Üreticiden destek çağrısı

Yeni hükümetin ekonomi yaklaşımlarını merakla bekleyen sektörlerin başında tarım geliyor.

1.07.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Üreticiden destek çağrısı


Türkiye, yoğun bir seçim gündemini geride bıraktı. Seçimlerin ardından gözler kurulacak yeni hükümete çevrildi. Ülke gündeminin son aylarda ilk sıralarında yer alan seçim heyecanı, yerini uygulanacak yeni ekonomik yaklaşımlara bıraktı. 61'inci hükümet, mecliste 6 yeni bakanlıkla yerini alacak. Yeni bakanlıklar içinde yıllardır beklenen de oldu ve kabinede Tarım ve Köy işleri Bakanlığı yerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bıraktı. Sektör temsilcileri, yeni bakanlığın sektörde büyük değişim yaratmayacağı görüşünde. Bu oluşumun yeni politikaları da beraberinde getirmesi gerektiğine vurgu yapıyorlar. Öncelikli beklenti ise Tarım Kanunu'nda belirtilen milli gelirin yüzde 1'i kadar tarımsal destek. 2011 bütçesinde tarıma ayrılan rakama bakılırsa açıklanan 6,1 milyar liralık destek çiftçiyi pek memnun etmiş değil. Sektörün önde gelen üst örgütleri bu rakamı, 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanu-nu'na aykırı buluyor. Öyle ki sektörden bazı üst örgütler, belli zamanlarda bu konuyu hükümet yetkililerine de aktarmış. Yine de bugün gelinen noktada Tarım Kanunu'na göre 12 milyar TL olması gereken destekler yarısı kadar ödeniyor.

Tarımsal üretimin düşüş gösterdiği ürünleri görmek için görsele tıklayın

AB NASIL DESTEKLİYOR?
Desteklerden yana yüzü gülmeyen tarım sektöründe, diğer ülkelerin uygulamaları ne? Öncelikle tarıma en büyük destek veren ülkelerden biri olan ABD'de destekler 100 milyar doların üstünde. AB ise çiftçisine yılda 45 ila 55 milyar Euro tutarında bir destek sağlıyor. AB çiftçisi milli gelire yaptığı katkı oranında destek alıyor. Türkiye'de ise 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu, tarıma verilecek desteklerin milli gelirin yüzde 1'inden az olamayacağını belirtiyor. Buna karşın verilen destekler son 5 yıldır milli gelirin yüzde 1'inin altında kaldı. Çiftçiye verilen destekleri değerlendiren istanbul Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık'ın yaptığı hesap ilgi çekici. Tarımsal desteklemelere 2011 bütçesinden ayrılan payın 6 milyar TL olduğunu ifade eden Atalık, şunları söylüyor: "Tarımın en önemli girdilerinin başında üretimde kullanılan mazot geliyor. Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırma çiftçimizin, dünyanın en pahalı mazotunu kullandığını ortaya koyuyor. Tarımsal üretimde yaklaşık 3 milyar 200 milyon litre mazot kullanılıyor. Kırsal mazotun litre fiyatı 3,45 TL civarında. Dolayısıyla çiftçi bir yıllık üretim sürecinde yaklaşık 11 milyar TL'lik mazot kullanıyor. Bu fiyatın yaklaşık yüzde 55'inin ÖTV ve KDV'den oluştuğu göz önüne alındığında, çiftçi sadece kullandığı mazot üzerinden 6 milyar TL'den fazla vergi ödüyor. Tarıma ayrılan 6 milyar TL'lik destek, çiftçinin kullandığı mazotun vergisini dahi karşılamıyor."~

62 MİLYAR DOLARLIK DEĞER
Tarımsal üretim değerini bugün 62 milyar dolara taşıyansektörün bir diğer sorunlu alanı ise sulanabilir alan. Türkiye'nin tarım arazisi 24 milyon hektarı buluyor. Fakat bunun 8,5 milyon hektarı ekonomik ve teknolojik açıdan sulanabilir. Bugüne dek 5,2 milyon hektar sulamaya açılabilmiş. 2011 yılı GAP Eylem Planı çerçevesinde bu yıl 400 bin hektar daha sulamaya açılabilecek. 2012 yılında ise 900 bin hektarlık bir alan sulamaya açılmış olacak ve pamuk üretiminin 4 milyon ton, mısır üretiminin 8 milyon ton, buğday üretiminin ise 5 milyon ton artması bekleniyor. Ahmet Atalık bu noktada yeterince desteklenmeyen çiftçinin son 10 yıllık süreçte 2 milyon hektar alanı ekmekten vazgeçtiğine işaret ediyor. Sektörün en önemli sorunlarından biri de istihdam. Aynı süreçte tarımsal istihdamın da düştüğünü söylemek gerek. Son 10 yılda tarımda istihdam yaklaşık 2 milyon kişi azaldı ve 2011 yılı şubat ayı itibarıyla tarımda çalışan sayısı 5,6 milyon kişiye geriledi.

BAKTERİ KRİZİ YARAYACAK
Peki bu olumsuz tabloya karşılık 2011 yılı sektör için nasıl geçiyor? Bu yıl için beklentiler ne yönde? Öncelikle Avrupa'nın tarım ürünleri alanında yaşadığı bakteri krizinin henüz Türkiye'ye gelmediğini söylemek gerekiyor. Geçen yıl domateste yaşanan haşerat felaketi, GDO'lu ürünler ve ihracat yolundan geri çevrilen ürünler nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan Türkiye tarımı, AB'de yaşanan bu krizi ihracat avantajına dönüştürebilecek mi? Sektör temsilcileri Avrupa'da yaşanan bakteri krizinin Türkiye'ye ihracat artışı olarak yarayacağı konusunda hemfikir. Sektör temsilcileri Almanya'da görülen, sonrasında ise Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerine yayılan EHEC bakterisi nedeniyle Rusya'nın Avrupa'dan sebze alımını bırakarak Türkiye'ye yönelmesinin ihracatı olumlu etkilemesinin yanı sıra iç piyasa fiyatlarını yükselteceğine dikkat çekiyor. Fiyat yükselişleri dışında 2011 yılının verimlilik ve rekolteler açısından iyi gittiğini de söylemek gerekiyor. Bu yılın ilk altı ayına baktığımızda, iklim şartlarının genellikle olumlu geçtiğini dile getiren Türkiye Ziraatciler Derneği Başkanı ibrahim Yetkin, yıl sonu öngörülerini şöyle sıralıyor: "Yağışların beklenen düzeyde olması ve hava koşullarının bitki gelişimine uygun gitmesi nedeniyle, örneğin buğday rekoltesinin bu yıl geçen yıldan yaklaşık 1 milyon ton kadar daha yüksek olacağını öngörüyoruz. Ancak özellikle Akdeniz Bölgesi'nde gerçekleşen dolu ve sel olayları dolayısıyla mevzi zararlar oldu. Bunun yanı sıra, yağışların buğdayın olgunlaşma döneminde de devam etmesi nedeniyle pas hastalığı riski arttı. Konya bölgesinde özellikle bu tehlike var. Bu durum buğdayın rekoltesini değilse de kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ülkemizde zaten kaliteli buğday sorunu yaşandığı için bu önemli bir sorun olabilir. Meyve ve sebzede de gelişmenin olumlu seyrettiğini ve geçen yıla göre daha yüksek bir hasat beklendiğini söyleyebiliriz." Türkiye'nin ilk çeyrek ihracat performanslarına bakıldığında kuru meyve ile yaş meyve-sebze alanlarında artış gözlendiğini aktaran ibrahim Yetkin, bu ivmenin yıl sonuna kadar devam edeceğini aktarıyor. Geçen yıl 1,1 milyar dolarlık kuru meyve ihracatının bu yıl 1,3 milyar doları, 2,1 milyar dolarlık yaş meyve-sebze ihracatının ise yıl sonunda 2,5 milyar doları bulacağını ifade ediyor.~

Ekim başlamadan destekler açıklanacak
MEHDİ EKER
yönetimindeki Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, 2003 yılından bu yana tarım ve gıda kanunu başta olmak üzere 14 kanun çıkardı. Kurulacak 61'inci hükümetin gündeminde ise 3 kanun daha var. Hazırlanan ve yeni meclisin onayını bekleyen 3 yeni kanun tasarısı ise şunlardan oluşuyor: "Su Ürünleri Kanunu, Bakanlık Teşkilat Kanunu ve Miras Hukukunda Değişiklik." Yeni kanunların yanı sıra, 61'inci hükümetin tarımda destekleme sistemini de yenilemesi bekleniyor. Havza bazlı üretim ve destekleme modelini aşamalı olarak hayata geçirme planlanırken, bir diğer yenilik ise desteklerin zamanlamasında yapılacak. Tarımsal destek miktarları üretim sezonundan önce açıklanarak üreticilerin üretim planlaması yapabilmeleri sağlanacak. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda, yapılan açıklamaya göre desteklerde yapılacak yeni uygulamaları finansmana yapılacak destekler izleyecek. Bu anlamda yapılması planlanan ilk adım Tarım Kredi Kooperatifleri'nin kredi hacmini 2014 yılında 5 milyar TL'ye çıkarmak olacak. Açıklamaya göre Ziraat Bankası'nın kredi hacmi ise bu çerçevede 2013 yılında 32 milyar TL'ye çıkarılacak.

Kanaat önderleri NE DÜŞÜNÜYOR?
Mahmut Arslan/ARBEL YKB. "Tarım sanayiinde son yıllarda önemli gelişmeler yaşandığını yadsımamak gerekiyor. Hem üretim hem de ihracat safhasını yöneten biri olarak tarım alanında Türkiye'nin çok önemli noktalara geldiğini düşünüyorum. Arazi birleştirmeleri, verimliliğin artmasını sağlarken, tarımsal ürün hasılatında dünyada 7'nciliğe çıkabildik. Yeni hükümetin de sektöre yatırımlarının sürmesini ve özellikle belli ürünlere desteğinin artmasını bekliyorum. Yeni hükümetin havza bazlı projelere destek çalışmasını neticelendirmesi de önemli bir adım olacaktır."

Tevfik Dinçer/Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi: "Seçimler ekonomide istikrarın bozulmayacağını gösterdi. Yeni hükümetin ekonomideki önceliklerinin ne olacağını merak ediyoruz. Yapısal sorunları olan tarımın artık daha fazla önemsenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dünya değişen iklim koşullarına karşı gardını almaya çalışırken, Türkiye'nin de bu gerçeği görüp tarımsal üretime desteğini artırması gerekiyor. Genel olarak 2011 yılını rekolteler açısından değerlendirecek olursak bir sıkıntı beklenmiyor. Bu yıl ekiliş ve verimlilik daha iyi görünüyor. Fakat Ramazan ayı da geliyor ve fiyat artışlarına hazırlıklı olmak gerekiyor."

Ahmet Atahk/İstanbul Ziraat Odaları  Birliği Başkanı: "Tarım sektörümüze zarar veren sadece tarım politikaları değil. Aslında karantina tedbirlerimizin yeterli olmaması 2009 yılı itibarıyla ülkemize domates güvesinin girmesine neden oldu. Bu güve, 2010 yılında domates üretimimizi olumsuz yönde etkiledi. Güvenin özellikle açık alanda daha fazla etkili olduğu göz önüne alınırsa bu yıl da tarla domatesi üretimini oldukça olumsuz etkilenecek. Bu nedenle domates fiyatı bu yıl da rekor seviyeleri görecek, enflasyonu tetikleyecektir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz