AYCELL’i kim yönetiyor? GSM pazarının dördüncü oyuncusu olan, AYCELL Haberleşme ve Pazarlama AŞ, bildiğiniz gibi, bir Türk Telekom kuruluşu. Bir süre önce Türk Telekom’un yeni atanan yönetimi, IM...
AYCELL’i kim yönetiyor?
GSM pazarının dördüncü oyuncusu olan, AYCELL Haberleşme ve Pazarlama AŞ, bildiğiniz gibi, bir Türk Telekom kuruluşu. Bir süre önce Türk Telekom’un yeni atanan yönetimi, IMF ile Türkiye arasında sorun yaratmıştı. Uzun süre, yönetimin “profesyonelliği” tartışma konusu yapılmıştı. Ama unutuldu, gitti...
Bütün bunlar olurken, sessiz sedasız Aycell’in yönetimi oluşturuldu. Ancak, bu yönetim kadrosu, özellikle de genel müdür pek kamuoyuna çıkmadı. Size biraz onlardan bahsetmek istiyorum.
Aycell’in genel müdürlüğüne C. Mehmet Ekinalan getirildi. Genel müdür yardımcılıklarını ise Ramazan Tezcan ve Ali Ferda Birinci yürütüyor. Ekinalan, 1961 doğumlu, oldukça genç ve dinamik bir yönetici... En çok dikkat çeken özelliği ise uluslararası tecrübesi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Elektronik ve Telekomünikasyon Bölümü’nden sonra, masterını İsveç’de, Malmo World Maritime University’de tamamlamış.
İş hayatına, 1984 yılında, Telsiz İşletmesi Genel Müdürlüğü’nde başlamış. Ekinalan’ın Telekom’a geçişi ise 1992 yılına rastlıyor. Telekom’da GSM şebekesi işletmesi ve Inmart yer istasyonu operasyonu için, uluslararası organizasyonların koordinasyonunda aktif olarak çalışmış.
ABD’de çalıştı
1993-99 yılları arasında NEC Ankara ofisinde müdür olarak telekomünikasyon cihazlarının pazarlanmasını üstlenmiş. Son görevi ise hayli ilginç; Mehmet Ekinalan 1999 yılında ABD’de Omni Communications Inc.’de teknik başkan yardımcısı olarak çalışmaya başlamış. Burada, Azerbaycan-Bakü lokal telefon şebekesi projesi ve yeni telekomünikasyon projelerinin geliştirilmesinde görev yapmış.
Okul arkadaşları!
Yönetim kurulu başkanı S.Vedat Karaarslan da Karadeniz Teknik Üniversitesi elektronik ve haberleşme bölümünden mezun. Bu özellikleri ile iki yöneticinin okul arkadaşı oldukları ortaya çıkıyor. Karaaslan Ankara Telefon Başmüdürlüğü’nde mühendislikle işe başlamış. 1994-95’te Telekomünikasyon Dairesi Başkan Yardımcılığı, ardından ise Bilişim Ağları Dairesi Başkanı olmuş. Ne dersiniz yeterince profesyonel görünüyorlar mı?
“Perde arkasındaki kahraman”
Krize rağmen, en dinamik sektörlerden biri olarak GSM görünüyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, bu sektörde rekabetin giderek kızışması. Özellikle, sektörün yeni oyuncusu Aria, uyguladığı pazarlama stratejisi ile yoluna durmadan devam ediyor. Aria’nın bu etkin pazarlama stratejisinin arkasında Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Renato Mazzucchelli var. Büyük bir bütçeyi yönetiyor ve deyim yerindeyse Türkiye’deki operasyonlarda perde arkasındaki “kahraman “ o... Ben de Mazzucchelli’ye birkaç soru yönelttim. Renato Mazzucchelli, 30 yıldır telekom sektöründe. Ağustos 2000’de bu göreve geldi. Dolayısıyla o tarihten beri de Türkiye’de ve İstanbul’da yaşıyor.
GSM’deki potansiyel
Renato Mazzucchelli, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durum karşısında olumsuz düşünmüyor. Mazzucchelli “Bence Türkiye pazarının en önemli özelliği büyük bir potansiyele sahip olmasıdır” diyor. Ve bir araştırmalarından bahsediyor:
“Telekom Italia Mobile, Türkiye pazarına girmeden önce ciddi araştırmalar yaptı. Türkiye’deki nüfusun yüzde 50’si 12-29 yaş grubu arasında. Ancak, penetrasyon sadece yüzde 27 seviyesinde. Türkiye’deki pazarın hala çok genç ve yenilikçi olduğunu düşünüyorum”.
Bilişim Fuarı’nın ve tabii Aria standının krize rağmen büyük bir ilgi görmesi de onu umutlandırmış. Başarılarını ölçmek için bir müşteri analizi yaptıklarını söylüyor. Bunun sonuçları konusunda da şu bilgiyi veriyor: “Tanınma açısından yüzde 90’lık bir oran yakaladık ve bu diğer sektörler göz önüne alındığında büyük bir başarıdır. Pazarda genç, dinamik ve yenilikçi bir görüntümüz var.”
“Krizde başarı yakaladık”
Aria pazara “talihsiz” bir giriş yaptı. Kampanyalarına yeni başlamışlardı ki kendilerini kriz ortamında buldular. Bakın Mazzaucchelli bu süreci nasıl değerlendiriyor: “Şirketler, bulundukları ülkenin koşullarına uyum sağlayacak esnekliğe sahip olmalı. Bilgi birikimi, uluslararası deneyim, çalışma isteği, şeffaflık, yenilikçilik ve koşulsuz müşteri memnuniyeti gibi şirket değerlerimiz çerçevesinde müşterilerimize en iyi hizmeti sunmaya yoğunlaştık. Bu değerler sayesinde, hem pazarlama hem de müşteri memnuniyeti bakımından şimdiye kadar bir başarı öyküsüne imza attığımızı düşünüyorum.”
Ahmet Öztek’in kaderi!
Türkiye’de medyatik olmak gerçekten ilginç bir süreci kapsıyor. Nereden mi çıktı bu? Son aylarda iş dünyasında bunun çok güzel bir örneği yaşanıyor. Laila’nın yaratıcısı ve işletmecisi Şefik Öztek geçtiğimiz aylarda, gazete sayfalarından eksik olmadı. Laila ve Laila kültürü bir sembol olarak gündeme yerleşti. Öztek, kuşkusuz iyi bir işadamı ve eğlence sektörünü iyi bilen bir girişimci. Sektörünün avantajıyla kamuoyunda onu herkes tanıyor ve biliyor. Ama onu medyada gördükçe, benim aklıma kardeşi Ahmet Öztek geliyor.
Öztek Ailesi 6 kardeş... Kurdukları Öztek Tekstil’in yıldızı 1980’li yıllarda parladı. Ahmet Öztek ise aileyi sürükleyen, şirketlerin başkanlığını yürüten isim. Özellikle ABD pazarında önemli başarıları var. Grubun ihracatı 100 milyon dolara yaklaşıyor. ABD’nin 28 eyaletinde mağazaları bulunuyor. Üstelik ABD’deki mağazalarda Capacity adıyla kendi markalarını pazarlıyorlar.
Ahmet Öztek ise enerjik ve tam anlamıyla “yerinde duramayan” bir yapıya sahip. Galiba kardeşlerin ortak özelliği bu “enerjileri”leri. Her yılın 15 gününü ABD’de geçiriyor. Hedefi ise bu büyük ülkede yüzün üstündeki mağaza sayısını binler seviyesine çıkarmak. Daha sonraki hedef ise Avrupa’ya gelmek. Tabii dünya konjonktürü buna izin verirse! Adını daha fazla duyurması için de galiba kardeşini örnek alıp enerjisini biraz da farklı sektörlerde kullanması gerekiyor...
Halis Komili geri dönüyor
Birkaç dönem önce TÜSİAD Başkanlığı yapan ve Türkiye’nin en eski ailelerinden birine mensup olan Halis Komili, iş dünyasında saygın ve etkin kişiliği ile tanınır. Komili son zamanlarda hiç ortalarda görünmüyor. Kendisine bunun nedenini sorduğumda çok açık yanıtlar verdi. Önce medyada da yer alan, iş hayatındaki sorunlara dikkat çekti. Ardından da bu sorunları çözmeye çalıştığını, yani boş durmadığını söyledi.
Konuştuğumuz sıralarda ABD’den yeni gelmişti ve sık sık bu ülkeye gittiğini, bazı yeni girişimleri olacağını söyledi. Bunları ne zaman kamuoyuna açıklayacağını sorduğumda, yıl sonu ya da 2002 başları olabileceğinden söz etti. Anladığım kadarıyla, yine ilginç ve “niş” bir ürünle Türk iş dünyasının karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Halis Komili pazardaki boşluğu iyi tespit eden yaratıcı bir işadamı. Kurduğu ve son dönemde hisselerini Koç Grubu’na sattığı Bilkom şirketi ile Macintosh bilgisayarları Türkiye’ye ilk getirenlerden biri o olmuştu. Yine “Komili Su” adıyla kurduğu şirketiyle “tüp su” pazarını keşfeden, hatta yaratan ilk girişimci yine Komili’ydi.
Halis Komili ile biraz da kriz üzerine sohbet ettik. Endişeliydi... En büyük kaygısı ise ihracatçıları bekleyen riskle ilgiliydi. Ona göre, eğer bu grup desteklenmezse, ihracatçı, mal satımını sürdürmek için “hammadde” alımı yapamayabilirdi. Komili bu nokta bir formül bulunması gerektiğini düşünüyor. Örneğin bankaların verdiği kredi karşılığında şirketlere bir oranda ortak olması gibi... Sanıyorum, eski TÜSİAD başkanının bu uyarıları dikkate değer...
Koalisyonlardan çok çekti
Tanju Argun deyince aklıma birkaç kelime geliyor; profesyonellik, yöneticilik, istikrar... Netaş’ta yıllarca adeta profesyonel bir yöneticinin nasıl olması gerektiğini gösterdi. Kariyerinin zirvesindeyken bu şirketten emekli oldu.
İşte tam bu sırada, Telekom’un özelleştirilmesi gündemdeydi ve Argun’un adı genel müdürlük için geçti. Ancak, koalisyon ortakları anlaşamadı ve Tanju Argun da, Vestel’e transfer oldu.
Argun ardından Ereğli Demir Çelik’de genel müdür ve yönetim kurulu üyesi oldu. Ereğli’deki günlerinde önemli işler yaptıklarını söylüyor. “Ama kamuda çalışırken Türkiye’de özelleştirmenin şart olduğunu bir kez daha yaşayarak gördüm” diyor. Tanju Argun, Ereğli Demir Çelik tarihinde, istifa ederek ayrılan ilk genel müdür olduğunu vurguluyor.
Sonra ne yaptığını sorduğumda, alüminyum konusunda birkaç üretim tesisi olan Barlan Grup’ta çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Zorda olan bu grubun düze çıkarılması için mücadele vermiş. Ancak, özellikle fon bankalarına borcu olan grubun durumu iyici karmaşıklaşınca, yine kendi isteğiyle ayrılmış.
Tabii söz dönüp dolaşıp yine Telekom’a geldi.... Son dönemde Kemal Derviş’ten Türk Telekom’da görev alıp almayacağı konusunda görüşünün sorulduğunu söyledi. Ama hepimizin bildiği gibi, koalisyonda çıkan anlaşmazlık, Argun’un Telekom’a gitmesini bir kez daha engellemiş.
Peki şimdi ne yapacak? “Danışmanlık şirketi kuruyorum” dedi. Özellikle Toplam Kalite, liderlik konularında şirketlere danışmanlık vermeyi hedefliyor. Profesyonel yöneticilik yapmaz mısınız dediğimde. Tekliflere göre değerlendirebilirim diyor...
Cemalettin Sarar’ın başarısı
Cemalettin Sarar Capital’in keşfettiği girişimcilerden biridir. Onu 1995 yılının eylül ayında kapağımıza taşıdığımızda, kamuoyu tarafından çok fazla tanınmıyordu. İhracata ve iç piyasada sadece Anadolu’ya çalışan Sarar Giyim, kapasite ve ürün kalitesiyle dikkatimizi o günlerde çekmişti.
Cemalettin Sarar, başarısını artırarak sürdürdü. Geçtiğimiz günlerde şimdi neler yaptığını sorma fırsatı buldum. Adeta moral depoladım. Çünkü, kendisi Türkiye’ye ve yatırımlarını yapmış olduğu Eskişehir’e inanmış bir girişimci. Onunla konuşan sanki Türkiye’de kriz yok sanır. Hala büyük bir yatırım hevesi içinde. ABD’deki olay nedeniyle piyasaların durumuna değil, oradaki iş görüşmesini zamanında yapamadığı için endişeliydi.
Cemalettin Sarar, 15 sene Boss’a çalışan Sarar’ın artık, fasonculuğu bıraktığını söylüyor.
Çünkü, artık yurt dışına yaptıkları satışlarda kendi modellerini pazarlıyorlar. Alıcıların yaptığı fiyat düşürme baskını da artık düşünmüyorlar. Yüzde 60 dış piyasa, yüzde 40 iç piyasa dengesi de devam ediyor. Cemalettin Sarar, “ihracatı yakında yüzde 70’e çıkaracağız” diyor.
Türkiye’deki mağaza sayısı da 30’u geçmiş durumda. Bu mağazalarla artık Sarar’ı herkes tanıyor.
Cemalettin Sarar, “keşke mağazacılığa daha önce girseydim” diyor. Çünkü, Anadolu’ya satarken 3-6 ay vadeyle çalışıyordum. Şimdi nakit döndüğünü söylüyor. Mağazacılığın iyi yönetilirse karlı bir iş olduğunu vurguluyor. Satışlarının da bu ortama rağmen iyi olduğuna dikkat çekiyor. Burada en önemli başarısının ise şöyle açıklıyor: “Kumaşları Boss, Zegna gibi, markaların aldığı yerlerden alıyoruz, ancak Sarar’dan onların bir takım elbise fiyatına, iki takım elbise alınıyor”.
Sarar, yakında yurt dışında da mağaza açmaya başlıyor. İlk sırada Almanya var. Sonra Avrupa’nın büyük şehirleri ve ABD gelecek. Sümerbank’tan aldıkları dokuma fabrikasını da gömlek fabrikasına dönüştürmüş. 10 bin-gün kapasite ile gömlekte de Türkiye’nin en büyük üreticilerinden biri haline gelmiş durumda. Cemalettin Sarar, bundan sonraki hedeflerinin kurumsallaşarak, büyümeye devam etmek olduğunu söylüyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?