Hazır giyim sektörünün ağabeyi, sorun çözücü-ara bulucu ismi Abdullah Kiğılı ile Fenerbahçe tutkusunu konuşmak üzere buluştuk. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda yaptığımız sohbet, iş yaşamındaki prensip...
Hazır giyim sektörünün ağabeyi, sorun çözücü-ara bulucu ismi Abdullah Kiğılı ile Fenerbahçe tutkusunu konuşmak üzere buluştuk. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda yaptığımız sohbet, iş yaşamındaki prensiplerini Fenerbahçe yönetimine nasıl taşıdığına, aile bireylerinin Fenerbahçe sevgisine kadar uzandı. “Çocukluğumda maçlarda tel örgü, polis yoktu. İki takımın taraftarları kol kola maça giderdik” diyen Kiğılı’nın genç taraftarlara bir de tavsiyesi var: “İşi gücü olmayan adama kimse saygı duymaz. Cemiyetin alt kademelerine itilir. İşiniz gücünüz yok, en büyük aşkınız Fener ise anlamı yok! Saygı görmek için iş, güç sahibi olun.”
“Demet Cengiz Bilgin”
“Bu Abdullah Kiğılı Bir Gün Ölürse Neşeden Ölecek. Bir Gün Öldürürse De Neşeden Öldürecek.”
Bu cümleyi üç yıl önce, Berlin’de düzenlenen Liderler Perakende Zirvesi’nde, Abdullah Kiğılı yine bir orta oyuncu gibi herkesi gülmekten kırıp geçirirken, sektörün duayenlerinden biri kahkahalar eşliğinde söylüyordu. Kiğılı, konuşmayı ve anlatmayı çok sevdiğini inkar etmiyor. Hatta dansta da iyi olduğunu, övünerek söylüyor:
“Sadece Konuşup, Güldürmem. Hiç Oturmadan Dans Da Ederim. Bizim Sektörün Bir Araya Geldiği Eğlencelerde Hanımların Hepsi Benimle Mutlaka Dans Eder.”
Konuşup, gülmeyi; eğlenip, eğlendirmeyi sevdiği kadar “babacan” tavrıyla da perakende dünyasının ağır ağabeyi olan Kiğılı, bazı sorunların çözülmesinde arabuluculuk da ediyor. Kimse onu geri çeviremiyor.
Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği’ndeki (AMPD) Etik ve Tahkim Kurulu’nun başında da kimsenin sözünü çiğnemeyeceği Kiğılı var. Bu da onun sektördeki ihtilafları kısa sürede çözmesine yardımcı oluyor. O da bu iş bitirici özelliğinin farkında, “Sorunları çözerim. Adil olurum. İş tatlıya bağlanır” diyor.
1959'da Sultanhamam’da babasına ait kumaş mağazasında ticaret hayatına atılan Abdullah Kiğılı, bugün 170 mağazalık bir zincire dönüşen Kiğılı markasını 1965 yılında yarattı. Kendi ismini taşıyan Abdullah Kiğılı mağazalarıyla birkaç yıl önce daha üst segmenti de hedefleyen Kiğılı, 2009 ortasında Fenerbahçe Kulübü’nün Fenerium’lardan sorumlu Asbaşkanı oldu. Böylece 65 mağazalık Fenerium zincirinin sorumluluğu da ona geçti.
Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’ndaki Fenerium’da onunla Fenerbahçe aşkını konuşmak üzere buluştuk. Biz Abdullah Kiğılı’nın fotoğraflarını çekerken, o her zamanki arkadaş canlısı tavrıyla içerideki onlarca taraftarla bir anda sohbete koyuluyor. “İnsan ayırmam, herkesle muhabbet ederim. En büyük zevkim mağazalarımı gezmektir. Orada insanlarla konuşmak, laflamak hem keyifli hem de öğretici” sözleriyle gizli bir hobisini ifşa ediyor.
Eşi De Disiplininden Memnun
Sohbet esnasında ona öne çıkan kişilik özelliklerini soruyoruz. İş yaşamında da özel yaşamında da hızlı düşünüp, çabuk karar verdiğini, son derece disiplinli olduğunu söylüyor. Adeta bir makine gibi disiplinli çalıştığını anlatıyor. Başkalarının 10 gün düşünüp, tartıp aldığı kararlara o sadece 10 dakika ayırırmış.
Disiplin konusunda çok iddialı, “Mutfakta yemek yedikten sonra da arkamda dağınıklık bırakmam, sabah evden giyinip çıkarken de. Eskiyi gardıroba asar, yeniyi giyerim. Kuru temizlemeye gidecek elbiseleri ayırırım. Arkamda bir çorap izi bile kalmaz. Hanım da çok memnun benden tabii ki. Hiçbir gün önüme önceki günlerden kalan iş gelmez. Bırakmam çünkü. Her işi günümde yaparım.” Her sabah aynı disiplinle bir saat yüzüyor, sabah sekiz olduğunda ise işinin başına geçiyor.
Fenerbahçe Kaçıncı Sırada?
On yıl önce basın sözcülüğünü yaptığı Fenerbahçe’nin yönetiminde yeniden görev alan ve Fenerium’lardan sorumlu olan Abdullah Kiğılı’nın Fenerbahçe aşkını bilmeyen yok. Ancak, “Hayatınızda Fenerbahçe’nin önemi nedir? Kaçıncı sırada” sorusuna beklemediğimiz bir yanıt geliyor:
“Hayatımdaki en önemli şey işim. Bunun üzerine hiçbir şey çıkamaz. Hayatım Kiğılı üzerine kurulu. 48 yıllık ticaret hayatım var. 66 yaşındayım. 3 kişiyle başlamıştık, bini geçtik. 170 mağaza olduk. Sonra ailem geliyor. Karım, üç kızım ve 6 torunum. Fenerbahçe üçüncü sırada.”
Taraftarı olduğu takımı, hayatının birinci önceliği haline getirenlere hayret ediyor. Eskiden daha tuhaf karşılarmış, şimdi saygıyla duyuyormuş ama yine de şaşırıyor. İşin ve başarının güçle birlikte itibar da getirdiğini vurgularken, “İşi gücü olmayan adama kimse saygı duymaz. Cemiyetin alt kademelerine itilirsiniz. Selam bile vermezler. İşiniz gücünüz yok, en büyük aşkınız Fener; anlamı yok! Saygı görmek için iş, güç sahibi olun” diye öğüt veriyor.
Damatları Da Şansına Fb’li Çıktı
Abdullah Kiğılı, sıkı bir taraftar olmasına rağmen, maçları sakin izleyen biri… Çok fazla heyecan yapmıyor ama maç esnasında da esprileri ardı ardına patlatıyor. Locada çevresinde oturanlar, en gergin maçları bile arada kahkahalar atarak izliyor. Fakat mağlubiyet uykusuz gece anlamına geliyor.
Üç kızı ve 6 torunu da Fenerbahçeli olan Abdullah Kiğılı, “Hiç kimseyi zorlamadım. Torunlar, kızlar kendiliğinde Fenerli oldu” diyor ama peşinden onlara hediyeler aldığını da itiraf ediyor. “Şansıma damatlarım da FB’li çıktı, çok şükür” diye ekliyor. Başka bir itiraf da eşiyle ilgili “Bir o Galatasaraylı. Evlendiğimizden beri öyle. Değiştirmedi takımını. Ama şimdi torunların ısrarıyla yarı Fenerli sayılır.”
Eskiden Bu Kadar Fanatizm Yoktu
İlk kez Fenerbahçe maçına gittiğinde 11 yaşında olduğunu söyleyen Kiğılı, o yıllardan bugüne maçların atmosferinin nasıl değiştiğini ve taraftarların tutumlarını şöyle anlatıyor:
“1955 yılında oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçına, sıkı Fenerbahçeli olan ağabeyim beni götürdüğünde 11 yaşındaydım. O yıllarda statlar aydınlatılmadığı için bütün maçlar gündüz oynanırdı, öğlen üçteki bir maç için gün doğmadan taraftarlar kuyruk olurdu. Atlı polisler kuyruklarda nizamı sağlardı. Bütün yetersizliklere rağmen rahat bir ortam vardı. İki takımın taraftarı yan yana izlerdi maçı. Tel örgüler, polis yoktu. Maç öncesi buluşup, yemek yerdik. İki takımın taraftarları maça kol kola giderdik. Fanatizm yoktu. Küfür yoktu. Tatlı rekabet vardı. FB yurtdışında oynarken Galatasaraylı desteklerdi. GS yurtdışına gitse Fenerli de desteklerdi. Şimdi ortam çok gerilimli.”
Kiğılı, Fenerbahçe’ye gönülden bağlı ama görevi nedeniyle artık kendine vakit ayıramamaktan, eskisi kadar kitap okuyup, film izleyememekten şikayetçi.
300 Tespihi Var
Abdullah Kiğılı, Malatya doğumlu ama aslında ailenin kökeni Bingöl’ün Kiğı ilçesi. Soyadları da oradan geliyor zaten. Doğu’nun bütün yemeklerini seviyor. Rahmetli annesinin pişirdiği içliköfte, tandır gibi geleneksel yemekleri ablası sürdürdüğü için duacı. 12 ay kayısı yiyor. Malatyalılar’ın zekâsını bu meyve ile açıklıyor. Tespih koleksiyonunda kendisinin aldığı ve hediye gelen 300 kadar tespih var. 20 kez yaptığı umre seyahatlerinden birinde aldığı sarı bir tespihin uğuruna inanıyor ve bütün maçlarda onu çekiyor.
Gıyabında Anap İstanbul İl Yönetimine Seçildi!
Turgut Özal Anavatan Partisi’ni kurduğunda, kurucu üyelik teklif etmiş ama siyasete sıcak bakmayan Abdullah Kiğılı bunu nazikçe reddetmiş. Ekrem Pakdemirli, 1984’te Anavatan’ın İstanbul İl Kongresi’ne davet edince aynı gün Fenerbahçe’nin Genel Kurulu olduğunu söyleyip yine geri çeviren Kiğılı, tesadüfen girdiği siyasi yaşamını şöyle anlatıyor: “FB’nin kongresine, dönemin Kadıköy Belediye Başkanı Osman Bey Anavatan’ın İstanbul İl Kongresi’nde oy kullanıp gelmişti. Bana dedi ki ‘Seni İstanbul il yönetimine seçtik.’ Özal ve Eymen Topbaş gıyabımda beni listeye koyup aday göstermişler. İl için 5 yıl çalıştım. İl Başkan Yardımcısı bile oldum. Fakat siyaset bana göre değil. Bunu iyice görüp, 1989’da ayrıldım.”
Uzun gelirse kullanma
Kiğılı’nın Altın Öğütleri
- Pozitif olun.
- Asla kin tutmayın.
- İçinde kin tutup, unutmayandan korkun.
- İçinizde insan sevgisi olsun.
- İnsan ayırmayın.
- Herkesle muhabbet edin.
- Güler yüzlü olun.
- İyilik yapın.
- Bunların hepsi pozitif enerji olarak size geri döner.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?