Göç Hazırlığı!

Hazır giyim sektörü başta İstanbul olmak üzere, İzmir ve Bursa´da büyüdü, ardından diğer illere yayıldı. Ancak, şimdi büyük kentlerdeki maliyet baskısı ve yer sorunu, şirketleri zorluyor. Maliyetle...

1.02.2000 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Hazır giyim sektörü başta İstanbul olmak üzere, İzmir ve Bursa´da büyüdü, ardından diğer illere yayıldı. Ancak, şimdi büyük kentlerdeki maliyet baskısı ve yer sorunu, şirketleri zorluyor. Maliyetlerin dünya rekabet limitlerinin üzerinde olması da, Türkiye Giyim Sanayicileri´ni harekete geçirdi. Sektör derneğin de teşviğiyle, Anadolu´ya göç fikrini benimsedi. Bazı tesisler çoktan taşındı, bazıları da yer arıyor.

Türkiye´de sanayileşme harekatına son yıllarda ``Anadolu kaplanları`` önemli katkılarda bulundu. Anadolu´da sanayi devrimine öncülük eden bu girişimciler, daha çok bölgedeki sermaye birikimini yatırıma dönüştürerek ülke ekonomisine katkıda bulunmuşlardı.

Edirne´den Şırnak´a, Türkiye´nin dört bir yanına yayılan sanayi devrimine şimdi bir başka yönden katkı geliyor; Henüz başlangıç aşamasında olan bu ivmenin adresi ise hazır giyim sektörü... İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerin maliyet ve yer baskısından kurtulmayı planlayan şirketler, Anadolu´ya göç etme eğilimine girdiler.

Anadolu´nun gelecekte daha da gelişeceğini de dikkate alarak başlayan bu eğilim, şimdilik Trakya, Marmara, Batı Karadeniz ve Orta Anadolu´yu hedeflemiş durumda. Ancak, Türkiye Giyim Sanayiciler Derneği (TGSD) tarafından da desteklenen ``göç`` olgusu, önümüzdeki yıllarda diğer illere de yayılabilecek.

Neden Anadolu´ya göç ediyorlar?

Hazır giyim sektörünün olmazsa olmaz unsurlarından bir tanesi ve belki de en önemlisi emek faktörü. Ancak büyük şehirlerde o kadar yoğun bir rekabet yaşanıyor ki, hazır giyim sektörü maliyetlerdeki hızlı yükselişten rahatsız oluyorlar. Hatta, özellikle de işçilik maliyetlerinin, dünya rekabet limitinin çok üstüne çıktığını dile getiriyorlar.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ve Ceylan Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Atuk, ``Genel kabul gören bir görüşe göre, konfeksiyonda giydirilmiş işçilik maliyetleri aylık 400 doların üzerine çıktığı anda, konfeksiyon işi artık dünya rekabetinin dışında oluşuyor. Genellikle de İstanbul´da konfeksiyon işçiliğinde giydirilmiş maliyetler 400 doların üzerine çıktı``diyor.

Atuk´a göre, bu gelişmeyi fark eden şirketler Anadolu´ya yöneliyor. Bunlardan bazıları yerleşti, bazıları da il arayışında. Atuk, `` Şimdi burada doğal bir göç var ve bunu önlemek mümkün değil. İstanbul´un pahalı bir metropol olarak kalması ve üretim proseslerinin de İstanbul´un içinde yer almaması gerekiyor'' diye konuşuyor.

Sadece işçilik maliyetleri değil, göçü körükleyen başka etkenler de var. Bunlardan biri de büyük şehirlerde arsa ve yatırım maliyetlerinin yüksekliği. Özellikle de son yıllarda arsa-yatırım maliyetinde müthiş yükselişler yaşandığı söyleniyor. 

Depremin etkileri

``Anadolu´ya göç`` konusuna ivme kazandıracak gelişmelerden birinin de deprem olması bekleniyor. Şu anda somut hareketler görülmese de, önümüzdeki dönemde depremden kaynaklı göç dalgasının yaşanabileceğine dikkat çekiliyor.

Sektör yetkililerine göre, depremin etkileri çok yakında görülmeye başlanacak. Ancak, hazır giyim sektöründe herkes bir ``Deprem master planı``nın çıkarılmasını bekliyor. Bülent Atuk´a göre, ortaya çıkacak bu plan, İstanbul´daki ağır sanayinin bir süre sonra taşınmasını zorunlu kılacak ve hazır giyim sektöründeki ``göç`` de hızlanacak. Atuk, İstanbul´da meydana gelebilecek şiddetli bir depremin, hem iş hem de işgücünü risk altında tuttuğunu söylüyor.

Dolayısıyla, Atuk´a göre, 2000´li yılların ilk döneminde gerek deprem gerekse maliyetlerin yükselmesi nedeniyle Anadolu´ya yoğun bir göç yaşanması beklenebilir.

Sektör yetkilileri, AB üyeliği sürecinin de Anadolu´ya göç olgusunu hızlandırabileceğini belirtiyorlar. Onlara göre, AB´ye üye olma yolunda, Anadolu´daki yatırımları daha fazla teşvik etme zorunluluğu doğabilir. Bu da Anadolu´nun cazibesini artırabilir.

İş gitmekle bitmiyor

Hazır giyim sektörünün gündemine ``Anadolu´ya göç`` girdi, ancak bu konuda büyük bir telaş da yaşanmıyor. Sektör yetkilileri, bunun aşamalı olarak gerçekleştirilebileceğini belirtiyorlar. Çünkü sosyal ve kültürel açıdan çok geride olan Doğu Anadolu illerine bir anda gidip yatırım yapmaya kalkmanın çok akıllıca bir iş olmadığına inanıyorlar. Bu nedenle de yatırıma yönelik göçün öncelikle yakın bölgelere yönelik yapıldığını söylüyorlar.

Sektör yetkililerine göre hazır giyimin göç için tercih ettiği bölge ve iller şöyle sıralanıyor: Trakya Bölgesi, Bolu, Adapazarı, Kocaeli, Manisa, Denizli gibi) ve Orta Anadolu´daki Konya, Aksaray, Karaman ve Niğde gibi iller.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği de ``göç`` eden sanayicelere bu konuda danışmanlık hizmeti veriyor. Bülent Atuk, hazır giyim yatırımında yer seçiminin hayati rol oynadığını, bu nedenle çeşitli kriterlerin gözönüne alınması gerektiğini belirtiyor. Atuk, bu faktörlerden belki de en önemlisinin, insan gücü olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre, eğitilmiş işgücüş, özellikle de kadın işçi yoğunluğunun olduğu bölgeler tercih edilmeli.

İşçilik maliyetleri yanıltmasın

Hazır giyim sektörü, Türkiye ihracatında önemli bir yere sahip. İhracatın sağlıklı olarak yürütülebilmesi için Anadolu´daki tesislerde üretilen malların taşınması ve yerine ulaştırılması gerekiyor. Bu nedenle ``göç`` edilecek bölgelerin bu altyapıya sahip olmaları, sanayiciler aç��sından büyük önem taşıyor.

Tesislerini, ulaşım ve İstanbul´a yakınlık gibi nedenlerle Kırklareli´ye taşıyan Sezer Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Halil Sezer, bu kararı vermeden önce çok sayıda ili gezdiğini söylüyor.

Aslında gördüğü her ilin yatırıma çok uygun olduğunu, örneğin Kastamonu´da yatırım yapmayı düşündüğü halde ulaşım sorunları nedeniyle vazgeçtiğini belirtiyor. Sezer şöyle devam ediyor:

``Ben ürünümün karakteri nedeniyle kitle üretimi yapmıyorum. Çok sık olarak model ve malzeme değiştiriyorum. Bu nedenle biz İstanbul´u merkez alarak, kendimize iki saatlik bir daire çizdik. Bu dairenin kapsamına Adapazarı, Hendek, Kırklareli ve Tekirdağ gibi bölgeler girdi. Biz Kırklareli´ni tercih ettik. Çünkü Bulgaristan´da üretim yapmak gibi bir düşüncemiz var. Bu seçimde, Kırklareli´nin eğitim düzeyinin yüksek olması de etkili oldu''.

Gürman neden Kastamonu´yu seçti?

Gürman Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Doğan yatırımları için Kastamonu´yu seçen sanayicilerden. İlk üretimlerini 1986 yılında İstanbul´da yapmış. Ancak, 1989 yılında önce Karabük, sonra da Kastamonu´ya giden Gürman Tekstil, 1991 yılında İstanbul´da sadece merkezini bırakmı. Şimdi üretim dahil bütün birimler Kastamonu´da faaliyet gösteriyor.

Hasan Doğan böyle bir karar alma nedenlerini şöyle anlatıyor: ``Özellikle bizim bu kararı aldığımız dönemlerde İstanbul´da hazır giyim sektöründe büyük bir patlama vardı. Yurt dışına üretim yaptığımız için, bu malların belirli standartlarda olması gerekiyordu. Fakat büyük kentlerde insanları işe alıp eğitiyorsunuz ve tam da onlardan verim almaya başladığınızda işi bırakıyorlar. Bu nedenle biz de eleman sirkülasyonunun olmadığı, kendi eğitimimizi verebileceğimiz bir yere gitmeye karar verdik ve Kastamonu´yu seçtik. Tabii o dönemlerde Anadolu´da altyapı yatırımlarının hızlanması ve Anadolu´nun da yatırımlara uygun hale gelmesi de kararımızda etkili oldu.''

Bilsar´ın gelecek yatırımı

Orta Anadolu´yu yatırım alanı olarak seçen bir başka hazır giyim firması da Bilsar Tekstil. 1990´da yatırımlarına başlayan Bilsar Tekstil, 1990-1992 arasında deneme üretimi gerçekleştirdi. Ardında da, 1992 yılında fabrikasını kurdu. Yönetim Kurulu Başkanı Selman Bilal, yatırımlarını Çorum´da gerçekleştirmiş olmalarına rağmen, pazarlama merkezlerinin her zaman İstanbul´da olduğunu belirtiyor.

Selman Bilal, Çorum´u seçme nedenlerini ise şu sözlerle anlatıyor: ``Biz İstanbul´da fason organizasyonlarla, diğer üreticileri kullanarak üretim yaptırıyorduk. Ancak sektörün 15-20 yıl sonrasını göz önüne alarak bir araştırma yaptık ve bu araştırmamızın sonucunda metropollerin her türlü maliyet açısından pahalanacağını, tüm maliyetlerin artacağını gördük. Bu nedenle de metropol içinde veya yakınında üretimin çok doğru olmayacağını anladık. Ardından da, İstanbul´da yoğun bir üretim varken, çok radikal bir karar alıp Çorum´da yatırıma başladık.

Biz Anadolu´da yatırım yaparken üst kalitede, esnek ve sıfır hatalı bir üretim amaçladık. Tüm bunları Anadolu´da bir arada yapmak bir ilkti. Karşılığında üretimimizi sadece bu yıl için yüzde 50 artırdık, hem iç hem de dış satışımız arttı.''

Anadolu avantajı

Hazır giyim sektöründe yer alanlar Anadolu´ya yönelik bu göçün gelecekteki etkilerini şöyle değerlendiriyorlar: ``Önümüzdeki beş ya da on yıl içinde İstanbul´da daha çok pazarlama ve servis şirketlerinin kalması öngörülüyor. Yani firmalar üretim proseslerini Anadolu´ya dağıtmış olacaklar. Müşteri teması, koleksiyonun hazırlanması, araştırma-geliştirme ve finans gibi fonksiyonlar metropollerdeki merkezlerden yürütülürken, üretim doğru seçilmiş arazilerde doğru kurulmuş ünitelere kayacak``.

Bülent Atuk´a göre, hazır giyimin Anadolu´ya göçü sağlıklı olarak tamamlandığı takdirde, metropollerdeki çarpık şehirleşme yavaşlayacak. Hazır giyimin üretim prosesinde bir evrim gerçekleşecek. Atuk şöyle devam ediyor:

``Bugüne kadar, sektörümüz hızlı geliştiği için, verimliliği göz önünde bulundurmadan şehirdeki uygun yerlere tesis kurmuştuk ama şimdi o teknolojilerin eskimekte olduğunu görüyoruz. Bugün yeni bir teknolojiyle, optimal bir ölçekle ve yüksek verimlilikle Anadolu´ya geçmek avantajlı olacak. Böylece de maliyetler dünya maliyetleri seviyesine gelecek. Bugünkü alaturka fasonculuk görünümünden çıkılacak ve üretim tesisleri Anadolu´da kurulu bir sektör halini alacağız''.
 
''ANADOLU´NUN HAZIR GİYİM İHRACATINDAKİ PAYI ARTIYOR''

Palimar Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Önder Eren hazır giyim sektörünün Anadolu´ya göçü akımını şöyle değerlendiriyor:

``Hazır giyimin Anadolu´ya gitmesi, tekstilin gitmesinden çok daha zordu. Çünkü iki sektör arasında çok önemli bir ayrım vardır. Tekstil sektörü sermaye yoğundur, imalatı makine ile yapılabilir ama hazır giyim emek yoğundur.

Hazır giyimde durum böyle olunca, emeğin ve eğitilmiş işgücünün önemi artmaya başlıyor. İşçilerin eğitimini belki kendiniz gerçekleştirebilirsiniz ama yan sanayii faktörünü de unutmamak gerekiyor. Bu nedenle de etrafımızda boyahaneye, baskıcılara, fasoncu atölyelere ihtiyacımız var.
Hazır giyimi büyük şehirlerin dışına almaya kalktığınızda bütün bu zorlukların üstesinden gelmeniz gerek. Ama yine de kaçınılmaz olarak üretim Anadolu´ya taşınıyor. Bunun da temel nedeni, arazinin ucuz olması ve işçiliktir. Özellikle büyük şehirlere göre işçilik çok ucuz. İşçinin sadakati de çok önemli. Büyük kentlerde işgücü çok oynaktır. Ama Anadolu´da işçi girdiği zaman orada çalışmaya devam eder.

1996 yılında Türkiye´nin hazır giyim ihracatında İstanbul´un payı yüzde 81.9 iken, Anadolu´nun payı yüzde 18.1 idi. 1998 yılında İstanbul yüzde 78.5, Anadolu yüzde 21.5 oldu. İstanbul´un ihracattaki payı düşerken Anadolu´nunki artıyor. İhracat rakamları da, yatırımların Anadolu´ya kaymakta olduğunu gösteriyor.''

``GİYİM SANAYİCİLERİ DERNEĞİ GÖÇÜ TEŞVİK EDİYOR''

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ve Ceylan Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Atuk, kendi tesislerini şimdilik Anadolu´ya taşımadıklarını, ancak birlikte çalıştıkları şirketlerden gidenlerin olduğunu söylüyor. Atuk´a göre, iş yaptıkları konfeksiyon firmalarını ``göç`` konusunda ikna etmeye gayret etmeye devam edeceklerini söylüyor. Atuk´un bu konudaki değerlendirmesi şöyle:

``Şu anda Zonguldak´ta üç, Manisa´da iki, İstanbul´da da 7-8 firmayla çalışıyoruz. İstanbul´daki firmaları Anadolu´ya taşınma konusunda desteklerken işgücü, maliyet ve ulaşım gibi konulara dikkat ediyoruz. Zonguldak ve Manisa, bu belirttiğim unsurları taşıdığı için o şehirlerde yoğunlaştık.

Verimlilik konusu için de dışardan uzman getirttik. Bizim sektörümüzde uzman denetimiyle en yüksek teknolojinin kullanılması ve en yüksek verimliliğe ulaşılması da çok önemli. Ancak tüm gerekli koşullar yerine getirilirse, doğru ve sağlıklı bir tersine göç gerçekleştirilmiş olur.''

DOMİNO TEKSTİL NEDEN BOLU´YU SEÇTİ?

Domino Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Umut Oran, son dönemlerde Anadolu´ya yatırım yapan hazır giyimciler arasında yer alıyor. Oran Türkiye´de konfeksiyon sektörünün işgücü açısından son derece şanslı bir konumda olduğunu, potansiyel işgücünün kısa zamanda eğitilebildiğini belirtiyor. Umut Oran´a göre, işgücümüz pek çok ülkeyle rekabet edebilecek düzeyde. Ancak, büyük şehirlerde maliyetler yüksek. O nedenle de kendisi de yatırımlarını İstanbul´un dışına, Bolu´ya taşımaya karar vermiş. Oran bu kararının nedenlerini şöyle açıklıyor:

``Yatırım için seçtiğiniz bölgenin işçi potansiyeli, insanlarının çalışma isteği ve bölgenin koşulları çok önemli. Bugün hemen gidip Güneydoğu ya da Doğu Anadolu´da yatırım yapmanız kolay değil. Sosyal altyapıları yeterli olmayan insanlar var ve bu nedenle yatırımları Orta Anadolu´dan başlayarak Doğu Anadolu´ya doğru kademe kademe yapmak gerek.

Biz üç yıl önce Anadolu´ya yatırım kampanyası başlattık ve 13-14 il gezdik. Oradaki tüm yerel yönetimlerle görüştük ve ben aralarından Bolu´yu seçtim. Çünkü, benim altyapım finansal olarak çok güçlü değil. Yatırımlarımı gerçekleştirirken bana göre en az risklisini yapmaya çalıştım. Çabuk ulaşmam gerekiyordu, altyapısına baktığınızda şehir çok güzel. Müşteriyi oraya götürdüğünüzde müşterinin sıkılmaması gerek. Bolu kültürel olarak da gelişmiş bir yer, lise mezunu çok, okuma-yazma oranı yüksek.''

BÜLENT ATUK/CEYLAN GİYİM YÖNETİM KURULU BAŞKANI, TGSD YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Şimdi biz deprem master planının açıklanmasını bekliyoruz. Bunun sonucunda zaten sanırım ağır sanayi İstanbul´da istenmeyecek. Belirli bir süre verip İstanbul´da ağır sanayii dışarıya taşımak istiyorlar. Bence bunun zaten olması gerekiyordu. Deprem olmasa da böyle turistik bir metropolde boyahanelerin, gemi tezgahlarının olması hiç de iyi bir görüntü oluşturmuyor. Bir de bu İstanbul´da deprem olduğu zaman ekonominin tamamen harap olmasını önleyici bir tedbir olarak düşünülüyor.

Bu büyük tesisler için geçerli, daha çok bacalı sanayii için. Ama tartışılan bir bacasız sanayi kısmı var. Bacasız olmasına rağmen bir işçi yoğunluğu olanlara da İstanbul´da çalışma izni verilmemesi düşünülüyor. Örneğin konfeksiyon bacasız sanayidir ama yüzden fazla kişi çalıştırır. Henüz kaç işçiye kadar olduğuna karar verilmedi ama o da belirlenecek. Mesela yüz kişiden fazla işçi çalıştıran tesisleri de İstanbul dışına taşıyın denecek.

2000 içinde Anadolu´ya tersine göçü etkileyen faktörler arasına İstanbul´un deprem sorunu da eklendi.

Konfeksiyon sektörü açısından bakarsak tersine göçün en önemli nedeni işçilik maliyetlerinin İstanbul´da dünya rekabet limitinin üzerine çıkması.  Bu eğilim hızla devam ediyor ama dikkat edilmesi gereken noktalar da var.

Bunlardan biri gidilecek yerin doğru seçilmesi. Gidilecek yer her zaman doğru seçilemiyor. Biz TGSD olarak da üyelerimize danışmanlık hizmeti veriyoruz, dikkat edilmesi gereken noktaları söylüyoruz. Ayrıca bizim sektör için gidilen bölgenin demografik yapısı da çok önemli. Bunu güncel olarak değil önümüzdeki 10-15 yılı gözönünde bulundurarak incelemek gerek. Çalışan işçi var mı, meslek okulları var mı gibi şeyler önemli. Trakya bölgesine bir göç yapıldı ama Trakya´nın demografik yapısında bir sorun var. Tarım bölgesi olduğu için sanayi tembelliği var. Dolayısıyla yer seçiminin çok dikkatli yapılması gerekiyor. Meslek okullarının bulunması da gerekiyor çünkü bizler meslek okulları mezunlarından besleniyoruz. Tarladaki insanları alıp konfeksiyon makinesinin başına geçiremiyorsunuz, ağırlıklı olarak kadın işçi ile çalışılıyor. Ayrıca ulaşımın kolay olması, tercihan yakınında mevcut bir havaalanı ya da üç-dört yıl içinde açılacak bir havaalanı olması avantajlı.

Bunun yanında dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi de göreceli işçilik maliyetleri düşük diye Anadolu´ya gidildiğinde ondan çok daha büyük verimlilik kayıpları ile karşılaşılıyor.

Dolayısıyla burada kurulacak olan tesisin verimliliğinin de baştan incelenmesi gerekiyor. Herkes ilk başta işçilik maliyetleri nedeniyle kaçıyor ama gittiğin yerde 10-15 yılını garanti etmesi gerek, meslek okullarıyla beslenmesi gerek, devamlı işçi bulacağgı bir ortamın olması gerek, kara ve hava yoluyla bağlantılı olması gerek ve kurulurken daha bilimsel ve yüksek teknolojiyle tasarlanmış, en yüksek verimin elde edilebileceği bir yer olması gerek. Bu noktada da bir teknik danışmanlığın mutlaka alınması gerekiyor.

Örneğin bizim de böyle bir projemiz var. Kendimizi değil ama İstanbul´da bize bağlı olan birkaç konfeksiyon firmasını Anadolu´ya yatırım yapması konusunda destekliyoruz. Şu anda zaten Zonguldak´ta üç, Manisa´da iki firmayla çalışma halindeyiz. İstanbul´da da 7-8 firmayla çalışıyoruz. İstanbul´daki firmaları Anadolu´ya taşınma konusunda desteklerken başta belirttiğim konulara dikkat ediyoruz. Zonguldak ve Manisa bu belirttiğim unsurları taşıdığı için o şehirlere yoğunlaştık. Verimlilik konusu için de dışardan bir uzman getirdik. Uzman denetimiyle en yüksek teknolojinin kullanılması ve en yüksek verimliliğe ulaşılması da çok önemli bir konu. Ancak tüm bu koşullar yerine getirilirse doğru bir tersine göç gerçekleşmiş olur.

Anadolu´ya giderken yine konfeksiyon sektörünün en önemli özelliği olan esneklik faktörünü gözönünde bulundurmak gerek. Yani farklı ürünler işleyebilme özelliği olan esneklik faktörünü kaybetmemek ama bugünkünden daha büyük ölçekleri kurmak gerek. Burada ellişer makineli firmalarla çalışırken orada kurulduğu zaman yüz ve üzeri makine parklı yerler kurulması ve esneklik faktörünü kaybetmemek şartıyla biraz ihtisaslaşmaya gitmek de önemli. Esneklik faktörünü tamamen kaybetmeyen bir ihtisaslaşma artı ölçek büyümesi dikkat edilmesi gereken noktalar arasında yer alıyor.

Hazır giyim sektörü için beş yıl sonrasına dair bir projeksiyona baktığım zaman İstanbul´da daha çok pazarlama ve servis şirketlerinin kalması gerek. Bu şirketlerin üretim prosesleri de Anadolu´ya dağılmış olmalı. Müşteri teması, koleksiyon hazırlama, araştırma-geliştirme, finans gibi ögeler metropollerdeki merkezlerden yürütülmeli, üretim ise doğru seçilmiş arazilerde doğru kurulmuş ünitelere kaymalı.

Peki önümüzdeki yıllarda göç sağlıklı olarak tamamlandığı takdirde Türkiye´ye neler kazandıracak?

Öncelikle İstanbul´un çarpık şehirleşmesine dolaylı bir katkıda bulunacak. Hazır giyim sektörünün İstanbul metropolünde bugüne kadar atölyecilik şeklinde organize ettiği üretim prosesini doğru şekilde kurduğu üretim tesislerine geçirmiş olacak ve bir evrim gerçekleşecek. Bugüne kadar işin hızlı büyümesi sırasında verimliliği çok da gözönünde bulundurmadan şehirdeki uygun yerlere tesisler kurmuştuk. Şimdi o teknoloji de biraz eskidi. Yeni bir teknolojiyle, optimal bir ölçekle ve yüksek verimlilikle Anadolu´ya geçmek avantajlı olacak. Maliyetler dünya maliyetlerine uygun bir hale gelecek.

Bugünkü alaturka fasonculuk görünümünü terkedip Anadolu´da üretim tesisleri kurmuş bir sektöre dönüşecek. Şirketlerin merkezleri metropollerde kalacak ama işçi yoğunluğu olan tesisler Anadolu´ya taşınmış olacak. Çin ve Hong Kong bunu yıllardan beri yapıyor mesela.

HALİL SEZER/SEZER TEKSTİL YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Bizim sektörde Anadolu yatırımı, metropollerin dışına çıkma konusu aslında yeni bir konu değil, uzun zamandır gündemimizde. Bazı meslekdaşlarımız bu yatırımı gerçekleştirdiler. Tahmin ediyorum ki Türkiye´de bu siyasi ve ekonomik sorunlar yaşanmamış olsaydı o zaman bugüne kadar daha fazla yatırım yapılmış olurdu.

Bu aslında çok doğal bir süreç. Dünyanın diğer sanayi ülkelerine bakarsanız sanayi yatırımlarının önce şehirlerin içinde ya da çok yakınında gerçekleştiğini görürsünüz. Sonra çeşitli nedenlerle bu yatırımlar ülkelerin içlerine doğru kaymış ve Türkiye´de de bunların olması çok doğal. Hatta ben Türkiye´de bunu biraz geç kalmış olarak görüyorum. Bunun nedenlerine gelirsek:

Birincisi; aslında hem metropoller hem de metropollerin dışında kalan diğer bölgelerin yerel yöneticileri tarafından teşvik edilmesi gereken bir konu. Büyük şehirlere göçü engelleyecek en önemli unsur bu. Sanayinin olmadığı bölgelerde sanayiyi teşvik ederek o bölgelerden iş bulmak için büyük kentlere göçü engelleyebilirsiniz. Bu olmadan göçü durduramazsınız. Yoğun bölgelerdeki sanayi yatırımlarının Türkiye´nin diğer bölgelerine kayması herkes için çok faydalı.

Ekonomik yönden incelersek de şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz. Eğer bir şehirde hayat çok pahalı ise o şehirde ödeyeceğiniz ücretle belki çalışanlarınızı çok zor tatmin edersiniz.  Fiyatlarda belirleyici bir etkimiz olmadığı için maliyetlerde nasıl belirleyici olabiliriz diye düşünüyoruz.
İstanbul´da ödeyeceğiniz ücret ile İstanbul dışındaki insanları mutlu etme şansınız çok daha yüksek. Çünkü hayat daha ucuz. İstanbul´da minimum refah düzeyindeki konutlara ödenen paranın yarısıyla diğer bölgelerde çok daha iyi konutlarda kalabilirsiniz. Gıdada da durum aynı. Böylelikle İstanbul´da ödediğiniz ücretin yarısını bile ödeseniz orada bir aile sınıf atlıyor. Anadolu´da apartman dairelerinde oturmak isteyen çok insan var. Sınıf atlayan aileler apartman dairelerinde oturabiliyorlar.

Ayrıca Anadolu´da inanılmaz bir işgücü potansiyeli var. Hepsi de çalışmak istiyorlar. İstanbul´da ilan verirsiniz ama orada insanlar daha fabrikanın inşaatı sırasında çalışmak için gelirler. Sonuç olarak orada insanlar iş istiyor, siz de işgücü istiyorsunuz. O zaman bunları birleştirmek en mantıklı şeydir. Ayrıca eğitimli işçi de bizim sektörümüz için çok önemlidir. Lise mezunu bir gence bir işi öğretmek çok daha kolaydır.

Üçüncü faktör olarak da yatırım maliyetlerinden söz edebiliriz. Arazilerin ve inşaat malzemelerinin artık pahalılandığı bir bölgede yatırım planlarken buradan elde edeceğiniz rakamları Türkiye´nin yatırım yoğun olmayan bölgeleriyle karşılaştırdığınızda özellikle arsa maliyetlerinde çok büyük farklar olduğunu görürsünüz. Devletin de bu bölgelerdeki yatırımları cazip hale getirmeye çalıştığını görebilirsiniz. Böylelikle de Anadolu ve Trakya yatırımları gerçekleşti. Örneğin biz Trakaya´nın bir ili olan Kırklareli´nde bir tesisimiz var.

Şimdi bu üç faktörü alın, yeni yatırım yapacak birinin bu faktörler çerçevesinde İstanbul dışında biryerde yatırım yapması çok doğaldır.

Aslında yatırımların göçü için bir üçüncü faktör olarak da oralı olmayı sayabiliriz. İstanbul´dan yatırımlarını Anadolu´ya taşıyan kişiler bu yatırımlarını memleketlerinde yapmayı tercih edebiliyorlar.

Dikkat edilmesi gereken noktalar: Bizim sektörü ele aldığımızda büyük kentlerde kalifiye bir işgücü oluşmuş durumda. Konfeksiyonda bu gibi yerlerde kalifiye işçi bulmanız kolay artık.

Sıfırdan alıp anlatmak yerine eğitimlerle o kişileri güncelleştirmek mümkün. Ancak büyük kentler dışına çıktığınızda işgücünün çok olduğunu ama eğitim sorunu olduğunun görüyorsunuz. Metropol dışı bölgelerin ücret ve yatırım avantajlarına bakarak ürünün karakterini düşünmeden, Avrupa yollarının bağlantılarını hesaba katmadan, büyük merkezlerde bir irtibat bürosu bırakmadan birdenbire gidilirse bu yatırımlarının bazılarının hüsranla sonuçlanacağı kaçınılmazdır. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için yapılması gerekenlere gelince, benim neden Kırklareli´ni tercih ettiğimize geliyoruz. Benim ürünümün karakteri nedeniyle ben mass production yapmıyorum.

Ayrıca çok sık model ve malzeme değiştiriyorum. Bu nedenle de kendimize İstanbul´u merkez alarak iki saatlik bir daire çizdik. Bunu yapmaya mecburduk. Örneğin ben Kastamonu´ya gittim ve orası yatırım için iyi bir yer. Ama ulaşım sorunları nedeniyle cesaret edemedim. Biz iki saatlik pergele baktığımızda önümüze şöyle bir görüntü çıktı: Adapazarı, Hendek, batıda ise Kırklareli-Tekirdağ gibi yerler oldu. Kırklareli´ni tercih ettik. Bizim Bulgaristan´da üretim yapma gibi bir projemiz var. Sanırım aralık-ocak aylarında ilk üretimimiz başlayacak. Orada kendi yatırımımız olmayacak, mevcut yatırımları bize uygun hale getirmeye çalışıyoruz. İlk aşamada Bulgaristan´da üretip Türkiye´ye getireceğiz ve buradan Avrupa´ya ihraç edeceğiz ama bir süre sonra tamamen oradan Avrupa´ya üretimimizi aktaracağız. Böylece de pazara daha da yaklaşmış olacağız.

Kırklareli´nde bizi cezbeden bir başka nokta da orada eğitim düzeyinin çok yüksek olması.

Dikkat edilmesi gereken bir başka konu; verimlilik metropollerdeki kaliteli güç dolayısıyla her zaman daha fazladır. Bir yanda maliyet unsuru, diğer yanda verimlilik unsuru var. Maliyetlerde teorik olarak iyisiniz, yani İstanbul´da verdiğiniz ücretin altına işçi çalıştırıyorsunuz ama oradaki insanlar bundan memnun ve böylece maliyetler düşüyor. Ama önemli olan bu olumlu durumda da verimliliği arttırmaktır. Çünkü verimliliği arttırmazsanız işgücü maliyeti düşük olduğu halde mallarınızı İstanbul´dan daha pahalıya bile maledebilirsiniz.

Ayrıca bölgelere konfeksiyon sanayii davet edilirken aynı zamanda eğitime başlanmış olsa bizim için çok daha iyi olur. Çünkü hem gelenlere hazır bir potansiyel olacak, hem de daha cazip bir hale geleceksiniz. Çünkü yatırımcı artık bu gibi şeylere dikkat ediyor. Artık Türkiye´de hangi sektör olursa olsun iyi düşünmek ve dünyadan haberdar olmak zorunda. Yatırımcı çok daha keskin gözlerle konseptlerini izleyeceği için bölgelerin kendi kendilerini hazırlamaları da önemli olacaktır.

Dikkat edilmesi gereken unsurlardan birtanesi de ürün tipi ve ürün tipinin ne kadar sıklıkla değiştiği. Mass production diye tarif ettiğimiz, daha büyük adetlerde üretilen, modelinin, kumaşının çok değişmediği ürünlerle yatırımcı en ücra köşelere gidebilir. Çünkü yatırımcı sürekli oraya gitmek, müşterisini götürmek zorunda değildir. O tip mallar o bölgelere kaydırılırsa, metropollere yakın bölgelerde de katma değeri daha fazla, metropollerin içinde ise katma değeri maksimum düzeyde ürünler yapılırsa o zaman sektör için çok olumlu bir gelişme olur. Anadolu pek çok yatırımcıyı kldıracak bir kapasitededir.

Adıyaman´da irili ufaklı pekçok konfeksiyon tesisi kurulu. Fakat siparişlerde süreklilik yok. Eğer bu süreklilik sağlanırsa geleceği çok parlak. Bir de Anadolu´da enerji ve ulaşım sorunun çözülmesi şart yatırımların artması için.

Bu yatırımlar sonucunda işsizlik oranı düşecek, Türkiye´nin gayrisafi milli hasılası ve ihracatı artacaktır. Türkiye´nin neresine gidilirse gidilsin bence yatırım olanakları hala çok cazip. Tabii tarım bölgelerinin üzerine arazi kurmak da çok iyi bir görüş değil çünkü ülkenin tarıma da ihtiyacı var. Sanayii her arazide binasını dikebilir ama tarım her yerde yapılamaz.

UMUT ORAN/DOMİNO TEKSTİL

Öncelikle Türkiye´de büyük şehirlerle küçük şehirler arasında ciddi bir farklılık var. Bu durumdan kurtulmak için yapılması gereken şeyler var. Bunun çözülebilmesi için sanayinin Anadolu´dan büyük şehirlere göç etmesi gerek. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için ihracat çok önemli bir unsur. İhracatta TÜrkiye´de önemli bir paya sahip olan bir sektör var; hazır giyim. Bu sektör Avrupa´nın birinci tedarikçisi konumunda, dünyada ise beşinci sırada yer alıyor. Dolayısıyla  bir potansiyel var. Bu sektörden daha büyük bir istihdam olanağı yaratacak bir sektör yok. Bu sektör ülkeye döviz ve yabancı yatırım getiriyor. Teknoloji getiriyor, kalite anlayışını yükseltiyor. Sektör insana dayalı bir sektör ve çevreye de zarar vermiyor. Çok büyük yatırımlara da gerek yok.

Çözüm ise sanayinin göç etmesi ve göç için en ideal sanayi de hazır giyim. Tabii bu kolay bir olay değil. Öncelikle hazır giyimde fason sistemden çıkıp sanayiye geçmek gerek. Türkiye´de Anadolu´nun gelişmesi için sanayinin göç etmesi gerek ve hazır giyim sektörü bunun için çok güzel bir araç. Bizdi iş yapan firmalar dünya standartlarına uyuyor aslında.

Türkiye´de konfeksiyon sanayii ihracatının 19 yıllık bir geçmişi var. Ama Türkiye´de konfeksiyon ihracatı hep fason organizasyonla yapılan bir işti. Son 4-5 yıldır bu işi daha uzun vadede yapabilmek için artık sanayileşmeye başlandı. Konfeksiyon fabrikalarının yatırımları başladı. Bunda da Anadolu´nun pek çok avantajı var.

1998´deki kriz eğer olmasaydı bence Anadolu´ya yatırım yapan çok fazla şirket olabilirdi. Ekonomik krizin yanında son depremler de insanların yatırım heveslerini kırdı.

Anadolu işçilik maliyeti yönünden avantajlı. Gittiğiniz yerin ulaşım olanakları ve kültürel altyapısı çok önemli. Belirli yan sanayilere yakın olmalı. Yan sanayilere çok uzakta olursanız sorun çıktığınnda giderilene kadar beklemek zorunda kalırsınız ve bu da üretim kaybına yol açar. Yine oradaki insanların eğitim düzeylerine dikkat edilmesi gerekiyor. Hiç okul olmayan biryerde ihracata girişirseniz çok zorlanırsınız. Bölgelerin özellikleri çok öneli. Tarıma dayalıysa uyum sağlamaları zor oluyor. Gidilen yerin enerji sorunu olmaması gerek. Yörenin etik yapısı önemli.

Bugünün koşullarına baktığımızda ekonomik ve siyasi anlamda bir değişiklik gerçekleştirilmediği sürece gelecekten çok fazla birşey bekleyemiyoruz. Ama elde pek çok fırsat var. Bunlardan biri de ABD pazarı. Bu pazarla ilgili olarak varolan kota sorunumuz uzun süredir devam ediyor. TÜrkiye 2005 yılına kadar ABD ile konfeksiyon ve tekstili de kapsayan bir serbest ticaret anlaşması yaparsa hem sektörler ilerleme kaydeder, hem de Anadolu´ya göç projesinin hızlanmasına yol açar.

Anadolu´da kapasite çok müsait, pazar olarak bu kapasitenin ve potansiyelin karşılığı ABD pazarı oluyor.

ABD ile ihracat ilişkileri geliştikten ve hazır giyim Anadolu´ya daha hızlı kaymaya başladıktan sonra ABD firmaları gelip Gaziantep´te bir Türk firmasıyla ortak yatırım yapabilirler, teknolojiyi getirirler.

HASAN DOĞAN

Kastamonu´da yatırımları var. Biz 1986´da İstanbul´da küçük çapta üretime başladık. 1989´da önce Karabük´e sonra Kastamonu´ya gittik. 1989´a kadar İstanbul´da üretim devam etti. 1991 yılında da artık İstanbul´da sadece merkezimiz kaldı.

Biz bu kararı alırken o günün şartlarında değerlendirdik. O zaman konfeksiyon sektöründe İstanbul´da büyük bir patlama vardı. İşçi bulmada zorlanıyorduk. Ayrıca yurtdışına belirli bir standartta mal üretmeniz gerekiyor. İnsanları eğitiyorsunuz, yurtdışı standartlarına uygun hale getiriyorsunuz ama sonra yanınızdan ayrılıyorlar. Biz de eleman sirkülasyonunun olmadığı bir yere gitmek istedik. Ayrıca Türkiye´nin o gün için iç piyasadaki konfeksiyon mantalitesi yurtdışında yüksek standartta üretim yapmak için çok uygun değildi. Yanlış eğitim çok fazlaydı ve biz sıfırdan kendi eğitimimizi vermeyi tercih ettik. Tüm bunların da bakir biryerde olmasını istedik.

Ayrıca o dönemlerde Anadolu´da altyapı yatırımları hızlandı ve yatırıma uygun bir hale geldi.

Bence Anadolu´ya gitme isteği son zamanlarda yavaşladı. Büyük şehirlerde üretim yapmanın zorlukları var ama Anadolu´da da yatırım yapmak kolay değil. O bölgelere son dönemlerde gidenlerde memnuniyetsizlik olduğunu söyleyebilirim. Çünkü ilk gidenler işin zor kısmını atlattı, sistemini kurdu ve işine devam ediyor. Oralarda yatırım yaptktan sonra ilk birkaç yıl zor ama bu süre geçtikten sonra oldukça rahatlıyorsunuz. O zor dönemlerde ülkede bir de ekonomik kriz olunca giden insanlar gelişmiş bölgelerde olsaydık daha az sorun yaşardık diyorlar.

Sanayi Anadolu´ya yayılırsa tabii ki de ülke ekonomisi için iyi olacak. Anadolu´ya gittiğiniz zaman yatırım maliyetiniz pahalı, üretim maliyetiniz de yüksek, belki işçilik maliyetleri biraz farkedebilir. Ama onun haricinde taşıyorsunuz. Lojistik ve malzeme desteğinizi büyük şehirlerden alıyorsunuz ve sonra ürettiğiniz malı yine oraya taşıyorsunuz. Fabrikanızda en ufak bir sorununuz olsa teknik desteği yine bu merkezlerden almanız gerekiyor.

Yer seçimi de bu noktada çok önemli. Bu bölgeler tarım kökenli bölgeler ve tarım toplumundan sanayi toplumu yaratmak gerekiyor. İlk yıllarda çekilen zorluklar bundan kaynaklanıyor. Kalifiye olmayan insanları kalifiye hale getirmek gerekiyor. Ama tüm bunları aştığınız zaman gelecek çok olumlu. Yatırım işlemeye başladıktan sonra en azından bir üç yıl gerekiyor oturması için. Tüm bunlar gerçekleştikten sonra da Türkiye açısından son derece yararlı hale gelecek.

Biz Kastamonu´ya giden ilk firmaydı. Bizden sonra oraya gelen bazı küçük ve orta ölçekli konfeksiyon atölyeleriydi. Daha önce İstanbul kaynaklı olup da oraya gelen bir tek LC Waikiki var.

SELMAN BİLAL/BİLSAR TEKSTİL

Çorum´da yatırımları var. 1990´da başladık, 90-92 arası deneme üretimi yapıldı ve 1992´de ana fabrika kuruldu. Bizim ticari pazarlama merkezimiz her zaman İstanbul´daydı ama yatırımımızı Çorum´da gerçekleştirdik. Fason organizasyonlarla, diğer üreticileri kullanarak üretim yapıyorduk. Daha sonra gelecekte metropolde üretim yapılamayacağını görüp Çorum´u tercih ettik.

Çorum´a yatırım yapma kararını almadan önce sektörün 10-20 yıl ilerisini görmeye çalıştık. Bunun sonucunda metropollerin çok kısa sürede pahalılanacağını, sadece işçi giderleri değil diğer tüm giderlerin de artacağını gördük. Metropol içinde veya yakınında üretim yapmanın çok da doğru olmayacağını anladık. Böyle bir yapıyla verimli ve huzurlu çalışamayacağımıza karar verdik. Bu nedenle de İstanbul´da yoğun bir üretim varken biz çok radikal bir karar alıp Çorum´da yatırıma başladık.

Biz Anadolu´da yatırım yaparken üst kalitede ürün hedefledik. Hem esnek, hem sıfır hatalı hem de yüksek standartlı bir üretim amaçlıyorduk. Tüm bunları birarada Anadolu´da yapmak bir ilkti. Tabii bunun karşılığını sadece bu yıl üretimimizi yüzde 50 arttırarak alıyoruz. Hem ihracatımız hem de iç pazar satışımız arttı.

Bizden sonra Çorum içine bir tesis yapıldı ama kapandı çünkü çalıştırılamadı. Konfeksiyon yatırımları sermaye yoğun yatırımlar değildir, sistem yatırımıdır. Sisteme ve insana yatırım yaparsınız ve bu emek yoğun bir iştir, zaman gerektirir. Salt yatırım da hiçbir şey ifade etmez, arkasında çok ciddi bir organizasyon olması gerekir. Bütün bu doğrular biraraya gelmeden sadece makine yığmak bir çözüm değil çünkü burada aynı zamanda kültürel bir yatırım yapıyorsunuz. Pazarlamayı ve dünyaya açılımı sağlamanız gerekiyor yoksa binayı yapıp makineyi getirmenin hiçbir anlamı yok.

Tüm  bunların üzerine çok iyi bir insan ve kültür yatırımı yapmanız gerekiyor. Bunun sonucunda ancak doğru ürünü alabiliyorsunuz. Ayrıca metropollerde de pazarlama ve dağıtım kanallarınızı kurmak zorundasınız. Bu ikisi çok iyi bir bilgi işlem altyapısıyla içiçe yaşamalı. Biz bilgi işlem altyapımızı da çok sağlam oluşturduk. Tüm bunlar yerine getirilmeden başarılı olmak zor.

Bizim eğitilmeye müsait işgücüne ihtiyacımız var ve bence bunu Türkiye´nin heryerinde gerçekleştirebilirsiniz. Sıfırdan herkesi eğitmek bazen bir avantaja dönüşüyor. Çünkü metropollerde eski teknolojiye alışkın insanların modern teknolojilere alışması daha zor oluyor.
Sizin sıfırdan yetiştirmeniz çok daha iyi sonuç almanıza neden oluyor. Ama en az iki yıllık bir eğitim sonucunda fabrika verimli çalışmaya başlar ve beş yıl gibi bir sürede kar etmeye başlar.

Toplam yatırımın gereklerinin hepsini barındırmadan yatırıma başlanması çok hatalı olur. Üretilecek ürün, hedef pazar, ürünün kalitesi, ürünün gerektirdiği servisin kalitesi gibi şeylerin çok iyi hesaplanması, talep öngörülmeli, ona göre makinenin üzerine gereken yatırımlar yapılmalı. Üretimin metropollerde pazarlanması için gerekli organizasyonlar kurulmalı, yurtiçi ve yurtdışı bağlantılar kurulmalı, yatırımdan sonraki işletme sermayesi düşünülmeli, bu çok iyi saptanmalı.

Bence Anadolu konfeksiyon yatırımları için çok uygun bir bölge. Trakya İstanbul´a yakın olduğu için tercih ediliyor ama bence çok da uygun değil. Ben bunun çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. İyi bir sistem yatırımı yaparsanız büyük kentlere yakın yerlerde fabrika kurmak zorunda kalmazsınız çünkü artık Anadolu´nun heryerinden istediğiniz yere ulaşabiliyorsunuz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz