Yaratıcıların keşif sırları

“Evreka!” (Buldum!)… Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis Arşimet hamamda yıkanırken suyun kaldırma kuvvetini keşfettiğinde işte böyle bağırmıştı...

13.10.2017 12:03:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yaratıcıların keşif sırları

Aslı Sözbilir

[email protected]

Herkes ilginç buluşlara imza atabilir mi? Stanford Üniversitesi Start X kuluçka programının eski hocaları Olivia Fox Cabane ve Judah Pollack, “The Net and the Butterfly: The Art and Practice of Breakthrough Thinking” (Ağ ve Kelebek: Yenilikçi Düşünme Sanatı ve Uygulaması) adlı kitaplarında herkesin bu düşünme tarzını geliştirip, kullanabileceğini iddia ediyor. Yazarlar beyindeki yaratıcı gücün bir kelebek gibi tahmin edilemez, yakalaması zor ve değerli olduğunu ve eğer bu gücü kullanmak istiyorsak bunu nasıl yapacağımızı öğrenmemiz gerektiğini savunuyor. Fox Cabane ve Pollack, çok satan kitaplarında beynin iki ana ağdan oluştuğunu anlatıyor; amaca yönelik düşünen ve işlerimizi bitirmemizi sağlayan “yönetici ağ” (executive network) ve yaratıcı düşüncelerin kaynağı olan, yazarların dâhiler konseyi olarak tarif ettiği “varsayılan ağ” (default network). Başarmak için her ikisine ihtiyacımız olsa da yazarlara göre insanlığa büyük keşifleri yaptıran aslında “varsayılan ağ”, ancak insanlar bunu nadiren keşfedip kullanabiliyor. İşte tam da bu noktada iki yazar kitapta yaratıcılığı geliştirmek için yapılabilecek egzersizlerin varlığına dikkat çekiyor. Buna göre günlük rutinde yapılan ufak tefek birkaç değişiklik bile zaman zaman yaratıcılığın fark edilebilir miktarda artmasına ön ayak olabiliyor. İşte yaratıcılığın kaynağı ve yenilikçi olabilmenin yollarının satır başları: 

YENİLİKLER NEREDEN GELİYOR?

Ünlü rock grubu Rolling Stones’un gitaristi Keith Richards, 1965 yılında sıcak ve nemli bir yaz günü Florida’da bir otelde uyandı ve başucundaki teybi çalıştırdı. Teypten genelde Richards’ın horlama sesleri geliyordu ama ilk 30 saniyede grubun en ünlü şarkısı olacak olan Satisfaction’ın notaları ve sözleri kayıtlıydı. Richards teybe dokunduğunu bile hatırlamıyordu. İster inanın ister inanmayın Richards’ın yenilik oluşturma süreci Einstein’in relativite teorisini oluştururken kullandığının neredeyse aynısı. Eğer duşta uzun zamandır uğraştığınız bir sorunun çözümü aklınıza geldiyse sizinki de aynı. Bilim adamları bir sorunu çözerken şu iki zihinsel mod arasında geçebilmenin önemli olduğunu düşünüyor; önce sorun hakkında bilinçli olarak çalışma ve sonra da aklınızı boşaltabilme. Sorunlar üzerinde bilinçli olarak düşünmeye “yönetici ağ” (executive network) deniliyor. Bu, insanların yüzyıllardır kullandığı sorun çözme yöntemi ancak tek başına yenilik için yeterli değil. “Varsayılan ağ” (default network) adı verilen ve sizin sorunları duşta çözmenizi sağlayan ağa da ihtiyaç var.

İKİ ZİHİNSEL MOD ARASINDAKİ GEÇİŞ 

Varsayılan ağ, insanlığın yarattığı her şeyin altında yatan güç. Örneğin Keith Richards’ın beynindeki yönetici ağ, ona çok sevilen bir parça yaratması gerektiğini söylüyordu ama bunu yazmasını sağlayamamıştı. Richards uyuduğunda beyninin diğer bölümü, varsayılan ağ devreye girdi ve yaratıcılıkla Satisfaction adlı hit şarkı ortaya çıktı. Varsayılan ağı beyninizin içinde olan ve her konudan anlayan bir dahiler konseyi gibi düşünün. Beynin varsayılan ağ denilen bölümünün adını bugüne kadar pek duymamamızın sebebi modern insanın mantıklı, yapısal ve verimli düşünmeye yatkın olması. Bunların hiçbiri varsayılan ağın özelliği değil. Şu ana kadar hep bir konu üzerine yoğunlaşmaya, yani yönetici ağı çalıştırmaya öncelik verdik. “Varsayılan ağı” bulan Dr. Raichle’nin ona bu ismi vermesinin sebebi ise bu varsayılan ağın beynin spesifik bir işle uğraşmadığı zamanki durumu olması. Ancak insanlar genelde o kadar meşgul ki, beyinleri yaratıcılıklarının asıl ortaya çıkacağı durum olan varsayılan ağ durumuna çok nadiren gelebiliyor. 1800’lerin ortalarında kimyagerler benzinin molekül yapısını çözmeye çalışıyordu. Alman kimyager Friedrich August Kekulé de yönetici ağını bu sorunun cevabına yönlendirmişti ve devamlı konu üzerinde çalışıyordu. Ancak Kekulé benzinin moleküler yapısını bir gece şöminenin karşısında uyuklarken keşfetti. 

~

UYKUNUN MUAZZAM GÜCÜ

Peki, siz varsayılan ağınıza, dâhiler konseyine nasıl erişebilirsiniz? iPhone’daki yapay zeka ürünü Siri’nin yaratıcısı Adam Cheyer, Siri’nin programını yazmanın sıralı ve disiplin gerektiren bir proje olduğunun farkındaydı, ancak ortaya çıkan her sorunun üzerine yönetici ağıyla saldırmanın yararsızlığının da bilincindeydi. Cheyer, bize, Siri’yi yaratırken ne zaman bir sorunda takılsa uyuduğunu anlattı. Dali ve Edison gibi Cheyer de uyuma ve uyanmadan hemen önceki zamanların yaratıcı gücünün farkına varmıştı. Bu zamanlar dahiler konseyimizin en güçlü olduğu zamanlardır. Bunun nedeni de yönetici ağım��zın yer aldığı beynimizin ön tarafının bu zamanlarda hiçbir işle uğraşmıyor olmasıdır. Bazı detaylara dikkat ederseniz, bu anlara girme ve bu anlarda yaratıcılığınızı kullanma fırsatınız daha fazla olur: 

 Uyuduğunuz odayı tertipli ve temiz hale getirin. 

 Kalem kağıt, ses kayıt aracı, cep telefonu veya başka bir not alma aracını başucunuza koyun. 

 Işıkları loşlaştırın veya bir göz maskesi takın. 

 Sessiz veya sadece beyaz sesin olduğu bir ortam yaratın 

 Pijama giyerek veya yatağa girerek çok konforlu bir hale gelmeyin. 

 Günün ortasında veya yemek yedikten hemen sonrası gibi tam gerektiği kadar yorgun olduğunuz anları seçin. 

 Alarmınızı 10-15 dakikaya kurun. 

 Önce bir an beyninizi önünüzdeki soruna konsantre edin sonra da rahatlayın. 

DAHİ MODUNA ERİŞMEK!

Beyninizde tüm fikirlerinizin, duygularınızın, tahminlerinizin birbiriyle tanıştığı ve sohbet ettiği, devamlı yeni fikirlerle karşılaştığı bir parti olduğunu hayal edin… Beyninizdeki dâhiler konseyinde olan biten tam da bu. Diyelim ki bir rapor üzerinde çalışıyorsunuz. Bir şeyin eksik olduğunu biliyorsunuz ama ne olduğunu bulamıyorsunuz. Bir duvara boş boş bakabilirsiniz, e-postalarınızı okuyabilirsiniz veya yönetici ağınızı tamamen rahatlatacak bitki sulamak, yürüyüşe çıkmak veya bir sandviç hazırlamak gibi bir işle uğraşabilirsiniz. Bunların hepsi de yönetici ağınızı rahatlatıp dahi konseyinize kullanmak üzere daha fazla enerji sağlar. Yaratıcılık üzerine çalışan bilim adamları artık gün içinde bazı boş işler yaparak yaratıcılığı açığa çıkarmayı öneriyor ve devamlı meşgul olan profesyonellerin gün içinde düşünme gerektiren zor işlerle üzerine düşünme gerektirmeyenler arasında gidip gelmesini öneriyorlar. Bizim önerdiğimiz böyle aktivitelerin bazıları bir labirentte yürümek, daha önce defalarca seyrettiğiniz bir filmi yeniden izlemek, duvara plastik bir topu atıp tutmak, ağaçların arasından süzülen güneş ışığını izlemek, pencereden dışarı bakmak, koşmak, bulaşığı elle yıkamak. İyi bildiğiniz bir müziği dinlemek de işe yarayabilir, müzik beyninizi açık bir hale getirecek ve dinlediğiniz şarkıyı iyi tanımanız da önünüzdeki işe daha az konsantre olmanızı sağlayacaktır. Çalışırken bir noktada tıkanırsanız masanızdan kalkın ve yukarıda önerdiklerimizden birini yapın. 

YÜRÜYÜŞLE YARATICILIK KATLANIR! 

Yürümek çok komplike bir iştir, bacaklarımızdan, ayaklarımızdan ve diğer organlarımızdan gelen bilgiyi devamlı değerlendirmek zorunda kalırız. Yapılan bir araştırmaya göre yürürken ve yürüyüşten hemen sonra yaratıcı enerjimiz iki katına çıkıyor. Charles Darwin’in zor sorular üzerinde çalışırken kullandığı yarım kilometrelik bir parkuru olduğu bilinen bir gerçek. Darwin bazen üzerinde çalıştığı problemin zorluğunu bu parkuru kaç kere dönerek soruyu çözdüğü şeklinde tanımlardı. Mason Currey’nin dünyanın en önemli 200 mucit ve yaratıcısı üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre bu kişilerin tek ortak özelliği yürüyüştür. Örneğin Charles Dickens her öğleden sonra 3 saatlik yürüyüşlere çıkar ve dönüşte de direkt yazmaya koyulurdu. Keza Beethoven da her gün öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkardı. Tchaikovsky ise tam 2 saat yürür ve 120 dakikadan bir dakika bile az yürüse hasta olacağına inanırdı. Yürüyüş Kierkegaard ve Kant’ın da hayatında önemli yer tutardı. 

YARATICI KISITLAR DA FAYDALI 

Dahi birinin çalışma odasının çok dağınık olduğuna inanılır. Amacınız yaratıcılığınızı tetikleyecek ama verimliliğinizi düşürmeyecek kadar dağınık olmak olmalı. İçinde bulunduğunuz ortamı değiştirmek yaratıcılığınızı artırabilir. Taşlar, toprak, bitkiler getirerek doğayı çalışma odanıza getirebilir veya bir arkadaşınızla odalarınızı değiştirerek kendinizi şaşırtabilirsiniz. Önemli olan nerede yaratıcılığınızın ortaya çıktığını anlamak ve olabildiğince fazla oralarda bulunmaktır. Yaratıcı kısıtlamalar da sizin yaratıcı çevrenizi değiştirmenizi sağlar. Belki de buna en iyi örnek arkadaşları kendisinden 5 kelimelik bir roman yazmasını istediğinde Ernest Hemingway’in verdiği cevaptır; “Satılık bebek ayakkabıları, hiç giyilmedi”. Steve Jobs da ilk Apple mouse üretilirken çalışanlarından kendi kot pantolonu dahil her yüzeyde çalışacak ve avuç içine sığacak bir mouse yaratmalarını istediğinde yaratıcı kısıtlar ortaya koyuyordu. Zaman, para veya alan kısıtları koyarak yaratıcılığınızı artırmayı deneyebilirsiniz. Stanford Dizayn Okulu’nda hoca olan Tina Selig, öğrencilerine girişimciliği anlatmak için onları takımlara ayırdı ve her takıma 5 dolar verdi, hedef bu parayla en çok parayı kazanmaktı. En çok kazanan sunuş zamanını Stanford öğrencilerine iş teklif etmek isteyen bir şirkete binlerce dolara satan takım oldu. Ellerindeki en değerli şeyin sunum yapacakları o 3 dakika olduğunu anlamışlardı. 

~

KELEBEK SÜRECİNİN SIRRI

Steve Jobs’un “Yaratıcılık sadece noktaları birleştirmektir. Yaratıcı insanlara, ‘Bunu nasıl yaptın’ diye sorarsanız, kendilerini biraz suçlu hissederler. Çünkü, onlara göre bir şey yapmamışlardır, görmüşlerdir. Bunu da şu ana kadarki tecrübelerini birleştirerek ve yeni bir şeyler oluşturarak yaparlar” şeklinde tarif ettiği şeyin adı “birleşimsel düşünme”. İşin aslı şu ana kadarki her yaratıcı atılım zaten var olan fikirlerin birleştirilmesinden ortaya çıkmış durumda. Henry Ford, seri üretim hattını, Chicago’daki et kombinalarında kullanılan mekanize çengelleri ve fırınlarda kullanılan bantlı taşıyıcı sistemleri bir araya getirerek yarattı. Rene Laennec adındaki Fransız doktor, bir gün 2 çocuğun uzun boş bir boru ile oynadığını gördü. Bir çocuk boruyu bir çiviyle kaşıyor diğeri de borunun öbür tarafına kulağını dayamış tahtanın artırdığı sesi dinliyordu. Laennec, bu tecrübesiyle modern steteskopu icat etti. 

DESEN TANIMA TEKNİĞİ DE İŞLER

1970’lerin özgürlükçü atmosferi içinde Indiana Üniversitesi, öğrencilerine dekanlıkça kabul edildiği sürece istedikleri her dersi açabileceklerini söyledi. Öğrencilerden Michael Uslan, çizgi roman sevdalısıydı ve bir çizgi roman dersi vermek istedi. Dekanlık önce bunu reddetti ama Uslan, Superman’in hikayesiyle Hz. Musa’nın hikayesi arasındaki benzerliklerin altını çizince dekan öneriyi kabul etmek zorunda kaldı. Uslan daha sonra Batman’in film haklarını aldı ve yapılmış bütün Batman filmlerinin yapımcısı oldu. Uslan, Superman ve Hz. Musa’nın hikayelerinin desenlerinin arasındaki benzerlikleri fark ettiği için dekanı ikna edebilmişti. Bir oteli düşünün. Başarılı olmak için neler yapması gerektiğini, müşteri memnuniyetini artırmak için yapması gerekenleri, nasıl bir CEO’su olması gerektiğini hayal edin. Sonra da bir hastaneyi düşünün. Bu iki işin ne gibi ortak özellikleri var? Örneğin ikisine de her gün çok sayıda insan girip çıkıyor. İkisinin de başarılı olması için gereken ne? İnsan güler yüzlü çalışanların önemli olduğunu düşünüyor ister istemez. Şimdi de çok başarılı bir otel CEO’sunu bir hastanenin başına getirdiğinizi düşünün. Ne yapardı? Otelcilik sektöründen ne gibi bilgileri hastaneye taşırdı? Bu senaryo gerçek hayatta da oldu. 2006 yılında Henry Ford West Bloomfield Hastanesi, Ritz-Carlton’da 25 yıl çalışmış bir otel yöneticisini CEO olarak işe aldı. Gerard van Grinsven, önce doktor hasta ilişkisine eğildi. Oda ziyareti yapan doktorların hastaların yanına oturmasını sağladı. Bu doktorların hastalarla aynı insani seviyeye gelmesini sağlayan basit ama önemli bir değişiklikti. Sonra hastanenin içinde bir SPA açtı ve bunu dışarıdan insanların da kullanmasına izin verdi. Böylece hastane sadece hasta insanların geldiği bir yer olmaktan çıktı. Daha sonra da oteldekilere benzer bir hızlı check in sistemi kurarak bekleme zamanlarını azalttı. Ve Henry Ford West Bloomfield Hastanesi ülkedeki en iyi hastanelerden biri oldu. 

BAHÇENİZİ EKİP BİÇMEK 

Eskiden beynin çocukluktan sonra gelişmeyi durdurduğuna inanılırdı ama beyin daha iyi anlaşıldıkça devamlı gelişen bir organ olduğu anlaşıldı. 2014’te baş dönmesi şikayetiyle hastaneye gelen 24 yaşında Çinli bir kadının beyinciği olmadığı görüldü ama kadın buna rağmen normal bir yaşam sürdürmeyi başarmıştı. Beyninin diğer kısımları beyincik eksikliğini giderecek şekilde gelişmişti. Beynimiz aslında “plastik”. Hayatımız boyunca değişiyor, her yeni tecrübe beynimizi yeni oluşan nöronlar yoluyla fiziksel olarak değiştiriyor. Google’ın yarı gizli araştırma merkezi X’in yöneticisi Astro Teller bulabildiği en plastik insanları işe aldığını söylüyor. Teller, atılım yapabilmenin yeni nöral bağlantılar kurabilme yeteneğiyle ilişkili olduğunun farkında. Bebekken etrafımızdaki her şey yeni bir tecrübedir ve beynimiz devamlı yeni nöral bağlantılar yaratır. Yaşlandıkça yeni tecrübelerin şıklığı azalır ve beynimizin yeni nöronlar yaratma yeteneği azalır. Aslında beynimiz yenilenme yeteneğini kaybetmemiştir, sadece bu konuda antremanlı değildir. Beynin plastikliğini artırmanın en iyi yolu da beynimizi onu yeni nöral bağlantılar kurmaya zorlayacak yeni tecrübelere tabi tutmaktır.

İHTİYACINIZDAN FAZLASINI EKMEK 

1890’larda herkes en yeni teknoloji harikası olan bisikleti edinmek istiyordu. Bir gecede ortaya binlerce bisiklet tamircisi çıktı. Hepsi de bisikletleri daha güvenli, daha hafif veya daha hızlı hale getirmeye çalışıyordu. Bu tamircilerden çoğu bisikletler üzerinde çalışırken öğrendikleri bilgilerle taşıma sektöründe büyük atılımlar yaptı. İlk motorlu uçağı yapan Wright kardeşler, kariyerlerine bisiklet tamircisi olarak başlamıştı. Beyninize ne kadar çok hammadde verirseniz o kadar fazla nöral bağlantı yaratırsınız. Bir işe başlarken sonunda nereye varacağınızı bilmeniz imkansızdır ama eğer yenilikçi atılımlar yapmak isterseniz buna katlanmak zorundasınız. Çiftçiler toprağa tohumları ektikleri zaman hangilerinin ürüne dönüşeceğini bilemez. Bu nedenle de gerekenden fazla tohumu toprağa ekerler. Eğer atılım yapmak istiyorsanız bu tip verimsizlikleri kabul etmeniz gerek. Ayrıca yaptığınız işe yakın işler yapanlarla da görüşmelisiniz. Einstein relativite teorisini tek başına bir odaya kapanarak geliştirmedi. Aksine her akşam beraber yürüyüşe çıktığı ve yaptıklarını tartıştığı bir arkadaş gurubu vardı. Grup üyeleri şiir, sanat, felsefe gibi çok geniş bir konu spekturumunda uzmandı. Yenilikçi atılımlar yapma süreci sosyal ve dışa dönük bir süreçtir, yalnız ve içe dönük değil.”

~


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz