Son 10 yıl tekstil sektörü için çok hareketli geçti. Ardı ardına gelen
krizler, birçok tekstilcinin rotasını değiştirmesine neden oldu.
Geçmişin devlerinden bazıları bugün dünya ligine çıkma yarışında
ilerlerken, bazıları bambaşka sektörlerde büyüyor. Hatta asırlık
tekstilci aileler içinde bile farklı alanlara yönelenler var. Madalyonun
diğer yüzünde ise birçok iflas yaşandı. Peki 2000’lerin başında
Türkiye’nin en büyükleri arasında yer alan 35 tekstilci aile bugün ne
yapıyor? Tüm krizlere rağmen ayakta kalanlar neyi doğru yaptı?
Küçülenler neden bu yolu seçti? İşte cevabı...
Tabloları görmek için görsellere tıklayın. YIL ÖNCE HER ŞEY ÇOK FARKLIYDI.
Özellikle
tekstilciler için... 2003 yılında Türkiye’nin en büyük 500 şirketinden
tam 99’u tekstilciydi. Yani her 5 şirketten biri. Bugün ise listedeki
tekstilci sayısı 29’a düşmüş durumda. Sadece şirket sayısı değil,
ihracat rakamları da sektördeki hacim kaybını gösteriyor. 10 yıl önce
Türkiye’nin toplam ihracatında tekstilin payı yüzde 14,5 iken bugün
yüzde 5’e düşmüş olması dikkat çekici...
Peki sektördeki rakamlar
böyleyken şirketler bazında nasıl bir dönüşüm yaşandı? 10 yıl önce
Türkiye’nin en büyükleri arasında olan tekstilci aileler bugün ne
yapıyor? Aslında bu sorunun yanıtı her şirket için çok farklı. Kimisi
tekstilde ısrarcı oldu, gücünü katladı. Onlar bugün dünya devi olma
yolunda ilerliyor. Bazıları tekstilden çıkmasa da hız kesmiş durumda.
Portföylerini genişleterek başka alanları ana sektör olarak
konumlandırdı Yani tekstili “stratejik sektör” olmaktan çıkardılar.
Abdulkadir Konukoğlu, Turgut Aydın, Akkök ve Sabancı Holding gibi...
Nuri
Akın, Halit Narin, Okan Oğuz, Celal Sönmez gibi isimler ise tekstilden
tamamen çıktı. Tarımdan turizme, enerjiden çimentoya kadar bambaşka
sektörlerde yatırım yapma yoluna girdiler. Kendi rızasıyla değil, piyasa
koşulları nedeniyle sektörden çıkmak zorunda kalanlar da oldu.
Birçokbüyük oyuncu özellikle 2008 sonrası iflas sarmalına düştü. İflas
erteleterek toparlanma sürecine girenler de oldu, iflası yaşayanlar
da...~ "YOLA DEVAM" DİYENLER
2003’ten bu yana yaşanan
büyük değişime bakıldığında eski tekstilcilerin birçoğunun hala ayakta
olduğu görülüyor. Ama her biri farklı bir stratejiyle bunu başarmış
durumda. Küçükçalık Ailesi, sektörde yaşanantüm sıkıntılara rağmen
tekstilde devam kararı olan çok sayıda oyuncudan biri. Aynı zamanda
Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri Derneği’nin (TETSİAD) başkanlığını da
yapan Yaşar Küçükçalık, neden “yola devam” dediklerini ve bugün
bulundukları noktayı şöyle anlatıyor: “Tekstil pek çok koluyla emek ve
enerjiye dayalı bir sektör. Dünyadaki birçok ülkede özellikle işçilik
maliyetleri çok daha düşük. Biz de Mısır’da ciddi bir yatırım yaptık. Bu
yatırım bizi özellikle tekdüzen ürün lerdeki rekabette diri tuttu. O
pazardaki payımızı da korumaya çalıştık. Müşteri hizmet kalitesi ve hız
da bizi kalıcı kılan önemli etkenlerden oldu. Tekstilde çok ciddi bilgi
birikimi ve deneyimi olan bir aileyiz. Bunu hem pazarlama hem yatırım
olarak uluslararası boyuta da taşıyabildik. Bu yüzden asla tekstilden
vazgeçmek veya onu ikinci plana atmak gibi bir düşüncemiz olmadı.
Ailemizin inşaat sektöründe ve AVM ile ilgili yatırımları da var. Ancak
ağırlığımız tekstildir. Önümüzdeki dönemde hedefimiz pazarlamaya,
markalaşmaya ve perakendeye odaklanarak yatırımlarımıza devam etmek.”
Orta
Anadolu Mensucat’ın sahibi Karamancı Ailesi de bugünkü faaliyetlerinin
ağırlıklı kısmını tekstille devam ettirenlerden. Aile, denim kumaş ve
konfeksiyonda iddiasını sürdürüyor. İzmirli Akça Ailesi’ne ait Menderes
Tekstil ise 2003’teki büyüklüğünü ikiye katlamış durumda. Halen
Türkiye’nin en büyük tekstilcileri arasında yer alıyor. 410 milyon
TL’lik cirosuyla Capital500’de 349’uncu sırada.
AR-GE İLE BÜYÜYENLER
Tekstilde
kalıcı olanların en önemli sırrı inovasyon ve AR-GE... Zorlu Holding
buna iyi bir örnek. Çünkü holdingin 4 ana sektöründen biri olan
tekstildeki gücü, teknoloji ve inovasyondan geliyor. Bu başarının
sırrını, Zorlu Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın şöyle anlatıyor:
“Tekstil, halihazırda ülkemize katma değer yaratan en önemli
sektörlerden biri. Büyümek deyince illaki üretimin artırılması
düşünülmemeli. Çünkü bu rekabet koşullarında Türkiye’nin Uzakdoğulu
üreticilere karşı mücadele etmesi çok zor. Biz, özellikli ve farklı
ürünler geliştirerek, pazarlama ve dağıtım kanallarımızda sürekli
ayarlamalar yaparak sattığımız ürünlerin birim fiyatını yükseltmeye
odaklandık. 8-10 yıl önce kilosunu 5-6 TL’ye sattığımız ürünleri
üretmeyi bırakıp kilosunu 12-15 TL’ye sattığımız ürünlere odaklandık.
Hatta piyasaya kilosu 45-50 TL’ye varan ürünler vermeye başladık. Bu
değerli ürünleri geliştirebilmek için ARGE, ÜR-GE kadrolarımızı 4 katına
çıkardık.” Yeşim Tekstil CEO’su Şenol Şankaya da Aydın ile
benzer noktaların altını çiziyor: “Dünyada ekonomik konjonktür neredeyse
2-3 yılda bir değişiyor. Bu değişikliği iyi okumak ve ona göre rota
çizmek gerek.~
Bunu yapabilenler dünyada rekabetçi konumunu sürdürüyor ve
ayakta kalmayı başarıyor. Biz de kotaların kaldırıldığı 2005’te
üretimde vizyon ve misyonumuzu değiştirdik, çağın gereklerine göre
kendimizi konumlandırdık. Tekstil ve konfeksiyonda katma değeri
yükseltmek çok önemli. Son dönemde yapılan inovasyonlarla bu katma
değeri oldukça yükselttik. Ayrıca yabancı üretici ortaklığı konusunda
teklifler geliyor. Yeşim Tekstil olarak bunları değerlendiriyoruz. Öte
yandan kurmuş olduğumuz ortaklıklarımız da kendi içlerinde büyümeye
devam ediyor.”
ROTAYI DEĞİŞTİRENLER
Tekstildeki bazı
oyuncular ise zor günleri önceden kestirip farklı alanlara yöneldi.
Sektörden tamamen çıkmadılar ama başka alanlara odaklandılar. Birçoğu
tarım, perakende, enerji, gayrimenkul gibi sektörlerde karar kıldı. Bu
gruba sektörün en köklü aileleri de dahil. Örneğin Sanko Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, onlardan biri. 1904 yılında
dokumacılık tezgahıyla başlayan Sanko’nun öyküsü, bugün 14 sektörde, 4,5
milyar dolarlık ciroyla sürüyor. Uzun yıllar sadece tekstil işi yapan
ailenin rotasının 1998’de değiştiğini söyleyen Konukoğlu, o tarihten
itibaren farklı sektörlere bakmaya başlamış. 15 yıl önce tekstilin
gruptaki ağırlığı yüzde 99 iken, bugün yüzde 30’un altında. Ancak
Konukloğlu’nun sektörü bırakmak gibi bir niyeti yok. “Tekstilden tamamen
çıkmayı asla düşünmüyoruz. Çünkü Türkiye’de tekstilin ölüsü
de dirisi de para eder” diyor.
Turgut
Aydın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Aydın da benzer bir rota
çizen iş adamlarından. Holding bugün Aydın Örme ile ilk göz ağrısı olan
tekstilde devam ediyor. Ama asıl ciddi büyüme Memorial Grubu ile sağlık
sektöründeki yatırımlarda gözleniyor. Grup, aynı zamanda ev tekstilinde
English Home ile markalaşarak büyüyor.
Söktaş’ın patronu ve aynı
zamanda Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Muharrem Kayhan da hem
tekstilde devam edip hem “yeni alanları” keşfe çıkanlardan. İş adamının
tekstildeki faaliyetleri Söktaş ile sürüyor. Ailenin yeni yatırım alanı
ise hayvancılık ve süt oldu. 2005’te kurulan Efeler Çiftliği’nin
ardından süt üretimi başladı ve 2011 Eylül’de Moova markasıyla süt ve
peynir pazarına girildi. Akkök ve Sabancı Holding ise 10 yıl önce ana
sektörleri arasında bulunan tekstili “stratejik sektör” olmaktan çıkaran
çarpıcı örnekler arasında yer alıyor.
ÇARE MARKALAŞMADA
Son
10 yılda odağına markalaşma ve perakendeyi koyarak yola devam edenler
de oldu. 2012 yılı itibarıyla 518 milyon TL ciroya ulaşan Mavi,
perakendeye yönelerek büyüyenlere iyi bir örnek. Sarar, Akyiğit Tekstil,
Merinos da diğerleri. 1970’li yıllarda iki dokuma tezgahıyla yola çıkan
Merinos, bugün 500 milyon TL cirosuyla dünyanın en büyük makine halısı
üreticisi konumunda. Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim
Erdemoğlu’nun büyüme planında ise hem tekstil hem enerji var. Şirket, 5
yıl içinde Türkiye halı sektöründeki pazar payını yüzde 40’lara
çıkarmayı hedefliyor. Yeni sektörlere odaklandıklarını açıklayan
Erdemoğlu, 100 milyon dolarlık yatırımla Çatalca’da 2014 yılında hizmete
girecek bir rüzgar santrali kuruyor.
Erdemoğlu, “Her yıl üretim
tesislerimize yaklaşık 100 milyon dolar yatırım yapıyoruz. AR-GE’ye
yaptığımız yatırımın ve tasarıma verdiğimiz önemin meyvelerini
topluyoruz. Kalite ve güveni ön planda tutan bir anlayışa sahibiz.
Global bir marka olma yolunda kararlılıkla ilerlemeyi hedefliyoruz” diye
konuşuyor. Sarar markasının yaratıcısı Eskişehirli Sarar Ailesi de
marka gücünü öne çıkaranlardan...~
Özellikle son 10 yılda hızlı bir
mağazalaşma atağı yaşayan şirket, hem yurtiçi hem yurtdışında büyümesini
sürdürüyor. Sarar’ın 28 ülkede kadın ve erkek giyim üzerine perakende
mağazası bulunuyor. 10 yıl önce Türkiye’nin en büyük tekstilcileri
listesinde yer alan Akyiğit Tekstil’in rotası da benzer. Bugün
Collezione markasıyla büyüyen perakendeciler arasında yer alıyor.
Tasarım, marka bilinirliği ve kurumsallaşmaya odaklanarak ilerleyen
Ekrem Akyiğit’in planında yurtiçinde üretim ve yurtdışında mağazalaşarak
büyümek var.
ÇEKİLENLER DE VAR
“30 yıldan fazla bu işi
yaptım. Tekstilin kahrını çok çektim. Vakti geldi, bıraktım.” Bu
sözleri, 2000’lerin başında pazarın önemli oyuncularından olan Miro
Tekstil’in sahibi, TİM’in eski başkanlarından Okan Oğuz söylüyor. Oğuz,
borçlanma, iflas veya batık sarmalına girmeden sektörden çıkanlar
arasında. 2008’de biten tekstil macerasına bir daha dönmeyi düşünmüyor.
Yaşadıklarını ve şu anda neler yaptığını ise şöyle anlatıyor:
“2008’de,
Avrupa’daki son krizle birlikte sipariş iptalleri olmaya başladı. Ben
de şirketi kapattım ve sektörden çıkma kararı aldım. İflas gibi bir
durumumuz olmadı. Kendi arzumuzla çıktık. Şu anda gümrük müşavirliği ve
danışmanlık alanında faaliyet gösteren bir şirketim var. Tarım vardı,
son dönemde o da çok küçüldü. Ana iş olarak gümrükçülük yapıyorum. 30
yıldan fazla tekstilin kahrını çektim. Şahsen bir daha da giriş yapmayı
düşünmüyorum. Öyle bir hedef yok.” Tekstili bırakanlardan biri de Akın
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Akın. İş adamının şirketleri olan
Akın Tekstil, Aktek Giyim ve Edip İplik, bir dönemin en büyükleri
arasındaydı. Aile, 2008’de tekstilden çıkma kararı aldı. Tesisler
satıldı, tekstil fabrikasının olduğu araziye ise AVM yapıldı. Holding
bugün AVM yatırımlarıyla büyüyor.
Sektörden çıkma kararı alan bir
başka tekstilci de Sönmez Holding’in patronu Celal Sönmez. Bir dönem
Sönmez Filament ile akrilik iplik alanındaki önemli oyunculardan olan
holding, artık enerji, perakende, çimento gibi farklı alanlarda büyüyor.
Sönmez bu konuda, “Uzun yıllar tekstil ön plandaydı. Değişen dünyaya
ayak uydurmak üzere, farklı sektörlere adım atma ve yeni sektörlerde
büyüme çabası içinde bulunuyoruz” diye konuşuyor. Yakın dönemli hedefte
çimento ve liman yatırımları var. Adana’da, 250 milyon doları bulan
yatırımın, 2014’te devreye girmesi planlanıyor.
İFLAS EDENLER
Tekstilin
son 10 yılına baktığımızda bu dalgalı süreci atlatamayanlar da oldu.
2008’de gelen ikinci kriz birçok oyuncuyu iflasa sürükledi. 2000’lerde
sektörün önemli üreticilerinden olan Uki’nin sahibi Turan Sarıgülle de
bu olumsuz deneyimi yaşayan iş adamlarından. Türkiye Giyim Sanayicileri
Derneği’nin eski başkanlarından olan Sarıgülle, 2009 itibarıyla üretimi
durdurdu. Sarıgülle, “Şartlar sektörden fiilen çıkmamızı gerektirdi.
Şirketimizin iflas kararı açıklandı. Ama hukuksal süreç devam ediyor”
diyor ve yaşadıklarını şöyle paylaşıyor: “O günlerde tüm sektör inişli
çıkışlı bir süreç yaşadı. Kendi elimizde olmayan bazı sıkıntılarla
karşılaştığımız için bunlarla yüz yüze geldik. Sonuçta ihracat ağırlıklı
bir müessese olduğumuz için kurdaki dalgalanmalardan çok olumsuz
etkilendik. Ama asıl neden bankalarla olan ilişkilerdir. Bankaların o
dönemde üretim ve sanayiye bakış açısı farklıydı. Bazen negatif bazen
pozitif bakıyorlardı. Özetle şirket o dönemde kendi açısından bariz
hatalar yapmamıştı. Ama maalesef sonuç böyle oldu. O yıllarda 2-3 yıl
boyunca Türkiye’nin ilk 500 şirketi içinde görünen bir müesseseydik.
2008 krizi ise son darbe oldu. Faaliyetler 2009’a kadar sürdü. O yıl
üretimi durdurmak zorunda kaldık.”
Uki ile aynı kaderi paylaşan
başkaları da var. Son örneklerden biri ise Hey Tekstil. Şirketin yönetim
kurulu başkanı Aynur Bektaş, Türkiye’nin önemli kadın girişimcilerinden
biriydi. 2008’de başlayan Avrupa'daki kriz ona da ağır darbe vurdu.
İflas etti, tesislerini kapattı. İşçilerin eylemleri halen sürüyor.~
Bir
dönemin devlerinden Deba ise bir başka iflas hikayesi. Denizli’nin
önemli iş adamlarından Esat Sivri, 4 yılı aşkın süre iflasa direndi.
Mart 2013’te ise resmen iflas etti. Sivri ailesi tekstilden tamamen
çıktı. Enda Holding ile enerji sektöründeler.
HALİT NARİN / MARTI GRUBU ONURSAL BAŞKANI
“SEKTÖRDEN NEDEN ÇIKTIK?" DURMA NOKTASINA GELDİ
Eskiden
çok büyük hacimde olan tekstil islerimiz yaklaşık 1,5-2 yıldır çok
yavaşladı, küçüldü. Tekstilde yeni bir yatırım yapmayı düşünmüyoruz.
Faaliyetleri bitirdik. Tabii bunun birçok nedeni var. Sektörün
yaşadıkları zaten belli. Asıl neden ise benim çocuklarım tekstille devam
etmek istemedi. Martı Grubu olarak turizmde büyüyorlar. Benim onlara
istedikleri alanda büyümeleri için yol vermem lazım. Sonrasında lüzumlu
olan girişimleri tekrar yapacağız. Özetle tekstili bu nedenle durdurduk.
Diğer işlerimizde ise hızla ilerliyor ve büyüyoruz. BEN TEKSTİLCİYİM
Ben
tekstille gözümü açtım, tekstille büyüdüm. Rahmetli babam tekstille
büyüdü. Bizim rüyalarımız, planlarımız olmazsa zaten yaşayamayız. O
yüzden “İleride tekrar tekstilde yatırım yapar mıyım” diye düşündüğümde,
“Tekstille geldik, tekstille gideceğiz” diyorum. Ama teknolojisi
yenilenmeyen bir işin ayağa kalkması mümkün olamaz. Onun için turizmdeki
yatırımlarımızın bize iyi şekilde geri dönmesi lazım ki ileride
tekstile yeniden dönmek istersek bunu yapabilelim. TEKSTİL BİTMEZ
Türkiye’de
tekstilin durması veya bitmesi söz konusu olamaz. Tüm bunlar
politikalarda yapılan yanlışların sonucudur. İthalatın kapılarını çok
fazla açtıklarından dolayı birçok tekstil fabrikası bizim gibi durma
veya bekleme dönemine girdi. Simdi o dönem de yavaş yavaş tekrar
çevrildi. Hükümet, yerli üretime destek olmaya çalışıyor. Pamuk ekimi de
büyümeye başladı. Artık tekstilin tekrar büyüyeceğini düşünüyorum. Ama
maalesef geride kaybettiklerimiz kaldı.
KEMAL ŞAHİN / ŞAHİNLER HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
TEKSTİL YÜZDE 60'A İNDİ'
10 YIL ÖNCE NASILDIK?
10
yıl önce faaliyetlerimizin yüzde 90’ı tekstildi. Geçen yılki
rakamlarımızda yüzde 70 tekstil oldu. 2013 sonunda yüzde 60’a inmiş
olacak. Gelecekte belki yüzde 50’ye kadar iner. Biz 2008 krizinden sonra
Türkiye’de tekstile daha fazla yatırım yapmama kararı aldık. Özellikle
örgü konfeksiyonda küçüldük. Ama yurtdışında devam ettik. Aynı dönemde
diğer alanlardaki yatırımlarımıza ağırlık verdik. Doğal olarak tekstilin
portföydeki payı küçüldü. RİSKİ BÖLDÜK
2008 krizi çıkınca
özellikle dış kaynaklı bankalarla sorunlarımız oldu. Tekstil sektöründe
fon yaratmak çok zor. Özkaynakları, gelirleri ve verimliliği güçlü
şirketler bu dönemi iflas koruma alarak atlatabildi. Ama alternatif
kaynak yaratamayanlar çıkamadı maalesef. Biz de bu süreci atlatmak için
iflas koruma aldık. Mali yapımızda ciddi bir bozulma yoktu. İflas
korumaya girdiğimizde tekstil dışındaki ve yurtdışındaki şirketlerimiz o
sistemin içinde değildi. Sadece 4 şirketimiz için koruma aldık.
Dolayısıyla zaten bir fon akışımız vardı. 9 ayda bu süreçten çıktık. Bu
anlamda riski bölmek, farklı sektörlerde olmak önemli tabii.~ GELECEK PLANLARI
Bir
dönem hem biz hem tüm sektör çok iyi paralar kazandı. Ama artık
tekstilde düz iş yaparak kazanmak çok zor. Mutlaka teknoloji, yüksek
katma değerli ürün gerekiyor. Tekstil dışındaki yatırımlarımızda çok
büyüdük. Avrupa Serbest Bölgesi’ne muazzam yatırımlar getirdik. 2,5
milyar işlem hacmine ulaştı. Tabii oralardaki para tekstilde yok. Şu
anda inşaat ve turizmde büyüyoruz. Serbest bölgedeki büyümemizi de
sürdüreceğiz.
ZEKİ ÇAPUTLU / ALTINYILDIZ GENEL MÜDÜRÜ
"TEKSTİL CAN DAMARIMIZ"
DENGELER ÇOK DEĞİŞTİ
Hem
Türkiye hem dünya tekstil sektöründe son yıllarda özellikle düşük
fiyatlı Uzakdoğu ürünlerinin pazara girmesiyle dengeler çok değişti.
Uzakdoğu’dan pazarlarında çok düşük iş gücü maliyetleri ile üretilen
ürünler hem yurtiçi hem yurtdışı pazarlarda fiyat rekabetini çok ciddi
artırdı. Bildiğiniz gibi pek çok tekstil şirketimiz zor dönemler
geçirdi. NASIL BÜYÜDÜK?
Altınyıldız olarak biz de bu
gelişmelerden etkilendik. Ancak yüksek rekabet ortamı şirketleri ister
istemez her zaman daha iyi bir strateji bulmaya zorlar. Altınyıldız
olarak bu pazarda büyümeyi sürdürebilmemizin yegane sebebi, sahip
olduğumuz bilgi birikimiyle direkt tüketici konforuna ve beğenisine
yönelik geliştirdiğimiz teknolojik ürünleri kalitemizi koruyarak sektöre
sunmamızdır. HEDEFİMİZ NE?
“Tekstil ve konfeksiyondan
vazgeçelim mi” düşüncemiz hiç olmadı. Tekstil ve konfeksiyon grubumuzun
can damarı. Altınyıldız markamız Anadolu’nun her köşesinde nesillerdir
güçlü marka bilinirliği ve güvenilirliğiyle grubumuzu temsil ediyor. 83
bin 345 metrekare kapalı alanda, 14 milyon metre tekstil ve 600 bin adet
konfeksiyon üretim kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük üretim
tesislerinden biriyiz. Bundan sonra da halka açık bir şirket olmanın
verdiği sorumluluk bilinciyle temkinli ancak yeniliklere açık bir büyüme
stratejisiyle güçlenmeye devam edeceğiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?