir
ambalajda satılmıyor.”
Charles Fishman, “Wal-Mart Etkisi” adlı kitabında şirketin, sadece iç görüsünü
ve kas gücünü kullanarak tüm ekosistemini nasıl değiştirdiğini bunun gibi pek
çok örnekle anlatıyor.
Fishman, “Milyonlarca ağaç kesilmekten kurtuldu, parçalanıp atılacak dönümlerce
karton imal edilmedi, her yıl bir milyon karton deodorant kutusu çöp dağlarını
boylamadı” diyor.
Coca-Cola, ambalajının “hafifletilmesi”, sera gazı salınımlarının azaltılması
ve on milyonlarca dolarlık tasarruf önlemleri alınmasında, kendi şişeleme
ortaklarıyla yoğun bir şekilde çalışıyor. Unilever, çocuk işçi çalıştıran,
çalışanlarının sosyal güvenliğini sağlamayan, çevreye ve insan sağlığına zarar
veren tedarikçileri ekosisteminden uzaklaştırıyor.
Örneklerden de görüldüğü gibi artık dev şirketler, ekosistemleri içindeki
tedarikçilerin, yan sanayi şirketlerinin, bayilerin ve diğer iş ortakların
nasıl çalıştığını yakından takip ediyor. Bunun en önemli nedeni ise ekosistemdeki
herhangi bir sorundan, aksamadan veya israftan ana şirket doğrudan etkileniyor.
İşte bu yüzden dev şirketler, ekosisteminden verimlilik, tasarruf, çalışma
standartlarına ve çevreye uyum, kaliteli ve temiz üretim gibi temel konularda
hassas olmalarını bekliyor. Sonuçta ortaya ‘kazan-kazan’a dayalı bir iş
ilişkisi çıkıyor.
HIZLANDIRIP BÜYÜTTÜLER
Başarılarında üretim ve servis hızının öneminin büyük olduğu hazır giyim, fast
food ve mobilya sektörlerinden şirketler de adeta bir tedarikçi ordusuyla çalışıyor.
Tedarikçilerinden en büyük talepleri, hızı artıracak önlemler almaları olurken
bunu başaranlar yine karşılıklı kazanıyor. Örneğin Boytaş Mobilya, bin 650 bayi
ve 850 tedarikçiyle çalışıyor. Bu geniş ekosistemde oluşturdukları en önemli
gelişmenin hızlanma olduğunu söyleyen Boytaş Genel Müdürü Şahin Nursaçan,
“Yapmış olduğumuz çalışma ile tedarik sürelerimizde yüzde 50 iyileşme sağlamayı
başardık” diyor. Bu değişimin ana şirkete ve ekosistemlerindeki şirketlere olan
katkısını ise şöyle dile getiriyor:
“Müşterilerimizin isteklerini eskiye oranla daha hızlı karşılamaya başladık.
Beklemeye tahammülü olmayan müşterilerimizi artık kaybetmemeye, aksine
kazanmaya başladık. Bayilerimizi ve tabii ki kendimizi stoka üretim yapma veya
mal alma külfetinden kurtardık. Piyasayla bağımızı daha kuvvetli hale getirdik.
Bir önceki yıla oranla reel olarak ciromuzu ve kârlılığımızı da yüzde 30
civarında artırdık.”
Kiğılı da üretim süreçlerini iyileştirip hızlandırarak kendisiyle birlikte
tedarikçilerini de geliştiren bir diğer şirket. Kiğılı’nın ekosisteminden
talepleri arttıkça tedarikçiler de teknolojik anlamda yenilenmek durumunda
kaldı. Ana şirket, yeni ürün geliştirince tedarikçisinden de o ürüne yönelik
farklı tekniğe sahip olmalarını istedi. Örneğin Kiğılı’nın 7 yıl önce 200
metrekarelik küçük atölyelerde iş yapan tedarikçileri bugün, yenilenmiş üretim
parkurlarında ve 7 bin 500 metrekarelik fabrikalarında hammadde geliştirir hale
geldi.
KALİTE YOLCULUĞU
Rakiplerinden her zaman bir adım önde olmak isteyen şirketler, “rekabetçi
kaliteli üretim” formülünde buluşmuş durumda. ~
Bu yüzden kaliteye odaklanan yönetim felsefelerini, hem kendi bünyelerinde
uyguluyor hem ekosistemlerindeki tedarikçi, yan sanayi ve diğer iş ortaklarının
çalışma prensiplerini değiştiriyorlar.
Bu şirketlerden biri de Doğtaş Mobilya. Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı
Davut Doğan, 6 Sigma uygulamalarıyla tedarikçileriyle birlikte çıktıkları
kalite yolculuğunun çıktılarını şöyle aktarıyor:
“Tedarikçilerimizi profesyonel makine yatırımları konusunda teşvik ettik.
Üretim aşamasında mühendis çalıştırmalarını şart koştuk. Bu yaptırımların ve
teşviklerin sürekliliğini sağlama konusunda mücadeleci olduk. Sonuçta hem biz
hem ekosistemimizdeki şirketler kazançlı çıktı. Üretim sürelerimiz düştü. Stok
maliyetlerimizi minimum seviyelere çektik. Ürün kalitemizi maksimum seviyeye
çıkardık. Bu değişimin sağladığı katkılardan dolayı kapasite artırımına gitmek
zorunda kaldık ve yeni yatırımlar başlattık. 100 kişilik bir ekibi daha
istihdam etmeye hazırlanıyoruz.”
Dumankaya Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Dumankaya ise yaklaşık 1.000 tedarikçisine
dikte ettikleri en önemli değişimin planlama, analiz yapabilme yetisi ve
kalite kontrol olduğunu söylüyor. Tedarikçi ve taşeronlarından işi zamanında,
kaliteli ve doğru fiyata yapabilmelerini istediklerini söyleyen Dumankaya,
şöyle devam ediyor: “Bu talebimiz onların kendilerini geliştirmelerine yardımcı
oldu. Şimdi birçok taşeronumuz verilen hedefleri yüzde 90-95 oranında
tutturuyor. Bu sektöre çok önemli bir katkı. Çünkü inşaat sektöründeki en büyük
eksiklik, işin zamanında yapılamamasından kaynaklanıyor. Bugün taşeron ve
tedarikçilerimiz de piyasanın en aranır şirketleri haline geldi.”
ORTAK İNOVASYON
Şirketler, bazen ekosistemlerindeki tedarikçi ve iş ortaklarına yeni taleplerle
giderken onları inovasyon sürecine de dahil ediyor. Şirketler, tedarikçilerini
zorladıkça ortaya yeni ürün fikirleri çıkıyor ve bu fikirler, bazen sadece ana
şirket-tedarikçi taraflarına değil tüm dünya için değer yaratan bir işe
dönüşebiliyor. Bunlardan biri de Orka Group. Şirketin yönetim kurulu başkanı
Süleyman Orakçıoğlu, tedarikçileriyle yarattıklarını şöyle anlatıyor:
“AR-GE departmanımızda sürekli araştırmalar yapılıp yeni ürün ihtiyaçları
belirleniyor. Tedarikçilerimizde uygulama aşamasına geçiliyor. 2000 yılında
özel bir kumaş üzerinde çalışıyorduk, denemeler ve testler yapılıyordu. Uzun
çalışmalar sonunda tedarikçimizle bu kumaşı yapmayı başardık. 2001 krizi ile
birlikte bu tedarikçimiz sektöründeki birçok şirket kapanırken bu kumaştan
yurtdışı fuarlarda çok yüksek sipariş aldı. Şu an sektöründe bir numara ve
üretiminin büyük bir kapasitesini bu kumaşa ayırıyor. Biz de ekosistemimiz
sayesinde rahatça ana işimize odaklanabiliyoruz.”
Ekosistemiyle birlikte inovasyona yönelen ve karşılıklı kazanan iş
ortaklıklarına bir diğer örnek DHL Express Türkiye ile oluklu mukavva
tedarikçisi arasında yaşandı. DHL Express Türkiye, çevreci kolileri için bir
oluklu mukavva üreticisinden doğada kendi kendine çözülebilen özellikli koli
istedi. Tedarikçi bu talepten dolayı çok memnun olduklarını, tüm ürünlerinin
geri dönüşebilen ürünler olduğunu fakat koli hammaddesi olan selüloz ve koli
üzerindeki boyalardan dolayı laboratuar deneyleri yapmaları gerektiğini iletti.
Bu deneylerden sonra da ürünü sertifikalandırarak DHL Express’e temin etti.
Tedarikçi geliştirdiği bu yeni ürünü, diğer müşterilerine de önererek pazarını
büyüttü. Bu değişim sayesinde ana şirket de tasarruf ederken tedarikçisinin
yeni bir ürün geliştirmesini sağladı.
ÇEVRECİ ÖNLEMLER
Dünyada “sürdürülebilir kalkınma” projeleri çok hızlı ilerliyor. Sürdürülebilir
büyüme, şirketlerin doğal kaynakları tüketmeden çalışmaları üstüne odaklanmış
bir strateji. Böylece insan ile doğa arasında denge kurarak gelecek nesillerin
ihtiyaçlarının karşılanması da mümkün hale geliyor. ~
Bu stratejiyi uygulayan şirketler, proje kapsamında yapılan çalışmalarla
fiili maliyet düşüşleri, üretimde kârlılığı artırıcı uygulamalara yöneliyor.
Coca-Cola, Unilever, Diversey gibi birçok dünya devi, bu projelerle bir yandan
çevreyi korurken diğer yandan ekosistemlerindeki iş ortaklarıyla beraber kâr da
elde ediyor.
3M Türkiye, en az 410 şirketten oluşan geniş bir ekosisteme sahip. 3M Türkiye
Genel Müdürü Karim Sarahni, her tedarikçinin sağladığı malzemelerde
uluslararası standartlara uyumlu hammadde kullanımını zorunlu tuttuklarını
belirtiyor ve devam ediyor: “Oluşturduğumuz standartlar, hem ekosistemde yer
alan 3M dahil tüm şirketlerin sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor, hem
tedarikçilerin uluslararası alanda rekabet gücünü yükseltiyor.”
Ekosisteminden talep ettikleriyle onları geliştiren bir diğer şirket Bilim
İlaç. Şirketin genel müdürü Erhan Baş, hayata geçirdikleri önemli bir
uygulamayı şöyle anlatıyor:
“Ambalaj malzemesi tedariki için yüzlerce renkli baskı alıyor ve bunları CD ile
tedarikçilere gönderiyorduk. Bir yazılım firması ile birlikte çalışarak ambalaj
malzemelerinin renkli baskı alınmadan elektronik ortamda paylaşımını, onayını
ve siparişini verecek bir ortam yarattık. Doğal kaynak tüketimini minimize
ettiği için dünyaya olumsuz etki azaltıldı. Ayrıca şirketimiz ve
tedarikçilerimiz için verimli bir iş ortamı yaratıldı.”
GÜVENLİK HASSASİYETİ
Bugün artık bir şirketin kurumsal prestiji bakımından tedarikçisinin kim olduğu
da çok önemli. Bu nedenle pek çok şirket, toplumsal konulara olan
hassasiyetiyle de dünyayı dönüştürüyor. Örneğin Coca-Cola İçecek, Türkiye’de 3
bin 500 tedarikçi ile çalışıyor. Coca-Cola İçecek Kurumsal İlişkiler Direktörü
Atilla Yerlikaya, “Artık kayıt dışı eleman ve çocuk işçi çalıştıranlar, çevre kirliliğine
yol açan ve önlem almayanlar, verimliliği dışlayanlar ile işbirliği yapma
dönemi geçiyor” diyerek hassasiyetlerini dile getiriyor. Tedarikçilerini çocuk
işçi çalıştırmama, ayrımcılığa meydan vermeme, çalışma saatleri ve
ücretlendirme kanun ve yönetmeliklerine uyma, güvenli ve sağlıklı işyeri
sağlama ve sendikal haklara saygı gibi konularda yönlendirmeye çalıştıklarını
belirtiyor. Yerlikaya, elde ettikleri sonuçlar hakkındaysa, “CCİ Türkiye bu
konuda Coca-Cola sisteminde en fazla iyileşme sağlayan ülke. Tedarikçilerimiz
bu değişim sürecinin sonunda çok ciddi uluslararası işlere imza atmaya başladı.
Bugün kapasitesini 40 katına çıkaran ve yabancı ortak alan örnekler olduğu gibi
çok daha mütevazı başlayıp Türkiye’nin en büyük şirketleri haline gelen ve
ihracat yapan örnekler de var” diyor.
Unilever Türkiye, İran Tedarik Yönetimi Direktörü Aynur Çolpan da çalıştıkları
tedarikçilerinde mavi yakalı işçilerin çalışma koşullarının güvenli ve hijyenik
olması, sendikalaşma /toplu sözleşme özgürlüğü, çocuk işçiliğinin önlenmesi,
genç işçi çalışma koşulları, haklar, taciz kötü muamele uygulamalarının
önlenmesi, yabancı uyruklu işçilerin çalışmasına ilişkin düzenlemeler, fason
atölye kullanımı, çevre ve ayrımcılığın önlenmesi gibi konularda farkındalık
yarattıklarını ve böylece tedarikçilerinin ve çalışanlarının standartlarını
yükselttiklerini söylüyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?