200 projeyi ülkeye kazandırdık

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut ile Türkiye’nin son dönem yatırım çekme performansını, önündeki engelleri ve bunları aşmak için neler yaptıklarını konuştuk...

4.02.2020 12:03:000
Paylaş Tweet Paylaş
200 projeyi ülkeye kazandırdık

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected] 

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, 2007-2019 arasında toplam yatırım tutarı 24,5 milyar dolar olan 200’den fazla projeyi ülkeye kazandırdı. Yaşanan tüm problemlere rağmen yılda 10 milyar doların altına düşmeden yatırım çekmeye devam ettiklerini belirten Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı ARDA ERMUT, 2020 yılından oldukça umutlu. “2020’yi ekonomimizdeki toparlanmayla daha fazla yatırımcı çekeceğimiz bir yıl olarak görüyoruz. 2023’te de 24 milyar dolar yatırım çekme hedefimiz var” diye konuşuyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI YATIRIM OFİSİ, 13 yıl önce hayata geçirildi. O tarihten itibaren 24,5 milyar dolarlık 200’den fazla projeyi ülkeye kazandıran kuruluş, 45 bin 425 kişiye de istihdam sağladı. Son birkaç yılda yaşanan tüm problemlere rağmen Türkiye’nin 10 milyar doların altına düşmeden yatırım çekmeye devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut, önümüzdeki 4 yıllık seçimsiz dönemde de Türkiye’nin yatırımlar anlamında yükseliş yaşayacağına inanıyor. Enerji, havacılık, otomotiv, makine, kimya ve bilgi teknolojileri gibi sektörlere odaklanarak yatırım çekmeye devam edeceklerini dile getiren Ermut, “2019’u bir önceki yıla göre fazla kayıp yaşamadan kapatmayı düşünüyoruz. 2020’yi de ekonomimizdeki toparlanmayla daha fazla yatırımcı çekeceğimiz bir yıl olarak görüyoruz. 2023 yılında da yaklaşık 24 milyar dolar yatırım çekme hedefimiz var” diye konuşuyor. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut ile Türkiye’nin son dönem yatırım çekme performansını, önündeki engelleri ve bunları aşmak için neler yaptıklarını konuştuk: 

 Yatırım Ofisi 2006’da kuruldu. 2018’de yeniden yapılandırıldı. Kuruluştan itibaren en kritik adımlarınız neler oldu? 

 Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA), 2006’da, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kuruldu ve 2007’de aktif olarak faaliyetlerine başladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte Yatırım Ofisi olarak hizmete devam ediyoruz. Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını, küresel iş dünyasına tanıtma ve yatırımcılara Türkiye’ye yapacakları yatırımın her aşamasında destek verme görevlerini üstleniyoruz. Doğrudan Cumhurbaşkanına bağlıyız ve Türkiye’nin ekonomik kalkınması için gereksinim duyulan yatırımları teşvik etmekle görevliyiz. Bu amaçla teknoloji yoğun, katma değeri yüksek ve istihdam yaratan yatırımları destekleyerek bu yatırımlara ilişkin tüm süreçleri yatırımcı adına takip ederek hızlandırıyoruz. 

Peki kurulduktan sonra somut olarak neler yaptınız?

 Yatırımcılara ana hatlarıyla pazar araştırma ve analizi, sanayi ve sektör raporları hazırlanması, yatırım koşulları değerlendirmeleri, yatırım yeri seçimi, muhtemel ortaklık ve ortak girişimler için şirket eşleştirme, şirket kuruluşu, teşvik başvuruları gibi hizmetler sunuyoruz. Netice itibarıyla 2002’ye kadar Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırım miktarı 15 milyar dolarken son 17 yılda bu rakam 210 milyar dolara çıktı. 2006-2018 döneminde kurum olarak 200’den fazla projeyi ülkeye kazandırdık. Bu projelerin toplam yatırım tutarı 24,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Toplam sağlanan istihdam ise 45 bin 425 oldu. 

 Yatırımlarda öncelik tanıdığınız sektörler var mı? 

 Ofis olarak öncelikli sektörleri belirlemek amacıyla her sektörün Türkiye ekonomisi için kritik öneme sahip bazı faktörlere göre analizini yaptık. Buna göre öncelikli sektörlerin belirlenmesinde sermaye girişi potansiyeli, iş yaratma potansiyeli, teknoloji yoğunluğu, ihracat potansiyeli, Türkiye’nin ithal bağımlılığı, dış ticaret açığını ve cari açığı azaltma potansiyeli gibi faktörler baz alındı. Sonuç olarak öncelikli tanıtım hizmeti verilmesi gereken sektörler, enerji/yenilenebilir enerji, havacılık/savunma, yaşam bilimleri (sağlık ve biyoteknoloji), otomotiv, makine, kimya, bilgi ve iletişim teknolojileri, lojistik-altyapı-ulaşım ve iş hizmetleri sektörü olarak belirlendi. 

 Yurt dışındaki yatırımcı hangi kriterlere göre yatırım yapıyor? 

 Yabancı yatırımcıların dikkat ettiği önemli hususlar politik, ekonomik istikrar ve öngörülebilir yatırım ortamı. Türkiye son 17 yılda yakaladığı politik istikrar ve elde ettiği ekonomik başarılar sayesinde yatırımcılara öngörülebilir bir ortam sunmayı başardı. Yapılan reformlar sayesinde, Dünya Bankası’nın iş yapma kolaylığı endeksinde 2006 yılında 93’üncü sıradayken şu an 33’üncü sıraya yerleştik. Üstelik geçen yıla göre 10 basamak birden yükseldik. Öte yandan yatırımcıların en önemsediği konu, regülatif tarafta kuralların ve konuların öngörülebilir olması... Bu konuda da devlette bir farkındalık oluştu ve yatırımcının menfaatlerini koruyacak yapılar oluşturuluyor. 

Türkiye uzun bir süredir yurt dışında siyasi önyargılarla boğuşuyor. Siz yatırım çekmeye çalışırken bu siyasi önyargılara hangi argümanlarla cevap veriyorsunuz?

 Uluslararası yatırımcılara, Türkiye ekonomisinin olağan seyrine devam ettiğini, temellerinin sağlam olduğunu, 2008 global krizinden bu yana dünyada ve bölgemizde devam eden sorunlardan kaynaklanan birçok kriz ve şokla karşı karşıya kaldığımızı, ancak her defasında bu süreçlerden daha da güçlenerek çıkmayı başardığımızı anlatıyoruz. Özellikle teröre karşı yaptığımız başarılı operasyonlar, turizmin hızlı toparlanması, güvenlik kaygılarıyla ilgili soruları artık almamamızı sağlıyor. Burada rahatız. Bugün yatırımlarla ilgili istikrarı ilgilendiren sorular alıyoruz. Kurlarla ilgili bir türbülans, yatırım kararlarının 2-3 ay ötelenmesine yol açsa da ülkenin potansiyeli değerlendirildiğinde o yatırım uzun vadeli bakış açısı nedeniyle geliyor. Bütün problemlere rağmen yılda ortalama 11-12 milyar dolar yatırım çekiyor olmamızın ve bundan çok aşağı düşmememizin nedeni de ülkemizin bu potansiyeli. 

Peki yatırımın istenen seviyede gelmemesinin nedenleri neler?

 Burada konjonktür olarak dünyadaki ekonomik dengelerin sizin aleyhinize işlemiyor olması gerekiyor. Dünyadaki yatırımlardan çektiğimiz pay yüzde 0,9-1 arasında. Bunun en çok üstüne çıktığımız yıl yüzde 1,36 ile 2006. Nominal olarak da en çok yatırım çektiğimiz yıl 22 milyar dolar ile 2007... Ödevimizi doğru yaptığımızda kolayca yüzde 1,3-1,5 seviyelerine çıkabilecek bir ülke potansiyelimiz var. Ülkemizin potansiyeli olduğuna inandığımız bu rakamlara kolayca gelebilmek için Türkiye ile ilgili algı problemlerinin mümkün olduğu kadar giderilmesi gerekiyor. Bu da tamamen bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Son birkaç vakada gördünüz; biz süreci çok güzel bir şekilde takip edip bir yatırımı aslında ülkemize kazandırdık, şirket bile kuruldu. 

 Volkswagen yatırımından bahsediyorsunuz. Sonrasında neler oldu? 

 Şirketteki siyasi pozisyonlar yüzünden haklı bir şekilde yaptığımız Barış Pınarı operasyonundan sonra bekleme sürecine girdiler. Burada kimse Türkiye’nin idaresinin ilgili kurumlarının, hatta özel sektörün başarısız olduğunu söyleyemez. Burada bütün ödevler yapıldı, bize profesyonel yönetimimiz için teşekkür ettiler. Yine gerçekleşmesi noktasında ümitsiz değilim, bu siyasi bir süreç. Ama tabii bu tip şirketlerin cevaplaması gereken bir soru olacak: Siyasi olarak mı yoksa şirketin önceliklerine göre mi karar veriyorlar? Ben bu şirketlerin aklıselimle hareket edeceklerini tahmin ediyorum. 

 Yatırım çekerken rekabet ettiğimiz ülkeler değişti mi? 

 Bazı sektörlerde Kuzey Afrika ülkeleri, bazı sektörlerde Orta Doğu ülkeleri yavaş yavaş rakip olmaya başlıyor. Bazen bir Güney Amerika ülkesi bazen de Malezya, Singapur gibi ülkeler de rakip olabiliyor. Ama coğrafi olarak birebir aynı şartları öneren rakibimiz yok. Genel olarak rakiplerimiz olarak Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerini sayabilirim. 

Türkiye rakip ülkelerden hangi özellikleriyle ayrışıyor?

 Türkiye, yaş ortalaması 32 olan, 82 milyonluk nüfusuyla Avrupa’daki en genç ülke olma özelliğine sahip. Ayrıca kârlı ihracat fırsatları sunan coğrafi konumuyla birçok uluslararası ve küresel markanın yönetim, üretim ve Ar-Ge merkezi durumunda. Türk Hava Yolları bugün 125 ülke, 313 şehir ve 316 havaalanına uçuyor. Geçtiğimiz yıl ilk etabı açılan İstanbul Havalimanı ve diğer mega projeler, Türkiye’yi çok daha stratejik bir konuma getirdi. Yaklaşık 1,6 milyar nüfuslu dev bir pazara 4 saatlik uçuş mesafesindeki Türkiye, üretim, hizmet ve Ar-Ge alanlarında yatırım yapmak isteyen yatırımcıya ev sahipliği yapmaya devam edecek. 

Peki sizin yatırım çekmek için radarınızda hangi ülkeler var?

 Yatırımlar konusunda bölgesel farklılaşmayı yapmak üzere 2008 krizinden sonra adımlar attık. Avrupa’nın yatırımlardaki payı yüzde 75’lerden yüzde 60’a kadar düştü. Öte yandan Asya’dan, Orta Doğu’dan, Uzak Doğu’dan çektiğimiz yatırımlar artmaya başladı. Ancak hala istediğimiz seviyede değil. Mesela Çin, Japonya, Malezya ve Singapur’la birlikte Yakın Doğu, Orta Doğu ve CSS ülkelerinden çekebileceğimiz daha fazla yatırım var. 

 2019 yatırım çekme anlamında nasıldı? 2020 hedefleriniz neler? 

 Dünyadaki belirsizliklerden dolayı yatırım rakamları inip çıkıyor. 2018’de yüzde 13 azalmayla yaklaşık 1,3 trilyon dolar seviyesine düştü; biz bu azalma sırasında yüzde 13 artışla kapattık yılı. 2018’de 13,1 milyar dolar değerinde uluslararası doğrudan yatırım aldık. Bizim amacımız, öncelikle dünyadaki genel trendden gitgide pozitif şekilde her zaman kendimizi ayrıştırarak doğrudan yatırımlardaki pastadaki payımızı artırmak. 2019’u bir önceki yıla göre fazla kayıp yaşamadan kapatmayı düşünüyoruz. 2020’yi de ekonomimizdeki toparlanmayla daha fazla yatırım çekeceğimiz bir yıl olarak görüyoruz. 2023 yılında da yaklaşık 24 milyar dolar yatırım çekme hedefimiz var. 

 En son Volkswagen açıklamasını yaparken 2020’de birkaç yatırım daha olacak demiştiniz. Bu yatırımlar hangi sektörlere gelecek? 

 Özellikle enerji, petrokimya, otomotivin alt kırılımları olacak. Halihazırdaki otomotiv fabrikalarını destekleyecek, pek çok tedarik zincirini ilgilendiren bazı yatırımlar olabilir. Yine kimya ve ICT (Bilgi ve iletişim teknolojileri) anlamında takip ettiğimiz yatırımlar var.


“KAÇ PROJE KAZANDIRDIK?”

OEM PROJESİ
Biz kuruluşumuzdan itibaren 200’ün üzerinde projeye dokunduk ama ne tüm gelen yatırımlar tamamen bizim sayemizde geldi, ne de kaçanlar bizden kaynaklandı. Mesela yatırım için en az 4-5 tane OEM projesi takip ettik, onlara da profesyonel bir hizmet verdik fakat hepsi ülkemize yatırım olarak dönmedi.
“HEPSİ YATIRIMA DÖNMÜYOR” Şunu ifade etmem gerekir, 200’den fazla projeye dokunduk ve başarılı olduk, belki toplamda dokunduğumuz 10 katı proje var fakat bunların hepsi yatırıma dönüşmüyor. Dünyada da Türkiye’de de çekilen önemli yatırımlar ağırlıklı sıfırdan yatırımlardan değil, halihazırdaki yatırımcıların genişleme yatırımlarından oluşuyor. Dolayısıyla mevcut yatırımcıları memnun edip onların daha fazla yatırım yapmasını sağlamak gerekiyor.



ÖNEMLİ BİR FIRSATIMIZ OLACAK

KOLAYLIK SAĞLIYOR 
Türkiye Varlık Fonu gibi bir yapının olması bizim için önemliydi. Çünkü dünyada yatırım çekme çalışmaları yaparken aynı zamanda pek çok fonla temastaydık. Stratejik yatırımcıya fırsat sağlayan bu fonlar bir ülkeye yatırım yapacağı zaman, o ülkenin yatırım fonunun ortak olup bazı alanlarda hem kolaylık sağlaması hem birlikte söz konusu yatırıma girmesi büyük bir avantaj.
BÜYÜK AVANTAJ Daha önce yatırımcıya bir portföy sunmamız gerektiğinde, kamu özel sektör iş birliği projeleri, PPP projeleri, özelleştirmeden çıkabilecek bazı ihaleleri sunabiliyorduk, şimdi Varlık Fonu daha aktif çalışmaya başladığı için önemli bir fırsatımız daha olacak. Fon, geçtiğimiz günlerde, petrokimya alanında büyük bir yatırım yapacağını ve bunu stratejik öncelik olarak belirlediğini açıkladı.
RİSK BERTARAFI Yatırım Ofisi olarak bizim de ülkeye çekmeye çalıştığımız büyük petrokimya yatırımcılarını davet ederek, Türkiye Varlık Fonu gibi bir kamu kurumunun işin içinde olmasının hem regülatif anlamda ciddi avantaj sağlayacağını hem de finansman anlamında oluşacak riskleri bertaraf edeceğini iletme imkânımız olacak. Bu kapsamda yatırımcılara sadece Türkiye’de değil üçüncü ülkelerde iş yapmayı da önerebiliriz. Örneğin, Japon şirketlerinin Afrika gibi dokunamadıkları ve girmek istedikleri yeni pazarlara yatırım yapma çalışmaları var. Türk şirketleriyle ortaklık yaparak Afrika’ya girebilirler. Türkiye’ye kazandırabileceğimiz böyle bir modelde birçok yatırım var.



VARLIK FONU’NA İLGİ VAR MI?

SAĞLIKLI ADIMLAR
Fonun altında pek çok değişik sektörden şirket var. Türkiye gerek büyüklüğü gerek çevresel pazarların potansiyeli sayesinde zaten yatırımcıların ilgisini çekiyor, doğal olarak buradaki şirketlerin potansiyeli de yatırımcıların ilgisini çekiyor. Burada önemli olan, Türkiye açısından en sağlıklı ve katma değer oluşturacak ortaklıkların ve adımların atılması.
STRATEJİK ÖNCELİK Çünkü bunlar Türkiye’nin önemli değerleri dolayısıyla oradaki stratejik önceliğin çok net ortaya konulması gerekir. Türkiye’nin hangi alanda en çok yatırıma ihtiyacı varsa o alanları önceliklendirmemiz lazım. Her alanda ve her sektörde de her yatırımı çekeceğiz diye bir durum söz konusu değil.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz