Nüfus artışıyla, gezegenimizdeki kaynakların kapasitelerini zorlamadan nasıl başa çıkılabilir?
BM'in tahminlerine göre 2050 yılına kadar global nüfus 2,3 milyar daha artarak 9,3 milyar kişiye ulaşacak. Bu artışın çoğu gelişmekte olan ülkelerle yükselen piyasalarda gerçekleşecek. Peki böylesine büyük bir nüfus artışıyla, gezegenimizdeki kaynakların kapasitelerini zorlamadan nasıl başa çıkılabilir? Geçmiş deneyimler gösteriyor ki artan nüfusla birlikte gelen refah artışına tarihte daima doğal kaynaklar ve enerji tüketiminde artış eşlik etmiştir. Oysa insanoğlunun şu anda doğal kaynakları tüketme seviyesi, dünyanın sunduklarının yüzde 20 kadar üzerinde. Birleşmiş Milletler, Çevre Programı (UNEP) 2010 raporunda, şayet ekonomik büyüme kaynakları bugünkü hızıyla tükenmeye devam ederse 2050 yılı itibarıyla insanoğlunun şimdiki seviyenin neredeyse üç katı kadar yani 140 milyar ton mineral, maden cevheri, fosil yakıt ve biyokitle tüketeceği doğrultusunda uyarıyor. İşte bu yüzden dünyamızın bugün yüzleştiği en önemli sorun, kaynak kullanımının ekonomik büyümeden nasıl ayrıştırılabileceği ve genel olarak kaynak kullanımının nasıl azaltılabileceğinde yatıyor. "Eko-uygunluk" malların, ham maddelerin ve enerjinin gereksiz kullanımına son veren bir yaşam tarzı ile ekonomik sistemi tanımlamakta kullanılan bir terim. Bu kavram, Almanya'daki Wuppertal İklim, Çevre ve Enerji Enstitüsü'nün Berlin Daire Başkanı Dr. Wolfgang Sachs tarafından geliştirildi.
görsele tıklayın
ABD'de de kaynak üretkenliği 2000 yılında kilogram başına 1,19 Euro olan düzeyinden 2005'de 1,32 Euro'ya yükselerek benzer bir eğilim göstermiş. Diğer yandan Sürdürülebilir Avrupa Araştırma Enstitüsü'ne (SERI) göre, Asya'daki kaynak üretkenliği oldukça farklı. Singapur 2005 yılında bir kilogramlık hammadde tüketimi karşılığında 0,87 Euro'luk bir ekonomik çıktı üretirken, Kore sadece 0,65 Euro üretebilmiş ve bu rakam Çin, Hindistan, Malezya ile Endonezya'da çok daha alt seviyelere inerek 0,29 Euro/Kg'ın bile altında gerçekleşmiş. Bu ölçüm yöntemine göre, AB kaynak etkinliği bakımından Çin'den 4,5 kat daha verimli çalışıyor. Bu durum biraz da gelişmekte olan piyasaların hammadde ve enerji yoğun endüstriler ve altyapılar kuruyor olmalarına karşın, en-düstrileşmiş ulusların hizmet sektörü ve elektronik endüstrisi gibi kaynak kullanımı yoğunluğu daha düşük endüstrileri şiddetle desteklemesinden kaynaklanıyor. Avrupa 2020 stratejisi çerçeve çalışması kapsamındaki bir girişim olarak AB, 2020 yılına kadar kendi kaynak kullanımını ekonomik büyümeden ayrıştırmış olacağını taahhüt etti. Burada hedef, örneğin kaynakların daha etkin kullanımlarını destekleyecek teşvikler sunarak çevre dostu teknolojiler, ürünler ve hizmetlere olan talebi artıracak yeni pazarlar yaratarak ve kaynak kullanımıyla çevre kirliliğini vergilendirerek, çevreyle uyumlu bir büyümeyi yakalayabilmek.~
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?