Hammadde tüketimini ekonomik büyümeden ayrıştırmak

Nüfus artışıyla, gezegenimizdeki kaynakların kapasitelerini zorlamadan nasıl başa çıkılabilir?

1.01.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hammadde tüketimini ekonomik büyümeden ayrıştırmak
BM'in tahminlerine göre 2050 yılına kadar global nüfus 2,3 milyar daha artarak 9,3 milyar kişiye ulaşacak. Bu artışın çoğu gelişmekte olan ülkelerle yükselen piyasalarda gerçekleşecek. Peki böylesine büyük bir nüfus artışıyla, gezegenimizdeki kaynakların kapasitelerini zorlamadan nasıl başa çıkılabilir? Geçmiş deneyimler gösteriyor ki artan nüfusla birlikte gelen refah artışına tarihte daima doğal kaynaklar ve enerji tüketiminde artış eşlik etmiştir. Oysa insanoğlunun şu anda doğal kaynakları tüketme seviyesi, dünyanın sunduklarının yüzde 20 kadar üzerinde. Birleşmiş Milletler, Çevre Programı (UNEP) 2010 raporunda, şayet ekonomik büyüme kaynakları bugünkü hızıyla tükenmeye devam ederse 2050 yılı itibarıyla insanoğlunun şimdiki seviyenin neredeyse üç katı kadar yani 140 milyar ton mineral, maden cevheri, fosil yakıt ve biyokitle tüketeceği doğrultusunda uyarıyor. İşte bu yüzden dünyamızın bugün yüzleştiği en önemli sorun, kaynak kullanımının ekonomik büyümeden nasıl ayrıştırılabileceği ve genel olarak kaynak kullanımının nasıl azaltılabileceğinde yatıyor. "Eko-uygunluk" malların, ham maddelerin ve enerjinin gereksiz kullanımına son veren bir yaşam tarzı ile ekonomik sistemi tanımlamakta kullanılan bir terim. Bu kavram, Almanya'daki Wuppertal İklim, Çevre ve Enerji Enstitüsü'nün Berlin Daire Başkanı Dr. Wolfgang Sachs tarafından geliştirildi.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın

Gerekli geçiş sürecini hayata geçirmek hiç de kolay olmayacak. Örneğin petrole olan talep önü alınamaz olarak kalmaya devam edecek ve Uluslararası Enerji Ajansı'na göre sadece Çin'in petrol tüketimi 2009 ile 2015 yılları arasında yüzde 70 artarak bu ülkeyi global petrol tüketiminden yüzde 42 pay alır bir hale getirecek. Demir cevherinde de benzer bir senaryo geçerli. Pricewaterhouse Coopers (PwC) tarafından yapılan yeni bir analizde, gelişmekte olan piyasalardaki artan kentleşme ve endüstrileşme yüzünden 2020 yılına kadar çelik üretimindeki artışın durma noktasına gelmemesi için üretimin her yıl 1 ile 2,3 milyar ton arasında artırılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Daha şimdiden kıtlığı çekilen bir başka kaynak ise içme suyu.  Alman Elektrik ve Elektronik İmalatçıları Derneği'nin (ZVEI) yaptırdığı bir araştırmaya göre 2030 yılında sadece Çin'in su tüketimi iki kattan fazla artacak. Üstelik Kuzey Çin'deki yeraltı su rezervleri de 30 yıl içinde tükenecek. ~
Her ne kadar global kaynak kullanımı artmaya devam ediyor olsa da, ekonomik büyüme ve gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) artışıyla kaynak kullanımı arasındaki doğrudan ilişki azalmaya başlamış durumda. Bu ekonominin, Avrupa Komisyonu'nun belirlediği seviyeden daha az çevresel etki bırakarak büyüyebileceği anlamına geliyor. Diğer taraftan, şayet ekonomiler büyürken bile çevresel etki sabit kalır ya da azalırsa sonuçta bizim "mutlak ayrışma" dediğimiz noktaya gelmiş olacağız. OECD, G8 ülkelerinin 1980'den bu yana belirli seviyede bu tür bir ayrışma sürecine girdiğini söylüyor. Kanada, Almanya, Japonya ve İtalya bugün kendi mutlak kaynak tüketimlerini kendi GSYH büyümelerinden ayrıştırmayı başarabilmiş uluslar arasında. Bu göreceli ayrışma aslında başlıca daha yüksek kaynak etkinliğinin yani GSYH ile yurtiçi hammadde tüketimi arasındaki ilişkinin azalmasının bir sonucu. Bu rasyo, ekonomik faaliyetlerde doğrudan kullanılan hammadde miktarını ölçüyor. Örneğin Avrupa Komisyonu, 2000 ile 2007 yılları arasında AB 27 uluslarındaki kaynak üretkenliğinin, bir kilogram (hammadde) başına 1,21 Euro'dan 1,31 Euro'ya yükseldiğini rapor ediyor. Bir başka ifadeyle 2007 yılında üretilen GSYH 'nın her Euro'su için fosil yakıt, biyokitle veya metal cevheri gibi hammaddelerden daha az miktarlarda tüketilmiş.
ABD'de de kaynak üretkenliği 2000 yılında kilogram başına 1,19 Euro olan düzeyinden 2005'de 1,32 Euro'ya yükselerek benzer bir eğilim göstermiş. Diğer yandan Sürdürülebilir Avrupa Araştırma Enstitüsü'ne (SERI) göre, Asya'daki kaynak üretkenliği oldukça farklı. Singapur 2005 yılında bir kilogramlık hammadde tüketimi karşılığında 0,87 Euro'luk bir ekonomik çıktı üretirken, Kore sadece 0,65 Euro üretebilmiş ve bu rakam Çin, Hindistan, Malezya ile Endonezya'da çok daha alt seviyelere inerek 0,29 Euro/Kg'ın bile altında gerçekleşmiş. Bu ölçüm yöntemine göre, AB kaynak etkinliği bakımından Çin'den 4,5 kat daha verimli çalışıyor. Bu durum biraz da gelişmekte olan piyasaların hammadde ve enerji yoğun endüstriler ve altyapılar kuruyor olmalarına karşın, en-düstrileşmiş ulusların hizmet sektörü ve elektronik endüstrisi gibi kaynak kullanımı yoğunluğu daha düşük endüstrileri şiddetle desteklemesinden kaynaklanıyor. Avrupa 2020 stratejisi çerçeve çalışması kapsamındaki bir girişim olarak AB, 2020 yılına kadar kendi kaynak kullanımını ekonomik büyümeden ayrıştırmış olacağını taahhüt etti. Burada hedef, örneğin kaynakların daha etkin kullanımlarını destekleyecek teşvikler sunarak çevre dostu teknolojiler, ürünler ve hizmetlere olan talebi artıracak yeni pazarlar yaratarak ve kaynak kullanımıyla çevre kirliliğini vergilendirerek, çevreyle uyumlu bir büyümeyi yakalayabilmek.~
 İş, çevre dostu büyüme stratejilerini uygulamaya geldiğinde genel anlamda kesin bir formül yok. Burada birinci öncelik, böylesi bir büyümeyi sağlayacak ekonomik politikaların formüle edilmesinde yatıyor. Örneğin Çin kendi 12'nci 5 yıllık kalkınma planında (2011-2015) daha etkin teknolojilere, geri kazanıma ve su yönetimine daha çok yatırım yapacağını duyurdu. Çin hükümeti ayrıca bir birim GSYH başına düşen enerji tüketimiyle CO2 salınımını sırasıyla yüzde 16 ile 17 oranlarında azaltmayı planlıyor. Diğer unsurların yanı sıra bu ancak yenilenebilir kaynaklardan gelen enerji kullanımındaki artışla başarılabilir ve eğer gerçekleşirse yenilenebilirlerin toplam enerji tüketiminden aldıkları payın 2015 yılında yüzde 11'e ve 2020'de de yüzde 15'e yükselmesi gerekir.   

Sylvia Trage

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz