Yıkıcı etki!

Son dönemde iş dünyasının en sıcak gündemi kurdaki baskılanma karşısında enflasyondaki artışın yarattığı makas.

14.08.2023 15:44:220
Paylaş Tweet Paylaş
Yıkıcı etki!

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Burada makas açılırken özellikle ihracatçı sektörler uluslararası rakipleri karşısında güç kaybediyor. Artan maliyetleri dengelemek için kârdan fedakarlık eden sektörler, şimdi yeni ekonomi yönetimiyle bu makasın kapanmasını bekliyor. Bir taraftan da hedeflenen iyileşme olmadığı takdirde karşı karşıya kalacakları yıkıcı etkinin boyutunu öngörmeye çalışıyorlar.

Geçtiğimiz yılın ikinci çeyreğinden itibaren kurda yaşanmaya başlayan duraklama ekonomide dengeleri değiştirdi. Bu duraklamayla Türk Lirası’ndaki aşırı değerlenme, yabancı para cinsinden elde edilen gelirlerin yurt içi maliyetler karşısında yetersiz kalmasına neden oldu. Enflasyon, kurun önünde seyrettikçe bu durum birçok sektörü ve şirketi olumsuz etkilemeye devam ediyor. Hazır giyim sektöründe özellikle rekabet gücünün Asya ülkelerine karşı hızla azaldığını söyleyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, sektörün alıcılar için pahalı hale geldiğini, ihracatta kârlılık oranlarının neredeyse sıfıra yaklaştığını söylüyor. Cotton Box Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut da “Çok net ve öz bir şekilde enflasyon karşısında baskılanan kur, uluslararası alanda Türk ihracatçısının rekabet gücünü kırıyor. Doğrudan fiyatımızı pahalı hale getiriyor ve bu da satış kaybına yol açıyor. Son 6 aydır sektörümüzde yaşanan ciddi düşüşün en önemli sebeplerinden biri bu” diyor. Plastik sektörü özelinde oluşan etkiyi değerlendiren PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, özellikle Türk Lirası ile yapılan işçilik, elektrik, lojistik ve genel giderler gibi harcamaların yüksek enflasyon nedeniyle hızla arttığını dile getiriyor. “İhracat fiyatları, kurların henüz denge seviyesine gelmemesi nedeniyle rekabetçi olamıyor ve firmaların kârlılıkları geriliyor” diye konuşuyor. 

FİNANSMANA ULAŞIM ZORLAŞIYOR

Tüm bu gelişmeler finansmana ulaşmayı da engelliyor. ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, reel sektör olarak kredi kullanamadıklarını söylüyor. “İhtiyaç faizleri yüzde 50, ticari faizler daha da yüksek durumda” diyen Öksüz, bir başka sorunun da ithalatta yaşandığını anlatıyor. Dövizin olması gereken fiyattan düşük olmasının ithalatı cazip kıldığını, böylece hem enflasyon hem yüksek dış ticaret açığı sarmalına girildiğini dile getiren Öksüz, bu sarmalın sonuçlarını şöyle anlatıyor: “Dövizi yerinde tutmanın en önemli sonuçlarından biri ihracatın artış hızının ithalatın çok gerisinde kalması. Tüm maliyetler asgari yüzde 40 artarken ihracatçı sattığı mala karşılık aynı artış oranında TL alamaz hale geldi. Bir de buna ihracat gelirlerinin önemli kısmının Merkez Bankası’na devriyle, ithalat için gerekli dövizi piyasadan daha yüksek makasla almak zorunda kalmak eklendi. İhracatçı, pazarını kaybetmemek için bu maliyeti üstleniyor. Maliyetleri daha fazla taşıyamayanlar içinse ihracatı azaltmaktan başka çare kalmadı. Sektör olarak bu yılın ilk 4 ayında yüzde 7’lik bir daralmayla karşı karşıyayız.” Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, artan işçilik ve enerji maliyetleri karşısında tahsilatını anında yapamayanların finansman giderlerinde artış yaşadığını ifade ediyor. Tahsilatlar ancak 6 ay sonra yapılabilirken şu an finansmana 3 kat daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirten Aydoğdu, “Her şey normal seyrinde ilerlerken bir problem yok ama maliyetler ikiye katlandığı zaman bunlar üretici tarafı için çok büyük bir kalem haline geliyor. Halihazırda üretim maliyeti artmışken firmaların şu anda her zamankinden çok daha fazla finansmana erişimi olması lazım. Krediler var ama bunlar için bürokrasi çok fazla. Ortalama 2 ila 5 ay arasında beklemeniz gerekiyor. Ama sonuçta sanayici ay sonu geldiği zaman elektrik faturasını nakit ödemek zorunda” sözleriyle de durumu ortaya koyuyorlar. 

DENGE BOZULUYOR 

Yaşananlar ithalatı artırırken şirketlerin finansal dengesini bozuyor. Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, son 1,5 yıldır zorlandıklarını, kur enflasyon makasının açılmasının en temel sonucu olarak artan makine ithalatıyla karşı karşıya olduklarını söylüyor. Yerli imalatçıların öne çıkması gerektiği bir dönemde bu tabloyu yaşadıklarını ifade eden Karavelioğlu, “İhracatta ve iç pazarda satış kârlılık oranlarının yüzde 3-4’e kadar gerilediğini tahmin ediyoruz. İhracatta son 1,5 yılda, 2 milyar dolara yakın ihracat siparişinin alınamadığını ve sanayi üretiminde 2-3 puanlık kayıp yaşandığını hesaplıyoruz” diye konuşuyor. Plastik sektöründe de özellikle katma değeri düşük alt sektörlerde ihracat olumsuz etkileniyor. Bu sektörlerin maliyet kalemleri yüksek enflasyon nedeniyle hızla artarken düşük ihracat fiyatları rekabetçi olamıyor. “Şirketlerin kârlılıkları yeterli seviyede artamıyor” diyen Yavuz Eroğlu, sektörün yaşadığı daralmayı da rakamlarla şöyle açıklıyor: “Bu yılın ilk 4 ayında, özellikle ambalaj sektöründe ve nispeten katma değerin düşük olduğu ürünlerde plastik ihracatında duraklama hatta düşüş yaşandı. Üretim yüzde 4, ihracat yüzde 7,8 azalırken ithalat yüzde 5,1 arttı.” Döküm sektörü adına konuşan Kutes CEO’su Ali Esat Kutmangil de Türkiye’nin işçilik ve enerji kaynaklarından elde ettiği fiyat avantajının artık rakip ülkelere kıyasla eşitlendiğini söylüyor. “İşçilik maliyetlerinde Euro bazında gerçekleşen artış, sektördeki ortalama maliyetlerin yüzde 7-10 aralığında yükselmesine neden oldu. Bu da hem sektörümüzün rekabet gücüne hem üretim süreçlerimize zarar verdi. Bu durum, ana sanayi için üretim gerçekleştiren tüm demir döküm şirketlerinin kârlılığında baskı yaratıyor” diyor. 

EN BÜYÜK KAYIP

Şirketler ciddi satış kayıpları da yaşıyor. Ertelenmiş veya yön değiştirmiş talep nedeniyle yaklaşık yüzde 10 seviyesinde bir satış kaybı yaşandığını belirten İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, “Uluslararası rakiplerimizle bu dönemde fonlama ve finans maliyetleri nedeniyle rekabette zorlandık. Reel sektör destekli olan kredi maliyetlerimiz bile yurt dışı rakiplerimize oranla 2-3 kat yüksek seviyelerde kaldı. Bu durum müşteri kredilerimizin artmasına ve sektörümüzün nakit üretme kapasitesinin düşmesine neden oldu” diyor. Cotton Box Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut da makas sebebiyle üretim maliyetlerinin arttığını ama baskılanan kurun bu artışı yansıtmadığını dile getiriyor. “Pandemi sürecinde birkaç sebepten dolayı geri çekilen Uzak Doğu’ya fırsat doğuyor. Hal böyle olunca pazarı onlara teslim etmek durumunda kalıyoruz. Sektörümüz Eylül 2022’den bu yana her ay yüzde 15 ila yüzde 35 arasında düşüş yaşıyor” diye konuşuyor. Caffe Nero Türkiye CEO’su Ahmet Yanıkoğlu, bu etkiler altında brüt kâr marjlarında yüzde 4-5’lik kayıp yaşadıklarını söylüyor. “Çeşitli işletme maliyeti kalemlerinde standart iş modelimize göre yüzde 3-4’lük olumsuz farklara maruz kalıyoruz” diyor. BLC Group Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu da en büyük kaybın ihracatta kâr marjında yaşandığını açıklıyor. “İhracatta rekabet ettiğimiz ülkeler zaten işçilik, enerji, hammadde gibi maliyet kalemlerinde bizden daha avantajlı. Bu da fiyatlarda yüzde 30-35 daha yüksek kalmamıza neden oluyor” diyen Balcıoğlu, ihracat satışlarındaysa Merkez Bankası kuru ve piyasadaki güncel kurların farklı olmasından dolayı kârdan zarar ettiklerini ve burada yüzde 5-10 arası bir zarar oluştuğunu söylüyor. 

ÇÖZÜM FORMÜLÜ

Sektör yetkililerine göre kur ve enflasyon makasının kapatılması ve sağlıklı bir dengeye oturması için öncelikle ihtiyaç duyulan döviz ve kredi işlemlerindeki koşulların ve kısıtlamaların kademeli olarak azaltılması ve kaldırılması gerekiyor. MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, finansal sistemdeki mevduat ve kredi faiz oranları arasındaki uyumsuzluğun da giderilmesi gerektiğini ifade ediyor. “Yeni ekonomi yönetiminin rasyonel zemine geri dönüş hedefi de para-kur-faiz ve kredi politikasında normalleşme olacağına işaret ediyor” diyor. TÜSİD Başkanı Güçlü Kaplangı, öncelikle ithalat ihracat dengesini sağlamanın şart olduğunu söylüyor. Bunun için de ihracatı artırmanın ithalatı da azaltmanın zorunlu olduğunu belirten Kaplangı, “Uluslararası rekabet ve ihracatımızın yeniden büyümesi için kurların artması önemli” diye konuşuyor. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (DCUD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, seçim öncesi yüzde 10’a kadar ulaşan kur makasındaki farkın, düşük kâr marjlarıyla çalışan sektörü ciddi zora soktuğunu belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürüyor: “Döviz alış-satış arasındaki marjların yüzde 0,1-0,2 seviyelerini aşmaması gerekiyor. Kur farklarının olumsuz etkilerini bertaraf etmek, ihracat gelirlerini bozdurma mükellefiyetinin tümüyle kaldırılmasıyla mümkün olabilecek” diyor. Işıklar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Işık da ihracat yapan her şirketin, enflasyonun suni olarak gerisinde tutulan döviz kurları yüzünden hem pazar hem kâr kaybı yaşadığını dile getiriyor. Işık, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türk lirasının 27- 30 TL bandına oturmasının yaşanan kayıpları bir nebze telafi edeceğini düşünüyorum.” Happy Grup Genel Müdürü Cem Erkişi’ye göre de piyasa faiziyle Merkez Bankası faizi makası 5 puanı geçmeden ortodoks para/faiz politikalarına dönülürse yeme içme sektöründe büyük ölçüde kriz ertelenebilir. 

SONUÇ NE OLUR? 

Peki kur ve enflasyon makası hızlı bir şekilde kapanmaz ve açık devam ederse sonucu ne olur? Kutlu Karavelioğlu, bu durumda makine sektöründe kârlılık oranlarının sıfıra yaklaşacağını söylüyor. “İhracatta gerileme yaşanması kaçınılmaz olur. Bu da üretim ve istihdam kaybı demek” diyor. Züccaciye sektöründe mevcut durumun devam etmesi durumunda Mesut Öksüz, “Bir kısım şirketlerimizde ve ülke genelinde kısa ve orta vadede küçülmeye gidileceğini tahmin etmek zor değil. İşsizlikte de artış olacaktır “diye konuşuyor. Cotton Box Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut da konsolidasyon, batık, büyüyememe, yatırımsızlık, kârsızlık, uluslararası rekabet gücünün kaybı gibi sonuçlarla karşı karşıya kalınabileceğini söylüyor ve ekliyor: “Satamazsak üretemeyiz, istihdamdan başlayarak yatırıma kadar her şey etkilenir. Ülke olarak çok uzun süre dayanma şansımız yok. 2023 sonbaharında sektördeki sıkıntılar su yüzüne çıkmaya başlar.” İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık da kur makası kapanmazsa normale dönüşün uzayacağı görüşünde. Varlık, “Bu, sektörümüzde ve özellikle B2B çalışan sektörlerde, satış gerilemesi, büyüyememe şeklinde yansıyacak. Sektör ve firmalar bu duruma, mevcut sermaye yeterliliklerine göre 1-3 yıl dayanabilir. Birçok firma faaliyetini sonlandırmak zorunda kalabilir” diyor. Yeme içme sektöründe uzun soluklu enflasyon rallisinin, kârsız kalan işletmelerin bir müddet sonra önce istihdamı azaltmasına, sonrasında faaliyetine son vermesine neden olacağını söyleyen Happy Grup Genel Müdürü Cem Erkişi de iyileşme olmazsa, sektörde plansız büyüyen küçük ve orta boy işletmelerin 6 ay içinde; zincirlerin de 1 yıl içinde küçülmeye veya kapanmaya zorlanabileceğini ifade ediyor. Plastik sektöründe 11 bin civarındaki şirketin yüzde 99’unun KOBİ olduğunu hatırlatan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Dolayısıyla kâr marjı düşük şirketler enflasyon- kur- faiz dengesinin sağlanamaması durumunda 6 ay içinde finansa ulaşmakta güçlük çekecek ve kapanışlar meydana gelebilecek” diyor.


“REKABET GÜCÜ OLUMSUZ ETKİLENİYOR”
ADİL PELİSTER / İKMİB BAŞKANI


DIŞA BAĞIMLILIK 
İhracatçıların yurt dışından getirdiği ihracat bedellerinin yüzde 40’ının bozdurulması zorunluluğu var. Kimya, hammadde bakımından yüzde 70 ve bazı alt kategorilerinde yüzde 90’a varan yurt dışı bağımlılığı olan bir sektör. Bu nedenle dövizi bozuyoruz ancak yeniden satın almamız gerekiyor. Ayrıca Eximbank’ın ihracatçılarımız için kullandırdığı reeskont kredileri karşılığında dövizlerin yüzde 80’inin bozdurulma zorunluluğu var. Bu durum kur-enflasyon arasındaki makasın açık olması sebebiyle ihracatçı firmalarımızı zorluyor. Bu makas dolayısıyla sektörümüzde üretim, ihracat, rekabet gücü ve kârlılık olumsuz etkileniyor.

MALİYET FARKI Hammadde girişinin en yoğun olduğu petrokimya ve plastik başta olmak üzere kimya sektörümüzdeki tüm alt kategorilerde üretimde kullanılan hammadde ithalatı dolayısıyla sıkıntı yaşıyor. İhracat dolayısıyla bozdurduğumuz dövizi üretim amacıyla yapacağımız ithalat için tekrar almak istediğimizde kur farkından dolayı maliyet farkı yaşıyoruz. Döviz kurunun enflasyonla orantılı olması gerekiyor. Döviz kurunun artması ilk etapta sermaye ihtiyacını artıracağından negatif etki yapacak olsa da firmaların cirolarını da artıracağından genel olarak işçilik, elektrik ve genel üretim giderlerini görece olarak düşürecek ve böylece kârlılığa da pozitif yansıyacak. Ancak kur hızlı düşer veya hızlı çıkarsa kimse maliyet hesabı yapamaz dolayısıyla ürün fiyatı da belirleyemez. Bizim beklentimiz kur-enflasyon dengesinin sağlanması, sonrasında da istikrarlı ve öngörülebilir bir kur politikası izlenmesi.



“MALİYETİ ÖNGÖRMEK ZOR”
İRFAN AŞÇIOĞLU / AŞÇIOĞLU YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“CİDDİ RİSK YÖNETİMİ GEREKTİRİYOR” 
Yüksek enflasyon, artış trendindeki kur, para ve maliye politikasındaki belirsizlik, satışa hemen başlanan ancak özellikle ortalama 36 ay teslim süresi olan büyük projelerde ciddi bir risk yönetimi gerektiriyor. Yüksek ithal malzeme kullanımı olan sektörümüzde, inşaat maliyetleri direkt olarak döviz kurundan ve enflasyon farkından etkileniyor, ancak en önemlisi kurun stabil olmaması. Bunun yanında, TL bazında artmaya devam eden işçilik maliyetleri ve dolardan bağımsız olarak artan gizli enflasyon nedeniyle de 36 aylık maliyeti öngörmek gerçekten çok zor.

HEDEF KİTLE DARALIYOR Bu ekonomik faktörleri dikkate alarak stratejik kararlar alma, riskleri yönetme ve uygun proaktif önlemler alma noktasında, özellikle içinde bulunduğumuz konjonktürde gayrimenkul sektöründeki deneyimin çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Yüksek döviz kuru ve enflasyon, gayrimenkul sektöründe hem üretim maliyetlerini hem kârlılığı direkt olarak etkiliyor. Bizim tek avantajımız çok kısıtlı bir arz olduğu için artan maliyetleri satış fiyatları kaldırabiliyor. Ancak bu sefer de satın alma gücünün düşmesi karşımıza çıkabiliyor. Bu durum da hedef kitlenin daralmasına sebep oluyor.



“YURT DIŞINDA YÜZDE 20, YURT İÇİNDE YÜZDE 30 DARALMA OLUR”
ŞENOL ŞANKAYA / YEŞİM GRUP CEO’SU

GİDERLER YÜKSELİYOR 
Kurun enflasyondan negatif yönde ayrışması gider kalemlerini yükseltici etki yapıyor. İhracata dayalı kâr optimizasyonu enflasyon karşısında hızla eriyor. Her ne kadar Türkiye’de hazır giyim sektörünün ithalat ihracat dengesi pozitif yönde seyir izlese de yine de önemli oranda ithalat da söz konusu.

SİPARİŞ İPTALLERİ Artan kur, ithal girdi kalemlerinin maliyetini yükseltiyor. Öte yandan tüm dünyada yükseliş trendi içindeki enflasyon nedeniyle sipariş iptalleri de kapasitelerde boşluklara yol açıyor. Halihazırda sektörümüzün ihracat gücü fazla olsa da 2023 mayıs ayı itibarıyla bu gücü yeterince kullanamadığını görüyoruz. Yılın ikinci yarısından itibaren ihracat değerlerinin yükselmesini ve beklenen değerleri yakalamasını ümit ediyoruz.

KAPASİTEDE DURUM Aksi takirde kur ve enflasyon arasındaki mevcut makas, başta kârlılık olmak üzere uluslararası rekabet, üretim, ihracat gibi parametrelere çok daha kötü şekilde yansıyacak. Sektör temsilcileri düşük seyreden kapasiteleri, yeni müşteri görüşmeleri ve yeni anlaşmalarla telafi etme yoluna gidebilir. Yeşim olarak bizim de yeni müşterilerle kapasitelerimizi artırma yönünde çalışmalarımız var. 2023 yılında adet bazında yurt dışı pazarında yüzde 20, iç piyasada da yüzde 30 dolayında daralma olacağını öngörüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz