Dünya otomotiv pazarı, 2012’de yüzde 4,4’lük artışla 80 milyon
adet seviyesine ulaştı. Bu dönemde Kuzey Amerika pazarı yüzde 12
büyürken Avrupa pazarı yüzde 8 daraldı ve 14 milyon seviyesine geriledi.
Capital: Avrupa pazarı ne zaman toparlanır?
- Eskiden en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa pazarının 2016 yılına
kadar artış göstermeyeceğini öngörüyoruz. Avrupa’da şu anda otomotiv
pazarında ayakta kalan tek ülke İngiltere. Burada son 5 aydır pazarda
sürekli bir artış yaşanıyor. Türkiye olarak bu dönemde Avrupa pazarına
yönelik akıllıca aksiyonlar almamız, pazarda yeni oluşacak müşteri
ihtiyaçları ve ekonomik dengelere hitap edebilecek yeni niş ürünler
geliştirmemiz gerekiyor.
Capital: Avrupa’daki kriz sizi nasıl etkiledi? Buradan kaynaklanan daralmayı nasıl aştınız?
- Avrupa’da küçülmedik. Krize rağmen Avrupa’da dengeli olarak ihracat
yüzdelerimizi artırdık. İngiltere, Fransa, Belçika ve Finlandiya’ya
yöneldik. Bunun dışında Avrupa dışında ihracat pazarlarımızı
çeşitlendirmemiz bize avantaj sağladı. Avrupa’da pazarın daralmasıyla
buraya yaptığımız ihracatın yüzde 10’unu Latin Amerika’ya kaydırdık.
Latin Amerika’da da en hızlı büyüdüğümüz pazar, Arjantin oldu. Tüm
bunların so-nunda Avrupa’daki krizin derinleşmesine rağmen 2013’ün ilk 5
ayında ihracatımız, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 büyüdü. Yıl
sonu itibariyle bu şartlar devam ederse 2012’ye göre yüzde 10 civarında
daha fazla ihracat yapmış olacağız.
Capital: Gelecekte dünyada sektör nasıl şekillenecek? Büyüme nerelerde artacak?
- 2016’da dünyada otomotiv pazarının 100 milyon adet araç olacağını
tahmin ediyoruz. Önümüzdeki dönemde pazarda büyüme, Amerika ve Asya
Pasifik bölgelerinden gelecek. Özellikle Asya’da Çin pazarı çok hızlı
büyüyor. Afrika da önemli pazarlar arasında olacak.
Capital: Büyük değişim, Türkiye’yi nasıl etkiliyor? Türkiye’de oyunun yeni kuralları neler oldu?
- Eskiden Türkiye’de otomotiv sektöründe ham malzeme aşağı yukarı dış
dünyayla eş değer durumdaydı. Tasarım bir şekilde başka taraftan
geliyordu. Burada fırsatları kollayabilen rekabetçi olabiliyordu. Ancak
şimdi şartlar böyle değil. Ürün ömrü çok kısaldı. Eskiden ürünlerimizi
çok ufak değişikliklerle çok uzun yıllar ürettirdik. Ancak bugün
ürünlerimizi her 4 yılda bir yenilememiz gerekiyor. Öte yandan Türkiye,
dünyadaki rakiplerine göre en pahalı enerjiyi kullanıyor. Ham maddeyi
ithal ediyor. Eskiden fark yarattığımız tek alan olan işçilikte de
maliyetlerimiz rakiplerimize göre yükseldi. Bugün en büyük rekabet
avantajımızı kalifiye iş gücümüz oluşturuyor. Türkiye’deki bütün OEM’ler
(orijinal ürün üreticileri) kendi gruplarının en iyileri arasında.