En Güçlü Ekoller

Sadece eğitimde, edebiyatta ya da felsefede değil iş dünyasında da ekoller var. Kendi kültürünü oluşturup, çalışanlarına yatırım yapan ve sektörlerinde okul görevini üstlenen şirketler bugün kendi ...

1.04.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Sadece eğitimde, edebiyatta ya da felsefede değil iş dünyasında da ekoller var. Kendi kültürünü oluşturup, çalışanlarına yatırım yapan ve sektörlerinde okul görevini üstlenen şirketler bugün kendi ekolünü oluşturmuş durumda. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Unilever, Doğuş, Çukurova, Yaşar, Anadolu Grubu da kendi ekolünü yaratmış şirket ve gruplar arasında... Koç, tutkulu ve muhafazakar liderler yetiştiriyor. Sabancı ekolü ise sadık yöneticiler. Çukurova kültüründe iş yapan liderlerin en önemli özelliği risk almadaki cesaretleri.

Vehbi Koç’un “Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim” adlı kitabında genç yöneticilere verdiği tavsiyelerin bugün Koçta yetişen yönetici ekolünün temel özellikleri olduğu görülüyor. Türkiye’nin yetiştirdiği bu önemli işadamının Koç ekolünü şekillendiren tavsiyeleri ise şöyle: “Aile hayatınıza ve düzeninize dikkat edin. Birdenbire yükselmeye heveslenmeyin. Sinirlendiğinizde sakinleşmek için 24 saat geçmesini bekleyin. Konuşmalarınızı not edin. Toplantılara hazırlıklı gidin, o konuyla ilgili raporları dikkatle okuyun. Yabancı dil öğrenin. Dininize bağlı olun ama din ile dünya işlerini ayırmasını bilin. Atatürk tarafından getirilen laiklik düzeninin bu ilkeye dayandığın aklınızdan çıkarmayın.”

Bir ekolün oluşması yıllar alıyor ve çok sayıda insanın, olayın katkısıyla gelişiyor.
Koç Holding’den 1991’de icra komitesi başkanı iken ayrılan Can Kıraç, “Anılarımla Patronum Vehbi Koç” adlı kitabında grupta yetişen yöneticilerin sadece Vehbi Koç’tan değil onun en değerli profesyonellerinden olan Bernar Nahum’dan da çok şey öğrendiklerini söylüyor. “Rahmi Koç, Ahmet Binbir, İnan Kıraç, Erdoğan Gönül, Berthi Kamhi, Temel Atay, Gökçe Bayındır, Ali İhsan İlkbahar gibi çok sayıda isim onun tezgahından feyiz almıştır” diyor. Onun örnek aldıkları yönlerini ise şöyle aktarıyor: “Alçak gönüllü bir iş alemi filozofu ve seçimlerinde şaşmaz bir insan sarrafıydı. Kişiliği, inandırıcılık yeteneği, vizyonu, takipçiliği ve ülkesine olan güveni ve bağlılık duygularıyla gerçek bir iş dünyası lideriydi. Adam yetiştirmeyi kendine amaç edinmişti. Aile reisi olarak da çevresine örnek olmuştu.”

Bugün iş dünyasına başarılı işler ve kazandırdıkları açılımlarla damgasını vuran grupların artık kendi ekollerini yarattıklarını görüyoruz.

Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Unilever, Doğuş, Çukurova, Anadolu Grubu ve Yaşar Holding de kendi ekolünü yaratmış gruplar arasında baş sıralarda yer alıyor. Her ekolün güçlü yanları, karakteristik özellikleri farklı elbette. Kimi risk seviyor, kimi temkini elden bırakmıyor. İşte iş dünyasına yön veren önemli ekollerin karakterleri ve onların en önemli temsilcileri…

Koçlular Mütevazı Yaşar
Türk iş dünyasında ekol denilince akla gelen ilk isim Koç Holding. Bu ekolü bu kadar önemli yapan ise hiç kuşkusuz ekolün yetiştirdiği yöneticiler ve onların hem grup bünyesinde hem de başka şirketlerde imza attıkları başarılı işler.

Yılmaz Argüden de Koç ekolünden. Yıllar önce Koç grubunda çalışan ve şu an yönetim danışmanlığı yapan Argüden, ilk iş deneyiminde örnek olabilecek kişilerle çalışmanın MBA yapmak kadar öğretici ve önemli olduğunu söylüyor. Bu açıdan bakıldığında da Vehbi Koç ile birlikte çalışma fırsatının her profesyonel için çok önemli bir kazanım olduğunu belirtiyor. Argüden, “Vehbi Bey her hareketiyle çevresindekilere sadece bilgi değil, aynı zamanda yaklaşım öğretmeye çalışan örnek bir insandı. Bu nedenle Koç Holding’de yetişenlerin bir ekol oluşturmasını da doğal karşılamalıyız” diyor.

Argüden, Cengiz Solakoğlu, Hasan Subaşı, Can Kıraç ve Necati Arıkan’ı Koç ekolünde yetişen önemli profesyonellerden birkaçı olarak sıralıyor. Bu profesyoneller için de şu tanımlamada bulunuyor: “Her biri kurumsallaşmaya, insan yetiştirmeye ve mütevazı özel yaşama özel bir önem verdiler.”

Tutkulu ve protokolü iyi bilen yöneticiler
Fortune Danışmanlık Genel Müdürü Ayşen Arıduru, bu ekolden gelen yöneticilerin krizi çok iyi yönettiklerini belirtiyor ve “Koç ekolü yöneticileri protokolü iyi bilirler. Ayrıca her birinin temsil kabiliyeti ve imajları yüksektir” diyor.

K Partners International Yönetici Ortağı Şerif Kaynar ise Koç ekolünü doğru kararlar alan, tutkulu, muhafazakar ve başarılı yöneticilerin ekolü olarak tanımlıyor.

Koç ekolüne zemin hazırlayan Koç kültürüne gelince… Bu konuda Management Center Türkiye yöneticilerinden Serkan Gülener’in yaptığı analiz şöyle: “Koç grubunda kurumsallaşmanın etkisiyle grup anlayışı ön plana çıkar. Yıldızlardan ziyade takım olarak oynarlar. Markalar ön plandadır ve sektörlerinde ekol oluştururlar. Şirket öğrenen organizasyon kurallarını uygular. Çalışanlar tedarikçiler ve paydaşlar için okul görevini üstlenir. Orta seviyede risk alırlar, yeni iş modellerine geçerken tedbirlidirler. Büyüme stratejisinde mevcut işlerin genişletilmesi esas unsurdur.”

Sabancı’dan ‘Ağabey’ Gibi Lider Çıkıyor
İş dünyasının önemli ekolleri arasında baş sıralarda yer alanlardan biri de Sabancı Holding. Uzmanlara göre Sabancı ekolünü en iyi tanımlayan kelimeler, sadakat, yüksek özgüven ve mükemmeliyetçilik. PricewaterhouseCoopers İK Hizmetleri Bölüm Yöneticisi Murat Demiroğlu, “Sabancı daha çok yöneticilerini kendi içinde değerlendiriyor. Yöneticilerde de kuruma karşı müthiş bir bağlılık oluşuyor. Yaşam tarzlarına baktığımızda diğer büyük gruplara göre daha mütevazılar” diyor.

Sabancı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Rıdvan Yirmibeşoğlu ekol hakkındaki genel tanımlamaları doğrular nitelikte konuşuyor. Yirmibeşoğlu, Sabancı ekolü liderlerinin özgüvenlerinin yüksek olduğunu belirtiyor. Ardından da sözlerine şöyle devam ediyor: “Zor görevleri almaya isteklidirler. İyi hesaplanmamış risk almaktan da çok hoşlanmazlar. Çalışanlara insan olarak değer verirler. Bir nevi ‘ağabeylik’ ederler. İş ve özel yaşam arasındaki dengede öncelikleri işe doğru kaymıştır. Aidiyet duyguları ve organizasyonel bağlılıkları güçlüdür.”

“Burada büyüdüm ve olgunlaştım”
Sabancı ekolünün en başarılı temsilcileri arasında Sabancı’da yetişerek grubun ilk CEO’su olan Hasan Güleşçi, mühendis olarak gruba katılıp topluluğa ilk Avrupa Kalite Ödülü’nü kazandıran Hazım Kantarcı, Ayduk Çelenk, Yakup Güngör, Akın Kozanoğlu ve Ahmet Dördüncü gösteriliyor.

Tüm bu yöneticilerin ekolün temel karakteristik özelliklerini net şekilde taşıdıkları ifade ediliyor. 20 yılı aşkın süredir toplulukta çalışan Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, bu ekolde çalışıyor olmaktan gurur duyduğunu söylüyor. Dördüncü neredeyse iş yaşamının tümünü oluşturan Sabancı deneyimine ilişkin şöyle konuşuyor: “Ben burada büyüdüm ve olgunlaştım. Birçok değerin yanında burada çalışıyor olmak bana geniş bir dünya görüşü, hoşgörü, sıkı bir iş disiplini, başarmaya odaklı olmak gibi özellikler kazandırdı.” Dördüncü, ekolde zaman içinde yaşanan değişimin daha kurumsal bir bilinç edinme, değişime daha açık olma yönünde gerçekleştiğini açıklıyor.

Çukurova Ekolü Risk Alır
Risk almak Çukurova Grubu’nu tanımlayan en önemli kelime. Çukurova Grubu patronu Mehmet Emin Karamehmet liderliğinde hep ilki ve yeniyi gerçekleştirdi. Hiçbir grup telekomünikasyon işine girmeye cesaret edemezken Karamehmet, Turkcell’i kurdu. Finans sektöründe önemli hamleler gerçekleştirdi. Aynı anda birçok bankayı bünyesinde barındırdı. Pamukbank ve Yapı Kredi gibi sektöründe ciddi oyuncu olan iki banka uzun yıllar grubun çatısı altında yer aldı. Digiturk, Superonline gibi yine sektöründe ilk olan pek çok iş de Çukurova tarafından gerçekleştirildi. İşte bu yüzden pek çok insan kaynağı ve yönetim uzmanı Çukurova Grubu’nu belki de Türk iş dünyasının en cesur ve en çok risk alan grubu olarak tanımlıyor.

Murat Demiroğlu’nun Çukurova ekolü için tanımı şöyle, “Çukurova ve ekolü Türk girişkenliğini sergiler. Hiç girilmeyen pazarlara girmeye çalışır, hiç yapılmamış işleri yapar. Atılımcı ve cesurdur.” Profil International Genel Müdürü Ayşe Öztuna da “Ekolün en önemli temsilcilerine baktığımızda ortak özelliklerinin gruptan ayrıldıktan sonra kendi işlerini kurmaları olduğunu görüyoruz” diyor. Bu doğru bir tespit… Bir zamanlar Yapı Kredi’nin genel müdürlüğünü yapan Burhan Karaçam, şimdi başarılı bir danışmanlık şirketinin sahibi. 1995’te Çukurova Grubu’nun koordinatörü olan Mehmet Gür ise gruptan ayrıldıktan sonra girişimci olarak yoluna devam edenlerden. Gür’ün kurucu ortak olduğu şirketlerden biri de Öncü Menkul Değerler…

hed

Yenilikçi ve cesurlar
Çukurova ekolünün önde gelen temsilcilerinden olan Muzaffer Akpınar da Turkcell’in genel müdürlüğünden ayrıldıktan profesyonel yöneticilik yaşantısını noktalayarak rüzgar enerjisi konusunda çalışacak bir şirketin kurucuları arasında yer aldı. Uzmanlar bu ekolün temsilcileri olan liderlerin en önemli özelliklerinin yenilikçilik olduğunu belirtiyorlar. Özellikle teknoloji kullanımında yenilikçi ve cesur tutumlarının da altını çiziyorlar.

Çukurova ekolü temsilcilerini en çok finans sektöründe görmek mümkün. Bunun nedeni de grubun finansta gösterdiği başarı. Mehtap Alanyalı “Sektöre baktığımızda çok sayıda Çukurova Grubu çalışanının diğer kuruluşlarda önemli pozisyonlarda olduğunu görüyoruz” diyor. Alanyalı, bu isimlerden birkaçını da şöyle sıralıyor: “Milenyumbank Genel Müdürü Cüneyt Genç, Fortis Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Taner Erhan, Bankalar Arası Kart Merkezi Genel Müdürü Sertaç Özinal, Akbank Perakende Bankacılık Krediler Bölüm Başkanı Halit Yıldız’da Pamukbank’tan yani Çukurova ekolünden yöneticiler.”

Ekolün en önemli temsilcisi olan Burhan Karaçam ise Çukurova ekolü içinde Yapı Kredi’yi şöyle anlatıyor: “Benim kurum kültürü deyince Türkiye’de aklıma Yapı Kredi ile birlikte çok az sayıda kurum geliyor. Yapı Kredi bir bütün olarak düşünen, araştıran, tartışan ve tekrar düşünen bir topluluk kültürüydü. Çalışmalarımızın temelini açıklık, katılım ve paylaşım ilkelerimiz oluştururdu.”

Unılever’de İyi Olan Kazanır
Unilever, tam 55 yıldır Türkiye’de ve yarım yüzyılı aşan bu süre içinde sektöre kendi kültürüyle yetişmiş pek çok profesyonel kazandırdı. Türk iş yaşamına yön veren kuruluşlardan biri oldu. Unilever’in eski profesyonellerinden Hazım Ellialtı’nın tabiriyle grup neredeyse “iş dünyası için okul” oldu. Yetiştirdiği profesyoneller zaman içinde farklı şirketlere Unilever kültürünü taşıdı.

K Partners International Ortaklarından Şerif Kaynar, Türkiye’nin en iyi pazarlamacılarının ve hızlı tüketim sektöründe faaliyet gösteren genel müdürlerinin Unilever ekolüne mensup olduğunu belirtiyor.

Unilever’i sistematik tüccarlık yapan bir grup olarak tanımlayan Murat Demiroğlu ise grubun pazarlama ve yönetime dair tüm yöntemleri etkin ve sistemli bir şekilde kullandığını söylüyor. Demiroğlu,“Unilever denilince benim aklıma ilk olarak sistem geliyor. Şirket sistematik olarak çalışıyor. Ancak şirket kültürüne baktığımızda kendi içinde yoğun şekilde rekabet eden çalışanlar görüyoruz. Şirket içinde en iyi olan kazansın mantığı işliyor. İçerdeki rekabete rağmen dışarıya karşı birbirlerini çok koruyorlar. Bu ekole mensup profesyonellerin bir diğer özelliği de herkesin sahadan geliyor olması.”

“Rakiplere sert davranırız”
İnsan kaynakları uzmanları şirketi bu yönüyle değerlendiriyor. Grup bünyesinde uzun yıllar çeşitli kademelerde çalışan ve bugün Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca ise Unilever’i ve ekolünü şöyle anlatıyor: “Unilever ekolü dürüst, saygı ve sevgi ortamını seven, şirkete bağlılığı yüksek kişilerden oluşur. Ekolde çalışanlar demokratik ortamda fikirlerini açıklar, arkadaşlığa, eğitime, çevreye, insan haklarına değer verir. Bunun yanında rakiplere karşı gerektiğinde serbest piyasa kuralları çerçevesinde çok sert reaksiyon gösterir. Ancak hiçbir zaman rakip hakkında olumsuz konuşmaz.”

Karaca Unilever’in kendisine kattıklarına ilişkin şunları söylüyor: “İki konu öne çıkıyor. Birincisi Unilever’de çalışırken 50’den fazla ülkede iş yapmanın verdiği birikimle vatanını çok seven bir dünya vatandaşı oldum. İkincisi ise iş ahlakının nasıl olması gerektiğini ve gerçek adaleti öğrendim” şeklinde konuşuyor.

Unilever’de İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Cem Tarık Yüksel de Unilever ekolünü tutkulu, hayal gücü yüksek, cesaretli ve insan haklarını saygılı sözcükleriyle tanımlıyor. Yüksel, “Büyük hayalleri olan ve bunun peşinde koşacak tutku ve cesarete sahip liderler bu ekolün gelişmesine katkıda bulundular ve bulunuyorlar” diyor.

Doğuş’tan Yetişen İyi Takım Oyuncusudur
Doğuş Holding Türkiye’nin en yenilikçi gruplarından. Grubun yenilikçi yüzü Ferit Şahenk’in yönetime gelmesinden sonra daha net ortaya çıkmaya başladı. Dünyada gelişen sektörleri ve trendleri yakından takip eden Doğuş, cesur yatırımlarıyla da ön plana çıkıyor.

Alanyalı&Alanyalı Yönetici Ortağı Mehtap Alanyalı, böylesi bir karaktere sahip şirketin yönetici yetiştirme anlamında da başarılı olduğunu belirtiyor. Alanyalı, “Doğuş’ta yeni dönem yöneticiler dünya trendlerini yakından takip ediyorlar. Yenilikleri Türkiye’ye getirme anlamında hevesliler. Doğuş Grubu’nun yetiştirdiği yöneticiler de cesur ve keskin yapıdalar. Örneğin yeni sektörlere girmek ve çıkmak konusunda keskin davranışlar ortaya koyabiliyorlar” diyor. Bu durumu da grup bünyesinde iki farklı ekolün yetişmesinden kaynaklandığın söyleyen Mehtap Alanyalı sözlerine şöyle devam ediyor: “Doğuş’da eskiler ve yeniler olmak üzere iki ekol var. Eskiler muhafazakar ve tedbirliler, yenilerin daha yenilikçi ve cesur yaklaşımları var. Bu durum da kimi zaman hızlı hareket etmelerine kimi zaman da hızlı geri çekilişlere neden olabiliyor.”

Etik kurallara bağlıdır ve sivrilmeyi sevmez
Uzmanların Doğuş Grubu’na ilişkin genel görüşü ise grubun ve yöneticilerinin rekabetçi olduğu. Finans, perakende, inşaat ve otomotiv gibi sektörlerde yer almasının da bunun bir göstergesi olduğunu dile getiriyorlar.

Bir İK uzmanı da Doğuş ekolünü şöyle tanımlıyor: “Ortak hareket eder, takım çalışmasına yatkındır, çok sivrilmez ama yaptığı işlerde başarılıdır. Liderleri de cesurdur. Standart ve daha rutin yapabilecek bir hizmeti istenebilecek hizmet haline getirmek konusunda iyidirler.”

Doğuş ekolünün en başarılı temsilcilerinin başında gelen Akın Öngör, Garanti Bankası’nda yaptığı başarılı dönüşümün ardından Garanti ekolünü başlatan yönetici olarak da anılıyor. Öngör, Garanti ekolünün vazgeçilmez değerlerini, “Müşterilerimiz çalışmalarımızın odak noktasıdır. İyi ahlak kurallarına tam uyarız. En büyük önemi insan beynine veririz. Ekip çalışmasına inanırız. Tek vücut halinde çalışırız. Statükoyu korumak yerine sürekli gelişimi sürdürürüz” diye anlatıyor.

 “Koç Ekolünün Yeni Nesil Yöneticileri Daha Global Ve Liberal”
Nedim Esgin/Arçelik Eski Genel Müdürü

Aile Değerleri Yüksektir
Koç ekolünden alt seviyelerden başlanılır, zaman içinde kimileri elenir, kimileri yükselir. Bu yöneticilerini genelde kendi içinden seçen ve kendi kültürü ile yetiştiren bir yaşam şeklidir. Aidiyet duygusu, hukuk ve etik kurallara uyumu yüksek bir ekoldür. Yöneticiler çok çalışır, bu nedenle konservatiftirler. Gece hayatına ve sosyal hayata katılımları sınırlı ama aile değerleri yüksektir.

Terfide Profesyonel
 Dışardan fazla transfer yapmayan gruptan, başarılı olanlar da nadiren ayrılırlar. Koç ekolü diğer Türk şirketlerine göre seçme, yerleştirme, değerlendirme ve terfi konularında oldukça objektif ve profesyonel diyebilirim. Bu ortam iyilerin Koç’ta çalışmak istemelerini, böylece topluluğun başarılı ve sadık insanlardan oluşmasını sağlıyor.

Koç Bana Neler Kattı?
 Koç Holding bünyesinde değişik şirket ve pozisyonlarda çalıştım. Yine yurtdışı görevlerde yer aldım ve değişik kültürleri tanıdım. Bu durum benim muazzam bir tecrübe edinmeme, geniş bir çevre ve değerli ilişkilere sahip olmama neden oldu. Dünyanın en önemli eğitim kurumlarının üst düzey yönetici seminerlerine katıldığım. Dolayısıyla kişisel gelişim açısından da Koç Holding’in rolü büyük. Bu edindiğim değerler, büyük dünya devi şirketlerle iş yaparken rahat etmemi, aynı dili konuşmamı sağladı.

Yeni Nesil Koçluların Profili
 Yeni nesil Koç yöneticilerinin iş dünyasının yenilikçi, hızlı ve daha sert şartlarına uygun olan gerekli değişimi geçirdiklerini gözlemliyorum. Daha fazla inisiyatif alabilen, daha liberal, daha az konservatif ve tabii ki daha globaller. Birde son yıllarda holdingin tüm büyük dünya şirketlerinde olduğu gibi finansal performansa öncelik vermesi dünyaya daha fazla entegre olan, sonuç odaklı yöneticilerin ön plana çıkmasını sağladı.

Unilever ‘Centilmenler Klübü’ Olarak Anılırdı
Hazım Ellialtı/Algida Eski Genel Müdürü

Kuvvetli Liderlik
Unilever yöneticilerinin en temel ortak özelliği iyi bir seçme sürecinden geçmiş olmaları. Kurumsal kültür olarak birbirleriyle iyi geçinen insanlardan oluşur, bir zamanlar centilmenler kulübü olarak bile tanınırlarmış. Bu ekolün temsilcilerinin göze çarpan ortak bir yaşam tarzı yoktur. Genelde makul yaşam tarzına sahiptirler. İş konuşmaktan zevk alırlar, kuvvetli liderliği severler. Ama ben Unilever’in popülarite ile işin gerektirdiği rasyonalite arasında bazen seçim yapmakta zorlanan bir şirket kültürüne sahip olduğunu düşünüyorum.

Hiyerarşi Çok Azaldı
Geçmişle benim ayrıldığım dönem arasında birçok önemli fark var. Öncelikle yönetim kademeleri arasındaki hiyerarşi çok azaldı. İletişim kolaylaştı. Üst yöneticilerle görüşmek eskiden birkaç dua ve çok iyi ön hazırlık gerektirirken son dönemde günlük hayatın bir parçası haline gelmişti. Unilever’de özellikle genç nesil korkmadan ve ısrarla fikrini söyler.

Babacan Pozisyonunu Yitirdi
 Her fırsatta söylediğim gibi tüm yöneticilik formasyonumu Unilever’e borçluyum. Bana dünyayı tanıma şansı verdi. Çok seçkin bir uluslararası toplulukta engin bir sosyal eğitim imkanı sağladı. İşimde hep deneme imkanım oldu. Sanırım benim Unilever’e ilk girdiğim günlerdeki çok kuvvetli ve babacan pazar pozisyonu ve global liderlik karizması en büyük kayıp.

Garanti’de Yöneticiler Kriz Ve Zorluklara Dayanıklıdır
Akın Öngör/Garanti Eski Genel Müdürü

Herkes Kendi İşinin Lideridir
 Garanti’de liderlik anlayışı en iyi bankacı ve yöneticilerden oluşan muhteşem bir ekibe dayanır. Bu ekipte ortak akıl aranır ve bulunur, herkes kendi işinin lideri olarak ortaya çıkar. Ülkemizde hiçbir bankada böyle bir kültür yok. Bu özgün kültürü Garanti kendisi yarattı. En tepedeki lider tıpkı senfoni orkestrası şefi gibi harmoni içinde ve başarı ile yönetir.

Yaşam Tarzları Çağdaştır
 Garanti yöneticilerinin yaşam tarzları oldukça çağdaş. Tüm yöneticiler kendilerine, diğerlerine, topluma, ülkeye, çevre ve insanlığa saygılı örnek insanlardan oluşur. Herkes çalışma arkadaşının konusunda en iyi olduğuna güvenir bu da banka genelinde özgüven oluşturur. Garanti yöneticileri bütün kriz ve zorluklara dayanıklıdır.

Büyük İşler Gerçekleştirdik
Garanti’nin bana katkıları gerçekten çok. İnanılmaz bir kültürü hep beraber oluşturduk. Bu inanılmaz bir serüvendi. Büyük zorluk ve aşamalardan sonra, büyük işler gerçekleştirdik. 1997 yılında Financial Times’ın araştırmasında dünyanın en iyi bankası seçildik.

Liderler Kendilerini Geliştirdi
Her şey gelişim gösteriyor, daha ileriye yol alıyor. Tabii ki Garanti yöneticileri dünden bugüne küresel rekabette en başta olabilecek nitelik ve yeteneklere ulaşarak kendilerini geliştirdiler. Başta genel müdür Ergun Özen olmak üzere Garanti’de dünya çapında pek çok yönetici var. Hepsiyle, Garanti ile gurur duyuyorum.

 “Sadık İşbankalılar Sadece Emekli Olarak Ayrılırlar”
Ersin Özince/İş Bankası Genel Müdürü

Atatürkçü Hayat Felsefesi
İş Bankası çalışanları Atatürkçü düşünce yapısını hayat felsefesi haline getirmiş, çağdaş, kendini geliştirmeye, öğrenmeye ve üretmeye açık, araştırmacı, İş Bankası kültürünü içine sindirmiş kişilerden oluşuyor. Bankada çalışmaya başlayan her yeni İş Bankalı potansiyel olarak bu özelliklere sahiptir ve zaman içinde bunları geliştirip yaşam biçimi haline döndürür. İş Bankası profesyonellere kendilerini, kariyerlerini geliştirebilecekleri bir çalışma ortamı sunar. İş yerindeki rekabet anlayışı sadece ve sadece işin geliştirilmesine hizmet eden bir rekabet anlayışıdır.

Değer Yaratma Hedefi
İş Bankası’nda çalışan yöneticilerin ortak özellikleri, çalıştıkları kurumu benimseyerek sürekli kurumları ve müşterileri lehine artı değer katmak üzere üretmek ve çalışmak. İş Bankası ekolü, kişilere gelişmeye, öğrenmeye ve üretmeye açık olmayı, disiplini, ekip ruhunu empoze eder. İş Bankası sektörde pek çok ilki gerçekleştirip, pek çok yeniliğe öncü olduğu için bu kurumda çalışmış olma deneyimi pek çok kapının açılmasını kolaylaştırır. Ancak İş Bankası, çalışanlarına sunduğu kariyer imkânı, sosyal haklar, kurum kültürü gibi özellikleriyle çalışanlarının genellikle emeklilik nedeniyle ayrıldıkları bir kurum durumundadır.

 “Sabancı Ekolü Hesaplanabilir Risk Alır”

Hasan Güleşçi/Sabancı Holding Eski Ceo’su
Sabancı’daki değerlerden ilki dürüstlük. Sabancı kanun ve yönetmelikler gereği tutması gereken tüm kayıtları tam ve doğru olarak tutar. Kaliteyi, üreticinin tüketiciye olan saygısının göstergesi olarak kabul eder ve ona karşı da dürüst olur.

İş Güvencesi Var
 İkinci değer iş güvencesi. Yazılı bir taahhüt olmamasına rağmen, Sabancı’da çalışma hayatına giren; kendinden istenen görevleri yerine getirdiği; yüz kızartıcı fiillerde bulunmadığı sürece topluluk içinde emekli oluncaya kadar çalışabileceğini bilir.

İçeriden Terfi Geleneği
 İçerden terfi olanağının olması da önemli bir başka değer. Sabancı’da üst pozisyonlardaki boşluklara veya yeni kurulan şirketlerdeki üst pozisyonlara mevcut çalışanlardan atama yapma geleneği vardır. Örneğin ben Bossa kazan dairesinde bakım mühendisi olarak işe başladım ve CEO pozisyonundan emekli oldum.

Hesaplanabilir Risk Alır
 Sabancı ekolü hesaplanabilir risk alır. Sabancı’yı hiç bir işinde ekonomik rasyonellik dışında görmek mümkün değildir.
İstesek de istemesek de değişeceğiz. Sabancı ekolünde yetişen yöneticiler de dünden bugüne değişiyorlar.

Yeniler Daha Profesyonel
 Bizlere göre daha profesyoneller. İş-aile dengesini daha iyi kuruyorlar. Ülke ve global ekonomik gelişmeleri daha yakından ve çok bilinçli bir şekilde takip ediyorlar. Yıldız işlerin tüketiciye en yakın olan ve özellikle hizmet sektöründe olduğunu biliyorlar ve şirket stratejilerini buna göre tasarlıyorlar. Ürettiğini dünyaya satamıyorsa bir şirketin ömrünün uzun olamayacağının da farkındalar.”


Eczacıbaşıların Öne Çıkan Özelikleri Neler?
Erdal Karamercan/Eczacıbaşı Holding Ceo’su


Eczacıbaşı ekolünde topluma saygı, özgünlük anlamında yenilikçilik, kaliteye verilen öncelik ve kurumsal yönetime inanç ön plana çıkıyor. Toplulukta çalışmaya başladığım ilk günden beri, Eczacıbaşı’nda her iş ve girişim kararının ilk ölçütünün, topluma saygı ve katkı olduğunu gördüm.

Yeni İş Alanı Yaratma da Öncü
 Bu saygı, doğal olarak Eczacıbaşılılar’ın kendilerine ve birbirlerine karşı tutumlarına da yansıyor. Yine ilk günden beri gördüğüm bir başka özellik de girişimcilik. Eczacıbaşı’nda, başkalarının çalışmakta olduğu bir alana girmek yerine yeni bir iş alanı yaratmak tercih edilen bir yaklaşım. Eczacıbaşı kuruluşları, ilaçtan tüketim ürünlerine kadar hep kendi alanlarının öncüsü oldular.

 Kurumsallaşma Ve Girişimcilik
 Bu bağlamda, en üst düzey kalite anlayışı, iş yapış tarzımızın temelini oluşturdu. Eczacıbaşı ekolünün bir ayağı da, kurumsallaşmaya verilen önem. Bu anlamda, topluluğumuzda profesyoneller her zaman bir girişimci gibi davranmaya özendirilir. Sorumluluk üstlenme kapasiteleri ölçüsünde de yetki ile donatılırlar.”

Nilüfer Gözütok
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz