Rotada büyük değişim

Bekdikhan, “Türkiye’de elektrikli araç payımızın 2025 sonunda yüzde 25’lere çıkacağını, 2030’a kadar da yüzde 50-60’lara varmasını öngörüyoruz” diyor. Bekdikhan ile yeni dönem planlarını konuştuk...

14.10.2022 13:11:020
Paylaş Tweet Paylaş
Rotada büyük değişim

Aslı Sözbilir

2019’da “Project Future” başlığıyla tüm dünyada yeniden yapılanan Mercedes- Benz Group AG, Türkiye’de de kamyon ve otobüs ürün gruplarının faaliyetlerine iki ayrı şirket yapısı altında devam etme kararı aldı. Ocak 2020’de faaliyete geçen Mercedes-Benz Otomotiv Ticaret ve Hizmetler A.Ş. İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı ŞÜKRÜ BEKDİKHAN, yeni dönemde şirketin rotasının daha fazla lükse ve elektrikli araca yöneleceğini söylüyor. 2030 sonuna kadar tüm pazarlarda sadece elektrikli araçlarla yola devam etmeyi hedeflediklerini belirtiyor ve “Türkiye’de ise 2030’da elektrikli araç payımızın yüzde 60’lara ulaşmasını öngörüyoruz” diye konuşuyor.

1967’den 2020 yılına kadar Mercedes-Benz Türk A.Ş. bünyesinde gerçekleşen hafif ticari araçlar ve otomobil markalarının satış ve ithalat faaliyetleri, Mercedes-Benz Group AG’nin tüm dünyada başlattığı yeni yapılanma süreciyle değişti. Bu yeni yapılanma stratejisi kapsamında “otomobil ve hafif ticari araçlar” ile “kamyon ve otobüs” ürün gruplarının faaliyetlerine iki ayrı şirket yapısı altında devam etme kararı alındı. Böylece Mercedes-Benz marka hafif ticari araç ve Mercedes-Benz Group AG çatısı altındaki tüm otomobil markalarının ithalat, satış ve pazarlama faaliyetlerini Ocak 2020’de faaliyete geçen Mercedes-Benz Otomotiv Ticaret ve Hizmetler A.Ş. olarak yürütmeye başladı. Mercedes-Benz Otomotiv İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı Şükrü Bekdikhan, “Bu iki yapının birbiriyle ilerlemesi halinde birbirlerine bazen birtakım tavizler vermeleri gerekiyordu. Bunun yerine, bu iki yapıyı birbirinden ayırarak her birinin kendi iş odaklarına ve kendi müşterilerine yoğunlaşması sağlandı” diyor. Bekdikhan, otomobil ve hafif ticari araçlar tarafının bundan sonra daha lüks/premium segmente ve elektrikli araçlara yöneleceğini anlatıyor. Yönetici, Mercedes-Benz’in globalde tüm portföyünü elektrikli araçlara çevirmek üzerine bir yol haritası belirlediğini anlatıyor ve bunun için de ilk ciddi adımları 2030’a dek atacaklarını söylüyor. Bekdikhan, “Türkiye’de elektrikli araç payımızın 2025 sonunda yüzde 25’lere çıkacağını, 2030’a kadar da yüzde 50-60’lara varmasını öngörüyoruz” diyor. Bekdikhan ile yeni dönem planlarını konuştuk: 

Grup içindeki yeniden yapılanmanın nedenlerini anlatabilir misiniz?

