Pfizer’in Ar-Ge’de hedefi büyük

Pfizer Türkiye’yi Ar-Ge konusunda güçlendirmek adına HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ile işbirliği yaptı.

1.10.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Pfizer’in Ar-Ge’de hedefi büyük
Gelişmiş ülkelerde ilaç keşfi önemli bir kalkınma aracı olarak kabul ediliyor. Bir ilacın keşfi 10 ila 15 yıl sürerken, bu ilaç için yapılan Ar-Ge yatırımı ise bu süre içinde 800 milyon ila 1,5 milyar dolar arasında değişiyor. Ar-Ge harcamalarının ciroya oranında ise ilaç sektörü; yazılım, elektronik ya da otomotiv sektörlerinden açık ara önde gidiyor. Böylesine önemli bir alanda ilaç şirketlerinin Ar-Ge’ye ayırdığı bütçe ise dünyada 100 milyar dolara dayanmış durumda. Türkiye’nin ise ilaç Ar-Ge’si konusunda gitmesi gereken uzun bir yol var. Ancak Türkiye’de de bu alanda önemli çalışmalara imza atılmaya başlandı. Özel sektör ile üniversite işbirlikleri artıyor. Bu çalışmanın öncüsü ise dünyada sadece Ar-Ge’ye ayırdığı pay 11 milyar doları bulan ve Türkiye’de de 1957 yılından beri faaliyet gösteren Pfizer. Şirket, Mart 2009’da Hacettepe Üniversitesi ile birlikte Kilit Stratejik Merkez anlaşması imzaladı. Böylece Hacettepe Üniversitesi, Pfizer’in tüm dünyadaki Ar-Ge çalışmalarının yürütüldüğü stratejik merkezlerden biri haline geldi. Haziran 2009’da Pfizer, Türk bilim dünyasının ilaç sektöründeki Ar-Ge faaliyetlerini desteklemek üzere, T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (Başbakanlık Yatırım Ajansı) ile mutabakat zaptı (Memorandum of Understanding) imzaladı. Ocak 2010’da Hacettepe Üniversitesi Teknokent’te ise Pfizer Ar-Ge ofisi açıldı. Pfizer’in bu gelişiminin diğer oyuncuları da harekete geçirdiğini söyleyen Pfizer Türkiye Genel Müdür Yardımcısı ve Dış İlişkiler Direktörü Şebnem Girgin ile dünya ilaç Ar-Ge’sini ve Türkiye’nin bu alandaki yerini konuştuk.

7 Öncelikle genele bakmakta fayda var. Dünya ilaç Ar-Ge’si konusunda nereye gidiyor?
İlaç sektörü aslında bütün sektörlere baktığımızda cirosunu en büyük oranda Ar-Ge’ye geri döndüren, yatırım yapan sektör. İlaç sektörünün şu anda cirosunun yüzde 16’sını Ar-Ge’ye yatırdığını biliyoruz. Son dönemlere bakarsak dünyada ilaç Ar-Ge’sine yapılan yatırım miktarı 100 milyar doları buldu. Bu, çok büyük bir miktar. Pfizer’in ise, 2009’da dünya genelinde Ar-Ge’ye ayırdığı kaynak 11 milyar dolar.  

7 Bir ilacın Ar-Ge maliyeti çok yüksek değil mi?

Bir ilacın ortaya çıkması o ilacı oluşturacak molekülün keşfine bağlıdır. Bilim insanları laboratuvar ortamında 10 binlerce molekülün taramasını yapar, bu tarama işleminden sonra taranan moleküllerin ancak 10 binde biri ürün (ilaç) olarak hasta kullanımına sunulur. Bu keşif 10-15 yıllık bir zamanda gerçekleşir. Bu uzun yıllar süren süreçte bir molekülün hastaya ilaç olarak etkin ve güvenilir şekilde ulaşması için yüksek maliyetlerde yatırım yapmamız gerekiyor. Hatta ilaç hastaya ulaştıktan sonra da molekkülün insan vücudundaki etkisini yıllarca gözlemlemek gerekiyor. Bu da çok pahalı bir süreç. İlacı diğer sektörlerden farklı kılan da budur.

7 Ar-Ge konusunda herkesin bildiği rakamlar, gerçekler dışında yeni gelişmeler de var mı?
Evet, az önce bahsettiklerim bilinen konular. Bazı şeyler de değişiyor aslında. Bu değişimlerden bahsetmek önemli. Bunlardan bir tanesi artık yeni bir ilacın keşfi ve geliştirilmesi tek bir merkezde ya da bir şirketin laboratuvarında değil de gitgide artan bir şekilde dünyanın bir çok yerindeki üniversitelerle, bilim merkezleriyle işbirliği halinde yapılıyor. Şirketlerin pek çok ülkede Ar-Ge merkezleri var. İlaçta Ar-Ge, pek çok üniversite ve belli standartlarda çalışan bilim merkezleri ve değerli bilim insanlarıyla yapılan işbirlikleriyle yürüyor. Biz de Pfizer olarak ülkemizde bu alanda önemli bir girişimde bulunduk ve Hacettepe Üniversitesi ile ‘Kilit Stratejik Merkez’ işbirliğini başlattık.~

7 Daha global bir ortam yaratılıyor diyebilir miyiz?
İlaç keşfinin bir merkezin, binanın içinde molekülün keşfi gibi değil de değişik Ar-Ge fazları boyunca dünyanın her tarafında yürüyebilecek olan bir bilimağıyla sürdürüldüğünü söylemek mümkün. Burada değişen başka trendler de var. Daha çok ABD’de, geçmiş on yıllar içerisinde aynı şekilde yapılan Ar-Ge faaliyetleri, dünya standartları ve bilim ağlarının gelişmesiyle Avrupa’ya kaydı. Şimdi de aslında görüyoruz ki bunlar gelişen pazarlara doğru da açılıyor.

7 Peki, ülkemiz bu açıdan nasıl bir konumda?
Ülkemiz bu açıdan son derece şanslı bir durumda. Özellikle üniversitelerimizin standartları, yani bilim adamlarımız, gelişen pazarlara yönelen Ar-Ge ağlarında yer alabilir mi diye soracak olursanız, aslında bu açıdan çok güçlü durumdayız. Yüksek standartlarda çalışan pek çok üniversitemiz, başarılı bilim adamlarımız var. Bu açıdan biz aslında insan gücüne sahibiz. Ve bu çalışmalara aday durumunda olmamız gerekiyor. Burada tabii bir rekabet başlıyor ülkeler arasında. Bu altyapıya, bilim camiasına sahip olan başka ülkeler de var.

7 Bu rekabette Türkiye hangi noktada?
Bu rekabetten Türkiye’nin sıyrılması, yatırımları çekebilmesi için ülkeye düşen bazı sorumluluklar devreye giriyor. Bu bir yarış. Bu yarışta da aslında birinci sorumluluk devletin ilaç sektörünü bir şekilde önceliklendiren, inovasyona değer veren bir ortam yaratan, kararlı bir şekilde bu politikayı sürdüren bir yapı gerekiyor.

7 Gelişmekte olan ülkeler içerisinde Ar-Ge yatırımını en fazla yapan ülke hangisi?
Gelişen pazarlarda birtakım güzel örnekler yaratıldı. Aslında bizim Türkiye için incelediğimiz, belli altyapıları, belli şartları sağladığı için daha fazla Ar-Ge çektiğini gördüğümüz hemen akla gelen iki örnek var; İrlanda ve Singapur. Hatta Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) olarak bu ülkelerin derinlemesine neyi daha iyi yaptığını inceleyen birtakım çalışmalar yaptık ve öncelikle neyi yaptıklarını gördük. İlaç sektörü için geçerli olabilecek Ar-Ge teşviklerini buluyorlar ve bunları gerçekleştiriyorlar. Bu ülkeler öncelikle fikri mülkiyet haklarıyla ilgili düzenlemeleri kararlılıkla yerine getiriyor. Bizim işimiz bilgi üretmek üzerine. bu nedenle fikri mülkiyet haklarının ilaç sektöründe çok büyük bir değeri var. Ar-Ge teşvikleri kapsamında birtakım vergilendirme düzenlemeleri var.

7 Bir de ilaçta inovasyonu ön plana almak önemli değil mi?
Tabii ki ilaçta inovasyonu ön plana almak önemli. Bundan kastımız ne? Öngörülebilir, sürdürülebilir, ilaç sektörüne ait net ve inovasyonu odakta tutan düzenlemeleri yapmışlar. Örneğin, onların pazarlarında hastalar inovatif ürünlere erişmek için uzun süreler beklemek durumunda kalmıyorlar. Bütün bunlar da tabii bunu başaran ülkeleri rekabetçi yarışta ön plana çekiyor. Uluslararası ilaç şirketleri, bir şekilde bu ülkeleri daha iyi çalışabilecekleri ülkeler olarak konumlandırıyor. Yatırımlarını bu yöne doğru kanalize etmiş oluyorlar.

7 İlaç Ar-Ge’sinde Türkiye’nin yerini nerede görüyorsunuz?
İlaçta Ar-Ge’ye bakışımızı sembolik bir şekilde bir ekosisteme benzettiğimiz bir tanımımız var. Bunu bütün paydaşların sorumluluklarını paylaştığı ve bundan sonra da birlikte operasyonunu yürüttüğü bir sistem gibi görüyoruz. Bunda kimler var? ~
Devlet, bilim camiası yani üniversiteler ve endüstri var. Bu ortamın düzenlenmesi için devletin ilaç sektörünün ihtiyaçlarını anlayıp belirli sorumlulukları yerine getirmesi, Ar-Ge’yi çekmek üzere altyapıyı düzenlemesi gerekiyor. İlaç sektörünün ihtiyaçlarını anlamış ve ona göre bazı düzenlemeleri de yerine getirmiş olması gerekir.

7 Kamu tarafında üniversite sanayi işbirlikleri ne durumda?

Bir süredir üniversite sanayi işbirlikleri teşvik ediliyor. Örneğin Teknokentler kuruluyor, buralarda çalışmalar yapılıyor. Ar-Ge teşvik kanunları da devreye alındı. Ama buralardaki bazı düzenlemeler ilaç sektörüne uymuyor. İlaç Ar-Ge’sinde bir merkezde, bir laboratuvarda birçok kişinin çalışması gerekmiyor. Bizim Ar-Ge teşvik kanununuzdaysa, bundan yararlanabilmek için minimum 50 Ar-Ge çalışanınızın olması gerekiyor. Halbuki bizim bir network üzerinden klinik araştırmalarla Ar-Ge’mizin yürüdüğünü konuşmuştuk. Bunu bilerek bir düzenleme yapılırsa, ilaç sektörünü çok daha rahatlatacak bir adım olmuş olur.

7 Olumlu gelişmeler de oluyordur diye düşünüyoruz…
Tabii çok önemli adımlar da var. Bizim memnuniyetle karşıladığımız bazı gelişmeler oluyor. Özellikle son birkaç yıldır faaliyet gösteren Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın bu alanda önemli faaliyetleri olduğunu biliyoruz. Türkiye’de yatırımı desteklemek üzere seçilmiş stratejik sektörlerden biri ilaç sektörü. Bu bizi çok umutlandırıyor.

7 Ar-Ge konusunda vizyonunuz nedir?
Ar-ge dediğimiz zaman buluşu kapsayan temel araştırmadan ve geliştirmeyi kapsayan klinik araştırmadan bahsediyoruz. Buluşu kapsayan araştırma kısmı dünyada daha az yaygın. Biz önümüze şöyle bir vizyon koyduk. Neden Türkiye’den bir ilaç buluşu yapan bir bilim adamı çıkmasın, neden Nobel’e aday olmasın?

7 Peki bu vizyon doğrultusunda ne gibi çalışmalarınız var?
Bunu nasıl destekleyebileceğimizin planını yaptık. Bu da bizi şu fikre getirdi. Mart 2009’da Hacettepe Üniversitesi ile Pfizer arasında Kilit Stratejik Merkez anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Hacettepe Üniversitesi, Pfizer’in klinik araştırmalar için belirlediği dünyadaki 14 çekim merkezinden biri haline geldi. Karşılıklı kaynaklardan yararlanabilecekleri bir köprü oluşturduk. Bu yolda ilerlerken Haziran 2009’da Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı ile birlikte bir mutabakat yaptı. Burada da karşılıklı vizyon birliği yapıldı. Bu yılın başında da Hacettepe Üniversitesi’nin Teknokenti içerisinde bir Ar-Ge ofisi açtık. ve Hacettepe Üniversitesi ile imzalanan protokol ile ilaçta buluş ve inovasyon aşamasında araştırma işbirliği çalışmalarını başlattık. Bu çalışmalarla Pfizer ile Hacettepe Üniversitesi’nin ilgi alanlarının örtüştüğü konularda yeni proje fikirlerinin değerlendirilmesi ve ilaç keşfine yönelik farklı programların planlanarak hayata geçirilmesi öngörülüyor. Mart ayında Pfizer’in çalışma prensiplerini paylaşmak, ortak ilgi alanlarını daha iyi anlamak ve Hacettepeli araştırmacılarla tanışmak için Ar-Ge yönetim ekibimizden bir heyet üniversitede yaklaşık 200 kişilik bir toplantı düzenledi. Bu toplantı sonrasında yakaladığımız bağlantıları karşılıklı takip ediyoruz. İki genç araştırmacı var Hacettepe’den. Biri New York biri de San Francisco’daki merkezlerimizde temmuz-ağustos aylarında staj yaptılar. Stajları süresince yaşadıkları deneyimleri “Pfizer İnovasyon isimli Facebook sayfasından paylaştılar. Kişisel notlarının yanı sıra bu sayfayı video ve fotoğraflarıyla renklendirdiler.~
 2011 için öneri paylaşım sitemizi hazırladık, farklı projelerle somut adımlar atmaya devam edeceğiz. Hacettepe Üniversitesi ile başlattığımız bu süreci, diğer üniversitelerimizin de dahil olacağı bir işbirliği ortamına dönüştürmeye gayret göstereceğiz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz