Tarım Makinelerinde Zirveyi Hedefliyoruz

Mehmet Hattat / Hema Endüstri Yöneticisi    Mehmet Hattat, Kayseri’nin köklü Hattat ailesinden. İş hayatına 3 erkek kardeşi ile birlikte başladı. Ancak, işlerini, ön plana çıkmadan götürd...

1.03.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Mehmet Hattat / Hema Endüstri Yöneticisi  
 
Mehmet Hattat, Kayseri’nin köklü Hattat ailesinden. İş hayatına 3 erkek kardeşi ile birlikte başladı. Ancak, işlerini, ön plana çıkmadan götürdü. İstikrarlı büyüdü, fazla sektörlere dağılmadı. Otomotiv yan sanayi, traktör derken, son yıllarda savunma sanayine ve turizme de girdi. Yıllık cirosu ise 160 milyon dolara ulaştı. Mehmet Hattat, şimdi de Dubai’deki 7 yıldızlı otelin benzerini inşa ediyor. Geleceğe yönelik hedefini ise şu sözlerle açıklıyor: Öncelikle savunma sanayiinde ciddi yatırımlar hedefliyoruz. Traktör ve tüm tarım makineleri sektöründe büyümeyi planlıyoruz. Şu anda en çok hız verdiğimiz konu tarım makineleri”.  
 
Kayserili Hattat Ailesi, Türkiye’nin köklü ailelerinden. Yaşar, Mehmet, Emin ve Ahmet  isimli dört kardeşin girişimleriyle önemli yatırımlara imza attılar. Ancak, daha sonra önce Yaşar Hattat kardeşlerden ayrılarak Kayseri’ye geri döndü. Ardından, Mehmet Hattat diğer kardeşlerden ayrılarak, işlerin bir bölümünü devir aldı. Mehmet Hattat, kardeşler arasında en az tanınanı ve en az konuşanlarından. Oysa, Türkiye’nin en büyük otomotiv yan sanayi şirketlerinden, Hema Endüstri’yi yönetiyor. Tarım makineleri, savunma sanayii ve turizm sektörlerindeki yeni yatırımlarıyla da dikkat çekiyor.  
 
Hema Endüstri, Valtra Traktörleri’yle üretim anlaşması yaptı. Valtra, yılda 3 milyar dolar cirosuyla tarım makinelerinde dünya devi olan Agco Grubu bünyesinde yer alıyor. Hema’nın   yılda üreteceği 20 bin Valtra traktör, başta ABD olmak üzere tüm dünyaya pazarlanacak.  
Savunma sanayiinde de iddialı olan grup, Türk Silahlı Kuvvetleri için zırhlı araç üretimine başlıyor. Ayrıca, Hema, Atak Helikopter Projesi kapsamında da helikopterlerin transmisyonları ve hidrolik kısımlarını üretecek.  
 
Hema Endüstri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hattat, “Önümüzdeki 10 yılda, yılda 5 milyar dolar olan hidrolik fren, direksiyon gibi, aksanların pazarındaki payımızı yüzde 10’a çıkarmayı hedefliyoruz” diyor.  
 
Hema, İstanbul Maslak’da yeni bir turizm kompleksi inşa ediyor. 120 milyon dolara mal olacak kompleks otel, apart ofis ve rezidans olmak üzere üç ayrı kuleden oluşacak. Dubai’deki 7 yıldızlı Burj Al Arap Oteli’nin mimarisini andıran kulelerin ismi  “Demond’s of İstanbul”, yani İstanbul’un pırlantaları. Hema Endüstri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hattat ile iş hayatını ve yeni yatırımlarını konuştuk:  
 
Hattatlar iş dünyasının eski ailelerinden. Aile ne zaman nasıl atıldı iş hayatına?  
 
Biz 1960’ların başında öncelikle yol ve köprü inşaatlarıyla iş hayatına atıldık. Ahmet, Mehmet, Yaşar ve Emin biraderler olarak çalışmaya başladık. Sakar geçidi, Gökova’ya inen Muğla Marmaris yolu, İstanbul’daki Aksaray Çarşısı ve viyadükleri gibi yol ve köprü işleri yaptık.  
1971 yılına kadar inşaat devam etti. Daha sonra Hema kuruldu. Yaşar Bey ayrılıp Kayseri’ye döndü. Mehmet, Emin ve Ahmet olmak üzere biz üç birader Hema’yı kurduk. İlk olarak da Çerkezköy’de Hema Hidrolik’le yola çıktık. Arkasından Ford Traktör’le lisans anlaşması yaparak Kayseri’de traktör üretimine başladık. 1975’de de Ankara Polatlı’daki Hema Dişli fabrikası kuruldu.  
 
Bunlar başarıyla devam eti. Ancak, Türkiye’deki aile şirketlerinin durumunu biliyorsunuz. 1982 yılında ben biraderlerden ayrıldım. Emin ve Ahmet yine birlikte devam ettiler. İki birader Ankara’daki Hema Dişli ve Kayseri’deki Ford Traktör fabrikasının sahibi oldular. Ben de Çerkezköy’deki Hema Hidrolik fabrikasını devir alarak üretime başladım. Kardeşlik bağlarımızı sürdürüyoruz. Ama işlerimiz, şirketlerimiz tamamen ayrı.    
 
İş hayatınızda zor dönemleriniz oldu. Bunları nasıl aştınız? Sanayicilere tavsiyeleriniz neler?  
 
İlk zorluk 1978 yılında oldu. Ecevit hükümeti zamanında Faruk Sükan dönemiydi. Malum Faruk Sükan “Zehir hafiye” olarak ortaya çıkmıştı. Fabrikaları rastgele mühürlüyordu. Biz de bundan nasibimizi aldık. Fabrikamız ve gümrükteki mallarımız mühürlendi. Bankadaki her şeyimiz bloke edildi. Dolayısıyla, çok sıkıntılı bir dönem yaşadık. Bunu sabır, diyalog ve hukuk yoluyla aştık. Uzun sürdü. Ama pes etmedik.  
 
Kaç yıl sürdü bu dönem?  
 
Beş yıl sürdü. Yani o güzelim makineler İstanbul, Mersin gümrüklerinde çürümeye sevk edildi. Çalışamaz hale geldi. Adalet yerini buldu ama tabii acısı da çok büyük oldu.  
 
Kardeşlerinizden ayrıldığınız dönem de zordu sanırım…  
 
1978’de Faruk Sükan olaylarından 1982’ye geldiğimizde düzlüğe çıkmıştık artık. Mahkemeler bitmişti. Dolayısıyla, biraderlerden ayrıldım. Kendi işlerime devam ettim. İşlerim de büyüyor. 1994 krizinde Türkiye’deki birçok sanayici gibi, biz de sarsıldık. Ama onunda sabırla, çalışarak üstesinden geldik.  
 
Peki grup nereden nereye geldi?  
 
Türkiye’deki pazar zikzaklarla dolu olduğu için ihracata yöneldik. İhracatta da öncelikli hedef seçtiğimiz pazar Amerika oldu. Şu anda da ciromuzun hemen hemen yarısını ihracattan elde ediyoruz.  
 
Amerika ve Avrupa pazarlarıyla çalışıyoruz. Bu arada Amerikalılarla iki tane ortaklık kurduk. Dünyanın en büyük otomobil yan sanayi devlerinden biri olan TRW ile ortaklık yaptık. TRW fren ve hidrolik direksiyonda, dünyanın sayılı gruplarından. Bu firmayla ortaklık kurduk. İkincisi de traktör üretmek için John Deere ile ortak olduk. 10 yıldan beri TRW ile çok iyi devam ediyor. Ama John Deere ile kurduğumuz ortaklık 1,5 yıl içinde daha meyvesini alamadan fiyasko ile neticelendi.  
 
Bu ortaklığın yürümemesinin özel bir nedeni var mıydı?  
 
Bütün tesisi, fabrikayı kurduk. Herkes sermaye taahhüdünü yerine getirdi. Fiyasko tabir ettiğim, her iki tarafta her şeyi anlaşmaya uygun yaptı. Traktör de üretilmeye başladık. Ama yürümedi. Onlar şöyleydi, biz böyleydik gibi şeyler söylemek istemiyorum. Aslında hala ilişkimiz devam ediyor. Onların Amerika ve Avrupa’daki tüm fabrikalarının hidrolik teçhizat ihtiyacını Çerkezköy fabrikamız karşılıyor. Sadece traktör üretme işimiz durdu.    
 
Bir de Valtra ortaklığınız var sanırım…  
 
John Deere ile yollarımızı ayrıldıktan sonra Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu’daki pazarı paylaşmak için gerek bizde gerekse yabancı şirketlerde bir işbirliği arayışı başladı. Karşımıza Valtra firması çıktı. Finlandiyalı Valtra firması eskiden Volvo’nun sahip olduğu bir grup. John Deere’den sonra dünyanın ikinci büyük yan sanayi üreticisi konumunda. Dünyanın en kaliteli ve bozulmayan traktörünü imal ediyor.  
 
“Bozulmayan traktör” burada çok önemli. 35 milyon dolarlık bir yatırım. Yılda 20 bin traktör üretmeyi hedefliyoruz. Çerkezköy’deki 85 bin metrekarelik kapalı alan tesisimizde üretilecek Valtra traktörleri, 2006 yılından itibaren başta ABD olmak üzere bütün dünyada pazarlanacak.  
 
Otomotiv sektörünün büyümesiyle yan sanayi de cazibesini artırıyor. Sektörde şu an durumu nasıl?  
 
Otomotiv sektörü gerçekten ciddi şekilde büyüyor. Bu gelişimde de ihracatın büyük bir rolü var. 1993 yılında bu işi çok iyi bilenlerden İnan Kıraç Bey, bana “Biraz sabredin. Türkiye’deki otomotiv ve yan sanayi ihracatı tekstili geçecek” dedi. O zaman pek kimse buna inanmadı. Ama İnan Kıraç’ın dediği çıktı. Sektör çok hızlı büyüyor. Ben teknoloji de ihraç edeceğimize inanıyorum. Şu anda Türkiye’deki yan sanayi şirketlerinin kapalı saha ve personel sayısı ana şirketlerden daha büyük.  
 
Sigorta, turizm gibi alanlarda da faaliyet gösteriyorsunuz. Bu sektörlerde neyi hedefliyorsunuz?  
 
Turizm, sigorta sektörlerinde de şirketlerimiz var. Esas işimizin yanı sıra, bu alanlarda da faaliyet gösteriyoruz. Biz Hema Endüstri şirketini parçalamak istemiyoruz. Bunun için diğer faaliyetlerimizi de Hema Endüstri’de topladık. Başka işkollarına çok fazla girmeyi de düşünmüyorum. Turizm hariç. İstanbul’da bir turizm kompleksi yapıyoruz. Bunun dışında  sahamızın dışına da çok fazla çıkmak istemiyoruz.  
 
Nasıl bir turizm kompleksi bu?  
 
Malezya, Endonezya ve Singapur’da yılda 800 bin kişi hicaza gidiyor. Bunların büyük kısmı da İstanbul’a gelmek istiyor. Ama İstanbul’da kendilerinin de hissedar olacağı, her türlü konforun olduğu bir komplekse ihtiyaç duyuyorlar. Çok lükse düşkünler, paraları da var. Onun için burada böyle bir turizm kompleksi yapmaya karar verdik. İstanbul’daki deprem gerilimini de gidermek için kuleleri çelikten yapacağız. Çünkü böyle bir endişeleri var.  
 
Bu projenin maliyeti ne kadar?  
 
Yaklaşık 120 milyon dolar civarında.    
 
Ortaklık yapısı nasıl? Proje ne zaman tamamlanacak?  
      
Ortaklık düzeniyle ilgili şu an net bir şey yok.Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor. Oteli üç yıl sonra açmayı planlıyoruz.  
 
Hema Endüstri Grubu’nun cirosu ne kadar?  
 
2003’de 150 milyon doların üzerinde bir ciro yaptık. İlk 200’e gireriz.  
 
Bunun dışında hangi sektörlerde potansiyel görüyorsunuz?  
 
Girmek istediğim pek alan yok. Türkiye ümit ederim bir ortak pazar ülkesi olur. Gençlere tavsiyem üretim, satış ve ihracat.  
 
3 yıl sonra Hema Endüstri’yi nerede görüyorsunuz? Cirosu, ihracatı…  
 
Öncelikle kendi iş alanımızda olmak üzere savunma sanayiinde ciddi yatırımlar hedefliyoruz.   Traktör ve tüm tarım makineleri sektöründe büyümeyi planlıyoruz. Şu anda en çok hız verdiğimiz konu tarım makineleri.  
 
Son dönemlerde büyük gruplar da bu işe giriyor. Tarım da ciddi bir potansiyel var mı?  
 
Büyük gruplarda da tarıma yatırım yapıyor ama bizim en büyük hedefimiz tarım makineleri ihraç etmek. Şu anda fabrikamızın yüzde 50’si ihracata çalışıyor. Ürettiğimiz traktöründe yarısından fazlasını ihraç etmeyi hedefliyoruz. Anlaşmalarımızı da o şekilde yapıyoruz.  
Yeni projeler dışında sadece fabrikaya her yıl 20 milyon dolara yakın yenileme yatırımı yapıyoruz.  
 
DÜNYAYA TRAKTÖR ÜRETECEK  
 
Bu anlaşma ne zaman yapıldı?  
 
26 Eylül’de anlaştık. 10 Kasım’da da Almanya Hannover Fuarı’nda imzalandık. Ayrıca Romanya’daki Universal traktör fabrikasıyla da anlaşmamız var. 2003’ün mart ayında da birlikte ürettiğimiz traktörlerin satışına başladık.  
 
Bu arada Universal firmasını, İtalya’daki Landini traktör şirketi satın aldı. Landini çok büyük bir grup. Dolayısıyla, bizim bir yerde artık lisansörümüz, Romanya Universal yerine İtalya’daki Landini oldu.  
 
Diğer taraftan Finlandiyalı Valtra’yı da biz işbirliği yaptıktan sonra Massey Ferguson traktörlerini de bünyesinde bulundurduğu Agco Grup satın aldı. Burada da bizim şemsiyemiz değişti. Bu sefer Agco Grubu’nun içine girdik. Bu grubun yıllık cirosu ortalama 3 milyar dolar. Dünyanın önde gelen tarım teknolojilerini geliştiriyor.  
 
“SAVUNMA SANAYİİNDE ÇOK İDDİALIYIZ”  
 
Çocuklarınızla çalışıyorsunuz değil mi?  
 
İki kızım, bir oğlumla birlikte çalışıyorum. İpek tamamen finansmana bakıyor. Diğer kızım Yeşim, turizm yatırımlarımızla ilgileniyor. Oğlum İbrahim de şirkette traktör ve savunma sanayiinin sorumluluğunu almış durumda. Hema Hidrolik olan şirketin ismini Hema Endüstri olarak değiştirdik.  
 
Türkiye’deki bütün araçların, hidrolik direksiyonlarını üretiyoruz. Renault, Fiat, Mercedes, Ford Otosan gibi, birçok şirkete hidrolik direksiyon ve fren sistemi üretiyoruz. Boeing uçakları için iniş takımları yapıyoruz.    
 
Savunma sanayiinde de oldukça iddialıyız. Türk Silahlı Kuvvetleri için zırhlı araç üretmeyi planlıyoruz. İlk prototip araçları yaptık. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin testinden başarıyla geçti. Atak Helikopter projesinin transmisyonları ve hidrolik kısımlarını biz üreteceğiz. Tabii bu proje hayata geçtiği takdirde. Önümüzdeki 10 yılda, yılda 5 milyar dolar olan hidrolik fren, direksiyon gibi aksanların pazarındaki payımızı yüzde 10’a çıkarmayı hedefliyoruz.  
 
“OTEL İSTANBUL’UN PIRLANTA KULELERİ OLACAK”  
 
Turizm kompleksi projesinden biraz bahseder misiniz?  
 
Büyük bir turizm kompleksi yapıyoruz. Bu komplekste otel, konferans merkezi, toplantı salonları, alışveriş mağazaları olacak. Maslak’daki Princess Oteli’nin yanındaki araziye yapıyoruz. Otel, apart ofis ve rezidans olarak hizmet verecek kuleler, Dubai’deki 7 yıldızlı Burj Al Arap Oteli’nin mimarisini andırıyor. Kulelerin adı “Demond’s of İstanbul” yani İstanbul’un pırlantaları olacak. Aslında bu arsa uzun yıllardan beri bana ait. Ne yapacağımla ilgili çok fazla bir düşüncem yoktu. Etütler yaptırdım. Bu çalışmaların sonucunda böyle bir kompleks yapma fikri ortaya çıktı. Geçen yıl haziran ayında başbakanımız Tayip Erdoğan ile birlikte Kuala Lumpur’a gittik. Kuala Lumpur’dan ben de bir davet almıştım. Bu davet gereğince başbakanımızı bize ortak olacak müteşebbislerle tanıştırdım. Malezya’da, Endonezya’da, Singapur’da çok büyük bir Müslüman kitle var. Tabii bu Müslüman topluluğun Hac farzları ya da Ümre’ye gidiş anlayışı bizimkinden farklı. İstanbul’u, buradaki kutsal emanetleri görmeden bu hac işleminin olduğuna inanmıyorlar. Bunların hepsi buraya gelip İstanbul’daki İslami değerleri görmek istiyorlar. Bunları görmeden haccın kabul olacağına inanmıyorlar.    
Bunları söyleyen turizmcileri başbakanımızla, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile tanıştırdım. Oradaki müteşebbisler bizim yapacağımız turizm kompleksine ortak olup, birlikte işletmek istediklerini söylediler.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz