İnsanlar

Topaloğlu’nun Kapısını Kimler Çalıyor? Servet Topaloğlu, son 10 yıldır perakende sektöründe Real ve Tansaş gibi zincirlerin genel müdürlüğünü yaptı. Onunla son olarak CarrefourSa’nın s...

1.09.2006 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Topaloğlu’nun Kapısını Kimler Çalıyor?

Servet Topaloğlu, son 10 yıldır perakende sektöründe Real ve Tansaş gibi zincirlerin genel müdürlüğünü yaptı. Onunla son olarak CarrefourSa’nın süper marketlerini yönettiği dönemde görüşmüştük. Topaloğlu, bu görevden ayrılalı 2 ayı geçti. Çeşitli kanallardan sürekli onunla ilgili fısıltılar geliyor. Türkiye’ye girmek isteyen perakende zincirlerinin, onun gibi deneyimli ve başarılı bir isimi bünyelerine katmak için kapısını aşındırdıklarını duyuyorum.
 
İşin aslını öğrenmek için Topaloğlu’na ulaştım. Biraz havadan sudan konuştuk. Ailecek güzel bir tatil yaptıklarını, yazın keyfini çıkardıklarını söyledi. Bir fırsatını yakalayıp, Tengelmann Grubu’nun Topaloğlu ile görüştüğü yönünde çıkan haberlerin doğru olup olmadığını sordum.

Cevabı Topaloğlu’nun ağzından vereyim:
“Bir görüşme yaptığım doğru. Ancak, el sıkışma söz konusu değil. Tengelmann, 27 milyar Euro cirosu olan bir şirket ve Türkiye’ye geliyor. Bu kesinleşti. Orada çalışan arkadaşlarım var. Eskiden tanıdığım bir arkadaşım benimle fikir alışverişinde bulunmak istedi. Ben de memnuniyetle kabul ettim. Olayı böyle değerlendirmek gerekiyor.”

Anlaşılan o ki, Tengelmann ile Topaloğlu arasındaki görüşme bir “iş teklifi” değil, “fikir alışverişi” yapmak için gerçekleştirilmiş. Merak edenler için söyleyeyim, Türkiye’ye gelmesi kesinleşen Tengelmann Grubu, son yıllarda Doğu Avrupa ülkelerinde Plus adlı discount market zincirleriyle yayılma stratejisi izliyor. Yani BİM ve Diasa’ya rakip geliyor.

Topaloğlu, Türkiye perakende pazarında Migros, Carrefour, BİM ve Metro gibi oyuncuların gücünden ve sıfırdan sektöre girmenin güçlüklerinden bahsediyor. Söz gıda dışı perakende alanındaki canlılığa geliyor. Yeri gelmişken hemen soruyorum: “Servet Bey, bana kızmayın ama sektörde sizin Media Markt’ın başına geçeceğinize yönelik söylentiler var. Ne diyorsunuz?”

Gülüyor ve “İnanın bu iddianın hiç gerçek payı yok. Bana bu konuda hiç teklif gelmedi” diyor. Teknoloji ürünleri alanında mağazacılık yapan Media Markt, Metro Grubu’nun bir şirketi ve Topaloğlu da o grupta 5 yıl çalıştı. Media Markt’ın gelişi hakkında Topaloğlu’nun düşüncelerini almak istiyorum. “Benim Metro Grubu’nda çalıştığım yıllarda, yani 1997’den bu yana Media Markt’ın Türkiye’ye gelme planı vardı. Bugün takvimler 2006’yı gösteriyor. Görüyorsunuz, bazı kararlar biraz geç alınıyor” yorumunu yapıyor.

Emin Sazak, Yüksel’deki Yeni Gelişmeleri Anlattı

Geçtiğimiz ay Yüksel İnşaat’ın CEO’su Emin Sazak ile tanıştım. Şirketteki yeni gelişmelerden, hedeflerinden ve kurumsal yönetim ile ilgili planlarıyla ilgili konuştuk.
Önce biraz Yüksel’in tepe yönetimindeki son tabloyu anlatmak istiyorum…1963’te Ankara’da kurulan Yüksel İnşaat, sektörün en köklü şirketlerinden. Yılmaz, Gün ve Güven Sazak kardeşler ve yakın arkadaşları Mehmet Sert’in temellerini attığı şirket, bugün ikinci kuşağın yönetimine geçmiş durumda. Yılmaz ve Gün Sazak kardeşler vefat etti, Güven Sazak ve Mehmet Sert ise onursal başkan unvanıyla şirketle bağlarını sürdürüyor.

Emin Sazak’tan aldığım bilgilere göre, şirket geçtiğimiz günlerde yönetim kurulunu yeniden yapılandırdı. Şirketin yönetim kurulu başkanlığını rahmetli Gün Sazak’ın oğlu Süleyman Servet Sazak yürütüyor. Şirketin CEO’luğunu ise rahmetli Yılmaz Sazak’ın oğlu Emin Sazak yapıyor. Güven Sazak’ın oğlu Mehmet Emin Sazak ve Yurdal Sert ise yönetim kurulu üyesi. Aileleri temsilen 4 üyenin bulunduğu yönetim kurulundaki profesyonel üye sayısı ise yeni gelişmeler doğrultusunda 2’den 3’e çıktı. Sazak, “Üçüncü kuşak aile bireyleri yavaş yavaş iş yaşamına atılacak yaşlara geliyor. Şu anda yazılı bir aile anayasamız yok. Ancak onlarında aramıza katılmasıyla belki de böyle bir çalışma yapmamız gündeme gelebilir” diyor.

Emin Sazak, 40’lı yaşların ortalarında, iş hayatında 20 yılı geride bırakmış, deneyimli ve çok dinamik bir işadamı. İncelediğim kadarıyla şirketin yönetim kurulundaki tüm üyelerin profili de böyle. Yani deneyimli, genç ve dinamik…

Bu tablo şirketin iş sonuçlarına da yansıyor. Sazak, “2005 yılı ciromuz 580 milyon dolar civarında gerçekleşti. Bu rakamın 530 milyon doları inşaat ve inşaatı direkt ilgilendiren sektörlerdeki şirketlerimizden geldi. Bu rakamın da yüzde 65’ini yurtdışındaki şirketlerimizden elde ettik. Şu anda yurtdışındaki işlerimizin toplam tutarı 1,2-1,3 milyar dolar civarında. Yurtiçinde büyük bölümü tamamlanma aşamasında olan projelerimizin tutarı ise 700-800 milyon dolar kadar” diyor.

Hedefleri ise çok net: “Biz inşaatı ana işimiz olarak görüyoruz ve bu alanda büyümeyi istiyoruz. Yurtiçinde ve yurtdışında her türlü altyapı projesi ihalesini takip ediyoruz.”

Bir İstanbullu olarak en merak ettiğim konuyu sormadan duramıyorum: “Kadıköy- Kartal metro inşaatı zamanında bitecek mi”…Sazak, önce “Proje de bazı değişiklikler olması söz konusu” dese de, sözü “Siz yine de 24 ay içinde tamamlanacağını yazabilirsiniz” diyerek bitiriyor ve yüreğime su serpiyor.

Cahit Paksoy’un ÜLKER’deki Yeni Planları

Aycell ile Aria’nın birleşmesi sonrasında 3 yıla yakın bir süre Avea’nın genel müdürlüğünü yapan Cahit Paksoy, 2005 yılında kasım ayı sonunda görevinden ayrıldı. Paksoy, Avea sonrasında telekomünikasyon alanında çeşitli projelere danışmanlık yaptı. Geçtiğimiz nisan ayı sonunda ise Ülker Grubu’na katıldığı haberi geldi. Ülker, yazılı bir açıklamayla Paksoy’un Ambalaj Grubu’na bağlı şirketlerde yönetim kurulu üyesi olacağını duyurdu.

Temmuz ayında Paksoy ile uçakta karşılaştım ve neler yaptığını sordum. “Bir süre daha konuşmak istemiyorum, daha sonra anlatırım” karşılığını vermişti. Geçtiğimiz ay Paksoy’u aradım ve Ülker’in genel merkezinde buluştuk. Ona önce Avea’dan neden ayrıldığını sordum. İş etiği çerçevesinde üstü kapalı bir yanıt verdi bana: “Oradaki 3 yıl boyunca ekip olarak şirketi bir noktadan diğerine taşıdık. Misyonumuzu yerine getirdik. Gelecek için benim büyüme yaklaşımımla ortakların düşünceleri aynı değildi. Bu nedenle ben ayrılmamın daha doğru olacağını öngördüm. Yönetimle bu konuda anlaştık ve ayrıldım.”

Ülker’e geçişinin nasıl gerçekleştiğine gelince… Paksoy’a teklif doğrudan Ülker’in tepe yönetiminden gelmiş. İsim vermek istemese de, teklifin Ülker Ailesi’ne mensup bireylerden biri tarafından yapıldığı anlaşılıyor.

Sırada yeni görev mi var?
Paksoy’un “Bana başlangıç olarak Ambalaj Grubu’nun CEO’luğunu verdiler” sözleri bana onun Ülker Grubu içinde başka önemli sorumluluklar da üstlenebileceği izlenimini verdi. Paksoy’un da yeni görevine ve Ülker Grubu’na çok çabuk ısınmış olduğunu gördüm.

Ülker’i, “çok güçlü, her türlü yeniliğe açık ve çalışanına çok fazla değer veren bir grup” olarak tanımlıyor. “Ben ABD ve Avrupa’da da görevler üstlendim. Çalışanına Ülker kadar değer veren az şirket gördüm. Burası çok iyi ürün üreten, tamamen kayıtlı ve legal çalışan bir kurum. Bu grupta tüm fikirler dinleniyor ve keyifle çalışılıyor” diyor.

Sohbetimiz dönüp dolaşıp Ambalaj Grubu’na yönelik yeni projelere geliyor. Paksoy’a “Atamanız duyurulurken Ülker Ambalaj Grubu’nun stratejik ortaklıklarla bölgesel yatırımlara girişimi de öngörülüyor diye bir açıklama yapılmıştı. Bu konudaki çalışmalar ne aşama da” diye soruyorum. Paksoy, şimdilik gelecek stratejilerini belirleme çalışmalarının devam ettiğini ve bir süre daha sessiz kalmayı tercih ettiklerini söylüyor. Ancak, temposundan anlaşılan o ki, birkaç ay içinde Ülker Ambalaj Grubu’ndan önemli bazı haberler alacağız.

Nurdoğan’ın Federal Grubu Nasıl Büyüyecek?

Geçtiğimiz ay “Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi”ni açıkladığımız Capital500 özel sayımızı incelerken, sayfalar arasında bir ilan dikkatimi çekti. Neredeyse 10 yılı aşkın zamandır ekonomi alanında yayıncılık yapıyorum. Türkiye’nin en büyük gruplarını ve en büyük ilk 1.000 şirketini yakından tanırım. Oysa elektrik malzemelerinden traktöre, mermerden fidancılığa kadar çok değişik alanlarda üretim yapan ve 13 şirketten oluşan bu grubu ve başındaki ismi tanımadığımı fark ettim.

 Araştırdığımda grubun başındaki ismin Mustafa Nurdoğan olduğunu öğrendim. Nurdoğan’ın ve ortaklarının hikâyesi ilginç. Federal Grup bünyesindeki Federal Electric ve Federal Simon şirketlerinin ise üretim alanları gerçekten niş. Federal Electric, sanayide ve evlerde kullanılan kontaktörler, güç kondansatörleri, şalterler, sigortalar ve akıllı sayaçlar gibi elektrik malzemeleri üretiyor. Simon Holding adında İspanyol bir yabancı ortağı bulunan Federal Simon ise elektrik anahtarları üretimi sektöründe.

Mustafa Nurdoğan’ın hikayesine gelince…1971’de Yıldız Teknik Üniversitesi’nden elektrik mühendisi olarak mezun olduktan sonra tam 19 yıl profesyonel çalışma yaşantısının içinde yer alıyor. İller Bankası’nda, Avusturya ve Türkiye’de çeşitli yabancı şirketlerde deneyim kazandıktan sonra, 1990 yılında kendi işini kurmaya karar veriyor. Kardeşi ve iki kayınbiraderi ile birlikte 300 bin dolarlık bir sermayeyle yola çıkıyorlar.

Bugün geldikleri noktayı ise Nurdoğan’ın şu sözleriyle aktarmak istiyorum. Nurdoğan, net ciro rakamını açıklamasa da, grubun büyüklüğü ile ilgili şu ipucunu veriyor: “Grup şirketlerinin toplam cirosunun Capital500 sıralamasına girebilecek düzeye eriştiğini söyleyebilirim. Biz şu an elektrik malzemeleri alanında bir veya ikinci sıradayız. Bu işte rakibimiz ise Siemens gibi uluslararası üreticiler.”

Grup, elektrik malzemeleri üretiminin yüzde 40 ila yüzde 60 arasında değişen bölümünü ihraç ediyor. Mermer üretiminin ise yüzde 80’inden fazlasını yurtdışına satıyor.

Kurulduğundan bugüne kadar 15 yıl boyunca yılda ortalama yüzde 30’luk bir büyüme yakalayan grubun hedefi bu performansı sürdürmek. Nurdoğan, “Bu nedenle gelişmeleri takip etmeye ve eğitime çok önem veriyoruz. Sakarya Üniversitesi ve TÜBİTAK ile birlikte bugüne dek çok ortak proje yaptık. Bundan sonra da Ar-Ge faaliyetlerimize ve üniversiteler ile ortak projelerine ağırlık vereceğiz” diyerek büyümenin sırrının yenilikçilikten geçtiğini vurguluyor.

Akdemir'in CISCO’ya Süpriz Geçişinin Perde Arkası

Geçtiğimiz mart ayı sonunda Cisco Türkiye’nin genel müdürlüğüne kamu kökenli bir yöneticinin getirilmesi, pek çok kişiyi olduğu gibi beni de şaşırttı. Aslında Cisco’nun yeni genel müdürü Erkan Akdemir, telekom sektöründe pek çok kişinin tanıdığı bir isim… Özgeçmişini incelediğimde, kamuda telekomdan e-dönüşüme kadar pek çok farklı alanda çok kritik sorumluluklar üstlendiğini gördüm.

Akdemir, mühendislik kökenli bir yönetici. Hacettepe Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra ABD’de Colorado Üniversitesi’nden telekom konusunda master derecesi almış. Kariyerine Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman yardımcısı olarak adım attıktan sonra, kamuda basamakları tırmanmaya devam etmiş. 2000-2002 arasında Telekomünikasyon Kurumu’nda kurul üyesi olarak görev yapmış.

Onu asıl göz önüne taşıyan görev ise 2002 yılında Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenmesi oldu. Türk Telekom’un özelleştirilmesinden sonra ise kablo televizyon şirketi KabloNet’in yönetim kurulu başkanlığını yaptı. 2006 yılının ikinci çeyreğinde Cisco Türkiye’nin genel müdürü olduğundan bu yana ise basına neredeyse hiç çıkmadı. Geçtiğimiz ay Akdemir’i telefonla aradım ve kendisiyle kısa bir görüşme yaptık. Cisco’ya geçiş sürecini, son 5 aydır neler yaptığını konuştuk.

Cisco’ya geçişi onun içinde sürpriz olmuş aslında. “Bir toplantı vesilesiyle yurtdışındayken Cisco’nun üst düzey yetkililerinden biriyle karşılaştım ve o karşılaşmadan 24 saat sonra bu teklifi aldım. Benim için gerçekten sürpriz oldu” diyor. Bu teklifin ardından görüşmeler başlıyor ve birkaç ay sonrasında Akdemir Cisco’nun genel müdürlük görevini kabul ediyor. Geçen 5 ayda yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor:

“Bu süreçte şirketin iş yapma stilini kavradım. Türkiye organizasyonunda ve bölge organizasyonunda çalışan insanlarla tanıştım. Cisco, işbirliğine çok açık bir şirket. Oturmuş bir sistemi, çok güzel çalışan bir altyapısı var. Erişemeyeceğiniz, ulaşamayacağınız bir know-how yok bu şirkette. Bu nedenle geçiş ve adaptasyon dönemi benim beklediğimden çok daha kısa oldu.”

Akdemir, şirketteki hiyerarşik olmayan sıcak insan ilişkileri ortamından da etkilenmiş. “Şirketin en etkileyici bulduğum yönü ise elbette tüm iş süreçlerinin ağ temelli olması” diyor. Ondan Cisco Türkiye’nin yeni planlarını öğrenemedim ancak bu konuda çok yakında bir açıklama yapacakları bilgisini aldım.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz