Türkiye, akaryakıt sektöründe bugün AB ülkelerine göre 2 kat daha kârlı.
Türkiye'de yüzde 6 olan net kâr marjı, AB ülkelerinde yüzde 3
seviyesinde seyrediyor. İşte bu nedenle Full Akaryakıt'ın yönetim kurulu
üyesi Timuçin Yalı, yüksek kâr marjları ile Türkiye piyasasının dağıtım
şirketleri açısından cazibesini sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Ancak her
sektör, akaryakıt gibi şanslı değil. Bugün Türkiye'deki pek çok sektör,
kârlılıkta gelişmiş ülkelerin gerisinde kalıyor. Tüketici elektroniği de
bunlardan biri. Darty Türkiye CEO'su Nedim Esgin, Avrupa'da yüzde 20
ile 30 arasında brüt kâr marjı ile satılan ürünlerin, Türkiye'de yüzde 5
ila 10 civarında kârla satıldığını söylüyor ve ekliyor: "Teknoloji
perakendecileri, beyaz eşyada büyüme için sektördeki yüzde 20 ve 30'luk
kâr marjını yakalamak zorunda. Ancak 5 yıl içinde çift haneli pazar
payına ulaşabilir." Türkiye, tüketici elektroniği gibi daha pek çok
alanda, gelişmiş ülkelerden daha az kazanılıyor. Deri perakendeciliğinde
3,3 kat fark var. Seramik karoda fark 3 kata kadar çıkabiliyor.
Kozmetik, ayakkabı, mobilya da 2 kat daha az kâr ediliyor. Uzmanlar,
yıkıcı fiyat rekabetinin, marka yaratamamanın ve maliyetlerin, bu
tabloyu oluşturduğunu düşünüyor.
ÜRETİCİ KÂRI GERİDE
Türkiye'de, üretici kârları gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde. Bu
eğilim, özellikle sanayi sektörlerinde kendini gösteriyor. Kârlar,
gelişmiş ülkelerden neredeyse 2-3 kat daha düşük. Ağaç ve orman ürünleri
de bu alanlardan biri. Akdeniz Ağaç ve Orman Ürünleri İhracatçıları
Birliği Başkanı Bülent Aymen, sektörün alt kategorilerinden kağıt-karton
ve mobilyada, dünyada tatlı kârların giderek azaldığını, marjların
daraldığını söylüyor. Türkiye'de de benzer bir trend var. "Türkiye'de
ağaç ve orman ürünlerinde net kâr oranının 2004'te yüzde 18 ile 33
arasındaydı" diyen Aymen, 2005'te bu oranın yüzde 12-18 arasına
gerilediğini, bugün ise yüzde 3-10 arasında seyrettiğini belirtiyor.
Gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 10-15 aralığında olduğuna dikkat
çekiyor. Doğanlar Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, mobilya
sektöründe yüzde 5-8 aralığında net kâr elde ettiklerini söylüyor.
Doğan, bu oranın gelişmiş ülkelerde yüzde 15-20'lere kadar
ulaşabildiğine dikkat çekiyor. "Bunda ülkemizde mobilya sektöründe
haksız rekabetin yaşanması çok etkili. Türkiye imalat alanında dünyada
çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen, tasarım ve AR-GE'ye yeterli
derecede yatırım yapmıyor. Fason imalat, üretim teknolojileri,
uluslararası standartlar ve kalite eksikliği devam ediyor" diye
konuşuyor.
MALİYET DEZAVANTAJI
Tekstil ve seramik, Türkiye'nin güçlü olduğu sanayi dallarından ikisi.
Ancak bu iki sektörde de net kâr marjları, gelişmiş ülkelerin gerisine
düşmüş durumda. Bunun en büyük nedeni olarak Türkiye'deki yüksek
maliyetler gösteriliyor. Türkiye'deki elektrik ve benzin fiyatlarının
yüksekliği önemli bir dezavantaj.~
Yine işçilik üzerindeki vergi yükleri açısından da gelişmiş ülkelere
göre de rekabet dezavantajı söz konusu. Aynı şekilde pek çok sektör
temsilcisi, kredi olanakları ve kredi maliyetleri açısından da
Türkiye'nin pek çok ülkeye göre dezavantajlı olduğunu belirtiyor.
Kârlılığı çok bilinmeyenli bir denkleme benzeten İstanbul Tekstil ve
Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, "Kârlılık,
üretimden pazarlamaya, yerel etkilerden global etkilere kadar pek çok
bileşene bağlı olarak değişen bir durum" diyor. Türk tekstil sektörünün
kârlılık durumunun mevcut kapasiteyi sürdürmeye yettiğini ifade eden
Gülle, "Ancak reel büyümenin önünü açmak anlamında yeterli değil. Ürüne,
pazara ve müşteriye göre kârlılığımız yüzde 5 ile 10 arasında
değişiyor. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar yüzde 10-20 aralığında" diye
konuşuyor. Seranit Genel Müdürü Hamdi Altunalan, seramik karo sektöründe
Türkiye'de kârlılığın yüzde 10, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 25-30
aralığında olduğunu söylüyor. Altunalan, maliyetlerin yanı sıra
Türkiye'de AR-GE ve marka yatırımının kısıtlı olmasının bu durumun en
büyük nedeni olduğunu ifade ediyor.
MARKA ETKİSİ
Kârlılıkları etkileyen en önemli değer aslında marka. Deriden hazır
giyime, mobilyadan ev tekstiline pek çok alanda Türkiye, markalaşma
konusunda yetersiz olduğu için kârlarda da gelişmiş ülkelerin gerisinden
geliyor. Örneğin deri ürünlerinde ve bu alanın perakendesinde durum çok
net. İTKİB Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Lemi
Tolunay, deride, üretimde net kârlılığın yüzde 8, perakendesinde ise
yüzde 12 civarında olduğunu söylüyor. Bu rakamların da rekabetin
artması, piyasaya ve satış fiyatlarına uyum sağlamak gibi nedenlerle
sürekli düştüğünü söylüyor. 2000 yılında bu oranların bugünkü oranların
neredeyse iki katı civarında olduğunu hatırlatıyor. ABD, AB ülkeleri ve
Japonya gibi ülkelerde "marka" değerinin "ürün" değerinin çok daha önüne
geçtiğini söyleyen Tolunay, şöyle devam ediyor: "Refah düzeyi yüksek
ülkelerde ortalama net kârlılığın yüzde 40'lara kadar yükseldiğini
gözlemliyoruz." Kozmetik, marka değerinin kârı belirlediği bir diğer
önemli sektör. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz, kozmetik sektöründe net kârlılık
oranlarının yaklaşık yüzde 10 olduğunu söylüyor. Gelişmiş ülkelerin
kozmetikte çok güçlü markalara sahip olduğunu belirten Akyüz, "Bu yüzden
kârlılık oranları bize göre daha fazla. Yüzde 1520 aralığında" diyor.
Akyüz, Türkiye'nin en büyük dezavantajının dünya markası yaratamaması
olduğunu belirtiyor.
ŞANSLI 2 ALAN
Ancak bütün bu dezavantajlara rağmen Türkiye'nin, gelişmiş ülkeler gibi
kârlı olduğu alanlar da var. Gıda perakendeciliği bu alanlardan biri...
Deloitte'un "Perakendenin Küresel Güçleri 2009" raporunda dünyanın en
büyük 250 perakende şirketinin ortalama net kâr marjı yüzde 3,1. 2011'de
de net kârlılık dünya genelinde yüzde 3 ile 5 arasında değişiyor.
Türkiye'de ise yüzde 3 net kârlılıklarla çalışılıyor. Ancak bu kâr
oranının Türkiye için giderek düşeceği tahmin ediliyor. Kim Marketler
Zinciri Genel Müdürü Hamıt Akçay, gıda perakendeciliğinde kârlılık
oranlarının son 10 yıldır yoğun rekabet nedeniyle sürekli gerilediğini
belirtiyor. Akçay, Türkiye'nin gıda perakendeciliğinde asıl avantajını
ise şöyle açıklıyor: "AB ülkelerinde, organize perakendeciliğin toplam
perakendecilikten aldığı pay oldukça yüksektir. Kimi ülkelerde bu oran
yüzde 90'a ulaşır. Türkiye'de ise bu oran yüzde 45 düzeyinde.
Türkiye'deki perakendecilerin bugüne değin avantajları aslında bu
tabloydu. Sektör geleneksel perakendecilerden pay alarak büyüdü. Artık
avantaj sona erdi ve doğal sınırlara doğru gerilendi."
Kârların gelişmiş ülkelere paralel seyrettiği alanlardan biri de
ambalajlı bakliyat. Arbel Bakliyat yetkilileri, ambalajlı bakliyatta
gelişmiş ülkelerle Türkiye arasında net kârlılıkta fark olmadığını
söylüyor.~
EN KÂRLI SEKTÖRLER
Az da olsa Türkiye'nin, gelişmiş ülkelerden daha kârlı iş yapan
sektörleri de var. İnşaat, konut, fast food, akaryakıt bu alanlardan
bazıları. Ukra İnşaat CEO'su Kürşat Tuncel, proje geliştirme tarafının
kârlılığının dünyaya göre halen çok yüksek olduğunu söylüyor ve ekliyor:
"Bu nedenle Türkiye Urban Land Institute (ULI) - PWC işbirliği ile
hazırlanan çalışmalarda son yıllarda sürekli ilk 3 yatırım yapılması
gereken piyasa arasında gösteriliyor. Konut sektöründeki kârlılık
avantajımızın çok kısa dönemde sona ermesi söz konusu değil. Zira
Türkiye'de önümüzdeki 7 yılda 7 milyon konut gereksinimi var, yıllık
üretim ise 500 bin ile 800 bin arasında değişiyor." Eser Taahhüt Yönetim
Kurulu Üyesi Cem Eser ise inşaat işlerinde Türkiye'de yüzde 10 olan net
kârlılığın gelişmiş ülkelerde sadece yüzde 5 olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye'nin bu avantajını sürdüreceğini düşünen Eser, şunları söylüyor:
"Nedeni, geçmişteki enflasyon riski. Çok miktarda altyapı yatırımı
olması sebebiyle Türkiye avantajlı bir ülke."
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?