 Türkiye’de 1967’den beri var olan ve hem üretim ağımızda hem sanayici kimliğimizde Mercedes-Benz markasının içinde çeşitli alanlarda (otobüs, kamyon, hafif ticari araçlar ve otomobil) faaliyet gösteren bir grup şirketiyiz. Daimler de globalde şimdiye kadar buna benzer bir yapıya sahipti. Yani kamyon, otobüs, otomobil ve hafif ticari araç ünitelerinin hepsini bir çatı altında idare ediyorlardı ve bütün satış ve pazarlama ağı bu tek çatı altında ilerliyordu. 2019’a geldiğimizdeyse yapılan global değerlendirme şu şekilde oldu: Kamyon ve otobüs gibi ticari araçlarda faaliyet gösteren bir şirketin odaklanması gereken alan verimlilik ve müşterilerin bu verimliliği kendi iç operasyonlarına dönüştürmesiyle meşgul olması gereken bir üniteydi. Otomobil ve hafif ticari araçlarsa daha çok kişisel müşteri odaklı, üst düzey, premium segmentlere yönelen ve gelecek planlarında da lüksü ve daha fazla teknolojiyi barındıran, daha üst segment bir stratejik hedef izleyen bir yapı istiyordu. Bu iki yapının birbiriyle ilerlemesi halinde birbirlerine bazen birtakım tavizler vermeleri gerekiyordu. Bunun yerine, bu iki yapıyı birbirinden ayırarak her birinin kendi iş odaklarına yoğunlaşması sağlandı. Yani kamyon ve otobüs ticari bir birim olarak tek çatının altında toplandı; otomobil ve hafif ticari araçlar da ayrı bir çatı içinde oluşturuldu ve iki ayrı şirket kimliğine büründüler. Bu, 2019 yılında Project Future kapsamında tüm dünyadaki şirketlerimizde bu şekilde gerçekleşti.

Bu yeni yapılanma kapsamında Türkiye’de nasıl bir yol haritası izlendi?

 Bizdeki özel durum şuydu: Türkiye’deki yapımız daha çok ticari odaklı. Otobüs, kamyon fabrikalarımız var. Ben de bu yapının yönetim kurulunda yer alıyordum. Ama dünyanın çoğunda iş biriminin büyük hacmi otomobil tarafında yer alıyor. Türkiye’ye özgü durumda da biz iki ayrı şirkete bölündük. Ticari ve otobüs, kamyon tarafı bir şirket çatısı altında, halen Mercedes-Benz Türk A.Ş. yapısı altında devam ederken, biz otomobil ve hafif ticari araçlar olarak Mercedes- Benz Otomotiv A.Ş. altında buluştuk. Bu çatının altında çok önemli bir fonksiyon daha var. Biz, Mercedes-Benz’in küresel BT çözümleri merkezi olarak burada konumlanıyoruz. Yani şirketimizin içerisinde; otomobil, hafif ticari araçlar ve yeni adıyla aslında “Mercedes-Benz Tech Türkiye” olarak adlandırdığımız bir merkezimiz var. Yani globaldeki tüm lokasyonlara çözüm merkezi olarak BT hizmetleri sunan bir birimi de içimizde barındırıyoruz. Bugünkü yapımızla 500 kişiye yaklaşan bir grubuz. Bu grubun yüzde 50’den fazlasını bu merkezin altında çalışan birimler oluşturuyor. Yani ticari taraf ticari müşteriye fokuslansın, otomobil ve hafif ticari de kendi segmentine daha çok odaklansın ve artık uzun dönem stratejilerini de bu yönde belirlesinler diye her şirkete daha fazla bağımsızlık, daha fazla rol alanı ve kendi kararlarını verebilme kabiliyeti tanımlandı. 

Bugünden geriye bakarsanız pandemi hem sektörünüz hem sizin açınızdan nasıl geçti?

 Pandeminin ilk zamanlarında çok korkulu bir rüyaya uyanılmış gibiydi. Üretim hatlarındaki aksamalar, kapanışlar, fabrikaların artık ne zaman açılabileceğinin tahmin edilememesi gibi hiç olmadığı kadar ekstrem bir durumla karşılaşılmıştı. Bugün baktığınızda toplam endüstride pandemi öncesine göre global anlamda yüzde 10’luk bir eksilme var. Yani üretimler hala eski istenilen seviyesine gelmiş değil ve bunu iyileştirebilmek için hala uğraşılıyor. Bunun yanı sıra bugün tedarik zincirlerindeki kopmalar ve bozulmaların hala yüzde 100 düzeltilemediğini görüyoruz. Üçüncü bir sonuç olarak da globalleşen bir dünyada yaşadığımızı, ülkelerin otomotiv endüstrilerinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu gördük. Biz de pandemi öncesine göre başladığımız noktadan çok daha gerideyiz. Global anlamda pandemi öncesindeki toplam üretim adetlerimizin yüzde 7-8 gerisindeyiz ama Türkiye pazarında çeşitli durumlar nedeniyle daha farklı bir toplam pazar boyutundayız. Şu anda yapılmaya çalışılan şey, pandeminin getirdiği etkileri aza indirgeyerek tedarik zincirlerini tekrar eski düzenine getirmek ve üretim adetlerini tekrar yükseltmek. Buna da Mercedes-Benz Global olarak 4’üncü çeyrekte çok yaklaşacağız gibi gözüküyor. Globalde baktığımızda çip krizinin etkileri, tedarik zincirindeki bozulmalar 3’üncü çeyrekten itibaren iyileşme dönemine doğru girmeye başlamıştı. Biz şirket olarak, yeni bir bilinmeyen kriz ortaya çıkmazsa 4’üncü çeyrekten itibaren yavaş yavaş bu etkilerin elimine olduğunu ve 2023 yılına daha pozitif girebileceğimizi görüyoruz. 

Sektör 2021 yılını satış adetlerinde düşüşle kapattı. Sonuçları değerlendirir misiniz?

 Türkiye için baktığımızda 2021’de 570 binlik bir otomobil pazarı vardı. Toplam pazar aslında düşmüş gözüküyor, çünkü 2020’ye göre yüzde 7-8’lik bir gerileme var. Bizse otomobilde 2020’yle eşit oranda bir satış adedini yakaladık, 15 bin 373 gibi bir satış rakamımız vardı. Yani aslında biz daralan bir pazarda pazar payımızı birazcık daha korumuş ve artırmış olduk. Hafif ticari araçlardaysa satış adetlerimiz 2020 yılına göre arttı. 2021’de 6 bin 100 adetlik satış gerçekleştirdik. Böylece 2020’ye göre yüzde 17’lik bir artış sağladık. 2021 yılı bizim için pazarın daralma eğilimine girdiği bir dönemde satış adetlerimizi koruduğumuz, hatta hafif ticari araç tarafında biraz geliştirdiğimiz bir dönemdi. 

2022 nasıl geçiyor?

 2022’de bir önceki yıla göre otomobil grubu tarafında satış adetlerimizde yüzde 20 gerileme olduğunu görüyoruz. 2021 yılında 15 bin 373 adet otomobil sattık. Yıl sonunu 15 bin 373’lük adedin biraz daha üzerinde bir satış rakamıyla kapatacağımızı öngörüyoruz. Yüzde 5’lik bir artış olabilir diye düşünüyoruz. Hafif ticari araçlarda da 6 bin 100 adetlik 2021 satışımıza yakın bir adedi yakalamayı ümit ediyoruz. Yani büyüme olarak aynı kalırız. Bu yılın otomobil pazarında bir iyileşme olacak öngörüsündeyiz. Çünkü 3’üncü ve 4’ncü çeyreğin daha güçlü geçmesini bekliyoruz. 

 Peki, sektörün ne kadar büyüyeceğini düşünüyorsunuz? 

 Beklentimiz toplam pazarda da benzeri bir iyileşmenin tüm markalarda 3’üncü ve 4’ncü çeyrekte olabileceği şeklinde. Çünkü şu anda tüm dünyada veriler bu yönde geliyor. Çip krizi birazcık daha kontrol altına alındı, tedarik zincirinde iyileşmeler var. Çin’deki kapanmaların da artık birazcık daha normale döndüğünü görüyorum. Onun için 2022 sonu toplam pazar beklentimiz geçen yıla göre biraz daha iyi seviyede. Pazarın yüzde 3-5’lik bir büyümeyle yılı kapatmasını ve yaklaşık olarak 750 bin adetlik bir toplam pazara ulaşmayı bekliyoruz. Bu seviye geçen yıldan bir tık daha iyi olacağı için bu iyileşme iyidir diye değerlendirmek lazım ama durum Türkiye’nin potansiyelinin çok gerisinde. Otomotiv pazarı aslında Türkiye ihracatının çok önemli bir kısmını oluşturan, Türkiye’nin en stratejik üretim ünitelerinden biridir. Böyle bakarsanız, Türkiye’de 2015-2016 yıllarındaki 1 milyonluk pazara tekrar ulaşmamız gerekir. OECD ülkeleri arasında otomobil sahipliği oranlarına bakıldığında biz hala en düşük seviyelerdeyiz ve bu aslında potansiyelimizi gösteriyor. Bizde bin kişiye 170 otomobil düşerken, Avrupa ülkelerinde bin kişiye 450-500 otomobil düşüyor. Böyle bakarsanız otomobil sahipliği oranımız çok az. Bunu mutlaka ilerletmek lazım. 

 Sizce bu 1 milyon adet rakamını sektör tekrar ne zaman yakalar? 

 Ekonomik çerçeveye çok bağlı… Aslında bugün de ekonomik çerçevede biraz iyileşmeler sağlandığında Türkiye’nin potansiyeli gösteriyor ki 1 milyon adetlik rakama hızla ulaşabiliriz. Ama tüm ekosistemi tanımlamak lazım; bunun üretim yapısını, Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcıyı, Türkiye’de üretilen marka model çeşitliliğini, bütün bunları düşünerek yola çıkmak lazım. Bu anlamda bakarsanız ben 1 milyonluk pazarı Türkiye için daha önceki yıllarda ulaşılmış ve bundan sonra da en az talep edilmesi gereken bir pazar olarak tanımlardım. Çünkü Türkiye’de ulaşımın büyük çoğunluğu karayoluyla yapılıyor. Bu anlamda karayolu taşımacılığına ve iletişimine büyük ihtiyaç var. Otomobiller bunun en büyük sağlayıcılardan biri. Ekonomik çerçevede yapılacak birtakım iyileşmeler bizi hızla o seviyeye getirecektir. 1 milyon adetlere ulaştığımız yıllara baktığınız zaman hem faizlerdeki hem yabancı paralara karşı TL’nin değerindeki durumumuz bambaşka bir çerçevedeydi. O çerçeveyi yakaladığımız zaman 1 milyonluk bir pazarın oluşması mümkün. 

 2022 sonu için pazar payı hedefiniz nedir? 

 Toplam pazardaki payımız yüzde 2,5’ler civarında. Toplam premium segmentin içerisinde ilk 20 markayı göz önüne alırsanız yaklaşık yüzde 36-37’lik bir pazar payına sahibiz. 2021 yılını bu seviyede kapattık. 2022 yılını da o seviyeye getirmeye çalışıyoruz. Şu an biraz gerisindeyiz ama premium segmentten yine yüzde 36-37’lik ve toplam pazardan da yüzde 2,5-3 arası bir pay alabiliriz. Toplam pazar payımızı yüzde 3’e çıkarabilmeyi arzu ederiz. Bu tabii ki birazcık tedarikle, birazcık toplam pazarın nasıl geliştiğiyle ilgili bir durum. Ama bizim genelde hedeflediğimiz yer, her zaman premium segmentteki birinciliğimiz. Hedefimiz en önde olmak ve geçtiğimiz yıllarda da bunu pek çok kez gösterdik. Bu yıl da benzer şekilde premium segmentin içerisinde birinci olarak yılı kapatırız diye hedefliyoruz. 

Alım gücünün düştüğü ve pandeminin etkisinin sürdüğü son 2 yılda en çok hangi segmentte otomobillerin tüketicinin ilgisini çektiğini görüyorsunuz?

 Alım gücünün etkisini henüz adetlerde görmüyoruz. Türkiye otomobil pazarı hala çok canlı ve pek çok markada otomobil bulunurluğunda hala problem var. Tüketici istediği sayıda otomobile henüz ulaşamıyor. Ve bunun için de hala belirli bir bedel ödemeye razı. Markalar çoğunlukla tüketicilere daha ileriki bir teslim tarihini söyleyerek bugünkü otomobil pazarını oluşturuyor. Yani daha henüz alım gücünün zayıflamasının etkisini otomobil pazarında hissetmiş değiliz. Çünkü tüketici elindeki parayı bir yatırım aracı olarak kullanıyor. Bunu aslında gerçek ve sürekli bir talep olarak görmemek lazım. Ya bir kısım öne çekilmiş bir talep var ya da bir kısım tüketici otomobili parasını değerlendirebileceği bir alan olarak gördü. Onun için segmentler bazında henüz Türkiye’de herhangi bir zayıflama görmüyoruz. Onu ne zaman göreceğiz? Üretim adetleri çoğaldığı ve tüm markalarda bulunurluk arttığı zaman. Tüketicinin alım gücünün etkisinin ne olduğunu pazarda gerçek manada ancak o zaman yaşayacağız. Ki bunun da ilk göstergeleri ikinci el pazarından geliyor. İkinci el pazarında son haftalarda bir gevşeme görüyoruz. Bu gevşeme, birinci el pazarına da yakın zamanda yansıyacak demektir. Bu da 4’üncü çeyrekte bizi, tüketicinin alım gücünün etkisinin ne olduğunu göreceğimiz bir pazar oluşacağını tahmin etmeye götürüyor. 

Sizin satışlarınızda son 2 yılda en çok hangi segmentte/modelde otomobiller talep gördü?

 C ve E serisi satışlarımızın her biri geleneksel olarak satışlarımızın yüzde 30’unu oluşturuyor. Diğer segmentler de geri kalan yüzde 40’lık kısmı oluşturuyor. Bu yıl aslında bu segmentlere yepyeni bir giriş var. Şu ana kadarki satışlarımızın yüzde 5’lik kısmını elektrikli araçlar oluşturuyor. Henüz toplam satışlarımızın içinde 450’ye yaklaşan bir rakamla limitli sayıda ama yıl sonuna kadar bunun yüzde 10’lara çıkacağını öngörüyorum. Tahmin ediyoruz ki C ve E serisi satışlarımız yine yüzde 30’luk dilimlerde yer alacak. Yani satışlarımızın yüzde 30’arlık kısmını C ve E serisi oluşturacak. Ama baktığımızda tüm hacmimizin içinde en büyük atağı şu an elektrikli araçların yaptığını görüyoruz. 

 2023’te sizce sektör ne kadar büyür? 

 Olumsuz olmamalıyız. Türkiye’de riskler ve şanslar her zaman var. 2023, pandemiden birazcık daha kurtulduğumuz, üretimin daha normale döndüğü ve bulunabilirliğin arttığı bir yıl olarak gözüküyor. Bunun yanı sıra ekonomik çerçevedeki belirsizlikler, Türkiye’nin gelecek yıl bir seçim yaşayacak olması ve para piyasalarındaki dalgalanmalar otomobil sektörünün büyümesinin önündeki engeller olarak karşımızda duruyor. Riskler ve şansları bir arada değerlendirip baktığınız zaman kısaca pazar aynı seviyede kalır. 2023’te de 750 bin adetlik bir pazar oluşacaktır. Biz de yine yüzde 3’lük bir pazar payıyla aynı pazar payını koruruz diye düşünüyoruz.


TÜKETİCİ TRENDLERİ YENİ DÖNEMDE NASIL ŞEKİLLENİR?

ALIM GÜCÜNDE DÜŞÜŞ
İki trend görmek mümkün. Birincisi alım gücünde bir eksilme gözüküyor. Öncelikle tüketicinin daha uygun fiyatlı ürün arayışına gideceğini ve böylece daha alt segmentlere doğru yöneleceğini düşünüyoruz.

ELEKTRİKLİYE YÖNELİM İkincisi elektrikli araçlara bir yönelim var. Elektrikli araçlar Türkiye’de şu an toplam pazarın yüzde 0,8’inde. Ama önümüzdeki 3-5 yıl içinde elektrikli araçların toplam pazarda yüzde 3-5’lere varan bir pazar payına ulaşacağını öngörüyoruz.



10 MADDEDE MERCEDES-BENZ OTOMOTİV’İN YOL HARİTASI


  1. 2021 sonunda otomobilde15 bin 373 adetle 2020’yle eşit oranda satış adedi yakaladık.
  2. Hafif ticari araçlarda satış adetlerimiz 2020’ye göre yüzde 17 arttı. 2021’de 6 bin 100 adetlik satış gerçekleştirdik.
  3. 2022’de bir önceki yıla göre otomobil tarafında satış adetlerimizde yüzde 20’lik bir gerileme oldu. 3’üncü ve 4’ncü çeyreğin biraz daha güçlü geçmesini bekliyoruz.
  4. 2022’yi otomobil satışlarımızda yüzde 5’lik bir artışla kapatabiliriz. Hafif ticari araçlardaysa 6 bin 100 adetlik 2021 satışımıza yakın bir adedi yakalamayı ümit ediyoruz.
  5. 2022 sonunda Türkiye pazarının yüzde 3-5’lik bir büyümeyle yılı kapatmasını ve yaklaşık olarak 750 bin adetlik bir toplam pazara ulaşmayı bekliyoruz.
  6. Toplam pazardaki payımız 2021 sonu itibarıyla yüzde 2,5’ler civarında. Premium segmentte payımız ise yüzde 36-37.
  7. 2022 yılını da bu seviyeye doğru getirmeye çalışıyoruz. Bu yıl da benzer şekilde premium segmentin içerisindebirinci olarak yılı kapatmayı hedefliyoruz.
  8.  2023’te de 750 bin adetlik bir Türkiye pazarı oluşacaktır diye öngörüyorum. Biz de yine yüzde 3’lük bir pazar payıyla, aynı pazar payını korumayı hedefliyoruz.
  9. Elektrikli araçlar satışlarımızın yüzde 5’ini oluşturuyor ama yıl sonuna kadar bunun yüzde 10’lara çıkmasını bekliyoruz. Bu payın 2025 sonunda yüzde 25’lere çıkacağını öngörüyoruz.
  10. 2030 sonuna dek tüm pazarlarda sadece elektrikli araçlarla yola devam etmeyi hedefliyoruz. 2030’a kadar da Türkiye’de elektrikli araç payımızın yüzde 60’lara varmasını öngörüyoruz.



“ELEKTRİKLİ ARAÇLAR LEHİNE DEĞİŞİM”

2030 HEDEFİ
Şirket stratejisi olarak şunu söylüyoruz: 2030’un sonuna kadar tüm segmentlerde elektrikli araçlarımız yer alacak ve olabildiğince tüm pazarlarda sadece elektrikli araçlarla yolumuza devam edeceğiz. Bu stratejiye baktığınız zaman önümüzdeki birkaç yıl içinde portföyümüze yeni elektrikli araçların katılması bekleniyor.

İLK AŞAMA İlk aşamada, bugün yüzde 10 yıl sonu hedefiyle ilerlediğimiz elektrikli araç payımızın 2025 sonunda yüzde 25’lere çıkacağını öngörüyoruz. 2030’a kadar da Türkiye için bunun yüzde 50-60’lara varmasını öngörüyoruz. Elektrikli araçlar lehine hızlı bir portföy değişimi olacağını ve büyük bir segmenti elektrikli araçların kaplayacağını söyleyebilirim.

10 MİLYAR EURO Bütün portföyümüzü elektrikli araçlara çevirmek üzerine bir yol haritası belirledik ve 2030’a kadar bununla ilgili çalışmalarımıza başlıyoruz. Bunun yanı sıra 2039 yılında “Net Zero” hedefimiz var, yani emisyonsuz araç üretimine geçeceğiz. Bütün bunları yapabilmek için de her yıl neredeyse 10 milyar Euro’ya yakın yatırım yapıyoruz.

“OTONOM” PLAN Önümüzdeki yıllarda elektrikli araçların çok hızlı bir ivmelenme yakalayacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Otonom sürüşte de Seviye 3-Seviye 4 arasında değişen denemelerdeyiz. 2025’te Avrupa ülkelerinde otonom sürüşle ilgili yasal çerçevenin netleşmesiyle birlikte çeşitli ürünlerimizde bunu kullanmaya başlayacağımızı söyleyebilirim.

 


ÇİP KRİZİ GLOBALDE SATIŞLARIMIZI YÜZDE 10 - 15 GERİLETTİ

KRİZ NE ZAMAN BİTER? 
Kesin tarih vermek gerçekten zor ama görüyoruz ki üretim adetlerindeki iyileşmeler her ay üretim rakamlarımızda kendini göstermeye başlıyor. Özellikle eylül, ekim, kasım, aralık ayları itibarıyla pandemi öncesi dönemdeki üretim adetlerine giderek yaklaştığımızı görüyorum.

2023’ÜN İLK ÇEYREĞİ Pandeminin etkisinin artık kaybolmaya başlamasıyla birlikte sanıyorum ki gelecek yılın ilk çeyreğinde çip kriziyle ilgili pek çok konunun çözümlenmiş olduğunu göreceğiz. Biz de planlamalarımızı bu yönde yapıyoruz.

TELAFİ ÇABASI Çip krizi nedeniyle globalde toplam satışlarımız yüzde 10-15 civarında geriye gitti. Şu anda yapmaya çalıştığımız şey, bu yüzde 15’lik eksikliği kapatabilmek ve üretim adetlerimize bunu yansıtabilmek. Bunun sonuçlarını 2023 yılında görebilmeyi arzu ediyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz