Zoraki sadakat

2016 verileri Türkiye’deki çalışan sirkülasyonunun, önceki yıllara kıyasla çarpıcı biçimde gerilediğini gösteriyor. Önceki 3 yıl, yüzde 30’larda olan devir oranı, 2016’da yüzde 18 olarak gerçekleşti.

11.02.2018 01:40:000
Paylaş Tweet Paylaş
Zoraki sadakat

Yasemin Erdoğan

[email protected]

İş dünyası hem çalışan hem işveren açısından zorlu günlerden geçiyor. Ekonomideki belirsizlik ve yüksek işsizlik oranı, istihdam piyasasına ciddi bir durgunluk olarak yansıyor. Son 4-5 yıldır yatay seyirde ilerleyen çalışan sirkülasyonunun 2016’da keskin biçimde gerileyerek yüzde 18’e düşmesi de bu iklimin bir sonucu. Deloitte ile Peryön’ün Çalışan Devir Oranı 2016 Araştırması’na göre 2016’daki devir oranı, geçmiş yılların yüzde 30’lardaki ortalamasının oldukça gerisinde. Yani geçmiş yıllarda her 100 çalışandan 3’ü bir yıl içinde işini değiştirirken, bugün bu sayı 2’nin altına gerilemiş durumda. Üstelik bu gerileme eğilimini hemen her sektörde görmek mümkün. Capital’in 15 sektörü kapsayan araştırması, iş piyasasındaki çarpıcı değişimi ve düşen sirkülasyonun ardındaki nedenleri ortaya koyuyor. 

NEDEN HIZ KESİYOR?

Uzmanlara göre çalışan sirkülasyonundaki duraklama eğiliminin arkasında hem yerel hem küresel farklı dinamikler var. Artan işsizlik oranları, dijitalleşmeyle birlikte insan gücüne ihtiyacın azalması, şirketlerin tasarruf odaklı politikaları ve işe alım hızındaki düşüşler, gerek yeni iş arama iştahını düşüren faktörler arasında yer alıyor. Yönetim uzmanlarına göre bu durgunluğu tetikleyen en önemli faktör, belirsizlik ve güvensizlik ortamı… Çalışanlar şu günlerde belirsiz ortam nedeniyle iş değişikliğine sıcak yaklaşmıyor. Randstad Türkiye Ticari Müdürü Ener Öztürk, “Kaygı eşiğinin artmaya başladığını, aday tarafında mevcut durum ve gelecek değerlendirmelerinin çok daha etraflıca yapıldığını görüyoruz” diye konuşuyor. Ekonomik durgunluk ise bir başka önemli neden. Unida Danışmanlık Kurucu Ortağı Saide Kuzeyli, “Yatırımların belirli bazı sektörler dışında ‘bekle gör’ ihtiyatlılığına girmesi ve arz-talep sıkıntısıyla daralması söz konusu” diyor. Bu iki önemli etken, şirketlerin istihdam politikalarını yeniden dizayn etmelerine neden oluyor. Örneğin, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden otomotivde, bu etkiyi görmek mümkün. Birkaç yıl önce sirkülasyon oranı yüzde 25 olan pazardaki çalışan devir hızı, bugün yüzde 15-20’ye gerilemiş durumda. Sektördeki eğilimi Doğuş Otomotiv İK ve Süreç Yönetimi Genel Müdürü Ela Kulunyar, şöyle anlatıyor: “Son dönemde gözlemlenen bu düşüşte politik ve ekonomik değişimler paralelinde belirsizliğin artması ve büyümenin hızının azalmasıyla yeni iş alanları oluşumunun negatif yönde etkilenmesi belirleyici oluyor. Bu değişim çalışanları mevcut görevinde kalma eğilimine yönlendirebildiği gibi işverenleri de risk oluşturabilecek radikal değişimler yapmaktan alıkoyuyor.” 

MALİYET FAKTÖRÜ

Şirketler cephesindeki diğer önemli faktör, tasarruf odaklı maliyet kontrolü. Bu noktada, çalışan değiştirmenin işverene maliyeti de dikkate alınan bir unsur. Society for Human Resources Management’ın (SHRM) araştırmasına göre, “çalışan devrinin işveren maliyetleri üzerine etkisi”, düşünüldüğünden daha yüksek. Araştırmaya göre, giriş pozisyonundaki bir çalışanı değiştirmenin işverene maliyeti, yıllık ücretin yüzde 30 ila 50’si arasında farklılaşıyor. Orta kademe bir çalışanın değiştirilmesinin maliyeti ise neredeyse yıllık ücretinin yüzde 150’si kadar. Özellikli bir üst kademe çalışanda ise rakam, çalışanın yıllık ücretinin 4 katını buluyor. Bu gerçeğin farklında olan şirketler de “daha yetkin ama daha az sayıda insanla daha çok iş” yapma stratejisine odaklanıyor. Uzmanlar da şirketlerin bu eğilimini doğruluyor. Ekonomideki durgunluğun iş gücü piyasasında olumsuz etki yarattığını söyleyen HRM Danışmanlık Yönetici Ortağı Elif Ejdar Özel, “Daha az çalışanla daha fazla iş yapma anlayışı yerleşiyor. Dolayısıyla sirkülasyonun giderek azaldığı gözlemleniyor” diyor. Human Group Genel Müdürü Gaye Özcan, bu tasarrufun her kademe çalışan için geçerli olduğunu söylüyor. “Şirketler için eldeki yeteneği kaybetmemek çok daha önemli” diyen Özcan, son dönemde öne çıkan bir diğer eğilimin “daha az yöneticiyle” çalışmak olduğunu vurguluyor. Bunun sebebi de işe alım ve istihdam sürecindeki maliyetlerin yüksekliği… Manpower Türkiye Genel Müdürü Reha Hatipoğlu da işverenin “elindeki yeteneği tutma” eğilimine vurgu yapıyor. Türkiye’de yetenek açığının artarak devam ettiğini belirten Hatipoğlu, bu nedenle şirketlerin nitelikli çalışanlarına daha çok sarıldıklarını ifade ediyor. 

~

İŞTAH AZALDI 

Sirkülasyonu azaltan faktörler sadece işveren odaklı değil. Şirketlerin “verimlilik ve tasarruf arayışları”, “daha az çalışanla iş yapma” trendi sürerken, çalışan cephesinde de risk almama eğilimi öne çıkıyor. Uzmanlara göre artan işsizlik rakamları, çalışanların yeni iş arama iştahını ciddi biçimde olumsuz etkiliyor. Ekonomik ortamdaki makro sıkıntılar ve eskisi kadar çekici olmayan transfer ücretleri, çalışanların iş değiştirerek risk alma kararı vermesini zorlaştırıyor. Gelecek kaygısının had safhada olduğunu söyleyen Unida Danışmanlık Kurucu Ortağı Saide Kuzeyli, “Çalışan psikolojisinin bugünkü kadar bozulduğunu hatırlamıyorum. İnsanların hemen her düzeyde kendilerini koruma moduna aldıklarını ve riske girmediklerini düşünüyorum” diyor. Yüzde 15’i zorlayan işsizlik rakamları ise çalışanların iş arama iştahını kesen diğer bir faktör. Hanersman Genel Müdürü Ecehan Ersöz, yüksek işsizliğin, çalışan kesim için caydırıcı bir unsur olduğunu özellikle vurguluyor. Ersöz, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Olası bir işten çıkarılmayla karşılaşmamak, ne kadar süreceği belli olmayan bir süreç yaşamamak için çalışanlar işlerine sarılıyor. Belli bir memnuniyet seviyesini yakalayan çalışan, risk almak istemiyor. Bunun yanı sıra daha önceki yıllarda görülen yönetici-çalışan ilişkisinin günümüzde daha modern hale gelmesi de kalma kararlarında etkili.” Randstad Türkiye Ticari Müdürü Ener Öztürk ise konuya farklı bir açıdan bakıyor ve şunları söylüyor: “Adına ister konfor alanı ister iş güvencesi kaygısı diyelim, kişi iş değiştirme aşamasında ‘Bu benim için gerçekten bir fırsat mı, aldığım risk, feda edeceklerime değecek mi’ sorusunu daha çok sorguluyor.”

HIZLILAR DA YAVAŞLADI 

Çalışan devrindeki azalma eğilimi, yapısı gereği çalışan devir hızı yüzde 20’nin üzerinde seyreden “en hızlı” sektörleri bile etkilemiş durumda. İstihdam piyasasındaki genel eğilim sirkülasyon hızının anlamlı biçimde düşmesi yönündeyken, çağrı merkezi, perakende, hizmet gibi sektörlerde de azalma veya yatay seyir dikkat çekiyor. Giyim perakendede 5 yıl önce yüzde 53 olan devir oranı, yüzde 40’a gerilemiş durumda. Hizmet sektöründe ise yüzde 35’ten yüzde 25’e düştü. Human Group Genel Müdürü Gaye Özcan, sirkülasyonun yüksek olduğu bu sektörlerde, yeni alım değil, işten ayrılanın yerine yenisini alma eğilimi gözlendiğini dile getiriyor. Özcan, “Yani büyüme değil, mevcut durumu koruma söz konusu” diye konuşuyor. Yüzde 30-40 sirkülasyon oranıyla en hızlılar arasında yer alan çağrı merkezi sektörü de hız kesenlerden. Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, “2016’da müşteri temsilcilerinin yıllık ortalama devir oranı, dış kaynak olarak hizmet veren çağrı merkezlerinde yüzde 33 oldu. 3-4 yıl önce devir oranı yüzde 40 civarlarındaydı” diyor. Hazır giyim perakendeciliği de aynen çağrı merkezlerinde olduğu gibi yüksek devir oranıyla dikkat çeken bir sektör. 2012’de yüzde 53 olan çalışan devir hızının 2016’da yüzde 40’a gerilediğini söyleyen Kiğılı İK Direktörü Duygu Karaca Özer, “İlk 9 aylık kümülatif çalışan devir oranı ise yüzde 34 oldu. Firmalar, strateji olarak bağlılık ve aidiyet duygusunu artırmaya yönelik çalışmalara odaklanıyor” diye konuşuyor. 

DÜŞÜŞ DEVAM EDER Mİ? 

Peki çalışan sirkülasyonundaki bu azalma, önümüzdeki günlerde devam edecek mi? Unida Danışmanlık Kurucu Ortağı Saide Kuzeyli, özellikle az deneyimli satış ekiplerinde devir hızının benzer oranlarda devam edeceğini öngörüyor. Kuzeyli, “Perakende, çağrı merkezi, telekomünikasyon, lojistik gibi alanlarda çalışan sirkülasyonu geleneksel olarak devam edecektir” diyor. Teknoloji ve dijitalleşme etkisi ise birçok sektörde çalışan devir hızını ciddi oranda etkilemeye devam edecek. Otomasyonun, insan gücünü azaltan unsur olmayı sürdüreceğini belirten Hanersman Genel Müdürü Ecehan Ersöz, “Dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 ile daha az çalışana ihtiyaç duyulacağı bir gerçek” diye konuşuyor. Otomasyon konusunun istihdam üzerindeki etkisine, şirketlerin İK yöneticileri de dikkat çekiyor. Carrefoursa İK Direktörü Atilla Saman, bu etkinin özellikle perakende sektörünü yakından ilgilendirdiğini belirtiyor. Saman’ın gelecek projeksiyonu şöyle: “Perakende, bugün için emek yoğun bir sektör. Ancak katma değer yaratmayan bazı işlerin daha fazla otomasyona yöneleceğini düşüncesindeyiz. Buna bağlı olarak sirkülasyon oranın yüzde 10 seviyelerine düşmesini bekliyoruz.” Benzer etkiler otomotiv pazarında da gözlenecek. Gelecekte fiziksel güçle yapılan iş sayısında azalma olacağını belirten Doğuş Otomotiv İK ve Süreç Yönetimi Genel Müdürü Ela Kulunyar, “Bu alandaki çalışanların kendilerini geliştirmeleri, otomasyona yönelik farkındalık ve bilinç kazanmaları önemli olacak” sözleriyle, geleceğe dair önemli ipuçları veriyor.

~


“ÇALIŞANLAR İŞLERİNE DAHA FAZLA SARILIYOR”
MURAT ERGENE / ERGENE CONSULTING & HGA GROUP TÜRKİYE BAŞKANI


AZ ÇALIŞAN, ÇOK İŞ İşverenler artık yetkinliği yüksek ama az sayıda kişiyle çalışmayı tercih ediyor. Eskiden iki çalışana yaptırdıkları işi, şimdi daha uygun ve daha iyi yetkinliklere sahip bir çalışanla yaptırmanın gayreti içindeler. Diğer yandan istisnalar hariç eskisi gibi transfer ücretlerini de fazla duymadığımızı söylemek isterim. Çalışan tarafında ise son dönemdeki hava, çalışanların işlerine daha fazla sarılmasına neden olabiliyor.
NELER OLACAK? Bugün sosyal demografik değişimin göbeğinde iş yapış biçimlerinde önemli bir değişim yaşanıyor. Önümüzdeki 5 yılda istihdam piyasasında bugün önemli olarak değerlendirilen becerilerin üçte birinin değişeceği tahmin ediliyor. Bazı meslekler tamamen yok olurken bazıları da daha fazla gelişecek.



5 ŞİRKETİN SİRKÜLASYON STRATEJİSİ 


NASIL DÜŞECEK? Carrefoursa İK Direktörü Atilla Saman, uygulamalarını şöyle özetliyor: “Çalışanlarımıza daha adil ve şeffaf bir çalışma ortamı oluşturabilmek için tüm İK süreçlerimizi yeniden yapılandırıyoruz. Bu tür aksiyonların çalışan devir oranımızı kabul edilebilir seviyelerde tutmamızı sağlayacağını düşünüyoruz.”
BİLİMSEL KRİTERLER Ekol İK Genel Müdürü Osman Ünal, “Çalışanlarımızın fikirlerinin dinleniyor olması, performans değerlendirme sisteminin varlığı, yurt dışında çalışma imkanı ve çalışan bağlılığı, bizim için çok önemli. Şirketimizin gelecek 10 yılda da çalışan devir oranını aynı seviyelerde koruyacağını söyleyebiliriz” diyor.
MOTİVASYON ÖNEMLİ Kiğılı İK ve Kalite Yönetim Sistemi Direktörü Duygu Karaca Özer, stratejilerini şöyle özetliyor: “Tüm çalışanlarımızla bir aile gibiyiz. Performans sistemimizi adil ve etkin bir şekilde yönetiyoruz. En önemli stratejimiz, motivasyonu yüksek, mutlu çalışanlarla turnover oranımızı sektörün altında tutmak.”
ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ Tergan İK Direktörü Bülent Aşar, şirket olarak çalışan memnuniyetine odaklandıklarını ifade ediyor. Aşar, şunları söylüyor: “Bu memnuniyeti oluşturmak için de piyasa normlarından ziyade, sosyal normlarla çalışanlarımıza yaklaşıyor ve yüksek çalışan sirkülasyonunu minimize etmeye çalışıyoruz.”
HEDEF İDEAL HIZ Omsan Lojistik Genel Müdürü Hakan Keskin, sağlıklı ve ideal devir hızını korumak için neler yaptıklarını şöyle özetliyor: “Geniş bir yelpazede sosyal haklar sunuluyor. Bunun yanı sıra takım ruhunu pekiştirmek ve çalışanlarımızın iletişimlerini artırabilmek amacıyla çok sayıda sosyal aktivite gerçekleştiriliyor. Çalışan memnuniyeti ve bağlılığı anketlerle ölçülüyor ve bu yönde iyileştirmeler yapılıyor.”



“ZOR DÖNEMİ İŞ DEĞİŞTİRMEDEN AŞMAK ÖNEMLİ”
MURAT YEŞİLDERE / EGON ZEHNDER TÜRKİYE YÖNETİCİ ORTAĞI


YAVAŞLAMANIN NEDENİ Çalışan devir hızının yavaşlamasının birden fazla sebebi var. Yeni istihdam imkanları sınırlı olurken birçok kurum daralmaya, tasarrufa gitti. Çalışanlar açısından bakıldığında ise iş sahibi olmanın daha ön plana çıktığı, iş arayışı ve değiştirme motivasyonunun daha geride kaldığı bir dönemdeyiz. Sahip olunan işlere, koltuklara tutunup bu zor dönemi aşmak daha güçlü bir motivasyon haline geldi.
KONJONKTÜR ETKİSİ Çalışan devir hızının yapısal olarak yüksek olduğu bazı sektörler, ekonomik istikrarsızlıktan daha fazla payını alıyor. Örneğin terör, güvenlik, dış politika gibi unsurlar turizm ve ağırlama sektörlerini son derece olumsuz etkiledi. Ekonomik güven ve umudun azalması ise bireysel tüketimi ve dolayısıyla perakende sektörünü olumsuz etkiliyor.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz