İş insanlarının “Rekabetçiliğimiz zayıflıyor” serzenişleri haksız değil. Bunu gösteren en kritik veri de sektörlerin brüt kâr marjı...
Nilüfer Gözütok Ünal
Beyaz eşyadan mobilyaya, çelikten çimentoya pek çok sektör uluslararası rakiplerine kıyasla daha düşük kâr marjlarıyla faaliyet gösteriyor. Araştırmamız da bunu doğruluyor ve katılan 21 sektörden 15’i kârlılıkta dünyanın gerisinden geliyor. Özellikle artan maliyetler, yüksek enflasyon, kurda yaşanan dengesizlikler, fiyat odaklı rekabet, teknoloji ve katma değerli üretimde çok yol alamamak sektörleri kârlılıkta zorluyor. Yetkililer, yakın zamanda önlem alınmazsa tablonun daha da kötüleşmesinden endişe ediyor.
Son aylarda pek çok iş insanında “rekabetçiliğimiz zayıflıyor” serzenişini duyuyoruz. Bunun en önemli göstergesi, brüt satış kârı. Şirketlerin satışlarıyla satışların maliyeti arasındaki farkı temsil eden brüt kâr marjı, şirketlerin ve sektörlerin rekabet gücünü gösteren kritik veri olarak kabul ediliyor. Son dönemde hem küresel ekonomide hem Türkiye’de yaşanan sorunların sektörlerin kâr marjını, dolayısıyla rekabet gücünü zayıflattığı dikkat çekiyor. Örneğin çelik sektörü bu sorunu en ağır yaşayanlardan biri. Pandemi öncesi yıllık 40 milyon tonun üzerine çıkan Türkiye çelik üretimi, şu an 20-25 milyon tonlarda. Kârlılıklar da yüzde 3-4’lere gerilemiş durumda. Rakip pazarlarda üreticilerin yüzde 12-14 kâr marjıyla faaliyet gösteriyor olması da rekabet gücündeki kaybı ortaya koyuyor. Sektörün önde gelen ancak isminin açıklanmasını istemeyen bir patronu, “Özellikle Çinli ve Hintli üreticilerin haksız rekabeti nedeniyle pazarda kâr marjları yüzde 50 geriledi” diyor. Nedenler farklı olsa da birçok sektörde tablo benzer. Mobilya, makine, otomotiv yan sanayi, tekstil, plastik ve çimentoda kâr marjları, gelişmiş pazarlardaki rakiplerin altında seyrediyor. Üstelik pek çok sektörde kâr marjlarının bu yıl biraz daha düşmesi bekleniyor.
NEDEN AŞAĞIDA?
Sektörlerde kâr marjının rakip ülkelere göre geride olmasının birçok nedeni var. Sektörlerin finansal olarak yeterince güçlü olmaması, artan maliyetlerin yarattığı baskı, regülasyonlar, rekabetin fiyata odaklanması ve katma değerli üretimin düşüklüğü başlıca nedenler arasında yer alıyor. Tekstil ve hazır giyim sektörü adına konuşan Kiğılı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hilal Suerdem, kârlılığın gelişmiş diğer pazarlara kıyasla düşük olmasının temel nedeninin Türkiye’deki şirketlerin finansal yapısının zayıflığı olduğunu söylüyor. “Bu durumda tekstil ve hazır giyim sektörü finansal dalgalanmalardan da ciddi düzeyde etkileniyor. Kârlılıkta dünya ortalamasının yüzde 100 altındayız” diyor. Otomotiv yan sanayinde de süspansiyon ve yönlendirme parçaları imalatındaki üreticilerin ortalama brüt marjı, yüzde 15-20 arasında değişiyor. Üretimde kullanılan bazı hammadde ve komponentler ithal ve dolara bağlı. Türkiye’de kur ve enflasyon nedeniyle çok değişken maliyetlerle çalıştıklarını anlatan SIO Automotive Yönetim Kurulu Üyesi H. Kemal Görgünel, “Esasında üretim şirketlerinde ortalama yüzde 30 gibi bir marjın yakalanması gerekir, ama dediğim nedenlerle ortalamada yüzde 20’yi tutturabilirsek mutlu oluyoruz. Mesela 2023 yılının başlarında dolar/Euro kurlarının uzun bir süre sabit kalması nedeniyle özellikle ihracat marjlarımızda çok ciddi düşüşler oldu. Kısaca enflasyon, kur, asgari ücret sarmalıyla mücadele ediyor ve ortalama yüzde 20 gibi bir marjı tutturmaya çalışıyoruz.”
3 KATLIK FARK
Endüstriyel mutfak sektöründe de artan maliyetler kârlılıkları zorluyor. Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİD) Başkanı Güçlü Kaplangı, üretimden satışlarda brüt kâr marjının yüzde 35’lerde olduğunu söylüyor. Bayilerde, distribütörlerde bu marjın yüzde 15-20 olduğunu ifade eden Kaplangı, genel giderlerin TL bazında çok fazla artmasının kârlılıkları oldukça olumsuz etkilediğini dile getiriyor. “Finansal maliyetlerin ve borçlanma maliyetlerinin artmasıyla da bilançolarda finansal giderler çok yukarıya çıktı. Bu yılın kârlı bir yıl olacağı konusunda sektör olarak endişelerimiz var. Dünyaya nazaran kârlılıklarımız yüzdesel olarak çok gerilerde. Orada Avrupalı ve ABD’li rakiplerimizin ürünlerinin nihai satış fiyatları bizimkinin 3 katından fazla” diyor. Takım tezgahları sektörünün Türkiye’deki kâr marjı yüzde 14 iken dünyadaki kâr marjı yüzde 15. Sektörün gelişmiş olduğu Almanya, İngiltere ve İtalya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde otomasyona yatırım yapma zorunluluğunun sektörü kârlılıkta daha üst bir noktaya taşıdığını belirten Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, “Bu nedenle sektörümüz gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında henüz onların seviyesine ulaşmış durumda değil” diyor. Makine sektörünün brüt kârlılığı yüzde 20. Bu yıl kârlılık oranlarında dalgalanmalar yaşadıklarını söyleyen Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Bazen döviz kurları, girdi fiyatları, ücretler gibi unsurlardaki yüksek artışları bazen enerji fiyatlarında olduğu gibi düşüşlerin etkilerini yönetmeye çalışıyoruz. Bu değişkenlerin her birinin kârlarımız üzerinde farklı etkileri var. Yekûna baktığımızda kârlılık oranlarında sınırlı bir düşüş yaşandığı görülüyor. Döviz kuru artışlarının net bir etkisini gördüğümüzü söylemekse henüz mümkün değil” diyor.
GERİLEME BEKLENİYOR
Plastik sektöründe de kârlılıklar yeterli seviyede değil. Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında yer alan sektör şirketlerinin brüt satış kârlılığının son yıllarda ortalama yüzde 5-6 düzeyinde gerçekleştiğini açıklayan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, daha küçük ölçekteki plastik şirketlerinin kâr marjının ise ortalama yüzde 3-4’lerde seyrettiğini anlatıyor. “Sektörün son yıllarda ortalama kârlılığı yüzde 4-5 bandında. Bu yıl makro ekonomide gerçekleşen olumsuzlukların etkisiyle sektörde kârlılığın gerilemesi bekleniyor. Üretimde daha yüksek katma değer yaratan ve birim kg’da yüksek katma değer sağlayan Almanya gibi ülkelerde kârlılık oranları daha yüksek seviyelerde” diye konuşuyor. Alkollü içecek sektöründe yüksek özel tüketim vergisi kâr marjlarını baskılıyor. Türkiye’de kâr marjının yüzde 15 iken gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 25 civarında olduğunu açıklayan Pernod Ricard Orta Doğu Kuzey Afrika ve Türkiye Genel Müdürü Selçuk Tümay, yüksek ÖTV’nin yanı sıra döviz kurlarının yüksek seyretmesinin de marjları düşürdüğünü belirtiyor. “İthal ürünler sattığımız için döviz kurlarındaki artışı karşılayacak seviyede fiyat artışı yapamıyoruz. Bu da marjlarımızın düşmesine sebep oluyor” diyor. Kahve zincirlerinde de kârlılıklar dünyanın gerisinde. Caffè Nero Türkiye CEO’su Ahmet Yanıkoğlu, Türkiye’de kâr marjlarının tek hanelerdeyken gelişmiş ülkelerde çift haneli olduğuna dikkat çekiyor. “Gelişmiş ülkelerdeki kâr marjının ortalama yüzde 15’lerde olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen Türkiye’nin cazibesi; dinamik bir pazara sahip olmasına paralel yüksek büyümelere sahip olmasından geliyor” diye konuşuyor.
RASYONEL Mİ?
Bazı sektörlerse ciddi kârsızlık sorunuyla karşı karşıya. Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, lojistik sektörünün düşük bir kârla çalıştığını hatta kârsızlık problemi olduğunu dile getiriyor. Bu durumun temel nedenini de şöyle açıklıyor: “Rasyonel olamayan fiyat rekabeti sektörün ana sorunlarından biri. Kurumsallaşmanın henüz tam oturmamış olması ve hizmet yerine fiyatın ana rekabet alanı olarak seçilmesi nedeniyle kârsızlık en temel problemimiz. Bunun başlıca kanıtı da her yıl onlarca lojistik şirketinin sektörden çekilip yenilerinin çıkıyor olması.” Özel okullar da kârsızlıktan şikayetçi. Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Başkanı Zafer Öztürk, sektörün kârlılık oranı belirleme şansının kalmadığını ifade ediyor. “Son iki yılda bütün planlamalarını ve yatırımlarını yönetmeliklerde belirtilen ücret ilanlarına ilişkin hükümler çerçevesinde yürütmeyi bekleyen sektör, bakanlığın iki yıl üst üste ücret artışlarını piyasa gerçekleriyle uyuşmayan miktarlarda belirlemesiyle karşılaştı. Bu uygulama bazı özel okulların kapanmasına ve bundan kaynaklı olarak birçok öğretmenimizin işsiz kalmasına sebebiyet verdi” diyor.
YURT DIŞIYLA UYUMLU OLAN SEKTÖRLER
Kâr marjından memnun olan, kârlılıkta dünya ortalamasını yakalayan, hatta üzerine çıkan sektörler de var. Örneğin bankacılıkta 2023 yılının ilk yarısında özkaynak kârlılığı, yüzde 30 civarında seyretti. Gelişmiş ülkelerdeyse bankacılık özkaynak kârlılığı, risksiz faiz oranlarının yüzde 8-10 puan üzerinde. 2022 yılında bu oranın yaklaşık yüzde 12 civarında olduğunu belirten Aktif Bank Hazine ve Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Murat Barlas, 2023’teyse merkez bankalarının beklenenden daha hızlı sıkılaşma politikası göstermesi ve ABD bankacılık likidite krizinin de etkileriyle yüzde 10’un altında bir kâr görebileceğimizi düşünüyorum” diyor. Faktoringde de geçtiğimiz yıl sektör yüzde 30 kârlılıkla çalıştı. Bu yıl da beklenti kârlılığın yüzde 25 olacağı yönünde. Sektör yetkilileri bu ortalamaların yurt dışı pazarlarla uyumlu olduğu görüşünde. Ancak sektörde sorun kârlılık ve gelirden çok maliyet kısmında görülüyor. Finansman maliyetlerinin çok yüksek, vadelerin çok kısa olduğu, bu durumun da fonlamada sorun yarattığı ifade ediliyor. Elektrolitik bakırda da sektörün kârlılığı yüzde 3-5 aralığında. Sektör kârlılığının dünyayla kıyaslandığında ortada çok büyük fark olmadığını belirten Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı, “Dünya ortalaması da yüzde 4 seviyesinde. Ancak bu yıl ülkemizdeki enflasyon şartlarının doğurduğu işçilik ücretlerindeki artıştan dolayı kârlılık biraz daha düşük olabilir” diyor.
YÜKSELTME FORMÜLLERİ
Sektörlerin kâr marjının nasıl yükseltileceğine gelince... Bu noktada yapılacaklar listesinde yine daha öngörülebilir pazar koşulları oluşturmak, finansmana ulaşımı kolaylaştırmak, katma değerli üretimi artırmak öne çıkıyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, rakip ülkeler Çin ve Almanya’nın Türkiye’ye kıyasla daha katma değerli ihracat gerçekleştirdiğini belirtiyor ve ekliyor: “Türk plastik sektörü genel olarak katma değeri yüksek mamulleri ithal ederken katma değeri düşük mamulleri ihraç ediyor. Türkiye’nin katma değeri yüksek olan mamullerin ihracatına yoğunlaşması ve bu ürünlerin toplam ihracat içindeki payını artırması kaçınılmaz. Özellikle medikal plastikler, biyoteknoloji, savunma sanayi, elektrikli araçlar, geri dönüşüm, yeşil teknolojiler alanındaki plastik yatırımlarının desteklenmesi çok önemli.” Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı, sektörün kârlılığını etkileyecek en önemli noktanın Türk Cumhuriyetleri’nden ve Uzak Doğu’dan gelen dampingli ve sübvansiyonlu kalitesiz malzeme ithali olduğuna dikkat çekiyor. “İlgili bakanlıkların bu hususta uygulayacağı yaptırımlar sektörü zarar etmekten kurtarır” diye konuşuyor. MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, sektörün kârlılığının artırılması için ölçeklerin büyütülmesi, iş gücü ve sermaye verimliliklerinin artırılması,otomasyon ve dijitalleşme altyapısının kurulması gerektiğini vurguluyor. “Bunların yanında yatırım finansman imkanlarının genişletilmesi, tedarik-girdi yöntemlerinin iyileştirilerek stok yönetiminin etkinleştirilmesi, standart değil daha yüksek katma değerli özel ürünlerin üretilmesi gibi adımlar da bu sürece katkı verecek” diyor.
“VERİMLİ ÜRETİME ODAKLANMALI”
Tekstil ve hazır giyimde de çözüm katma değerli üretimi artırmanın yanında verimli üretime odaklanmakta görülüyor. BLC Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, “Üretimin en önemli gider kalemleri olan enerji, hammadde, işçilik maliyetlerinde görünmeyen giderler olan hatalı ve düşük verimli üretime odaklanacak çözümleri uygulamak gerekiyor. Kısa vadedeki kârlılık bu şekilde sağlanabilir. Biz bu konuda makine öğrenmesi, yapay zekayla üretim optimizasyonu, kendi enerjimizi karşılamak için yenilenebilir enerji yatırımları yaparak fayda sağlamaya çalışıyoruz. Fakat uzun vadede katma değerli ürünler üretecek, bunları satabilecek pazarları bulmak gerekiyor” diyor. Hazır giyim sektörü adına konuşan Lufian Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Gümüştepe, sektörün kendi markalarıyla global pazarlardaki yaygınlığını artırmasıyla kâr marjlarının artacağını söylüyor. “Her geçen gün marka bilinirliğimiz arttıkça ve buna tasarımsal bazı inovatif faktörler eklendikçe, ürünlerimiz güçlü hale gelecek” diye konuşuyor. Sertrans Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, sektördeki fiyat rekabetinden çıkılması için şirketlerin 3PL oluşumuyla yani pek çok hizmeti tek çatı altında sunabilecekleri şekilde kurumsallaşmalarının ve bu yönde yapılanmalarının kârsızlığa çözüm olabileceğini söylüyor. “Dolayısıyla yapılması gereken dünya örneklerinde olduğu gibi fiyat rekabeti yerine hizmet rekabeti modeline geçmek” diye konuşuyor.
“TEKNOLOJİYİ ÜRETMELİYİZ”
Türkiye Seramik Federasyonu (TSF) Başkanı İlter Yurtbay, Türkiye seramik sektörünün ihracatta global bir oyuncu olduğunu, üretimde Avrupa’da ikinci, dünyadaysa altıncı sırada olduğunu hatırlatıyor. “Sektörde sürdürülebilirliğimizi koruyabilmek adına, kendi teknolojimizi üretmemiz gerektiğine inanıyoruz. Enerji fiyatlarında rekabet edilebilir fiyatlar ve enerjinin üstündeki vergi ve KDV’nin kaldırılması işletme sermayesi ihtiyacı açısından sektöre faydalı olacak” diyor. İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, Türkiye’de kâr marjının önündeki engellerin aşılması için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Ücretsiz verilen ‘etüt, proje, danışmanlık hizmetleri’ sektörde yer alan tüm şirketler tarafından ücretli verilmeye başlanmalı. Ürünler bazında kümelenme sağlanarak üretim adetleri yükseltilmeli ve seri üretim yapılmalı. Metot, üretim hatlarının yeniden tasarımı ve teknoloji kullanımıyla ‘iş gücü verimliliği’ni birim zaman bazında artırmalı. Unutmayalım ki İtalya’da saat başına iş gücü çıktısı Türkiye’den 4 kat fazla durumda.” Tezmeksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, rakip ülke İtalya’da otomasyon ve yazılım takip programlarına yatırım yapan şirketlere yüzde 80 amortisman fırsatı verildiğini dile getiriyor. Aydoğdu, “Avrupa’da otomasyona yatırım yapma zorunluluğunun yanı sıra verilen teşviklerin oranı da sanayiciyi rahatlatıyor. Daha çok teknoloji üretip bunun dünya pazarında yer almasını sağlarsak hem ihracattan aldığımız payı artıracağız hem iç piyasada üreticilerimiz büyüyecek ve istihdamda artışlar yaşanacak” diyor.
“KÂRLILIKLAR ÇOK DÜŞÜK SEVİYEDE KALDI” MÜŞFİK YAMANTÜRK / GÜRİŞ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI “OLMAYAN HARÇLAR ÜRETİLDİ” Türkiye’de enerji sektörünün hangi kâr marjıyla çalıştığını söylemek çok zor. Libor yüzde 1’lerden yüzde 5,5’lere geldi. Yani yüzde 550 arttı. Aynı şekilde Elektrik Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu (EPDK) son iki yılda iletim hatlarına yüzde 400’den fazla zam yaptı. Ormana ödediğimiz bedellere TÜİK enflasyonundan fazla zamlar yapıldı. Gene EPDK tarafından olmayan harçlar üretildi. “MAÇ YAPARKEN KURALLAR DEĞİŞTİ” Maç yaparken kurallar kondu, kurallar değiştirildi. Asgari uzlaşma fiyatı adı altında hiç görülmemiş kesintiler uygulandı. Bunlara göre kâr marjımızı söylemek zor. Her gün aleyhimize gelişmeler oluyor. Bazı üreticiler korunuyor, bazı üreticilere de zulmediliyor. Yurt dışında pandemi sonrası enerji fiyatlarının artmasıyla kârlılıklar da arttı. “FİNANSMANA ERİŞİM KOLAYLAŞTIRILMALI” Ülkemizdeyse kârlılık çok düşük seviyelerde kaldı. Kârlılıkların sağlıklı bir seviyeye taşınması için uygun finansmana hızlı erişim kolaylaştırılmalı. Piyasa kendi dinamiklerine bırakıldığında sektör kârlılığı artar. Çok sık regülasyon değişikliğine gidilmemeli, öngörülebilir piyasa koşulları sağlanmalı. Ayrıca üretimi teknolojiyle buluşturarak verimliliği, dolayısıyla kârlılığı artırabiliriz. |
“KAYIP YAŞAMAMAK İÇİN MARJ DÜŞÜRÜLÜYOR” ŞENOL ŞANKAYA / YEŞİM GRUP CEO’SU BÜYÜK ERİME Yüksek enflasyonun ve kur baskısının da etkisiyle pazar kaybı yaşamamak adına sektörde kâr marjlarının son derece düşürüldüğünü, hatta neredeyse “kâr etmemenin” göze alındığını söylemek mümkün. Bu ne kadar sürdürülebilir bilinmez ama ayakta kalabilmek ve rekabet edebilmek adına kur artışı olması gerektiği ortada. Küresel ekonomilerde ve tüm pazarlarda önemli ölçüde daralma yaşandığı düşünülürse dünyadaki mevcut üreticilerin de kârlılıklarının belirli seviyede eridiğini söylemek yanlış olmaz. MALİYET BASKISI Dünya genelinde yaşanan ekonomik istikrarsızlık ve resesyon, son tüketici alışkanlıklarını oldukça değiştirdi. Gelinen noktada markalar tarafından ciddi maliyet azaltma baskısıyla karşı karşıyayız. Ülkemizde özellikle artan işçilik maliyetleriyle hammadde ve enerji fiyatlarındaki yükselişler, maliyet baskısını daha önce hiç olmadığı kadar çok hissettiriyor. Kârlılıklarımızı rekabete devam edebilmek için düşürmek durumunda kalıyoruz ya da sipariş kayıpları yaşayabiliyoruz. RADİKAL TEDBİRLER Türkiye’nin global pazarda başka ülkelerle rekabet edebilmesi için maliyetlerine yönelik radikal ekonomik tedbirler alması gerekiyor. Alınan bu tedbirlerle satın alma yapan dünya markaları için ülkemizde bir güven ortamı yaratabilirsek daha tercih edilebilir bir ülke haline geliriz. Bu durum da ülkemizin ekonomik istikrarını sağlar ve rekabetçiliğimizi artırır. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?