Çok çalışırım ama dengeye dikkat edeceğim

16 yıllık bankacıya teklif yağıyor...

1.03.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Çok çalışırım ama dengeye dikkat edeceğim
Ziya Akkurt, Türkiye'nin önde gelen bankacılarından... 6 Ocak 2012'deki istifasına kadar Akbank'ın genel müdürlüğünü yürütüyordu. Beklenmedik bir şekilde 16 yıllık bankasından istifa edince, gözler kendisine çevrildi. Çeşitli yorumlar yapıldı, gideceği banka ya da şirketlerle ilgili söylentiler çıktı. Ayrılmasından sonra ilk defa Capital'e konuşan Akkurt'un anlattıkları ve planları, konuşulanlardan çok farklı. Birkaç ay dinlendikten sonra kendisine gelen teklifleri değerlendireceğini, yine çok çalışmaya hazır olduğunu, ancak "iş ve özel yaşam dengesine" bu kez daha fazla önem vereceğini söylüyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden 1983 döneminde mezun olan Ziya Akkurt'un hedefinde hep bankacı olmak vardı. Okul sonrasını izleyen günlerde de bankacılığa olan ilgisini hiç kaybetmedi. İlk başvurduğu bankalardan biri de Akbank'tı. Ancak o günlerde tesadüfen Interbank'ın ilanı dikkatini çekti. Akbank eğitimi iş başında, Interbank ise işe başlamadan önce veriyordu. "O tarihte Akbank daha fazla para vermesine rağmen eğitimi tercih ettim" diyerek kariyerini çizmeye başladı. Kasım 1983'teki sınavdan 1 ay sonra Inter-bank'ta işe başladı. "Yönetici adaylığı eğitimi" oldukça yoğun ve ilginç geçiyordu. Üniversitede pazarlama eğitimi almıştı. Interbank'ta hem pazarlama hem de operasyonel konularla ilgili bilgiler de veriliyordu. Bankacılığa giriş yaptığı Interbank'ı, 1989 yılında BNP AK Dresdner'e geçişi izledi. Burada 1991'e kadar çalıştı ve sonra 2 yıllık Osmanlı Bankası deneyimi geldi. 2 yıllık dönemde Paribas adına Türkiye'de, Osmanlı Bankası adına da yurtdışı işlerini yürüttü. Osmanlı Bankası'nı Paris'te temsil eden ilk yönetici unvanını kazandı. Buradaki başarılı performansı, Ziya Akkurt'u Akbank'a taşıdı. 6 Ocak 2012 akşamı genel müdürlükten istifa ettiğinde, arkasında 16 yıllık Akbank deneyimi bırakmıştı. Önemli bir bankanın genel müdürünün istifası doğal olarak iş dünyasında büyük yankı uyandırdı, çeşitli spekülasyonlara neden oldu. O günden sonra konuşmayan Ziya Akkurt, sessizliğini Capital'e bozdu, ayrılma sürecini ve gelecek planlarını anlattı:

Capital: Akbank'tan ayrılmanız iş dünyası için sürpriz oldu. Gerçekten ani mi oldu, yoksa bize mi ani göründü? Neden ayrıldınız?
- Sonu belki biraz ani olmuş gibi olabilir, ama çok ani bir karar değildi. Sonuçta Akbank, 16 yıl emek verdiğim bir yer. Son 2,5 yıl da o kurumun genel müdürlüğünü yaptım. Bazen iş hayatında değişiklikler yapmak gerekiyor. Ben de bu çerçevede böyle bir karar aldım. Çünkü daha farklı bir kulvara girmek gerekiyordu. Genel müdür olarak görev yaptığım 2,5 yıllık sürede altyapıyla ilgili oldukça ciddi konuları çözdük. Bayağı ciddi yatırımlar yaptık. Bundan sonra Akbank, bence yoluna çok sağlam bir şekilde devam edecek bir hale geldi. Bütün bunları da tamamlayınca da gönül rahatlığı içinde ayrılma kararını uygulamaya koydum. Çok sorunsuz bir şekilde de ayrıldık. Bu tip bir pozisyondan çok kısa sürede ayrılamazsınız. Benim de bir profesyonel olarak sorumluluklarım vardı, onları yerine getirdim. Yapılması gereken bazı işler vardı, onları tamamladım. Bir de yılın sonunu beklemek gerekiyordu. Ondan sonra da kararımı yönetime açıkladım.~

"Temel ilkelerim"

1- Her zaman doğru olan neyse onu yapmaya çalıştım. Mümkün olduğu kadar doğruları yapmaya çalıştım.
2- Çalışanlara karşı her zaman şeffaf ve adil olmaya çalıştım. Adalet, bence insanların her zaman aradıkları ve istedikleri bir şeydi. Genel müdürlük dönemimde Akbank'ı iyi bir noktaya getiren özelliklerden birisi de bu oldu. Çalışma hayatım boyunca da buna hep dikkat ettim.
3- Birilerine şirin görüneceğim diye ilkelerimden ya da yapılması gerekenlerden taviz vermedim. Tabii ki o ilkelerin de müessesinin rotası ve çıkarıyla da uyum içerisinde olması gereklidir.
4- Bu dönemde "anlamsız inatlar" yapmadım, yapmamak lazım. Uyum içerisinde olmak gerekiyor.
5- Asla hiçbir şeye, "Bu yapılmaz" diye bakmadım, hep pozitif yönünü öne çıkardım. "Bunu nasıl yapabiliriz" açısından konuya yaklaştım. En olmayacak konuları bile bu yaklaşımla başardık.
6- Unvanları ne olursa olsun karşımdaki insanlardan çekinmedim, korkmadım. Çünkü sonuçta ben de insanım, onlar da insan. Karşımdakilere de hep insan olarak baktım.
7- Beraber çalıştığım arkadaşlarımın şahsiyetlerine ve fikirlerine her zaman değer verdim.

Capital:
Peki basında, ayrılırken grupta farklı görevler talep ettiğiniz şeklinde haberler yer aldı. Buna bir açıklık getirmek ister misiniz?
- Orada galiba yanlış bir anlaşılma var. Akbank'ın genel müdürlüğünden yarıldıktan sonra Sabancı Grubu'nda bana uygun, belli bir büyüklükte uygun görev yoktu. Ben ayrılma düşüncemi açıkladığımda, Suzan Hanım yönetim kurulu başkanı olarak pek ayrılmamı istemedi. Bu da çok doğaldır. Suzan Hanım'ın bu yaklaşımı nedeniyle ben de "Şimdi ayrılayım, daha sonra başka şeylere bakarız" demiştim. Galiba Suzan Hanım'ın bu mealde olan açıklamaları basında biraz yanlış anlaşıldı. Sanki ben grupta kalmayı talep etmişim gibi yorumlandı. Ama yazının detayına baktığınızda öyle bir durum yok. Sonuçta o biraz gazeteci arkadaşımızın kendi yorumu ya da yanlış anlaması olmuş. Öyle bir talebim olmadı.

Capital:
Önemli bir bankanın genel müdürlüğünden ayrıldınız. Hemen sonrasında teklifler almış-sınızdır. İlk teklif ne zaman geldi?
- Ben bankadan 6 Ocak Cuma günü ayrıldım, 9 Ocak Pazartesi akşam üzeri ilk teklif elimdeydi.

Capital:
İlk teklif neydi, paylaşmanız mümkün mü?
- Bu biraz yönetici ortak olarak bir girişim fikrinin geliştirilmesi işiydi. Genel müdürlük teklifi değildi. Bir anlamda girişimci olmaya yönelik bir teklifti. Ben de son derece olumlu karşıladım. Şu anda başka teklifler de var. Hepsini değerlendiriyorum.

Capital:
Anladığımız kadarıyla epey teklif gelmiş. Bunlar ağırlıklı olarak genel müdürlük mü?
- Akbank gibi büyük bir kurumun genel müdürlüğünü yaptıktan sonra her ölçekte şirketten genel müdürlük teklifi kolay kolay gelmez. Şu anda daha ziyade yönetim kurulu üyeliği ya da yönetici ortak şeklindeki teklifler öne çıkıyor.

"Hayatıma yeni bir boyut kazandırmaya başlıyorum"
GÜNLERİ NASIL GEÇİYOR?

İki kızım var, büyük olan 7,5 yaşında. O fark etti, şöyle dedi: "Baba sen ayrıldın, güya bankada çalışmıyorsun ama sürekli yemeğe, toplantıya gidiyorsun hala. Bunlar da nereden çıktı?" Bir başka gün de "Benim tek bir isteğim var, ailemizin hep böyle bir arada olması. Gerekirse baba sen hiç çalışma, ben reçel yapar satarım, evimizin geçimini sağlarım" diyecek kadar duygusal bir konuşma yaptı. 2,5 yaşındaki kızım ise bir şeylerin farklı olduğunun farkında ama ne olduğunu anlayabilmiş değil.~
NE YAPMAK İSTİYOR?
Tatil yapmayı hayal ediyorum. Son yıllarda doğru düzgün tatil yapamadım. Tatil yaparken bile düzeltmem ya da müdahale etmem gereken konular oldu. Ağız tadıyla rahat bir tatil yapmayı hedefliyorum. Mümkünse çocuklarla birlikte olmasını arzu ediyorum.
İÇİNDE KALAN NE VAR?
Kıyıya inip Boğaz'daki kafelerde oturup çay içip simit yemek gibi. Benim dostlarımla ve arkadaşlarımla dostluklarım gerçektir. Onları maalesef ihmal ediyordum. Görüşemiyordum, onlarla görüşmeyi arzu ediyorum. Tekrar tazelenmeye başladık onlarla. Onlar o kadar değerli ve derin dostluklar ki sanki bir gün önce görüşmemişiz gibi. Hayata yeniden yeni bir boyut kazandırmaya başlıyorum.

Capital: Peki meşhur bir Bank Audi teklifi var. Bank Audi'ye geçmek için ayrıldığınız yolunda haberler çıktı. Bu konudaki gerçekler nedir?
- Bu yöndeki haberler, aslında duyum olarak basında yer aldı. Haberlerin hemen ardından benim ayrılmam gündeme geldi. Bunlar, çok yakın aralarla olunca herkes benim Bank Audi'ye gittiğimi zannetti. Öncelikle şunu söylemek lazım; Akbank'ın genel müdürlüğündeyken, böyle güzide bir kuruluşun genel müdürlüğünü yaparken başka bir yerle anlaşıp başka bir yere gitmek olmaz. Açıkçası böyle bir davranışı pek etik bulmuyorum. Bank Audi ile temasım dahi olmadı. Ama maalesef piyasa böyle bir şeyi bana uygun gördü. Bu nedenle çok komik şeyler de yaşadım. Bana bile inanmayanlara, "Sen doğru söylemiyorsun" diyenlere bile rastladım. Hatta bazı Ortadoğu ülkelerindeki tanınmış kişiler vasıtasıyla bunu duyduklarını, onlarla temasım olduğunu söyleyenleri bile gördüm.
Gerçekten böyle bir şey yok. Bir keresinde de bir espri yaptım, o bile ciddiye alındı. Arayan bir arkadaş, "Bank Audi'ye geçiyormuşsun" deyince, bende de "Ne Audi ne BMW, Mercedes" dedim. Aradan iki gün geçti, beni arayanlar, "Mercedes'e gidiyormuşsun" dediler.


Capital: Teklifler aldığınız söylediniz. Bundan sonrası için bir yol haritası oluştu mu?
- Akbank'ta olduğum dönemde kendimi işe çok fazla kaptırmıştım. Resmen hayatı ıskaladığımı hissediyor ama yine de çalışmaya devam ediyordum. Bana göre doğru bir şey değildi. Ancak Akbank'ta böyle bir ortam vardı ve işimi hobi olarak gören biri olarak çok çalıştım. Fakat belirli bir süreyi de doldurduktan sonra başka şeyler istiyor ve arıyorsunuz. Biraz da bu yüzden ayrılma kararı aldım. Şimdi yeni hayatımda biraz bu dengeyi kurmaya çalışacağım. Tabii ki yine çok çalışırım, yine içinde bulunduğum kuruma bir şeyler katmak isterim. Özellikle büyütmeye, genişletmeye, uluslararası arenaya yaymaya yönelik işler benim için çok cazip ama bunu yaparken özel hayatımla mutlaka denge kurmaya çalışacağım. Bu benim için büyük bir eksiklik ve ders oldu. Buna özellikle çok dikkat edeceğim bundan sonraki dönemde.

"Akbank'tan ayrılmayı hiç düşünmedim"

Gitmeyi pek düşündüğüm olmadı; çünkü ben Akbank'ta mutlu çalıştım. Önüme hep olanaklar serildi. O olanakları iyi kullandığınız müddetçe o kurum size bir şeyler her zaman verir. Bana da verdiler. Hiçbir zaman "Ben bir gün bu bankanın genel müdürü olacağım" diye bir isteğim hayalim olmadı. Ben sadece yapılması gerekenleri en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Hakkım olmayan hiçbir şeyi de istemedim, peşinden de koşmadım. Zamanı gelince de belirli unvanlar, pozisyonlar zaten kendiliğinden bana sunuldu. Akbank'ı bazı başka müesseselerden ayıran en önemli farklılıklardan biri, çalışmalarınızın ya da performansınızın, siz kendi reklamınızı yapmasanız da Akbank'ın tepesinden her zaman görülmesidir. Belki de benim uzun süre bu kurumda kalmamın en büyük sebebi, bu olmuştur. Çalışırsanız hakkınızı alırsınız.
~

Capital:
Yeni dönemde seçtiğiniz iş, bankacılık olabilir mi?
- Sonuçta her şeye rağmen profesyonel düşünen bir insan olduğuma inanıyorum. Bankacılık da olabilir, sanayi de olabilir, reel sektör de olabilir. Her alanda Türkiye'de yapabileceğim çok şey olduğuna inanıyorum. Bütün gelen teklifleri, olanakları bu yönde değerlendiriyorum.

Capital:
Peki Akbank gibi büyük bir kurumun genel müdürlüğünden biraz da sürpriz bir şekilde ayrıldıktan sonra sizi arayan, soranlar oldu mu?
- Tabii ki çok arayan soran oldu. Ancak, arayıp sorması gerektiği halde arayıp sormayanlar da oldu... Bunu da çok doğal buluyorum. İnsan hayatında bunları beklemek lazım. Ben bunu insanların bazı yaklaşımlarından, vücut dillerinden, yaptıklarından, söylemlerinden anlayabiliyorum. O nedenle şaşırtıcı olmadı. Bu arada sürpriz yapıp arayanları da unutmamam lazım. Çok önemli bir şirketin yönetim kurulu başkanından, "Ziya Bey sizi tanımaktan onur duydum" diyecek kadar gönülden, samimi davranışlar da gördüm.

Capital: Kendinize yeni bir başlangıç için süre koydunuz mu?
- Tamamıyla bana bağlı. Ama büyük bir ihtimalle 3-4 aylık dönemde başlarım. Zaten 1-2 ay dinlenmek ve elimdeki olanakları değerlendirmekle geçecek. Tabii bu arada bazı şeyleri oluşturmak da lazım... Hayatımda yeni bir dönem başlayacak. O açıdan karar versem de bunları uygulamaya geçirmek nereden bakılırsa mayıs ya da haziran ayını bulur.

Capital:
Bankada Erol Sabancı ve Suzan Hanım gibi aileden isimlerle çalıştınız. Bu iki iş insanıyla çalışmak nasıldı? Dengeyi kurmak zor muydu?
- Çalıştığım dönemde bu dengeyi iyi kurduğuma inanıyorum. Suzan Hanım ile son 2,5 yıl çok yakın çalıştım. Ama Erol Bey ile bankaya girdiğim 1996 yılından beri birçok konuda yakın çalıştım. Birbirimizi çok iyi anlayacak seviyedeydik.

Erol Sabancı'dan neler öğrendim?
DİSİPLİN İLK SIRADA

Erol Bey'den öğrendiklerim saymakla bitmez ama en önemlisi, iş disiplini ve işin özüne inmek konusunda Erol Bey'den çok şey öğrendim. Bunlar da zaten bir yöneticiyi başarıya götüren faktörlerdir. Ben, disiplinli olduğuma inanırdım. Ancak, Erol Bey'i tanıdıktan sonra yeteri kadar disiplinli olmadığıma karar verdim. Ondan bu konuda bayağı şey öğrendim.
USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ
Artık kendisi zamanla bana güvenerek mi verdi, yoksa ben mi doğal olarak aldım bilmiyorum ama çok yakın çalışmanın getirdiği doğal bir öğrenme süreci sonucunda da usta çırak ilişkisi oldu. Kendisiyle her görüşmeden sonra bir ders alıp çıktığımı söyleyebilirim. Bitmeyen bir öğrenme süreci...
"İŞİN SAHİBİ GİBİ DAVRAN"
Hep şunu söylerdi ve çok doğru bir şeydi: "İşin sahibiymiş gibi davranın." Bu söz, benim için çok kritik bir konudur. Buradan şunu çıkarıyorum: Herkesin işine sahip çıkması, benimsemesi ve kendi işiymiş gibi profesyonelce yönetmesi gerekiyor. Böyle bir çalışma disiplini yakaladığınızda, üst yönetimin üstündeki yük daha da azalıyor. Çünkü, aşağıda bu işi en az kendileri kadar düşünmeye ve yapmaya çalışan birilerinin olduğu düşünülüyor. Bence bir müesseseyi de başarıya götüren nokta budur. Çalışanlar işi ne kadar benimseyip kendi işleri gibi götürürse o müessese o kadar başarılı olur. Ama kenarından tutup adam sendecilik yaparlarsa o müessese öyle ya da böyle belirli sıkıntılara girer.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz