Yavuz Zeytinoğlu / Zeytinoğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeytinoğlu Holding, Eskişehir´le özdeşleşmiş gruplardan. Tarım işletmesiyle yola çıkıldı, 80 yılda büyük bir grup yaratıldı. Ancak, her ...
Yavuz Zeytinoğlu / Zeytinoğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Zeytinoğlu Holding, Eskişehir´le özdeşleşmiş gruplardan. Tarım işletmesiyle yola çıkıldı, 80 yılda büyük bir grup yaratıldı. Ancak, her şey Esbank´ın Mevduat Sigorta Fonu´na devredilmesiyle değişti. Çünkü, banka bütün şirketlerin sahibiydi. Holding´in başkanı Yavuz Zeytinoğlu tam bu noktada isyan ediyor. Kaynak aktarma bir yana, bütün şirketlerinin bankaya ait olduğunu söylüyor. Kendilerine haksızlık yapıldığını, bütün varlıklarını kaybettiklerini belirtiyor. Ardından da, ``Yanlış anlaşıldık, ortada dramatik bir hata var`` diyor.
Zeytinoğlu Ailesi´nin kökenleri, 80 yıl öncesine uzanıyor. Küçük bir tarım işletmesiyle ticaret hayatına atılan aile, ardından, özellikle Mesut Zeytinoğlu´nun çabalarıyla, Eskişehir merkezli, Anadolu´nun önemli sanayi gruplarından biri haline geldi.
Ailenin oluşturduğu Zeytinoğlu Grubu 10 sanayi şirketi, 13 hizmet şirketi ve 1 vakfın sahibiydi. Sahibiydi diyoruz, çünkü, grubun finans alanındaki en önemli girişimi olan Esbank, Mevduat Sigorta Fonu´na devredildi. Bu operasyonla birlikte Zeytinoğlu Ailesi, bütün şirketlerini de kaybetti. Çünkü, Esbank, aynızamanda gruba ait şirketlerin de sahibiydi.
Aslında kamuoyunda, tam netleşmeyen bu durum konusunda Zeytinoğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Zeytinoğlu hiçbir açıklama yapmadı. Oysa Zeytinoğlu, dürüstlük ilkesini her zaman ön planda tutan bir aile olarak, hak etmedikleri bir tavırla karşı karşıya olduklarını söylüyor.
Bankayı kurtarmak için bütün varlıklarını ortaya koyduklarını vurgulayan Zeytinoğlu, teknik olarak bankaya el konmasına bir şey diyemeyeceğini, ancak bankasının içini boşaltanlarla aynı kefeye konmaktan, ahlaki anlamda büyük rahatsızlık duyduklarını söylüyor.
Yavuz Zeytinoğlu, kamuoyuna ilk açıklamaların Capital aracılığıyla yaptı. Zeytinoğlu sorularımızı şöyle yanıtladı:
Sizin tarafınızdan bakınca Esbank´ın son durumu neydi?
Son dönemden kastınız 1999 yılı olamaz. 1999 yılına girene kadar da bankanın yaşadığı bir süreç vardır. Ama, 1999 yılı banka açısından önemli bir yıldır. Biz 1999 yılı başında, kaynak maliyetlerindeki yüksek artışın, bankanın rasyolarını bozduğunu ve bozmaya devam edeceğini gördük.
Hatırlayacaksınız, 1998 yılının eylül ayına kadar Türkiye´deki mevduat faizleri yüzde 50´lere kadar düşmüştü. 1998 yılının eylül ayından itibaren mevduat faizlerinde devlte bankalarının öncülüğünde çok anormal bir tırmanış oldu. Bu tabii kredi maliyetlerine de yansıdı.
Ama banka açısından baktığınızda, bu kaynak maliyeti anlamına geliyor. Ve son olarak, bankanın rasyolarının bozulmasında en önemli etken, 1998 yılı eylülünden itibaren oluşan bu çok yüksek mevduat faizleri olmuştur. Banka zaten 1994 yılındaki krizin etkisiyle oluşan bir sorunlu dönemden geçerek, 1998 yılında buna çözümler üretmeye başlamışken, mevduat faizlerinde yaşanan gelişme, bankayı tekrar sorunlu hale getirdi.
1994 yılından, 1998 yılına kadar banka kendini toparlamaya başlamıştı. 1998´de bir darbe daha oldu. Biz 1998 yılında sermayemizi 45 trilyon liraya çıkarmıştık. Banka böylece mali yapısını kuvvetlendirmişti. Ama mali yapı olayı ayrıdır, k^arlılık olayı ayrıdır. Bu sorunlar çıkınca, Hazine´ye çeşitli başvurularımız oldu. Bu başvuruların başında, bankanın kaynak maliyetlerini geriye çekmek için düşündüğümüz bazı önlemler vardı ki, bu önlemleri, aralık ayındaki yasa değişikliğinden önce yürürlükte olan yasa da öngörmekteydi.
Bunlar ne gibi önlemlerdi?
Bundan önceki yasada, bir banka iştiraklerini ve hatta hisselerini karşılık göstererek, destek isteme durumundaydı. Biz bunları istedik. Hazine´ye çeşitli projeler önerdik.
Bu arada, Hazine´den hiçbir destek gelmezse ne yaparız biçiminde kendimiz bir proje üretmeye başladık. Hem bankayı büyütmek hem de kaynak maliyetini düşürmek gibi, birbirine esasında ters iki çizgide bulduk kendimizi. Hem bankayı büyütüyorsunuz, aktiflerinizi artıracaksınız ki oradan k^arlılığınız artsın. Öbür taraftanda bunu yaparken bir faiz yarışına girişirseniz, bu sefer sorun katlanarak artabilir.
Biz bunların ikisini birden yapalım diyerek, girişime başladık. Banka yaygın şube ağı olan, geniş müşteri tabanı olan bir bankadır. Bu bakımdan, burada da ciddi bir başarı kazandığımıza inanıyorum.
Bankanın rakamlarının en kötü olduğu mart ayından itibaren yapılan çalışmalar sonucunda, 9 ay içinde banka aktifleri reel bazda yüzde 30 büyümüştür. Buna karşılık, banka kaynak maliyetinde 28 puan azalma oldu. Burada zor olan iki şeyi de başardığımıza inanıyorum.
Bu arada Hazine´den herhangi bir destek alamadık. Böyle bir desteği bize vereceklerini, yaklaşık bir yıl önce yazılı olarak taahhüt etmişlerdi. Eğer öyle bir destek alabilseydik, bankanın sorunları belli bir zaman içinde çözülebilirdi. Alınmasaydı da çözülürdü, fakat daha uzun zaman alırdı.
Sorunlar nasıl çözülebilirdi?
Esbank´ın yapısı, faizlerin düştüğü dönemde daha k^arlı çıkacak bir yapıdadır. Faizler gerileyip, kaynak maliyeti düştüğü zaman, siz aradaki marjdan daha kolay yararlanabilirsiniz.
Biz müşteriye dönük bir bankayız. Devlet kağıdıyla para kazanan bir banka değildik. Eğer bir hataysa, yaptığımız hata budur. Faizler düştüğü zaman, devlet kağıdının getirisi de düşecektir, o zaman müşteri ilişkisi güçlü bankaların daha öne çıkacağına inanıyorum.
Bu bakımdan hükümetin bugün yürütmek istediği enflasyonla mücadele politikası içinde, Esbank´ın daha sağlıklı bir yapıya kavuşması, birçok başka bankaya göre bence daha kolay olacaktır.
Siz böyle bir karar bekliyor muydunuz. Şirketlerinizi bankaya ortak ettiniz. Bundan hiç böyle bir şey beklemediğiniz anlamı mı çıkıyor? Hiçbir ihtiyatınız yok muydu? Hiçbir uyarı almadınız mı?
Hayır... Başından beri Esbank ile topluluğu bütünleştirmiş durumdayız. Esbank, doğrudan ve dolaylı olarak topluluğun sahibidir. Bizler neredeyse profesyonel yönetici durumundaydık. Benim ve aile şirketimin Esbank ile hiçbir kredi ilişkisi yoktur. Sadece, hissedarlık ilişkisi vardır.
Zeytinoğlu Topluluğu´nun, Zeytinoğlu Holding´in diğer şirketlerin esasında sahibi Esbanktır. Biz işin başından beri Esbank ile kendimizi ayırmadık. Bu son dönemde de, dolaylı olarak sahip olduğu şirketleri, Esbank´a doğrudan doğruya devrettik. Esbank onların sahibi oldu.
Bunlar bizim banka ile ilişkimizi açıklar. Bu banka, bizim için, belirli bir zaman sahip olunup da birtakım hedeflerimizi gerçekleştirmek için kullanacağımız bir araç değildi.
Uyarı dediniz; uyarı hiçbir zaman olmaz. Bankanızı fona devredeceğiz diye bir uyarı olmaz. Fakat bankanın kredileriyle veya başka rasyolarıyla ilgili uyarılar olur, ama bunlar da zaten her zaman olur, her banka için olur. Bunlardan hareketle anlam çıkartmak sizin işinizdir. Bu konuda bizim bir beklentimiz yoktu.
Neden böyle bir beklenti içinde değildiniz?
Çünkü, biz daha önce bankanın mali yapısını kuvvetlendirmek için, Hazine ile birebir ilii içinde, ne arzu ediliyorsa yaptık. Uslu çocuk olmanın da bazen işe yarayacağını düşündük.
Şimdi ben çok merak ediyorum, bir banka sahibine Hazine yetkilileri gidip de, ``Bankanın mali durumunu kuvvetlendir, destek ver`` dediğinde, nasıl bir cevap alacaklar. Çünkü ben şu anda bir başka banka sahibi olsam ve bana gelseler, ``Bankanın mali durumu için destek vermeniz lazım, kuruluşunuzdan buraya sermaye aktarın`` deseler, ``Kardeşim yapmam, Zeytinoğlu yaptı da ne oldu? `` derdim.
Bunu yapanlar da var şu anda. Hiçbir şekilde bankanın sorunlarını üstlenmeyenler de var. Onlar bizden daha iyi durumda. Ben, 1994 yılında tamam banka sorunlu duruma girmiştir, bundan sonra nereye kadar giderse gitsin demiş olsaydım, bugün hiç olmazsa topluluğumun sahibi bir adam olurdum.
``Beklemiyor muydunuz?`` dediniz ama beklememek için nedenlerim vardı. Ben hiçbir zaman bankanın gerçeklerini kamu otoritelerinden gizlemedim ki... Bankanın içinde, gizli kapaklı hiçbir hesap, hiçbir off-shore hesabımız yok. Dışarıdaki fonlara yatırılmış da, ucu kaybedilmiş hesaplar yok.
Benim veya ailemin kullanmış olduğu herhangi bir kredi yok. Herhangi bir şekilde kendimize kaynak aktarma yok. Onun için, niçin acaba bana bir şeyler yaparlar mı diye bekleyeyim. Benim bankanın rasyolarıyla ilgili sorunlarım vardı, buna hayır demiyorum. Ama bunun çözümleri vardı ve ben onun için uğraşıyordum.
``Ben kaynak aktardım ama bankalarının sorunlarını üstlenmeyenler var`` diyorsunuz... Size gelinceye kadar başka bankalar mı vardı? Adaletsiz bir seçim mi söz konusu sizce?
Bu konuda komuoyuna ihbarda bulunuyormuş gibi bir izlenim vermek istemem. Fakat, eğer Türkiye´nin bankacılık sektörünün bütün sorunları, bu 5 bankayı fona devretmekle bittiyse, o zaman bakacılık sektörüyle ilgili hiçbir sorun yokmuş. Çok abatmışız yıllardan beri...
Bu 5 bankanın Türk ekonomisindeki yeri bellidir, çok büyük sorun yokmuş demekki. Bu Türkiye açısından çok mutlu olunacak bir durum. Vardı da, başkalarını bekletiyorlar mı? Ben ihtimal veremiyorum. Demek ki, bu kadarmış diyorum. Çünkü kamu yöneticilerinin her şeyden evvel tarafsız olmaları gerekiyor. Demek ki, 5 bankanın dışında müdahale edilmesi gereken başka banka yokmuş; olsaydı alırlardı.
Niçin beni seçsinler? Demek ki, biz en kötü beşincisiymişiz. İnşallah böyledir. Biz tabii diğer bankaların içini bilemeyiz. Bankaların içini ancak kamu otoriteleri bilebilir. Sorun böyle çözüldüyse, içimiz rahat etsin. Demek ki, başka bankaya müdahaleye gerek yok. Ben burada hem üzüldüm kendi açımdan kamuya senelerden beri bu kadar yük olduğum için, hem de çok sevindim, demek ki artık bundan sonra hiçbir sorun yok.
Bankaya yeterli öz kaynak aktarılamadı mı?
Yeterli özkaynağa önce sahip olmanız lazım. Grubumuzun mali yapısı artık bankaya destek olacak yapıda değildi. Biz bunu daha önce yaptık. 1994 krizinden sonra grup şirketleri borçlanarak nakti sermaye katkısında bulundu. O zaman hiçbir şey yapmasaydık, yapmaya bilirdik. Ama nakit parayla bankaya katkıda bulunduk.
Bu katkımız da hiçbir işe yaramadı ve kamu kuruluşlarından alamadığımız kredilere gitti. Doğrudan doğruya bankaya yatırdığımız parayla kamu kuruluşlarını finanse etmiş olduk. O zamanki kamu yönetimi, kısa vadeli kamu çıkarı endişeleriyle yanlış tercihler yapmıştır. Bir bankanın mali yapısını bozmayı önemsememişlerdir. Bir KİT borcunun bankaya ödenmemesi k^ar sayılmıştır.
Siz bankanın, kamu kuruluşlarına verdiği kredilerin geri dönmemesinden dolayı zora girdiğinizi hep söylüyorsunuz. Fakat Çaykur, Et Balık gibi kuruluşlara kredi verilmiş. Bunlara kredi açılması hatalı bir karar değil mi?
Birçok kuruluş için verdiğiniz kredilerin hatalı olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat arkasında devlet olan kuruluşa kredi veriyorsunuz. Sahibi devlet. Herkesten daha güçlü parası var. Koşulları belli. Sonra bir gün bir yasa çıkıyor diyor ki: ``Özelleştirmeye devredilmiş kamu kuruluşlarının borçları Merkez Bankası reeskont faizi ile faizlendirilir ve bunlarda olan kredi ilişkilerinde bir sorun çıkarsa bunları takip edemezsiniz, haciz uygulayamazsınız, mal varlıklarına dokunamazsınız.``
Yani siz bir yasayla, bu kuruluşların bütün borçlarını ödememelerini sağlıyorsunuz. Biz kamu kuruluşlarına bu yasa çıkmadan önce verdik parayı ve bunları tahsil etme aşamasındaydık. Yönetim kurullarıyla protokoller imzalamıştık, ödeyeceklerdi borçlarını. Fakat tam o sırada bu ahlaksız yasa çıktı. Ondan sonra ödemediler.
Ondan sonra Anayasa Mahkemesi de bunu ahlaksız buldu ve iptal etti. Çok kısa bir dönem, yürürlükte kaldı. Olay burada niçin kredi verdin değil. Ben paramı alacaktım, mal varlıklarını da takip etmiştim. Alacaklarına temdit koydurmuştum. Onlar bize borçlarını ödemeyecek durumda değillerdi.
Paranızın tamamı o kuruluşlarda battı mı?
Hayır yarısını aldık, yarısı kaldı.
Size kamu kuruluşlarına kredi ver gibi bir telkin ya da siyasi baskı oldu mu hiç?
Bize hiçbir siyasi baskı olamaz... Kredi kararları da, benim kararımla olan bir şey değildi. Ben bankanın yönetiminde de değildim. Böyle bir telkin gelmiş olsa dahi, hiçbir zaman böyle bir telkinle kredi verilmemiştir.
Özel sektörde de dönmeyen çok fazla kredi var?«MD+BO» Sormak istediğim burada bir yönetim hatası var mı?
Esbank´da dönmeyen kredilerin varlığı çok eleştirilmiştir. Bir sonuca ulaştıysanız ve bu sonuç iyi değilse, mutlaka bir yerde hata yapmışsınızdır. Bir hata yaptığımıza ben inanıyorum. O hata da, bankacılık yapmaya devam etme hatası olmuştur. Banka yönetimi, bir banka olarak çalışmayı, müşterilerle çalışmayı öngörmüştür.
Bugün kamuoyunda k^arlı olarak bilinen pek çok bankadan müşteri sayısında ve daha büyük aktifleri olan bankalardan, kredi portföyü büyüklüğü olarak Esbank daha öndedir. Esbank, müşteriyle çalışan gerçek bir bankanın yapması gereken işleri yapan bir banka olmuştur. Bankanın en ilkel tanımı da bence budur. Toplum fonlarını toparlayıp, bunları yatırımlara yönlendiren bir aracı kurum. Yatırımlara yönlendirmeyip bunları devlet kağıtlarına bağlarsanız bir riskiniz olmuyor, o zaman k^ar ediyorsunuz. Ama bankacılık yapıyor musunuz?
Bizim hatamız, bankacılık işlemlerine ağırlık vermekten olmuştur. Bankanın kredi kısmı, her zaman devlet kağıtlarına yapılan yatırımdan daha yüksek olmuştur.
Reel sektörlerin krizler nedeniyle zorlanması, sizi böylece daha fazla mı etkiledi?
Son dönemde Türkiye iki büyük kriz yaşadı. Böyle olunca reel sektör istese de istemese de yükümlülüklerini yerine getiremez hale geliyor. Bu da tabii bankaya yansıyor.
1994 yılında bir hafta içinde doları 15 bin liradan, 39 bin liraya çıkaran ben değilim. Böyle yapmadığım gibi, bundan zarar görüp de havlu atan bir çok reel sektör kuruluşunu yanlış seçmenin faturası da bana çıkarılamaz.
Birçok müşterimiz bu neden yükümlülüklerini yerine getiremez hale geldiler. Onlar burada ticari bir hata mı yaptılar? Hayır... O günkü konjonktür, o günkü ortam onları nefes alamaz duruma getirdi. Geçtiğimiz 1998 krizinden sonra olan olaylar da reel sektörde çalışanların mı kabahatıydı? Reel sektör Türk ekonomisinin bozulması için bir şey yapmıyor. Türk ekonomisini bozuyorlar. Onlar zararını çekiyor sadece.
Bu olayda herhangi bir siyasi hüsumet olduğunu düşünüyor musunu? Ya da size karşı yapıldığını düşündüğünüz bir komplo teoriniz var mı?
Bana bir siyasi hüsumet olamaz. Çünkü hayatım boyunca hiçbir siyasi partinin yandaşı olmadım. Hayatım boyunca siyasi destek de almadım. Hiçbir siyasi destek almadığıma göre de siyasi düşmanım olamaz. Fakat yanlış değerlendirme olabilir.
Nasıl bir yanlış değerlendirme yapıldığını düşünüyorsunuz?
Yanlış değerlendirme dramatik bir şekilde var. Düşünün ki, Zeytinoğlu Ailesi ve benim bu bankadan almış olduğumuz bir tek kuruş kredi yok. Ortağı olduğum şirketin de aldığı bir tek kuruş kredi yok. Banka, kendi sahibi olduğu şirketleri kredilendirmiş. Bu krediler de o şirketlerin içinde kalmış bir yere gitmemiş.
Ama biz, banka kaynaklarını kendi menfaatlerimiz için kullanmış ve bankayı bu yolla zarara uğratmış şekilinde değerlendiriliyoruz. Bence burada kesin bir yanlış değerlendirme var. Beni burada en çok rahatsız eden şey bu. Çünkü benim bir tek sermayem var, o da ahlak anlayışım. Bu tartışmaya başlandığı zaman. Ben 30-35 senemi boşuna sarf etmişim demektir. Ailem 75 senesini boşuna sarf etmiş demektir. Burada ciddi bir yanlış değerlendirme var.
Bankaya el konulmalı mı ya da bizim taleplerimize cevap verilse ne olurdu gibi konular tartışılır. Bunlar teknik bir tartışma. Ben bankanın rasyoları bozuk değil diye bir şey söylemiyorum. Ama bankanın içinin boşaltılması diye bir şey söz konusu değildi diyorum. Siz bütün mal varlığınızı buraya koyduktan sonra nasıl bu işi becermişsiniz acaba. Bankanın hesaplarında yurt dışına para transferinin operasyonlarını sağlayacak hiçbir manüpilasyon kullanılmamışken, ne off-shore krediler, ne yurtdışı fonlar kullanılmamışken, acaba nasıl oluyor da yetkililer bizi 14´e 4 dediğimiz bu maddeye sokabiliyorlar. Burada bir yanlışlık var, bir yanlış anlama var diyorum.
Yanlış anlama nereden kaynaklanıyor?
Yanlış anlamanın nereden kaynaklandığını tahmin ediyorum. Bugün holdingin adı Zeytinoğlu Holding´tir, fakat holding Zeytinoğlu Ailesi´nin malı değildir. Sadece adı Zeytinoğlu... Holding bankanın. Bireysel olarak baktığınız zaman, Zeytinoğlu Holding´in şirketleri kredilendirilmiş gibi gözüküyor. Ama Zeytinoğlu Holding´in şirketleri, Zeytinoğlu Ailesi´nin değil, benim değil... Benim bu şirketlerle sermaye ilişkim yok. Burada adımın kurbanı oluyorum. O nedenle yanlışlık var diyorum.
Bu konudaki gerçekler ortaya çıkacak ama ne zaman. Gün tahribat yapmadan geçmiyor ki. Sonradan bir şeylerin değişmesi, hiçbir şey ifade etmeyebiliyor. Ben hergün tahrip oluyorum, sırf bu yüzden. Biz bankayı kendi kişisel çıkarlarımız ya da ailemizin çıkarları için kullanmadık, fakat o muameleyi görüyoruz. Bunu görmek bizi rahatsız ediyor.
Bankanın grup şirketlerindeki payı nedir?
Hepsine sahip... Dolaylı ve doğrudan olarak banka grup şirketlerinin yüzde 100´üne sahip. Esbank, Zeytinoğlu Holding´in yüzde 98 sahibi. Dolayısıyla şirketlerin de sahibi Esbank.
Bu oluşum ne zaman gerçekleşti?
Dolaylı iştiraki zaten çok eskidir. Bankanın holdingin şirketlerine doğrudan sahip olması 1998 yılında oldu. Biz bu şirketleri koyacaktık. Hazine de bize finansman desteği yapacaktı. Böyle bir görüşme gerçekleşmişti. Hazine bize bunu yazılı olarak önerdi. Fakat kendi payına düşeni yapmadı.
Yapsaydı bu durumda olmaz mıydı?
İşin başında konuştuğumuz miktarda yapsaydı, bir şey olmazdı. Sonradan bize yazılı olarak söz verdikleri miktarda yapsaydı, yine olumlu etkileri olurdu. O da yetmeyebilirdi.
Ben Hazine´yi suçlamıyorum. Bunu söylememin nedeni, biz her zaman Hazine ile de açık bir ilişki içindeydik. Hiçbir zaman hiçbir şeyi gizlemedik. Bankayı kurtarmak için elimizden geleni yaptığımızı orada da herkes biliyordu. Bu nedenle ben bankasının içini boşaltanlarla aynı kefeye konmayı içime sindiremiyorum.
Bu durumda, el koymayla birlikte, tüm grup elinizden gitmiş mi oluyor?
Evet... Benim aileme ait, bankaya ait olmayan 2-3 şirketim var. Bunların da bankayla hiçbir kredi ilişkisi yok. Bunlardan biri bankanın hissedarı. Bu şirket de tabiri caiz ise hiçbir yamuğu olmayan bir şirket. Onun da hisseleri gitti tabii. Bunları da anlamıyorum.
Bu durumda ne yapmaya düşünüyorsunuz? Yasal bir girişim yapacak mısınız?
Biraz önce dediğim gibi, düzelmesini istediğimiz talep ettiğimiz noktalar var. Bunlar idari olarak düzeltilmezse, biz de hakkımızı yasal olarak da arama yoluna gidebiliriz. Şu ana kadar hiç kimseyle konuşmuş değilim. Fakat bu konuşmayacağım demek değil.
Sizce bankalarla ilgili bir siyasi kulis olmuş mudur?
Bu soruya ne diyebilirim. Bankalarla ilgili bir siyasi kulis olmamıştır. Yasa bunun olmaması için çıktı. Herkesin de böyle düşünmesi gerekiyor. Bu öyle bir şey ki siyasetin bunun içine girmemesi gerekiyor.
Zeytinoğlu Ailesi olarak bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?
Zeytinoğlu Ailesi çalışmaya devam edecek. Zeytinoğlu Ailesi bugüne kadar sayısını bilmediğim dünya krizini, sayısını bilmediğim yurtiçi krizini aşarak bugünlere gelmiştir. Bu kolay olmuyor. Bu olay da ailenin yaşamında bir kesittir. Devam edecektir. Anlımız açık olduğu sürece biz terlemeye açığız. Bunlar elimizden alındı diye aile yok olmayacak. Bizim çalışma gücümüzü de elimizden alamazlar.
Bu bankalar bir satış sürecine girecekler, almayı tekrar düşünür müsünüz?
Benim param yok. Tek varlığımı aldılar. Çözümler bulunabilir. Şirketlerin ve çalışanların korunması, yaşamlarını sürdürebilmesi için çözümler bulunabilir. Bunun için söylediğim gibi bizimle işbirliği yapılmasını istiyoruz. Çünkü, benim, şirketlerin ve bankanın da çalışanlarına karşı sorumluluğum var. Biz bunu, bugüne kadar söylemedik. Biz evvela istedik ki, girsinler bankanın içine, ne var ne yok görsünler. Şimdi bundan sonra söyleyebiliyoruz.
Ben bankacılık hakkında bu kadar konuşuyorum, fakat ben bankacı değilim. Hiçbir zaman bankayı yönetmedim. Ne kredi verilme sürecinde bulunmuşumdur ne de başka bir aşamada. Bunların kararlarını profesyonel arkadaşlarımız vermiştir ve bunun da doğru olduğuna inanıyorum.
Bankacılıkla ilgili bilgilerim de makine mühendisi olmayan bir insanın otomobil ile ilgili bilgileri otomobil kullandığı için ne kadarsa, o seviyededir. Bu nedenle, okuyucuların konuşmalarımı bu şekilde değerlendirmesini isterim. Çünkü ben bankacı değilim, bu benim mesleğim değil.
Eskişehir´in önde gelen işadamı ve yetkilileri bir açıklama yaptılar. Siz bunu nasıl değerlendirdiniz?
Çok duygulandırdı beni. Ben bu olaydan sonra böyle bir deklarasyon yayınlamak istediklerini uzaktan duymuştum. Esbank Eskişehir ile bütünleşmiş bir bankadır. Esbank için Eskişehirlilerden habersiz bir çözüm üretmemek lazım. Çünkü, Eskişehirliler kendisini Esbank´ın sahibi kabul eder. Tabii şimdi eder mi bilmiyorum. Onlar da kendi malları ellerinden alınmış gibi bir his içindeler. Bence bu çağrıyı yok kabul etmemek lazım.
``İSTANBULLU OLSAYDIK HER ŞEY FARKLI OLURDU''
Eshişehirliler ve siz Anadolulu sanayici olmanın handikaplarına dikkat çekiyorsunuz. İstanbullu sanayici olsaydınız her şey farklı mı olurdu?
Tabii farklı olurdu.Dünyaya başka türlü bakıyor İstanbullular. Ben büyük sermaye sahibi gibi bakmıyorum olaya. Ben zaten hiçbir zaman büyük sermaye sahibi olmadım. Büyük sermaye sahibi olmak başka bir şey. Paranın tadına varmış olmanız lazım. Benim böyle bir yapım yok.
İstanbullu olsaydım, bu olayı böyle manüple etmezdim. Başka türlü manüple ederdim. Ben İstanbullu olmadığım için bana bu yapıldı demiyorum. İstanbullu olsaydım, bunu başka türlü maniple ederdim. Kendimi bu açıdan hatalı buluyorum.
Osmanlı döneminde hiçbir zaman Anadolu´nun büyümesi ve gelişmesi istenmemiştir. Anadolu´da ne zaman birileri bir güç olur, mallarına el konulur ve başı vurulurmuş. Artık baş vurmuyorlar! Biz şöyle kendimize göre bir beylik kuralım dedik. O da olmadı. Yaşar Grubu da böyledir.
ECEVİTTEN NE BEKLİYORDU?
Ben sizin Bülent Ecevit ile çok yakınen tanıştığınızı biliyorum. Bu olayın öncesinde veya sonrasında hiç görüşmeniz olmadı mı? Sizi ve ailenizi tanıyan biri olarak ondan belli bir tavır beklediniz mi?
Tabii ki çeşitli süreler içinde, çeşitli kamu yetkilileri ile konuşmalarımız oldu. Ama hemen öncesinde bu olayı hiç kimseye sormadık. Sayın Ecevit tabii ki objektif karar verme durumundadır. Bu kendi görevidir. Bu bakımdan, benim ailemi tanıması, tanımaması kendisiyle olan ilişkilerimiz, benim bildiğim Ecevit´in kararlarını etkilemez. Zaten hiç kimseden hayatım boyunca, benimle olan yakınlığı, ilişkisi için, objektif olmayan bir karar vermesini beklemedim.
Fakat Ecevit´ten beklediğim bir nokta vardı. Bu nokta onun dikkatine sunulmadı ya da bir atlama oldu. O da az evvel beklediğim konuda Ecevit´in şunu demesini isterdim; ``Benim bildiğimiz Zeytinoğlu Ailesi bankayı kendi şahsi çıkarları için kullanmaz. Bu konuda bir talebiniz varsa, acaba bunu yeteri kadar incelediniz mi?``. Eğer yeteri kadar incelemiş olsalardı, böyle bir durum olmadığını görmüş olacaklardı. O günlerin baskısı altında, o özenin gösterilmediğini düşünüyorum. Ecevit, hiçbir zaman ben Zeytinoğlu´nu tanıyorum bunu çıkartın demez, ben de beklemem.
``YANLIŞLIĞIN DÜZELTİLMESİNİ İSTİYORUM''
Bu noktada bir beklentiniz, bir talebiniz var mı?
Talebim şu, evvela bu konuda yapılan yanlışlığın düzeltilmesi. Ama şöyle değil; bir karar alınmış eğer doğru değil ise yargıdan döner. Döner kaç sene sonra döner?. Ben o süreç içinde ne olurum?. Yapılan yanlışlığın fark edilip, evvela kamu otoriteleri tarafından düzeltilmesi lazım. Düzeltildikten sonra gene incelemelerine devam etsinler, banka ellerinde zaten. Ama bence cesur davranıp bu konuyu kendilerinin düzeltmesi lazım. Benim kişisel namusumla ilgili durumu düzeltmeleri lazım. Talebim bu.
İkinci talebim de, şirketlerin sağlıklı bir şekilde çalışması için işbirliği yapmaları. Bu şirketler gökten inmedi. Bankayla birlikte 5 bin kişiye bu kuruluşlar iş sağlıyor. Çalışanların sağlıklı bir şekilde işlerine devam edebilmeleri için, bunların sağlıklı ve iyi bir şekilde yönetilmeleri lazım. Bu konuda ciddi endişelerim var. Sonuçta bir sanayi şirketini idare etmek farklı bir şeydir, bankayı idare etmek farklı bir şeydir.
``BANKADA YÖNETİM HATASI YOK''
``Kötü yönetim hiçbir zaman 3 günde 5 günde olmaz. 1994 yılına kadar, bu topluluk sanayi şirketleri açısından çok sağlıklı bir şekilde gelişmiş. Bankası çok sağlıklı bir şekilde gelişip ileri bir noktaya gelirken, o yönetim ki bir tarım işletmesinden hareketle çok geniş bir sanayi grubunu oluşturmuş. İnşaattan makineye, makineden madenciliğe kadar birçok şirketi kurmuş. Bunu becerebilmiş bir yapı.
1994´ten sonraki olaylar genel olarak bakıldığında, bankanın topluluğun karar verme sınırlarının dışında oluşmuş olaylarla olmuştur. Bankanın ilk soruna girdiği zaman, 1994 yılındaki ani devalüasyon olmuştur. Bunlar, bizim dışımızda oluşan olaylar. Bunları çözümlemede belki yanlış davranmış olabiliriz. Yanlış davranmayı belki bütün yumurtaları aynı sepete koyma şeklinde değerlendirebiliriz. Ama kötü yönetim diye bir şey söz konusu olsaydı, 5 yıl öncesine kadar ki bu gelişmeyi de sağlayamamış olmamız gerekirdi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?