En güçlü 30 kadın

Türk iş dünyasında, kadın yöneticilerin gücü her yıl artıyor.

1.05.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
En güçlü 30 kadın


Türkiye'nin en önemli holdinglerinin kaptan köşkünde, etkin sivil toplum kuruluşlarının başkanlığında kadın egemenliğinin arttığı dikkat çekiyor. Tabii bu başarılı pozisyonlara gelmek, bu gücü elde etmek kolay değil. Listedeki güçlü isimleri bugüne taşıyan şüphesiz aldıkları doğru kararlar. Ancak söz konusu kadın yöneticiler olunca, kararlar sadece iş dünyasıyla sınırlı kalmıyor. Aile hayatı- iş dengesini kurmak da hayati önem kazanıyor. "Ailem mi, işim mi?" sorusuna verilen cevap, kadın yöneticiler için kritik. Pek çoğu bir an için, Emine Sabancı Kamışlı gibi, çocukları ile kariyerleri arasında seçim yapmak zorunda kalabiliyor. Demet Sabancı Çetindoğan'ın da yaptığı gibi eşleriyle ayrı bir şirket kurma yoluna gidebiliyorlar. Ya da iş hayatında yükselmek adına Meral Eredenk'in de ifade ettiği gibi, "özel hayatlarından ödün vermeyi" tercih edebiliyorlar. Serra Akçaoğlu'nun da yaşadığı gibi yurtdışı görevleri kabul ederken ailelerin desteğine daha çok ihtiyaç duyuyorlar. Görev aldıkları holdinglerde tecrübe kazanmak adına farklı alanlarda, farklı ülkelerde çalışmayı seçebiliyorlar. Ancak "Türkiye'nin En Güçlü 30 İş Kadını" listesini de bu kiritik dönemeçleri başarıyla geçen isimler oluşturuyor. Türkiye'nin ekonomisine yön veren bu 30 güçlü isim kendilerini bugüne taşıyan iş ve özel hayatla ilgili kararlarını anlatıyor:

"SAHAYA İNME İLKEM DOĞRUYDU"
Türkiye'nin en büyük özel bankalarından birini yöneten Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, ülkenin en güçlü 3'üncü kadını... 120 milyar TL'lik konsolide aktif büyüklüğe taşıdığı Akbank'ta yakaladığı başarıyı, 2001 krizi sonrası ekibiyle gerçekleştirdiği yeniden yapılanma kararına bağlıyor. Dinçer, kariyerinde önemli bir dönemeç olduğuna inandığı bu kararını şöyle anlatıyor: "2001 krizi sonrası biliyorduk ki artık bankacılık yeni bir ortama giriyordu, hazırlıklı olmalıydık. 'Yeni Ufuklar Projesi' adını verdiğimiz yeniden yapılanmayla, şubeden genel müdürlüğe, tamamen müşteri temelli bir organizasyona geçtik. Sıfırdan bir bina inşa etmek yerine mevcut binayı tekrar yapılandırmak ne kadar zorsa biz de muhtelif zorluklarla karşılaştık. En önemlisi, iş yapış alışkanlıklarını değiştirmekti. Bu süreçte benimsediğim sahaya, şubelere yakın olma ve sık ziyaret gerçekleştirme ilkesinin doğru kararları almamda çok büyük katkısı oldu. O dönemde yönetim kurulunda murahhas üye olarak görev yapıyordum. Bugün baktığımda bu süreci doğru yönettiğimizi düşünüyorum. O günkü kararlılığım ve azmimin bugün meyvesini verdiği inancındayım. Müşteri ilişkileri yönetimi ve teknoloji altyapısının güçlü olmasına verdiğim önceliğin de bankadaki konumum açısından büyük önem taşıdığına inanıyorum. Bankamıza yön verme anlamında çok yararını gördüğümüz Akbank Uluslararası Danışma Kurulu'nun oluşturulması da kariyerimde önemli bir karar oldu."~

"ASIL TECRÜBEYİ PINAR'DA KAZANDIM"

2,6 milyar lira ciroya sahip Yaşar Holding'in kaptan koltuğunda oturan İdil Yiğitbaşı, bugünkü gücünün kaynağını yıllar içinde grup bünyesinde edindiği tecrübeler olarak görüyor. 22 şirket ve 6 bin çalışanı olan dev grubun başkanlığını yürüten Yiğitbaşı için özellikle gıda alanında Pınar'da çalıştığı yıllar çok önemli.
Holdingi, yönetiminde istikrarlı bir büyüme yoluna sokan Yiğitbaşı, kendisini 20 yıl sonra başkanlığa taşıyan süreci aktarıyor: "1990 yılında işletme yüksek lisansı derecemi Indiana Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra Yaşar Holding Mali İşler Koordinatörlüğü'ne bağlı sistem ve mali analiz koordinatör yardımcısı olarak göreve başladım. Stratejik planlama sürecini geliştirme projeleri ve bilgi sistemleri projesinde görev üstlendim. 1995 yılında holding merkezinde destek fonksiyonlarda görev alırken, operasyonel tecrübemi artırmak amacıyla gıda grubumuzda görev alma isteğimi icra başkanımız ile paylaştım. Bu isteğim olumlu karşılandı. Böylece icra-
da, grup yönetiminde daha aktif rol alma şansım oldu. Bu deneyim, marka ve pazarlama konusunda çalışmak bana çok şey kazandırdı. Tüketici ve müşteriye daha yakın oldum. Operasyonda daha fazla tecrübe kazandım. Bana koçluk yapan profesyonel yöneticilerin kişisel ve yönetsel gelişimime çok katkısı oldu. Pınar'da çalıştığım yılların bana ciddi artıları olduğunu düşünüyorum. O yıllarda edindiğim operasyonel tecrübelerin önemini şimdi daha iyi anlıyorum."

"FARKLI ALANLAR BENİ LİDER YAPTI"
18 ülke ve 6 binin üstünde çalışana sahip PepsiCo Asya Pasifik Bölgesi Yöneticisi Ümran Beba, bugün kendisini bu üst pozisyona taşıyan önemli kararları 'değişime açık olmak' olarak özetliyor. "Değişik fonksiyonlarda görev yapmayı kabul ederek sadece pazarlama uzmanı olmaktan çıkmam, insan kaynakları ve satış gibi alanlarda tecrübe kazanmam beni bugünkü pozisyonuma hazırladı" diyen Beba, kariyerindeki kritik kararları şu sözlerle aktarıyor: "1996'da, 10 yıllık pazarlama geçmişimi takiben insan kaynakları direktörü pozisyonuna geçmem önerildi. Sadece bir gece düşünüp 'evet' dedim. Çünkü doğru bir karardı. Yeni bir tecrübe, yeni bir bakış açısı ve organizasyon başarısı için kültür değişimi projelerini yönetme heyecanı sunuyordu. Aslında genel müdürlük ve sonrası bölge başkanlığı görevlerinde işinizin yüzde 50'si insan kaynağı yönetiminden geçiyor. Bu açıdan çok doğru karardı. Ardından satış bölümüne geçmek de önemli bir değişiklikti. 1999 yılı depremi sonrası benim hem satış hem pazarlamadan sorumlu olmam önerildi. Bu özel dönemde ekibi motive etmek ve sonuç almak çok özel bir tecrübeydi. Bu tecrübelere sahip liderler, işin bütününü yönetmek açısından çok iyi artılar kazanıyor.
Sonrasında farklı ülkeleri ve farklı kültürlerden liderleri yönetmek ayrıca önemli bir tecrübeydi. Ben şuna inanıyorum: Yaptığınız işi seveceksiniz... Geniş bakış açısı oluşturacaksınız. İnsanlarla başarı yakalayacak ve geleceğin liderlerini yetiştireceksiniz. Bunları yaparken geride bırakacağınız bir amaç olacak."

"FARKLILIK ARAYIŞIYLA İŞ KURDUM"

Aile ile iş hayatı arasındaki dengede başarıyı yakalayan isimlerden biri de Demsa Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve MediaSa Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan... Son olarak gayrimenkul ve turizme de adım atma kararı alan Çetindoğan'ı bugün en güçlü kadınlar listesinde üst sıralara taşıyan Sabancı Holding'ten ayrılarak eşi ile kendi işini kurmak oldu. Çetindoğan, "En kritik kararım, eşimle ortak olduğumuz Demsa Group adlı şirketimizi kurmak oldu. Bu kararı aldığımda, uzun yıllardır Sabancı Holding bünyesindeki tekstil fabrikasında çalışıyordum.~
 Ancak artık farklı konularda iş hayatında bulunmak istediğimi fark ettim" diyor. Bu istekle Çetindoğan, aldığı eğitimi ve edindiği tecrübeleri kullanarak iş dünyasına atılma zamanı geldiğine inandığını belirtiyor: "Demsa Group ile Türkiye'deki perakende sektörüne uygun, Türk tüketicisine yakın ve büyüyebilecek markalar seçtik. Emin adımlarla doğru kararlar ve stratejilerle ilerlediğimizi düşünüyorum. Perakende, moda, tekstil derken Fashion TV ile medya sektörüne de girdik. Ardından sağlık sektörüne Onkim ile adım atma kararı aldık. Aslına bakarsanız hayatta edindiğiniz tecrübelerle, aldığınız doğru kararlarla kariyerinizi belirleyebiliyorsunuz. Doğru kararım kariyerimde bugünkü durumuma gelmemi sağladı. Zaman zaman ne kadar doğru bir karar aldığımı düşünürüm. Yaş ve tecrübe kriterlerine bakınca doğru zamanda bu kararı aldığımı düşünüyorum."

"HER ŞEYİ BIRAKIP LONDRA'YA GİTTİM"

Bankacılık alanının en güçlü yöneticilerinden biri görülen Serra Akçaoğlu için ise hayatındaki en zor karar, kısa bir süre için olduğunu bilse de Türkiye'yi ailesini ve iş arkadaşlarını bırakıp yepyeni bir göreve, hayata gitme kararı oldu. 2009 yılında Citibank'ın Ülke Başkanlığı'na getirilen ilk Türk yönetici olarak global başarısını ortaya koyan Akçaoğlu, "dönüm noktası" için şunları söylüyor: "Sanıyorum kariyerimde önemli rol oynayan kilometre taşı, Londra'da bölge yöneticiliği yaptığım dönem oldu. 50 ülkenin dış ticaret aktiviteleri bana bağlıydı. Ayrıca 15 farklı milletten oluşan bir ekibi yönetiyordum. Bu da bana değişik perspektifleri görebilme, farklı kültürlerden gelen, farklı yaklaşımları olan insanları bir çatı altında bir araya getirme yetisini kattı. Bu görevi almaya karar verdiğim dönemde ailemden büyük destek aldım. Muhteşem bir annem, kardeşim ve eşim var. Annem psikologdur. Uzmanlık alanı olduğundan kariyerimin her noktasında 'annelik' desteğinin yanında psikolojik anlamda da çok destek verdi. Kardeşim Afa Boran, ekonomi ve bankacılık konusunda fikir lideri olma özelliğiyle hep yanımda oldu. Eşim, sonsuz destek verdi. Onların desteği olmasa hakikaten her şey çok zor olurdu. İngiltere'ye gideceğim zaman eşim işi nedeniyle gelemiyordu ama 'İşin için ne gerekiyorsa yap' dedi. Annem 'Ben geliyorum seninle' dedi, her şeyi organize etti. Eşim her hafta sonu geldi. Yani tüm aile Serra için çalıştı. Bu çok büyük bir şans..

Araştırmanın devamı Capital'in Mayıs sayısında

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz